>
Kültür & Sanat
90
Kültür & Sanat
1- Retorik Nedir?
Retorik sözlük anlamıyla hitabet sanatı-
dır. Ancak bu tanım çalışmada görüleceğe
üzere çok basit ve kaba bir tanımdır. Platon,
retoriği –sofistler sayesinde-kandırmaca ve
manipülasyon aracı olarak görmüştür, igno-
re etmiştir. Ancak öğrencisi Aristoteles, re-
toriği toplumdaki karşıt düşünüşler bağla-
mında, sofistler kullanıyor diye görmezden
gelmeyi seçmemiştir: Retoriğin panzehiri,
retoriğin bizzat kendisidir, susmak değil.
Zaten farklı düşünüşlerin olması, diyalekti-
ğin ana dayanağıdır. Platon’un biraz kibirli
davrandığını söylemek aşırı olmayacaktır.
Retoriğin en yakın olduğu meslek-
ler genelde hukukla ilgili. Mustafa Tören
Yücel’in(ÇÜHF Hukuk Felsefesi) belirttiği
gibi: ’’Bir avukatın retoriği okumaksızın
mesleğini icra etmesini düşünmek olası
değildir. ’’Her ne kadar Amerikan film-
lerindeki avukatlık gösterilerini, duruş-
malarımızda pek göremesek de, temeli
mantığa(diyalektik yöntem ve kanıtlama
yolları) dayanan hukuk, retoriğe sonsuza
kadar bağımlı olacaktır. Diyalektiğin ana
teması, esas ve şekil bakımdan düşündü-
ğümüzde, hitabet sadece; telaffuz, coşkulu
anlatımlar veya izleyiciye oynamak değil-
dir. Ortalama bir insanın yaptığı çoğu işte
olduğu gibi, konuşmanın da ardında beyni
ve düşünceyi görüyoruz. İşte Aristoteles
sofistlerden ve Amerikan tarzından burada
RETORİK – ARİSTOTELES
Ahmet Çadırcı
Stj. Avukat
Kültür & Sanat
91
Kültür & Sanat
>
ayrılıyor. Zaten mantık biliminin kurucusu
ve akılcılığın babasından da, etkileyici bakış
atma tekniklerini (artistik hareketler) tartış-
masını beklemek de, ona saygısızlık olurdu.
Aristoteles Retorik’inde, bir bilim adamı
gibi (‘’…dizgesel inceleme…’’) gözlemlemiş
olduğu konuşmacıyı (ethos), dinleyiciyi
(pathos) ve konuşmaları (logos) yorumlaya-
rak tümevarımlara gidiyor (retorik sınıflarla
ilgilenir, kişilerle değil: bilimin genelliği)
2- Retorik ve Sofistler:
Bir klasik yapıtı okurken, yazıldığı zama-
nın şartlarıyla kendinden önceki ‘’tezini’’ in-
celemek, eseri daha kolay anlamamıza yar-
dımcı olabiliyor. (‘’Bir şeyi kavramanın en
iyi yolu, onu tarihiyle ele almaktır’’Auguste
Comte. Tersi görüş için: Slavoj Zizek)
Felsefe tarihinden önce, mitoloji vardı:
’’Mitoloji aşamasında söz şairlerinmiş. Ha-
yal ürünü bir dünya kurmuşlar…Güzellik
tülüyle sarılı devasa bir hayal oyunu…Bu
alemde hakikati arama cehdi görülmez, an-
latılanlar dış alemin tasvirinden ibarettir.”
1
Mitoloji eski Yunanlıların diniydi ve sonuç-
ta dogmatikti, sorgulanmazdı. Thales-ilk
filozof- gerçeği dogma dışında arayan ilk
düşünür sayılır. Ona göre evrenin kayna-
ğı suydu. Ardılları da evrenin temelini ha-
vada, sayılarda, ateşte aradı. Sonra gelen
sofizm akımı ise, felsefeyi insana indirdiler.
’’İnsan her şeyin ölçüsüdür’’(Protogoras)
ve ‘’hiçbir şey yoktur, olsa bile bilemezdik,
bilseydik de bunu başkalarına bildiremez-
dik. ’’(Gorgias). Başlangıçta sofizmin anlamı
kuşkuculuktu. Getirdiği şüphecilik, dogma
eleştiriciliği, bilimsel yöntemin ve felsefe-
nin temellerini atmıştır. Ancak daha sonra
gelen temsilcileri, hayatın anlamsızlığına
varmalarından mıdır bilinmez, ’’kötü niyet-
le yanlış sonuca götür(t)en’’
2
kişiler olarak
görülmüştür, bunlar Yunanistan’ın çeşitli
yerlerine giderek, zenginlere konuşma sa-
1 Kolay kısa keyifli felsefe, Carpe Diem, İstanbul, 2007,
s: 13
2 Hukukda öğretim-kaynaklar-method, Banka Ticaret
Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s. 94
natını öğretmiştir. Aristoteles’in eserini,
bu laf cambazlarına ‘‘cevap’’ olarak yazdı-
ğı kesine yakın. Sofistlerle Aristoteles bana
Hz. Musa ve firavunun sihirbazlarını hatır-
latıyor. Sihirbazların büyüsü ilüzyon, izle-
yenler bunları gerçekmiş gibi görüyor oysa
aslında “aldatılıyor”lardır. Hz Musa’nın
çıkardığı aslan ise gerçek ve bu ilüzyonları
yutuyor(retoriğin panzehiri yine retoriktir).
Sofistlerin, amacı doğru ya da gerçeği ifade
etmek değildi. Onların amacı istediklerini
alabilmekti, herkesin bir doğrusu olduğuna
göre doğruyu anlamak-felsefeleri gereği-
anlamsızdır, önemli olan dinleyicileri et-
kilemek, konuşmanın başarılı ve ‘’yararlı’’
olmasını sağlamak olmalıdır.
İşte Retorik de, esas ve şekil (diyalek-
tik ve şiir) arasındaki dengeyi kurmaya
çalışıyor. Söylev tarzlarını ve aslında en
önemlisi ne söylendiğini inceliyor. İyi bir
konuşma ne kupkuru bir bilgisayar loga-
ritması gibi olmalı ne de içi boş bir sofist
demagojisi(Toplumun değer ve önyargıları-
nı kullanarak var olanları farklı şekilde gös-
terme sanatı) olmalıdır. Binlerce kez karşı-
laştığımız sınıflamalarda çoğunlukla olduğu
gibi doğrusu karma olanıdır.
3-Retorik İncelemesi:
Aristoteles iyi bir konuşma için tüm
ayrıntıları incelemiştir. Sınıflamalar, ta-
nımlamalar ve örnekler. Çoğu değiş-
keni incelemiş olmasına rağmen bazı
değişkenleri-retorikten bağımsız olduğu
için-inceleme dışında(ceteris paribus) bı-
rakmıştır: tanıklar, yazılı anlaşmalar vb.
(Ancak bu uzun bir liste değildir. Mesela
hakimin karşısında iyi bir takım elbise giy-
miş bir avukatın hareketsiz duruşu bile re-
torikle ilgilidir. Çünkü yukarıda belirtildiği
gibi, retorik insanlar arası etkileşimle ilgili-
dir. Giydiğiniz bir kıyafet ya da çiğnediğiniz
sakız karşı tarafa, sayfalar dolusu cümleden
daha etkili mesajlar veriyor olabilir. )
Aristoteles eserine, herhangi bir konuş-
manın yapısını kurcalayarak başlıyor. Bir
>
Kültür & Sanat
92
Kültür & Sanat
konuşmada 3 tür inandırma tarzı vardır, ki
bunlar aynı zamanda herhangi bir konuş-
manın bileşenleridir, az ya da çok tüm ko-
nuşmalarda vardır:
A) ETHOS: Hatibin konuşmasıyla olan
uyumu ve kişisel karakteridir. Örneğin do-
muz gribi aşısıyla ilgili konuşan bir doktorsa
söylediği –ve muhtemelen anlaşılmayan-
Latince kelimeleri tamamen doğru kabul
ederiz. Ama bunları, bölge şivesiyle konu-
şan sıradan bir vatandaş –doğru söylediğini
bilsek de-söylerse gülüp geçeriz. Kişisel ka-
rakterse, konuşmacının izleyicilerin gözün-
deki profilidir. Dürüst olarak tanınan birinin
söylediklerine daha kolay inanırız (Örneğin,
hakim ya da vali veya imam, papaz, ha-
ham. Avukatlar ise ne yazık ki sadece türk
toplumunda değil batı toplumlarında da
çantalı hırsızlar olarak görülebilmektedir.)
İmamı ele alırsak, insanların konuşma ön-
cesinde (apriori) imama karşı kafalarında
bir tiplemesi vardır zaten. Bu inanış gereği
olabilir veya sosyal bir değerden kaynak-
lanabilir. Bu tipleme genel olabileceği gibi
kişilere özgü de olabilir (Ahmet’in çalışkan,
Mehmet’in tembel olarak-konuşmadan
önce-kafada yer edinmesi gibi).
B )PATHOS: Dinleyiciyi belli bir ruh hali-
ne sokmadır. Ethostan farklı olarak apriori
ve durağan değildir. Konuşmasındaki şiir-
sellik, dinleyicilerin duygularına seslenme-
dir ve bu konuşmadan önce şekillenmiş
değildir. Konuşmacı, dinleyici kitlesinin
özelliklerini bilmeli ve konuşması sırasında
–gerçekten usta olanlar- dinleyicilerden ge-
len tepkileri konuşmasına geri besleme ola-
rak katmalıdır. İzleyicinin gözyaşı dökmesi,
saatine bakması veya kafa sallaması vb,
bunlar aposterioridir, konuşmayla beraber
gerçekleşir. Konuşmacı eğer doğaçlama
yapmıyorsa, konuşmasını hazırlarken buna
dikkat etmelidir. Mümkünse dinleyicinin
sürpriz tepkileri için b planları hazırlamalı,
tabi en önemlisi alternatifleri kullanırken,
konuşmanın bütünlüğünü bozmamalıdır.
Platon ve Aristoteles’i isyan ettiren, sofist
tarzı konuşmalar neredeyse tamamen pat-
hos yoluyla dinleyiciyi etkilemeye çalışır.
Çünkü eğer bir konuşmacı bir şey bilmiyor-
sa – ya da bilmediğini zannediyorsa-ya da
konu bakımından haksızsa –kaybedenlerin
mızıkçılığı-pathosa yüklenmelidir. Siya-
setçilerde demagojiye sık rastlamamızın
nedeni budur. 26 yıllık ömrümde bir siya-
setçinin hatasını kabul ettiğini görmedim.
Ayrıca bazı konuşmalar vardır ki en önemli
örnek törensel konuşmalardır, konuşmacı
ses tonuyla veya duygu yüklü ve ezbere bir
şiir dizesiyle milyonları ayağa kaldırabilir.
(Ör: cesur yürekteki savaş öncesi konuşma)
Bu tür konuşmalarda duygulara oynamak
konuşmanın mahiyetinden gelir. Ancak
pathos da diğer bileşenler(ethos ve logos)
gibi her konuşmada yer aldığından, bunun
derecesini konuşmacı ayarlayabilir. Nite-
kim sofistler, adli ve siyasi konuşmalarda
da pathosu ağırlıklı olarak kullanmışlardır.
Mesela müdafi avukatın, savunmasında
hakimin duygularına oynaması durumu ya
da hukuki argümanlardan çok ahlaki değer-
lere dayanması. Veya politik bir tartışmayı,
zorlayarak toplumun hassas olduğu dini/
'Dahi değilsen bile öyle davran kesin dahi sanarlar.’
Salvador Dali
Kültür & Sanat
93
Kültür & Sanat
>
kutsal değerlere dayandırma. Demagogun
asıl inandırma yolu da pathostur.
C) LOGOS: Aristoteles’e göre iyi bir ko-
nuşma, sadece konuşmacının karakterine
veya dinleyicilerinin duygularına yönelmiş
olmamalıdır. Logos konuşmadaki kanıtla-
ma ve mantıktır. Kitapta doğru kanıtlama
yolları da gösterilmiştir. Tümdengelim (ta-
sım, deduction) ve tümevarım (örnek, en-
duction). Tümdengelim hukuki düşünme-
nin temelidir:
Büyük önerme(Kübra, kanun, olgu):
Adam öldüren 10 yıl hapis alır.
↓
Küçük önerme(Suğra, olay): Mehmet
adam öldürmüştür.
↓
Çıkarım: Mehmet 10 yıl hapis cezası alır.
Tabi gündelik bir konuşmada herkesin
kesin olarak bildiği[ör: (a) canlıdır dedikten
sonra ‘’canlılar ölür’’ demeye gerek yok-
tur, dinleyiciyi sıkar. Ancak avukat olarak
savunma yapma durumunda, nacizane her
türlü ayrıntıya girilmesinde (hukuki olmak
kaydıyla) gerek vardır diye düşünüyorum.
Örneğin milli piyango kağıdı üstündeki ufak
bir kazıntı] önermeleri kullanmaya gerek
yoktur. İşte burada da karşımıza örtük ta-
sım çıkıyor:
Örtülü(Büyük önerme: İnsanlar uçamaz)
Demeye gerek yok.
↓
Küçük önerme: Mehmet bir insandır.
↓
Çıkarım: Mehmet uçamaz.
Diğer kanıtlama aracı ise örneklerdir.
Örneğin: Uçan 1. karga karadır. 2., 3. …x. ’si
de karadır, o halde uçan her karga karadır.
Burda mantık bilimi açısından şunu belirt-
mekte yarar var: Tümdengelimde(sosyal
bilimlerin tekniği) yeni bir bilgi oluşmaz.
Çıkarım büyük önermenin içinde gizlidir
zaten ve bu çıkarım da büyük önermeyle
küçük önerme yanlışlanmadıkça kesinliğini
kaybetmez(şekli bir kesinlik). Oysa tümeva-
rımda (fenbilimlerinin tekniği) yeni bir bil-
gi ortaya konur. Araştırmacı gözlemlediği
1000 karganın siyah olmasından hareketle
(Büyük sayılar yasası: bir rassal değişkenin-
karganın siyah olması ya da olmaması du-
rumu veya 5. katlarda oturan Rize’lilerin
depremden fazla etkilenmesi=riskin yük-
sek olması, sigorta priminin yüksek olma-
sı/Sigorta hukuku- uzun vadeli kararlılığını
tanımlayan bir olasılık teoremidir.) yeni bir
önerme sunuyor, ki bu önerme şekli bir
çıkarım değildir, büyük sayılar kanununa
‘güvenerek’ ortaya atılmış bilimsel bir hi-
potez/teori veya kanundur(denenmesine
ve süresine göre). Bunu konuşma veya
tartışmalarda akıldan çıkarmamak gere-
kir. Örneğin (a), ’’Nijerya halkı açtır çünkü
fakir bir devleti vardır, Kongo halkı açtır
çünkü fakir bir devleti vardır (tümevarım)
o halde fakir devletlerin halkları da açtır.
‘’dediğinde şeklen doğruluğu kesin olma-
yan bir önermeyle karşı karşıyayız demek-
tir. Çünkü örnekleme yoluyla yepyeni bir
bilgiye varılmıştır. (Ki gerçekten de, Suudi
Arabistan devleti zengin bir devlettir ama
halkı çok fakirdir.) Aristoteles – bundan
olsa gerek- en etkili konuşmanın örtük ta-
sımlarla meydana geldiğini ancak yine de
kişinin karakterine göre örnek metodunun
da iyi bir konuşma için kullanabilir olduğu-
nu belirtmektedir. Aristoteles kanıtlama
yollarını herhangi bir bilgi alanı(hukuk, ma-
tematik, fen…) bakımından değil, sıradan
birinin daha iyi konuşabilmesini sağlama
yolunda incelemiştir. Yani retoriğin esasla-
rını bir avukat da kullanabilir bir çocuk da,
uzmanlık gerektiren alan bilgisi inceleme
dışıdır(ceteris paribus) ”Aristoteles, doğru
düşünmenin biçimsel yani zihinle ilgili ku-
rallarını araştırarak biçimsel mantığın te-
mel kurallarını bulmuştur. ’’
3
3 Hukukda Öğretim-Kaynaklar-Method, Banka Ticaret
Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s 95
>
Kültür & Sanat
94
Kültür & Sanat
Aristoteles Retorik’te kanıtlama bölü-
münde (logosta), iyice mantık bilimine giri-
yor. Örneğin üçüncü durumun imkansızlığı
ilkesi: Mantıken çelişen 2 önermeden biri
doğrudur, başka bir seçenek yoktur. Bir in-
san ya canlıdır ya ölüdür veya ya vardır ya
da yoktur. Hukukumuzda bu ilkenin 2 örne-
ğini aktarırsak:
4
1. Alibi ile ispat: (A) Ankara’da öldürül
müştür. Öldürme anında (B), İstanbul’da ol
duğunu ispatlarsa katil olmadığı kesinleşir.
2. Yaş tashihi: 1968’de nüfusa kaydedil
miş biri, o tarihten sonra doğduğu kabul
edilerek, hakkında hüküm kurulamaz. Çün
kü kişinin doğmasından önce nüfus kütüğü
4 Hukukda öğretim-kaynaklar-method, Banka Ticaret
Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001, s 99
ne kaydı düşülemez.
Sofistlerin, konuşmada daha çok pat-
hosa ağırlık verdiğinden bahsedildi. Ancak
dinleyiciler her zaman kolay ‘’kandırılamıy
or’’(‘’Müvekkilinizi aptal yerine koymayın,
o sizden benden daha akıllı’’Av. Mehmet
Nalçakar). Akıllı bir dinleyici ya da konu-
su ahlaki değer veya duygusallıktan uzak-
örneğin bilimsel bir tartışma-bir konuş-
mada, sofistin pathosu kullanması zordur.
Bu durumda, tıpkı hackerların güvenlik
yazılımlarının antisini: Bilgisayar virüslerini
kodlaması gibi, sofistler de işin mantığına
girerek (logos), akıllı bilgisayarları (hakim?)
kodlarla yanıltmaya girişmiştir. Burada söz
sırası, sofistike kodlamalara geliyor.
4-Sofistike Mantık (Hacker oyunları):
5
Hakikat: Bilinenle bilgi arasındaki tam
uygunluk halidir.
Bilgisizlik: Hakikat hakkında hiçbir bilgi-
nin bulunmaması halidir.
Yanılgı: Hakikatle bilgi arasındaki tam uy-
gunsuzluk halidir.
‘’Hata, kavramsal olarak bilmemeden
farklıdır. Bilmeme, bilgi eksikliği veya yok-
luğudur. Oysa hata yanlış bir bilgidir ve bir
kanıyı içerir. Her hatada bilmeme vardır
ancak her bilmemede hata olmayabilir.
’’(Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kı-
sım, Savaş Yayınları, Ekim 2005, s: 216)
Yanılgıya 2 durumda düşülebilir:
1-Kötü niyetle yanlış bilgilendirmek
2-İyi niyetle kazayla sebep olmak.
Hukukta söz ve gramerin, cümle kurulu-
şunun doğru yorumunu bulmak bakımın-
dan önemli bir yeri vardır. Ancak söz ve
gramer oyunu ile karşı tarafı yanılgıya dü-
şürmek mümkün olduğu gibi hukuk kuralla-
rını veya iradeleri açıklayan metinlerde yer
alan söz, terim, cümle kuruluşunu değer-
5 Hukukda öğretim-kaynaklar-method, Banka Ticaret
Hukuku Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 2001 S: 104-
106’dan çoğunlukla alıntılanmıştır.
‘’Satranç tahtasında yalana ve riyakarlığa yer yoktur.
Satranç kombinezonunun güzelliği onun doğruluğundadır.
Satrançta ifadesini bulan amansız doğrular, riyakar insanın
gözüne batar.
’’Emanuel Lasker, ünlü felsefeci ve matematikçi,
dünya satranç şampiyonlarından
Kültür & Sanat
95
Kültür & Sanat
>
lendirmedeki hatalar dolayısıyla da ilgililer
bizzat yanlış sonuçlara varabilirler.
Yanıl(t!)ma türleri:
1-Yetersiz Gözlem: Delillerin toplanma-
sında, iddia ve savunmanın bunlara dayan-
dırılmasında.
2-Tasımda Evirme: Olumlu tümel öner-
menin evirmesi ancak olumlu(veya olum-
suz)tikel önerme olabilir. Ör: ’’Her suçlu in-
sandır’’ → ‘’Her insan suçlu değildir. ’’ değil
‘’Bazı insanlar suçludur(veya bazı insanlar
suçlu değildir. )’’dur.
3-Dört Terimli Tasım: Bir tasımda sadece
3 terim olabilir. (Sokrates, insan, ölür)Eş-
sesli bir sözcük (örnekte Türk) önermeler-
de 2 farklı anlamıyla kullanılırsa sonuç da
yanlış olur:
‘’Türkler’in ana dili Türkçedir. “Türk=
Türk soyundan gelen kişi
↓
‘’Hirş Türk’tür. ’’ Türk=Tc vatandaşı olan
kişi
↓
‘’ Hirş’in ana dili Türkçedir. ’’
Şekli anlamda doğru bir önermedir ama
maddi anlamda hayır çünkü ilk 2 önerme-
deki maddi mantıksal bağ kurulamamıştır.
Yukarıda bahsedildiği üzere, bir tasımı yan-
lışlayabilmek için mutlaka önermelerden
birinin yanlışlığını ispatlamak gerekir. Aksi
halde şekli anlamda doğru kurulmuş bir ta-
sım, yalanlanamaz.
4-Savı Kanıtsama(Totoloji): İspat edilme-
si gereken hususu delil olarak sunmaktır.
Örneğin: (A)bekardır, çünkü hiç evlenmedi.
5-Konuyu değiştirmek, bilmezlikten gel-
mek, başka bir alana aktarmak: Nerde kal-
mıştık, boş söz kanıtları…
6. Boş söz kanıtları: Çapraz sorgu siste-
minde ispat hukukunu ilgilendiren mantık
oyunlarıdır. Ör: Karısını dövmediğini iddia
eden birine, ’uygun an’da ‘’Karınızı döv-
mekten vazgeçtiniz mi?’’ gibi bir soru sor-
mak ya da Ör: Kaza sırasında (A)’nın ehliyeti
yoktu → kazaya (A) sebep olmuştur. (Kaza
B’nin kırmızıda geçmesinden de kaynaklan-
mış olabilir.)
Sanık ya da şüphelinin içinde olduğu özel
psikoloji vardır bir de ama bu başlı başına
bir araştırma alanıyla ilgili. Ör: Bir türk fil-
minde şüphelinin yakını çağrılıyor, komiser
normal sorguda cevabı alamıyor, kadın ‘’Bil-
miyorum bilmiyorum’’ diyor. Komiser te-
şekkür edip çıkarken, aniden adı neydi diye
soruyor ve kadın da sakladığını o şokla açığa
çıkarıyor. (‘’Sanığın ya da şüphelinin avu-
kata ihtiyaç duymasının en önemli nedeni,
psikolojiktir. Suç isnat edilen kişi şok geçirir
genelde-nitelikli suçlular haricinde- ve kişi
dünyanın en iyi avukatı dahi olsa kendini sa-
vunamaz. ’’Doğan Soyaslan, ÇÜHF)
Litigiousus (Sofistler de ‘yanılır’): Sofist
Protogoras ve öğrencisi Euathlus arasında
geçer.
Öğrenci bir gün hocasına gidip, ’’Senden
ders almak istiyorum ama param yok, ka-
zanacağım ilk davadan alacağım parayla
borcumu ödeyeceğim. ’’ der. Hocası kabul
eder ve öğrenci avukat olur. Ancak davaları
kazanmasına rağmen borcunu ödemez(ifa
etmez). Bunun üzerine hocası öğrenciye
dava açar, öğrencisi mahkemede şunu söy-
ler: ’’Duruşmanın şimdi sonlanması gerekir.
Çünkü davayı kazanırsam ilam gereği para
vermeyeceğim, kaybedersem de sözleşme
gereği…’’ (Halbuki öğrencinin kazandığı ilk
dava daha öncedir, karşılaştıkları dava ilk
kazanma değildir. )
‘’İdeolojiyi değerlendirirken, söylenme-
yenlere bakın. ’’ Slavoj Zizek
5-Retorik Türleri ve Adli Retorik:
Aristoteles konuşmaları 3’e ayırmıştır:
1) Politik Söylev: Antik Yunan’da, doğ-
rudan demokrasi vardı. İnsanlar bir mey-
dana toplanır ve kurayla yönetici olmuş
>
Kültür & Sanat
96
Kültür & Sanat
kişilerin politikalarını doğrudan dinler ve
yine doğrudan oy kullanırdı. Dolayısıyla
yurttaşlık=politikacılıktı. Böyle olunca re-
toriğin bu alanı da incelemesi kaçınılmazdı.
Politik söylevde, kürsüye çıkan ve asıl mes-
leği çiftçilik ya da demircilik olan sıradan
bir yurttaş, devleti bizzat yönetirdi. Ancak
bu toplumun çıkarına olabileceği gibi (Po-
lity), özel çıkarlarına yönelik de olabilirdi
(Demokrasi. Bkz: Aristoteles-Politika) Karar
verici dinleyiciydi.
Politik söylevde konuşmacı insanları bir
şey yapmaya yöneltirdi, çağırırdı ve on-
lardan destek isterdi(bana oy verin de şu
Spartalılar’ı yenelim gibi…). Politik konuş-
ma site devletinin geleceğiyle ilgilidir. (Ka-
nunların uygulanmasında ana kural derhal
uygulanmadır. )Aristoteles, politik konuş-
manın ana konularını 5 başlıkta toplamıştır:
1-Yollar ve araçlar(altyapı) 2-Savaş ve barış
3-Ulusal savunma 4-Dış ticaret ve 5-Yasa-
lar. Politik konuşma ideolojiktir ve geneldir.
(Kanunların genelliği ve soyutluğu)
2) Törensel (Epideiktik) Söylev: Amaç
insanları coşturmak ve duygularına hitap
etmektir. Mantığın en az olduğu türdür.
Konuşmacı bir şeyi/kişiyi ya övüyordur ya
da kötülüyordur. Şimdiki zamanla ilgilidir,
amaç ilgili şey/kişi hakkında dinleyenlere
duygu yüklemektir.
3) Adli Söylev: Sofistlerin ilk avukatlar ol-
duğu söylenir: ’’Sicilya’da zorbalığın çökü-
şünden sonra, mülk sahiplerinin kaybettiği
mallara yeniden kavuşmak amacıyla ortaya
çıkmıştır. ’’
Aristoteles avukat ya da hakimlerden
-retorik unsurlardan- önce yasalara değin-
miştir. 2 tür yasa vardır: 1-Özel Yasa: Bel-
li bir ülkedeki yazılı ya da yazısız yasalar
2-Genel Yasa: Evrensel hukuk yani adalet
duygusu (hukukun genel ilkeleri). Kuvvet-
ler ayrımının (yargı ve diğerleri için) teo-
rik temelini atmıştır. Ona göre Amerikan
filmlerindekinin aksine hakim olabildiğince
az şey hakkında karar vermelidir. Hakimin
hukuk yaratmasında olduğu gibi, ancak
Kültür & Sanat
97
Kültür & Sanat
>
uygulayacak bir kural bulamıyorsa yasama
yerine geçmelidir: Hakim kanunun konuşan
ağzı olmalıdır. Bunun nedenleri: Yasaları
yapmak farklı bir uzmanlık (Aristoteles de
Platon gibi siyasetin bilgelere bırakılmasını
savunduğundan, kamu tercihiyle ilgili bir
görüş sunmamıştır) gerektirir, bunlar yar-
gılamadaki gibi kısa sürede yapılmaz, tüm
insanlara yönelik (genel) ve değindiği her
konuya (soyut) yöneliktir. Halbuki yargı ka-
rarlarında, kişilerin özellikleri ve konunun
somut şartları önem taşır. Yani yargıç da-
vadaki olayın gerçekliğine odaklanmalıdır.
Aristoteles genel yargı sisteminden son-
ra, adli konuşmacının retoriğine geliyor. Adli
konuşmacının bilmesi gereken adli bilgileri
tartışıyor ve günümüzdeki hukuk teorilerinin
temellerini atıyor. Kötü (hukuka aykırı de-
mek istiyor) davranış yasaya aykırı, bilerek
ve isteyerek zararlı davranışlardır. Bu (tipik)
davranışın ardındaki nedenleri (saik) 7 alan-
da topluyor: Şans, Doğa, Zorlama, Alışkanlık,
Uslamlama, Öfke ve Bedensel arzu. Aristo-
teles sınıflamalardan sonra, yasanın elinin
değemeyeceği alanları gösteriyor. Bir yarısı,
kanunların tercihen düzenlemediği ahlaki ve
görgü alanı. Diğer yarısı ise, yasamanın ter-
cihen değil zoraki olarak düzenleyemediği
alandır ki yasa koyucu her şeyi düzenleye-
meyeceğine göre hakime belli oranda takdir
yetkisinin verilmesi gerekir. Ör: Silah türle-
rinin tümünü içeren bir düzenleme yapmak
imkansızdır. Bu noktada hakimin hakkani-
yete göre karar vermesi karşımıza çıkıyor
(MK m: 4, BK m: 44), ki Aristoteles adaleti
2’ye ayırır: 1-Geniş anlamda adalet: Fazilet,
erdem 2-Dar Anlamda adalet=hakkaniyet.
Hakkaniyet, adil olmayan normların düzeltil-
mesi değil, adil olmayan norm uygulamaları-
nın düzeltilmesidir. Aristoteles 2 tür hakka-
niyet öngörmüştür: a)Denkleştirici Adalet:
Mutlak eşitlik. Ör: Kanun önünde herkes
eşittir-An md: 10 b)Dağıtıcı Adalet: Farklı
durumda olanlara farklı davranılmalıdır. Ör:
Vergide adalet ilkesi.
6. Sonuç: Retoriğin hitabet sanatı oldu-
ğu tanımı çok dardır. Bir avukatın giydiği
takım elbisenin hakimi etkilemesi ya da
Obama’nın başkanlık yarışında medya şovu
(Pathos) kesinlikle retoriğin alanına girer.
İnsanın başka bir insanla etkileşimde oldu-
ğu yerde retorik vardır. Aristoteles, hocası
Platon’un aksine retoriğe eğilmiş ve –bilim
adamı ciddiyetinde - genel doğrular bulma-
ya çalışarak sofist retoriğini de eleştirmiş-
tir. Bunları yaparken mantık bilimine, siya-
set teorilerine, hukuk teorilerine, bilimsel
metodlara ilişkin insanlığa büyük bir miras
bırakmıştır. 3 büyüklerden (Sokrates, Pla-
ton ve Aristoteles) sonra gelen filozoflar,
hukukçular, siyaset bilimciler, 3 büyüklerin
birikimine katkıda bulunmuştur. (Felsefe-
nin kümülatif ilerlemesi)Kanımca, insanın
kolay yola girmeden doğru olan zorduru id-
rak etmesi ve benimsemesi gerekir. Kolay-
cılık ve kurnazlık uzun ömürlü değildir, kısa
vadede yararlı olabilir ama uzun vadede
mutlaka zarar getirir(Kurnaz bir öğrencinin
derslerini kopya çekerek geçmesi gibi). İyi
bir avukat olmanın yolu da kurnazlıktan de-
ğil, ayrıntıcılıktan ve araştırmadan geçiyor
olsa gerek diye düşünüyorum. Retorik hu-
kukçuların okuması gereken bir kitap.
Kaynakça
1. Aristoteles, Retorik, Yapı Kredi yayın-
ları, 2006
2. Yaşar Karayalçın, Hukukda Öğretim
–kaynaklar-metod, Banka Ticaret Hukuku
Araştırma Enstitüsü, 2001
3. Michel Meyer, Retorik, Dost Kültür
Yay(no: 89), 2009
4. Ömer Sevinçgül, Kolay kısa keyifli fel-
sefe, Carpe Diem, 2007
5. Mustafa Tören Yücel, Hukuk Felsefesi,
Başkent Matbası, 2005
6. Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel
Kısım, Savaş Yay, 2005
>
Kültür & Sanat
98
Kültür & Sanat
BİR KAMU AVUKATININ MURAFAASI
hakim bey
Sözün bittiği yerdeyiz
artık
Söz savunmanın
mavunmanın
Şüphe
Sanık lehine yorumlanır*
mı acaba
Söz biter de
fikir bitmez
Siz bunu çok iyi biliyorsunuz
anlıyorsunuz beni
hani
Savunma hakkı kutsaldır
Engellenmez engellenemez
Engellemiyorsunuz zaten
Biliyorsunuz ‘dünyanın günah keçisiyim
İnsanlığın haklarını avucumun içinde tutarım
Ama kendi haklarımı sağlamayı bir türlü beceremem(louis lande)’
Öyle bakıyorsunuz ki bana,
Yüce Heyetinizin sadece
gözleri parlıyor ateş gibi
Anlıyorsunuz,
anlıyorsunuz beni
Corpus iurus civilis
İnstitutions
Anayasa
Anayasal
Kültür & Sanat
99
Kültür & Sanat
>
ahlak
etik
hukuksal
hukuki
hukuk devleti
‘Guguk Kuşu’
filmi,
ne güzel filmdir o
(kölelik, masumiyet, ihanet)
o güzel
sade renkli
cübbeniz
Benim sade
siyah cübbem,
hırpani cübbem!
asil, onurlu
Sizin gibi
(zulüm, baskı, bürokrasi)
Davanın reddini talep eder,
vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesini arz ve
talep ederim.
Yüce Heyetinizden...
* in dubio pro reo
Melih UYSAL
Dostları ilə paylaş: |