2012 aralik 2012 Milli Çözüm Dergisi



Yüklə 56,68 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix29.11.2017
ölçüsü56,68 Kb.
#13170


2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

    


  

Locanın Devrim Merkezi gibi çalışması

  

Orhan Koloğlu’na göre:

  

Tüccarı ve düşünürü çoğalan bir kentte mason locası gereksinmesinin hissedilmesi doğaldı.



Ticari açıdan daha çok İtalya ile bağlantıda olduklarından Selanik'te İtalyan masonluğu daha

çok ilgi görmeye başlamıştı. Örneğin İstanbul'daki Italia Risorta Locası'na 1867-1923 arasındaki

245 katılımdan sadece 6’sının Türk olduğu saptanmıştır. İtalyan masonluğunun İzmir ve

Orhaniye'de kurduğu locaları da büyük gelişme sağlayamamıştı. Selanik'te 1864’te kurulan

Macedonia Risorta Locası da dil sorunundan pek taraftar toplayamamıştı. İtalyan Büyük

Maşrıkı'nın Büyük Üstadı Emesto Nathan 1900 yılı sonbaharında yardımcısı Ettore Ferrari'yi

İstanbul, Selanik ve İzmir vadilerindeki locaları yirmi yıllık uykudan uyanmaya çağırmak

amacıyla yollamıştı. Bu çerçevede Macedonia Risorta Locası, Selanik'te bir bahçe içindeki iki

katlı binasında tekrar faaliyete başladı. Mayıs 1902’de tekris edilip locanın üstatlığına getirilen

Yahudi Emanuel Carasso'nun katkısı büyük olmuştur. 1862 Selanik doğumlu olan Carasso,

tanınmış bir Yahudi tüccar ailesine mensuptu. 1880'de aile İtalyan uyruğundan çıkıp İspanyol,

sonra da Osmanlı uyruğuna alınmıştı. Hukuk eğitimi gören Emanuel, Selanik'te avukatlık

yaparken bir yandan da Selanik Hukuk Mektebi'nden kriminoloji dersleri veriyordu. Dolayısıyla

Türkçesi kuvvetli ve şehirde saygı duyulan bir insandı. (Sh.121)

  

Masonlar, toplantı yeri olarak, yabancılara ait olmakla Osmanlı polisinin müdahale hakkı



bulunmayan diplomatik binalara yönelmeyi uygun bulmuşlardı. Bir mason locasının hedefe

konması doğaldı. Başına Emanuel Carasso (Türk kaynaklarında Karasu) gibi uzman bir

hukukçunun getirildiği Macedonia Risorta Locası'nın bu iş için seçilmesinde İtalyan Büyük

Maşrıkı'nın da etkisi bulunduğu açıktı.

  

İttihat ve Terakki partisinin tahribatları:

  

1906 yılı Ağustos'unda kurulacak yeni İttihat ve Terakki'nin altyapısını oluşturacak kadroların,



1903 yılı başından itibaren locaya kabul edilen Türklerden oluşturulması amaçlanmıştı.

 1 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

Aralarında dönmeler ya da diğer Balkanlı millet kökenlilerin de bulunmasına rağmen hepsine

Türk denmesinin sebebi, isimlerin niteliği ve genelde devletin görevlileri olmalarındandır. 1906

yılı Ağustos'unda kurulan İttihat ve Terakki'nin İkici Meşrutiyet'in ilanına varan eylemlerinin

planlanması ve yürütülmesi açısından önemli bir rol oynadığı kabul edilen Macedonia

Risorta'nın üyeleri konusunda en sağlıklı bilgileri veren Lacovella'nın eseri önemli bir kaynaktır.

1908 Temmuz'unda (Sabataist Mason İttihatçıların tezgâhladığı 31 Mart ihtilaliyle) hedefe

varılan eylemle mason bağının açıklanmasına kadar geçen sürede Macedonia Risorta'da 154

kişinin tekris edildiği anlaşılmaktadır. Bunların 42'si Türk ismi taşımakta, ama çoğu Yahudi ve

Ermeni dönmesi olmaktadır. İttihat ve Terakki'nin kurulmasından, yani 1906 Ağustos'u

öncesinde ise Türklerin sayıları sadece 25 kadardır. (Sh.122)

  

31 Mart İnkılâbın Mason Bağlantıları

  

Meşrutiyet'in ilanı Rumeli'de - özellikle Manastır, Serez ve Selanik'te - İstanbul ve Anadolu'dan



çok ayrı şekillerde karşılandı. Manastır ve Serez'de anayasanın yürürlüğe konduğu İttihat ve

Terakki örgütleri tarafından önce açıklandı (Rumi 10 Temmuz=23 Temmuz 1908), sonra da

Padişah'a telgraf gönderilip buna bağlı kalması konusunda uyarıldı. Aksi halde biatlerini geri

alacakları yazılmıştı. (Sh.137)

  

19 Ağustos'ta Türk farmasonları Pera Palas'ta, Kudüs Locası Üstadı Mısır kökenli Muhammed



Ürfi Paşa’nın başkanlığında 36 kişilik, bir ziyafetle anayasayı kutlamıştı. (Sh.138)

  

Atatürk’ü Mason gösterme çabaları

  

Eski bir İttihatçı ve mason olarak Celal Bayar'ın bu konudaki düşüncesi, Mithad Gürata'nın Atatü



rk ve Masonlar

kitabına göre şöyle: 



"Atatürk'ün masonluğu hakkında bir bilgim yoktur. Yüzbaşılığı sırasında, Selanik'te bir

locaya girmiş olduğu söylenirse de, bu rivayetten ileri değildir."

  

Yazar Cemal Kutay bana; Atatürk'ün, 196 kayıt numarasıyla, Mithad Şükrü'nün evinde, Talat



Bey ve Kâzım Nami tarafından tekris edildiğini söyledi. Ama sonradan daha Selanik’teyken

biraderlikten vazgeçtiğini ve "Biz kendi yolumuzda devam edelim" deyip toplantılara hiç

katılmadığını ekledi. Bu kayıt pekâlâ İttihatçı kayıt numarası da olabilir. Dolayısıyla Atatürk’ün

 2 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

Masonluğu ile ilgili kesin delil mevcut değildir.

  

Masonluk üzerine pek çok eski söylentiyi aktarmakla tanınan yazar Ertuğrul Düzdağ bir gün



masonların 33. dereceli bir büyüğüne: “Atatürk niçin sizi kapattı? diye sorunca, şu yanıtı

vermiştir.

  

-Hıncı vardır da ondan... Vaktiyle Selanik'te mülazım iken masonluğa girmek için

başvurmuş, fakat ne sebeple ise kabul olunmamıştı. Onun intikamını aldı. Yoksa prensip

itibarıyla bize hasım değildi. Husumeti şahsi idi."

  

Bütün bu iddialar “Atatürk resmen masonluğa girmemiştir ama fikren ve fiilen masonluk



prensiplerine göre hareket etmiştir.”

 İmajını güçlendirmek içindir.

  

İtalya'daki faşist rejimden kaçıp İsviçre'ye sığınmış olan eski İtalya Dışişleri Bakanı Kont



Sforza da (ki, Mustafa Kemal Paşa'yı Mütareke sırasında İstanbul'da şahsen tanımış ve

konuşmuştur) Modern Avrupa'nın Kurucuları adlı kitabında Atatürk'ten büyük saygıyla

bahsedip mason olduğunu söylemektedir. Belçika ve Hollanda mason arşivlerinde

çalışmış olan Hüseyin Özgen ise, Atatürk'ün masonluğu ile ilgili herhangi bir bilgiye

rastlanmadığını belirmiştir. Buna karşılık, Daniel Ligou'nun Mason Ansiklopedisinde

Atatürk'ün mason olduğu hakkındaki kaydın herkes tarafından benimsenmesi sonucu

Batı'nın bunu tartışmasız kabul ettiğini bildirmektedir. (Sh.204)

  

Atatürk Mason Localarını Neden Kapatmıştı?

  

Locaların kapatılmasında Layiktez'in kitabında çok kısa olarak bahsedilen, başka kaynakta da



rastlamadığımız devrim karşıtı bir olayın etkisi olabilir mi?

  

“İzmir'de bir locada Harf Devrimi'ne karşı bir konuşma yapılmış. Konuşmacı kardeş eski



harfleri öğrenemeyecek olan yeni nesillerin geçmişimizden kopacakları tezini işlemiş,

bunu öğrenen Atatürk de 'Masonları ilerici bilirdim, devrimleri savunacaklarına köstek

olmaya başladılar. Galiba kapanmalarının zamanı geldi,' gibi bir ifade kullanmış.” 

(Sh:206)


iddiaları gariptir ve temelsizdir. Oysa Atatürk’ün:

 3 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

  

“Ben bu cemiyete girmem. Ben başkalarının yaptığı prensiplere değil, ancak kendi



prensiplerime uyarım.”

 (Sh:207) dediği bilinmektedir.

  

Bizim düşüncemiz şöyledir:



  

Atatürk, çağının en çok okuyan, araştıran, öğrenmeye çalışan kişilerin başında geliyordu. Her

tezi inceliyor, Osmanlı/Türk toplumuna bunların uygunluğunu değerlendiriyordu. Bunun için

geçerli olacak yöntemi planlıyordu. Dolayısıyla mason kurumunu anlamaya çalıştığı ve

hakkında bilgi topladığı doğruydu. Ancak özel seçkinlerden oluşan ve kökü dışarıda bulunan bir

örgütün, daha 1922 başında "Türkiye'nin sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür,"

diyen biri tarafından bütün çözümlere örnek sayılmasını kabullenmek, akla ters düşüyordu.

(Sh:209)


  

Cumhuriyet Halk Fırkası'nın yapısına değişiklikler getiren 1935 Mayıs'ındaki Kurultayı

sırasında, konunun gündeme getiriliş şeklini milletvekillerinden İbrahim Arvas Tarihi

Hakikatler

adlı anılarında şöyle anlatmaktadır:

  

"Mustafa Kemal Paşa bir gün eski Adliye Vekili Mahmud Esad Bozkurt'u çağırdı,



kendisine masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verdi. 'Bunu güzelce

mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Grup Başkanlığı'na ver, grupta bunlara şiddetli bir

hücum yap; ve grupça kapanmasına delalet et. Senin de bu işte büyük şeref payın

olacaktır,' dedi. Grup günü Mahmud Esad Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve

takririnin okunmasını reisten rica etti. Kâtip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyle

idi:

  

'Bizim ebai emced 

(çok eskiden beri) gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları

(bile hurafelere dalmaları ve bünyelerinde karanlık kişileri barındırmaları sebebiyle



) kapattık. Masonluk da kökü dışarıda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir.

Memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım.' Ve söz istedi,

kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti. Meclis'teki masonları bir telaştır aldı,

hele sözcüleri Şükrü Kaya'yı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu.

Meşhur hatip Mahmud Esad Bey'e söz yetiştirilebilir miydi! Şükrü Kaya “masonluğun bir

hayır müessesesi” olduğunu kürsüde söylediği zaman grubun hemen bütün azası

 4 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

yüzüne karşı şöyle haykırdılar: 'Hayır hizmetleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir

misiniz? Sen yalan söylüyorsun, in aşağı!' dediler.

  

Mahmud Esad ise masonluğun kökü dışarıda bulunan, gizli, memleket ve millet için muzır



bir tarikat olduğunu ve her yerde umumi reislerinin, yani maşrıkı azamlarının Yahudi

olduğunu birçok vesikalarla ispat etti.

  

Şükrü Kaya, Kâzım Özalp, Mazhar Germen, (gibi masonlar) son çareyi Umumi Kâtip



Recep Peker'e ilticada buldular. Ve salonda oturan Recep Peker'in etrafını alarak

yalvarmaya başladılar. Gruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her

tarafta kapatalım sesleri yükseliyordu. O sırada Recep Peker söz istedi ve kürsüye

gelerek, 'Arkadaşlar, çok mühim bir iş üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da

Devlet Reisi'ne götürelim, onun da görüşünü alalım, gelecek hafta bugün tekrar

huzurunuza getireceğim,’ dedi. Bu söz grubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek

haftaya kaldı. “Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız” dediler. Ertesi

hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:

  

-Arkadaşlar, bugünden itibaren Türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün localar



kapanmıştır!

  

Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve “kahrolsun Yahudi uşakları” sesleri



tavanları çınlatıyordu. Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı."

  

“Anıların olaylardan otuz yıl sonra ve Arvas 80 yaşındayken yazılmış olması yüzünden bazı



olayların birbirine karıştırıldığı ve aşırı abartmalar yapıldığı görülüyor. Nitekim Atatürk'e “Defolu

n gidin!.. Yahudi'ye uşak mı olacağım... Hepinizi divanı harbi örfiye gönderir astırırım!"

gibi sözlerin yakıştırılması, bu lafların ondan çok, mason karşıtı olduğu anlaşılan Arvas'ın ürünü

olduklarını düşündürüyor.” Diyen Orhan Koloğlu, anlaşılan Mason localarının kapatılmasını ve

Atatürk’ün haklı suçlamalarını hala içine sindiremiyordu. Oysa Kurultayda ismen masonluğu

hedef alan bir önerge verilmiyor, ama parti programının 69. maddesi şöyle değiştiriliyordu:

  

"Beynelmilelce maksatlarla 

(küresel amaçlarla) cemiyet yapılamayacağı gibi, kökü

yurtdışında olan cemiyetler kurmakta yasak olacaktır. Milletler arasında işbirliği

yapmakta, devletin fayda göreceği maksatlarla cemiyet kurmak veya kurulu olanların

 5 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

şubesini açmak için, İcra Vekilleri Heyeti'nin 

(Bakanlar Kurulu)



kararı lazımdır." 

(Sh.235)


  

13 Yıllık Uykudan Uyanış ve İnönü’nün, Atatürk tarafından kapatılan Mason Localarına

tekrar resmiyet kazandırması!

  

5 Şubat 1948 tarihinde "Türkiye Mason Derneği' ismiyle bir dernek kurmak üzere 7 kişinin



imzaladığı dilekçe İstanbul vilayetine sunuldu. İmzacılar her biri 33 dereceli Mason olan

şu kişilerdi:

  

Ticaret Odası Sicil Müdürü Mecdi Akasya, Emekli Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü Cevdet



Hamdi Balım, 

Emekli Polis Müfettişi 



Muhip Nihat Kuran, 

Profesör 



Hazım Atıf Kuyucak, 

Profesör 



Mustafa Hakkı Nalçacı, 

Doktor 


Orhan Tahsin

.

  



Girişim kamuoyuna ilk olarak 6 Şubat tarihli Vatan gazetesiyle duyuruldu. Asıl önemlisi, kısa

olan habere Mim Kemâl'in bir demecinin eklenmiş olmasıydı:

  

"Ben de bir şayia halinde bazı şeyler duymakta idim. Fakat bu kadar kat'i bir safhaya

girmesinden haberim yoktu. Yalnız bir müddet evvel bazı arkadaşlar böyle bir teşebbüse

geçmek istediklerini söylemişlerdi. Onlara daha vakti değil demiştim. Çünkü:

  

Masonluk muazzam bir teşkilattır. Faaliyeti hükümet tarafından tatil edilmeyen, kendi



verdiği bir kararla kendini tasfiye eden, daha doğrusu bir uyuma devresine giren bu

teşkilat namına söz söylemek, onu uyku halinde çıkarıp faaliyete geçirmeye kalkışmak bir

 6 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

kişinin veya heyetin hakkı değildir. Bu hak bana bile verilmemiştir.”

(sh. 240) Bu itiraflar,



Türkiye Masonlarının dış güçler ve Siyonist merkezlerce yeniden açıldığının ifadesiydi.

  

“Masonlukta esrar yoktur, ketumluk vardır. 

(tam bir safsata ve saptırmadır) (...) Cumhuriyet

devrinde masonluk CHP büyüklerinin gösterdikleri kesin istek üzerine kendi kendini

feshetmiş, locaları Halkevleri'ne devredilmiş; yıllık balolardan, yardımlardan toplanan

paraları da bankadan alınarak harcanmıştı. 

(bu iddialar yalandır ve Atatürk’ün mason localarını kapattığı gerçeğini gizleme amaçlıdır.)



Masonluk günlük siyasetle uğraşmaz; masonlar içinde başka başka siyasi partilere

mensup olanlar vardır. Gerçek bir masonun vasıfları şöyle sıralanır:

          

  

1.  Allah'a inanmak gerekir 

(Bir ve büyük Allah’a değil, Kâinatın Ulu Mimarı denen mason

ilahına)


  

2.  Her türlü dini akideye hürmet edilecektir. 

(Halka hoş görünecektir.)

  

3.  Bütün masonlar kardeştir. 

(Mason olmayanlar yabanidir.)

  

4.  Muhtaç kardeşe yardım mecburiyettir. 

(Mason biraderliği din kardeşliğinden ve milli

mesuliyetten çok ileridir.)

  

5.  Masonlar yoksullara yardımla mükelleftir. 

(Bu yoksullar, sadece masonluğa hizmet

edenlerdir.)

  

6.  Milliyetçi olmamak lazım gelir fakat her memleketin masonluğu milli bir mahiyet arz

edebilir. Binaen aleyh masonlar içinde, koyu milliyetçiler bulunabilir. 

(İslam şeriatına

bağlılık yasak, ırkçılık serbesttir.)

  

7.  Masonlar kendi biraderlerine yalan söylemeyecektir. 

(Başkalarını aldatmak caizdir.)

 7 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

  

8.  Masonlar; Okuryazar, bilgili, aydın kimselerden seçilir.

 (Aydın, dini bağlardan sıyrılmış

masonluğa sığınmış demektir.)

  

9.  Borçlu, batakçı olmamak dışında, ailesinin geçimini sağlayacak derecede mali

durumu iyi olanlar kabul edilir. (Dikkat edilirse bu şart masonluğa en çok burjuvaların

girebildiklerini gösterir.) 

  

“Her şeye rağmen ihtirasla ve menfaat için katılan da bulunabilir

.(O zaman ki Türkiye

nüfusu)


 18 milyon

nüfuslu bir memlekette 2-3 bin mason devede kulak kalır; fakat mademki demokrasiyi

kabullendik, varsın masonlar da localarını açıp çalışsınlar; bu, üzerinde durulacak önemli

bir mesele değildir. Umulur ki masonluk yoluyla bir kısım Türk vatandaşları arasında

kardeşlik kurulsun. Bu hale göre masonluğun ihyası lazım mıdır, değil midir hükmünü

okurlara bırakıyorum.” 

(Sh:243) sözleri masonluğu meşrulaştırma, hatta masumlaştırma gayretleridir.

  

28 Ekim 1955'te Ankara'da düzenlenen toplantı sonucunda Türkiye Büyük Locası kuruldu

ve şu kararlar açıklandı:

    


    -   Merkezi Ankara'dadır.  

    -   Müstakildir, kendisine eşit veya üstün hiçbir otorite tanımamaktadır.   

    -   İstanbul veya İzmir vadilerindeki provensiyal (taşra) mahiyetteki büyük localar geçersiz

sayılmaktadır. 

  

    -   Türkiye'de bir tek obediyans olması fikri esas alınmıştır. (Sh:250)  



  

Evet, açıkça anlaşılıyor ki, ülke çapındaki bütün Mason Locaları tek bir merkeze bağlıdır,

onlar da Siyonist Yahudi odaklarla irtibatlıdır.

  

Milli Nizam'ın cesur ve onurlu Kampanyası!

  

Mason karşıtlığının bir parti programının parçası haline gelmesi Necmettin Erbakan'ın başkanı



 8 / 11


2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

olduğu Milli Nizam Partisi’nin kuruluşuyla başladığı görülüyordu. Tabii ki ne tüzüğünde ne de

programında “masonlukla savaş” diye bir kayıt yoktu. (Ama “masonlar üye olamaz” maddesi

MNP tüzüğünde bulunuyordu.) Ancak 8 Şubat 1970 günü yapılan kuruluş töreninde gençlerin

okudukları parti marşında (Abdurrahim Karakoç'un şiiri) mücadele edilecek güçler arasında

masonluğun da bulunduğu açıkça belirtiliyordu!

  

"Kör dünyanın göbeğine... 



  

Milli Nizam yazacağız! 

  

Kuşların gözbebeğine... 



  

“Hak yol İslam” yazacağız!

  

  

Yola, dağlara, pınara... 



  

Yıldıza, aya, çınara...

  

Yağmur yüklü bulutlara... 



  

Milli Nizam yazacağız.”

  

 9 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

  

“Memurların masasına



  

 Solcuların kafasına

  

 MASONLARIN LOCASINA



  

 Milli Nizam yazacağız.”

  

  

Masonluğun bu şekilde siyaset aracı yapılmasının arkasında Demirel ve Erbakan



arasında, daha mühendislik eğitimi günlerinde başladığı söylenen bir çekişmenin

bulunduğu iddia ediliyordu. Asıl büyük çatışma, 1969 Mayıs'ında Türkiye Odalar Birliği

Genel Kurulu'nda, Erbakan'ın başkanlığa seçilmesi ile su yüzüne çıkıyordu. AP’li Ticaret

Bakanı'nın talimatıyla Erbakan’ın seçimle geldiği görevden alınması -koltuğundan polis

gücüyle kaldırıldığı söylenir- gerginliğe tuz biber ekiyordu. Hele Erbakan'ın AP'li rakibi

Sırrı Enver Batur'un mason olması bardağı taşırıyordu. Batur, 9 Ağustos 1969'da yaptığı

basın toplantısında mason olduğu yolundaki iddialara şöyle cevap veriyordu:

  

"Masonlukla milliyetçilik arasında hiçbir fark yoktur. Mason, her şeyden önce dinini ve



milliyetini savunur... Masonluğum, müktesep vasıflarım arasında en fazla şeref

duyduğum bir vasıftır, gururumdur."

  

O yıl milletvekili seçimi için Erbakan'ın Konya'dan AP adayı olma girişiminin Demirel'in



etkisiyle veto edilmesi iplerin tamamen kopmasına sebep oldu. Böylece Erbakan Milli

Nizam Partisi'ni kurmaya mecbur kalıyordu. Partinin marşında, solcularla Ecevit

CHP'sinin, masonlarla da Demirel AP'sinin hedef alındığı belli oluyordu. Milli Nizam

Partisi'nin “bu şarkı yüzünden kapatıldığı” yandaşlarının temel tezini oluşturuyordu.” 

(Sh


:262)

 10 / 11



2012 - ARALIK 2012 - Milli Çözüm Dergisi

  

Evet, düşmanın şahitliği, en geçerli ve gerçekçi delildir ve bu itiraflar Erbakan’ın şerefidir. Evet,



O masonlara ve Siyonist odaklara karşı en cesur ve vakur mücadeleyi başlatan ve şeytani

kesimlerin uykularını kaçıran, oyunlarını bozan Erbakan kutlu bir şahsiyettir. Yıllarca Mason

Demirel’in şimdi Yahudi lobilerinden cesaret madalyalı AKP’nin peşinden giden Nurcu,

Süleymancı, tarikatçı geçinen nursuz ve şuursuz kesimlerin bu talihsiz tavrı, acaba gaflet ve

cehalet midir, yoksa bir nasipsizlik alameti midir?

  

  



  

 11 / 11

Yüklə 56,68 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə