4.ÜNİTE
AHLAK FELSEFESİ (ETİK)
AHLAK:
İnsanların toplum içindeki eylemlerini ve birbiriyle olan ilişkilerini
düzenlemek amacıyla kabul edilen kurallar bütünüdür.Toplumdaki insan
ilişkilerini düzenler.Yaşanan ahlak yani pratik ahlaktır.
AHLAK FELSEFESİ (ETİK):
Ahlakı, felsefe açısından açıklayan ve
inceleyen düşünce sistemidir. Ahlakın ne olduğunu, ahlaki davranışın nasıl
oluştuğunu, insan davranışlarının dayandığı temelleri, iyi ve kötü
eylemlerin nedenlerini inceler. Ahlak felsefesi ahlak üzerine sistemli bir
şekilde düşünme, soruşturma, ahlaki hayata dair bir araştırma ve tartışma
olarak tanımlanabilir.Teorik ahlaktır
Ahlak Felsefesinin Temel Kavramları:
İyi:
Topluma yararlı ve değerli olandır. Bu da yapılması istenen ve
beklenilen davranışları ifade eder.
Kötü:
Yapılması istenmeyen, değersiz ve faydasız olandır.
Özgürlük:
Kişinin iradesini kullanarak seçim yapabilmesi durumudur. Yani
dışsal bir zorlama olmadan serbestçe hareket edebilmedir.
Sorumluluk:
Kişinin yaptığı ya da yapacağı eylemlerin sonuçlarına
katlanabilmesidir.
Erdem:
İnsanın iyi ile kötü arasından, iradesiyle iyi olana yönelmesidir.
Vicdan:
İnsana neyin iyi neyin kötü olduğunu söyleyen ayırt edici güçtür.
İnsanı iyi davranmaya yönelten iç ses, bir çeşit mahkemedir.
Mutluluk:
İnsanın, yaptığı iyi davranış sonunda duyacağı iç huzur.
Ödev:
İnsanların gerçekleştirilmesinden kendilerini sorumlu tuttukları,
üstlendikleri görevdir.
Ahlak Yasası:
Bireyin nasıl davranacağını belirleyen kurallar sistemidir. Bu
kurallar bize neyi yapıp neyi yapmayacağımızı açıklar.Yalan
söylemeyin,hırsızlık yapmayın v.b.
Ahlaki Karar:
Bireyin ahlak yasasına kendi özgür iradesiyle uymasıdır.
Ahlaki Eylem:
Ahlak yasasına uygun, irade ile yapılan davranışlardır.
Değer Yargısı:
İyi ve kötüyü gösteren, ahlaki değerlendirme sonucunu
belirten yargıdır. Bireyin kişisel özelliklerine bağlı ve özneldir.
Değerler soyut duygu ve ideallerdir. Bu idealler İnsan
davranışlarını da yönlendirebilirler. Ahlaki değerler, iyi diye
nitelendirilebilecek davranışları ifade eder. Bir davranışın ahlaki bir değer
taşımasının anlamı, onu özgürce ve isteyerek verilen bir karar sonucu
yapılmış olmasıdır.
YARGI TÜRLERİ:
1-)Olgusal Yargılar:
Objektiftir. Nesnelere ve olgulara dayanır. Dış gerçeklerle ilgilidir. Doğru
ve yanlış olarak değerlendirilir.Bilim yargıları olgusaldır
2-)Değer Yargıları:
Zihinseldir. Kişilere göre değişir. Ahlak, sanat, dine aittir. İyi-kötü, sevap-
günah, güzel-çirkin şeklinde değerlendirilir.
Ahlaki Yargılar:
Var olanı değil, olması gerekeni dile getirir.
Herkes için geçerli, mutlak yargılar değildir.
Zamana ve topluma göre değişen pratik kurallardır.
Ahlaki yargılar, ‘’iyi’’ ve ‘’kötü’’ yargılarıyla değerlendirilir.
Bu özellikleriyle ahlaki yargılar bilimin, estetiğin ve dinin yargılarından
farklıdır. Dini yargılar inanca dayanır ve hiç değişmez. Oysa ahlak yargıları
akla dayanır ve değişir. Bilimin sonuçları büyük ölçüde kesindir ve doğru-
yanlış kavramlarıyla ifade edilir. Ahlak yargıları iyi ve kötü kavramlarıyla
değerlendirilir.
Erdemli Eylem:
Ahlaksal olarak iyi, dolayısıyla ahlaklı davranış amacına
yöneliktir. Bilgelik, adalet, cesaret, çalışkanlık, doğruluk, ölçülülük birer
erdemdir.
Ahlak Felsefesinin Temel Soruları:
1.
Ahlaki eylemin amacı nedir?
2.
İnsan davranışlarında özgür müdür?
3.
Ahlak yasalarının nitelikleri nelerdir?
4.
İyi-kötü ne demektir? Kaynakları nedir?
5.
Evrensel ahlak yasası var mıdır?
ÖZGÜRLÜK NEDİR?
Bir davranışın ahlaki olması için o davranışın özgür irade ile yapılmış
olması (özgürlük) ve özgür olarak yapılan davranışın sonuçlarının
üstlenilmesi (sorumluluk) gerekmektedir.
Ahlaki eylemde bulunurken özgür müyüz? Sorusu ahlak felsefesinin
sorduğu önemli sorulardan biridir. Bu soruya aşağıdaki cevaplar
verilmiştir:
Determinizm:
İnsanlar ahlaki eylemde bulunurken özgür değildirler.
Ahlaki seçimlerimiz kendilerinden önce gelen olaylar tarafından
belirlenir. Dolayısıyla insan birtakım koşul ve nedenleri aşamaz. Bu
koşullar onun iradesini belirler ve özgür eylemlerde bulunmasını
engeller.
İndeterminizm:
İnsanlar eylemlerinde bütünüyle özgürdür. İnsan
davranışlarını belirleyen hiçbir etki mevcut değildir.
Otodeterminizm:
Davranışları belirleyen birtakım etkiler olsa da
özgürlük kişisel olarak elde edilebilir. Yani kişi kendi ahlaki
değerlerini oluşturabilme gücüne ve olanağına sahiptir.
Liberteryanizm:
Bireyin doğuştan getirdiği
haklara(yaşama,inanç,düşünce özgürlüğü v.b) önem verir.Bireyin bu
özgürlüklerine dışarıdan yapılacak hiçbir müdahale geçerli
değildir.Ahlaki olanın her türlü sınırlamanın dışında tutulması
gerektiğini savunur.Bireyler kişisel kanaatleri çerçevesinde kendine
göre bireysel ahlaki ilkeler oluşturabilir.
Fatalizm (Kadercilik):
Her şeyin doğaüstü bir güç tarafından önceden
belirlenmiş olduğunu ve kimsenin bu yazgıyı değiştiremeyeceğini
savunur. Bu yazgıdan dolayı kişi özgür değildir.
AHLAKİ EYLEMLERİN AMACI NEDİR?(NEDEN AHLAKLI
DAVRANIRIZ?)
İnsan neden ahlaklı davranır sorusuna Aristo ve Platon gibi filozoflar
‘’mutluluk’’ cevabını vermiştir.
Aristippos ve Epikuros gibi filozoflar ise ahlaki eylemin amacının
‘’haz (hedonizm)’’ olduğunu söyler.
D. Humc, J. Bentham, J. St. Mill gibi filozoflar ise ahlaki eylemin
amacının ‘’fayda (pragmatizm)’’ olduğunu savunur.
Bazı düşünürlere göre de ahlaki eylem amacı dinginliktir. Bunun için
de ruhsal durumunu dengede tutmak, sükunete ermek
gerekir.Kant’a göre ahlakın amacı ‘’ödev’’dir, çünkü ahlaki eylemin
değeri, sonucunda değil eyleme karar verdirten iyiyi isteme
ilkesindedir. Ödev de iyiliği istemedir.
Evrensel Ahlaki İlkeler Var mıdır?
Ahlak felsefesinin sorduğu en önemli sorulardan birisi de ‘’kişi
vicdanı karşısında evrensel ahlak yasası var mıdır?’’ sorusudur.
Burada söz konusu olan evrensellik, kişiden kişiye, zamandan
zamana ve durumdan duruma değişmeme özelliğini ifade eder. Bu
soruya yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere değişik cevaplar
verilmektedir.
EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI REDDEDENLER:
Bunlar insanların davranışlarında temel alınabilecek ortak bir ilkenin
olmayacağını iddia ederler. Temele alınan ilkelerin geneli
yansıtmayacak, bireysel bir yapıda olduğunu düşünürler.
Hazcılık (Hedonizm):
Ahlaki eylemlerin amacını ‘’
haz
’’ olarak
belirleyen bir öğretidir. Bir eylem, haz getiren veya hazzı amaçlayan
bir eylem ise doğru eylemdir. Haz bireysel olarak ortaya çıkar ve
kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu nedenle evrensel ahlak yasası
olamaz. En önemli temsilcileri Aristipposve Epiküros’tur. Aristippos
daha çok bedensel hazları, Epiküros ise ruhsal (manevi) hazları
savunur. Epiküros’a göre hazza ulaşabilmek için Tanrı, ölüm ve kader
korkusundan kurtulmak gerekir.
Fayda Ahlakı (Bireysel Pragmatizm):
Fayda ahlakında iyi sayılan ve
mutluluğa ulaştıran ‘’fayda’’dır. Buna göre bir eylem bireye sağladığı
fayda ölçüsünde değerlidir. Fayda ahlakına göre ahlakta amaç
mutluluktur. Mutluluğu sağlayan ise sadece faydadır. En önemli
temsilcileri J. Bentham ve J. St. Mill’dir. Bunlar bireysel değil,
toplumsal faydayı (utilitarizm) savunarak evrensel ahlak yasasının
varlığını kabul etmişlerdir.
Bencillik (Egoizm):
Kişinin sadece kendi benine uygun olanı iyinin
ölçütü olarak kabul eden görüştür. En önemli temsilcisi Thomas
Hobbes’dir. Hobbes’e göre birey için önemli olan hayatın korunması
ve sürdürülmesidir. Bunun için kişi daima kendi yararına olanı yapar.
33
Anarşizm:
İnsanlar üzerindeki tüm kısıtlama ve zorlamaların
kaldırılmasını, otoritesiz bir toplum düzeni kurulmasını savunur.
Bunun için her şeyi yıkmak ister. Devlet gibi ahlak da yıkılmalıdır.
Çünkü bunlar insanları daha kolay yönetmek için uydurulmuş
kurallar bütünüdür ve insanın mutluluğu için engeldir. Anarşizm,
bireye önem verir, bireysel iradelerde daha üstün bir otorite
tanımaz. En önemli temsilcileri Proudhon,M. Stirner, Bakunin’dir.
F. Nietzsche:
Mevcut ahlak sistemine karşı çıkmış ve bunu köle ahlakı
olarak adlandırmıştır. İnsan bu ahlaki değerleri bir kenara bırakmalı
ve yeni değerler yaratmalıdır. İnsan bunu yapabildiği ölçüde üstün
insan olarak özgürdür. Özgürlük güç istenci ile değerler yaratmak ve
bu değerlere göre yaşamaktır. Ahlaklılığın başka bir ölçütü de yoktur.
Nietzsche’ye göre ‘’güç’’ en yüce erdem ‘’güçsüzlük’’ ise en önemli
kusurdur. Üst insan kendi ahlaki değerlerini kendi yarattığı için
evrensel ahlak yasasının varlığı reddedilir.
33
J. P. Sartre:
Sartre’a göre insan doğası diye bir şey yoktur. İnsan
kendisini nasıl yapıyorsa öyledir. Evrende kendi varoluşunu ortaya
koyan tek varlık insandır. İnsan değerlerini kendisi oluşturur, yolunu
kendisi seçer. Sartre bu konuda ‘’İnsan özgürlüğe mahkumdur.’’ der.
Sartre, evrensel ahlak yasasının varlığını reddeder.
EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI KABUL EDENLER:
Bunlar bütün insanların davranışlarında temel alabilecekleri ortak bir
ilkenin var olduğunu kabul ederler. Kendi aralarında ikiye ayrılırlar.
Evrensel ahlak yasasını sübjektif (öznel) temelde açıklayanlar:
Bunlara göre ahlak yasasını belirleyen insan yaşamı ve doğasıdır.
Yani evrensel ahlak yasası varlığını Tanrı veya önceden gelen
değerlerden değil, insanın özel yaşamından alır. Bu yaklaşımın
başlıca temsilcileri şunlardır:
UTİLİTARİZM (FAYDACI AHLAK)
Jeremy Bentham:
Utilitarizm’in kurucusu kabul edilir. Bentham’a
göre insan doğası gereği acıdan kaçar, hazzı ister, mutluluğu ister.
İnsanın mutluluğu, bir toplumda yaşama zorunluluğundan dolayı
diğer insanların mutluluğu ile ilgilidir. Yani birey mutluluğa kendi
başına ulaşamaz, ancak toplum içerisinde ve toplumsal yarar
çerçevesinde mutluluğa ulaşabilir. Buna göre bir eylem mümkün
olan en fazla sayıda, en fazla mutluluk getirmelidir.
J. S. Mill:
Utilitarizmin (toplumsal faydacılık) diğer bir temsilcisi olan
Mill’e göre de mutluluk yarar ile elde edilebilir. Yarar arzu edilen tek
amaçtır. Yararcılığa göre ahlaklı yaşam ‘’bireysel ve sosyal mutluluk
sanatı’’ olarak anlaşılır. Mill’in amacı, bireyin çıkarını kamusal yarar
ve toplumun genel mutluluğu ile bağdaştırabilmektir. Birey ve
toplumsal fayda çakıştığında Mill toplumsal faydanın seçilmesi
gerektiğini savunur.
ENTÜİSYONİZM (SEZGİCİ AHLAK)
Henry Bergson:
(sezgici Ahlak). Bergson’a göre doğru bilgi gibi doğru
eylemin ölçütü de sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü olduğunu
ancak sezgi ile kavrayabilir. Bergson ahlak yasasını şöyle formüle
eder ‘’Kendi sezgine uy ki hem kendin hem de başkası için iyi olanı
yapmış olasın.’’
Evrensel ahlak yasasını objektif (nesnel) temelde açıklayanlar:
Bazı düşünürlere göre evrensel ahlak yasasının kaynağı insanın
dışındadır ve bu ahlak yasası kendisini insana zorla kabul ettirir. Bu
yaklaşımın bazı temsilcileri şunlardır:
Sokrates:
Sokrates’e göre ‘’ahlaki eylemin amacı mutluluk, kaynağı
ise bilgidir’’ O halde ahlaklılık bilgi sorunudur. Bilgi insanı doğru
eyleme, bilgisizlik ise yanlış eyleme götürür. Bilgiye ulaşan insanlar
erdemli ve mutlu yaşama da ulaşmış olurlar.
Aristoteles:
Aristotales’e göre de en yüksek iyi ‘mutluluktur. Mutlu
olmanın yolu ise bilgili olmaktan geçer. İnsanlar mutluluğa ulaşmak
için aşırı uçlardan kaçınmalı, ılımlı davranmalıdır. Bu da orta yolu
seçmekle gerçekleşir.Mesela cimrilik ve savurganlık aşırı uçlardır ve
insan bunların arasındaki orta yol olan cömertliğe yönelmelidir.
Platon:
Platon evrensel ahlak yasasını‘’iyi idea’’ sına dayandırır. İyi
ideası her şeyin iyi olmasını sağlayan şeydir. Platon iyi ideasına
ulaşma yolu olarak da eğitimi gösterir. İnsanlar ancak eğitimle ahlaklı
davranabilirler. Platon’a göre insanın en yüksek amacı ölçülü bir
hayat sürmek ve iyi ideasına ulaşmaktır. Bir eylem iyi ideasına
uygunsa ‘’iyi’’ uygun değilse ‘’kötü’’dür. Dolayısıyla Platon ‘’Her insan
eylemlerini iyi ideasına uydurmalı’’ diyerek nesnel temeli olan
evrensel ahlak yasasını ortaya koyar.
Farabi:
Farabi ‘’Bilgi, eylemlerin başıdır’’ der. İnsanın akıl yoluyla iyiyi
kötüden ayırt edebileceğini savunur. En yüksek erdem bilgi olduğuna
göre, bilgiyi sağlayan akıl, insan davranışları konusunda yargıda
bulunma gücü taşır. Farabi’ye göre insanı mutluluğa iyi eylemler
götürür.
Erdemlerin en üstünü olan ve insana en yüksek mutluluğu sağlayan
bilgi, zorunlu varlık olan Tanrı’nın bilgisidir. İnsan mutlu olmak için
Tanrı’nın bilgisine ulaşmayı amaçlamalıdır. Bu bilgi insana
eylemlerini uyduracağı ahlaki yasayı verir.
Baruch Spinoza (1632-1677):
Spinoza, Tanrı ve evreni bir gören
Panteist (tüm tanrıcılık) bir düşünürdür. Ona göre doğadaki olaylar
zorunludur. Bu zorunluluk doğa yasasıdır. İnsan bu doğa yasalarına
uygun davranırsa erdemli olur. Bu yasalara uymak için tutkularına
egemen olması gerekmektedir. Bizi tutkulardan kurtaracak ve aklın
öngördüğü yaşam biçimine kavuşturacak olan bilgidir. Bu bilgiyle
donanmış olan kişi her şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu çıktığını
anlar. Kölelikten kurtulur, özgür ve erdemli olur. Bundan sonra
insanın uyacağı yasa bilgisini edindiği evrenin (Tanrının) yasasıdır.
Immanuel Kant:
Kant’a göre bir davranış kişisel haz ve çıkar
gözetmeden yalnızca ödevden dolayı yapılmışsa ahlakidir. Ödev
kişiden kişiye, durumdan duruma değişmez. Kant’a göre bu ödev
‘’iyiyi isteme’’dir.İyi niyet ahlaki davranışlarda uyulması zorunlu olan
bir ilkedir. Kant’a göre bir eylem bir beklenti, bir çıkar için yapılmışsa
bu eylem ‘’koşullu eylemdir’’ ki ahlaki bir eylem olarak
değerlendirilemez. Fakat bir eylem ödev duygusu içinde hiçbir çıkar
veya beklenti içine girmeden ‘’koşulsuz buyruk’’ iye yapılmış ise ahlaki
olarak nitelendirilebilir. Bir davranış yapılmadan önce davranışın
yapılış sebebi önemlidir. Eylemin yapılış anında kişide bulunan niyet
aynı zamanda kişinin amacını da ifade eder. Buradaki niyet sadece
ödeve uygun olarak, ama kendisi için olan bir niyettir. Bu yüzden
Kant’ın ahlak felsefesine ‘’ödev ahlakı’’ veya ‘’iyi niyet ahlakı’’ denir.
Evrensel Bir Ahlaki Tavır
Anadolu Bilgeliği
Ahlaki eylemlerin kaynağı olarak Allah’ı ve ilahi kitapları kabul eder.
İyi-kötü, kutsal kitaplarda verildiği gibi kabul edilir. Tasavvuf
düşüncesinde: Tasavvuf insanın nefis ve arzularının egemenliğinden
kurtulması demektir. Bu ise imanlı ibadet ve yaşayışla gerçekleşir.
Mevlana, Yunus Emre, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli vb. Anadolu
bilgeleri yer almaktadır.
MEVLANA:
Mevlanaya göre gerçek ve mutlak varlık Allah’tır.Allah
bilinmeyi istemiş.Kendi iyilik ve güzelliğini,öncesi ve sonrasızlığını
gizlilikten çıkartıp göstermek istemiştir.Yani evreni yaratmıştır.Evren
ona göre yaratıcının gücünü gösterir.Varlık;nedenini ancak kendinde
bulan bir “görüntüler alanı”dır.
Yaratılanların içinde sadece insan varlığın özünü,güzelliğini ve iyiğini
sezebilir.Çünkü yaratıcı kendi ruhundan sadece insana
üflemiştir.Fakat “maddeye bağlı ve geçici zevklerle örülü” insan
benliği bu sezgiyi engeller.İnsan benliğine karşı savaşırsa özüne
yaklaşır.Giderek yaratıcıyı bilme ve sevme haline ulaşır.
Mevlanaya göre benliği yenmek ve söz konusu duruma yükselme
“aşk’la” olur.Aşkın yaşanması yaratılmış olan her varlığın Allah
adına sevilmesi halidir.
Bu aşamada söz konusu sevgi,ahlak yasasını adeta dikte eder
“yaratılmış her varlığı sevmek iyi sevmemek
kötüdür”
Dostları ilə paylaş: |