87 Sevinç, Mehmedoğlu / İnançsızlığa Yönelmede Çevresel ve Entelektüel Faktörlerin Etkisi Öz



Yüklə 255,91 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/12
tarix06.05.2018
ölçüsü255,91 Kb.
#42521
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

89

Sevinç, Mehmedoğlu / İnançsızlığa Yönelmede Çevresel ve Entelektüel Faktörlerin Etkisi

14; Bullivant, 2013, s. 13), araştırmacıların önemli bir kısmı inançsızlığı veya özelde ateizmi 

Tanrı’nın yokluğuna dair bir “inanç” olarak görmektedir (Streib ve Klein, 2013, s. 714; Rümke,  

1952, s. ix; Scobie, 1994, s. 87-89; Özakpınar, 1999, s. 18-19). İnanç ve inançsızlık temelde 

epistemolojik olarak aynı statüdedir (Nielsen, 2008, s. 246). Wulff’a (1999) göre inancın iki 

temel bileşeni vardır: müphem ve değişken bir obje ve bu objeye yönelik tutum. Dolayısıyla 

iki ihtimal vardır: farklı kanı derecelerinde objenin varlığını tasdik etmek veya inkâr etmek. 

Burada objenin varlık veya yokluğunun bilinemeyeceği yönünde bir tutum da sergilene-

bilir ama bu tutum inkâr ile aynı statüdedir (s. 1-8). Müphem obje olan Tanrı’nın varlığını 

inkâr etmek anlamındaki inançsızlık, Tanrı’nın varlığını kabul etmek gibi bir tutumdur 

(Ganzevoort, 1994, s. 24). Buna, Tanrı’nın veya doğaüstü herhangi bir gücün ve madde öte-

sinde bir gerçekliğin varlığına inanmamak ya da yokluğuna inanmak anlamında bir tutum 

diyebiliriz. Bu tutum bazı inançlar ihtiva eder ki bu inançlardan en önemlisi, Tanrı’nın veya 

doğaüstü nihai bir gücün olmadığına inanmaktır.

İnançsızlığın bir tutum olarak kabul edilmesi, bireylerin nasıl inançsız olduklarını izah etme 

konusunda araştırmacılara birçok ipucu sunmaktadır. Bireyin inançsızlığa yönelmesi ve 

inançsız olması, temelde bir tutum değişimidir. Tutum, herhangi bir olaya veya olguya 

yönelik, düşüncelere, lehte ve aleyhte değerlendirmelere ve tepkilere verilen ortak isimdir. 

Tutumlar, duygusal, davranışsal ve bilişsel bileşenlerin bir araya gelmesiyle oluşur (Atkinson 

vd, 2010, s. 625). Duygusal ve sosyal boyutu olmayan, salt bilişsel bir zemin üzerine inşa 

edilmiş inançsızlıktan bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Nitekim Allport’un (2004) 

belirttiği gibi “duygu ve değer olmaksızın sadece bir argüman etrafında bireyin bir inanç sis-

temi inşa etmesi mümkün değildir” (s. 154). Duygu bileşeni, tutum nesnesiyle ilgili olumlu 

ve olumsuz duygulardan; davranış bileşeni, tutum nesnesiyle bağlantılı yönde edimlerden; 

düşünce bileşeni ise tutum nesnesiyle ilgili bilgi, düşünce ve inançlardan oluşur. Aynı şekil-

de tutumu meydana getiren veya tutum değişikliğine neden olan üç temel faktör grubu 

bulunmaktadır. Bunlar bazı araştırmacılar tarafından etkisel/duyuşsal (affective), bilişsel 

(cognitive) ve davranışsal (behavioral) olarak da ayrılmaktadır (Shand, 2000, s. 88). 

İnançsızların yaklaşık %70’i hayatlarının bir döneminde Tanrı’ya inanmış kişilerdir (Streib ve 

Klein, 2013, s. 716); fakat daha sonra çeşitli faktörlerin etkisiyle dini/spiritüel inançlarından 

vazgeçerek inançsızlığa yönelmişlerdir. Bireylerin hangi faktörlerin etkisiyle inançsız olduk-

larına ilişkin literatür incelendiğinde, inançsızlığın nedenlerine dair geniş bir yelpazenin 

mevcut olduğu görülmektedir. Fakat tüm bu nedenleri/faktörleri, tutum bileşenlerini dik-

kate alarak üç ana başlık altında toplamak mümkün gözükmektedir: (1) çevresel faktörler 

(davranış boyutu), (2) pisişik/duygusal faktörler (duygu boyutu), (3) entelektüel/bilişsel 

faktörler (düşünce boyutu). Bu noktada tartışma, hangi faktör grubunun inançsızlığa yönel-

mede daha etkili olduğu sorusu etrafında yürütülmelidir. Birçok araştırma, eğitim düzeyi 

ile inançsızlık arasında pozitif anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir (Beit-Hallahmi ve 

Argyle, 1997; Silver, 2013; Smith, 2011; Baker ve Smith, 2009; Beit-Hallahmi, 2007; Keysar 

ve Navarro-Rivera, 2013; Hunsberger ve Altemeyer, 2006; Caldwell-Harris, 2011). Eğitimin, 

kitap okumanın, gelir düzeyinin yüksek olmasının dini inkârda önemli faktörler olduğu 

düşünülmektedir (Aydın, 1995). Tüm bu bulgulardan hareketle, eğitim düzeyinin artmasıyla 

birlikte bireyin entelektüel olarak geliştiği ve böylece daha eleştirel düşündüğü, temelsiz 




90

İnsan & Toplum

inançlardan vazgeçtiği, bilimsel bilgiye daha fazla önem ve değer verdiği ve nihayetinde de 

Tanrı inancından vazgeçtiği düşünülmektedir. Bu yaklaşım, inançsızlığa yönelmede ente-

lektüel faktörlerin başat rol oynadığını, yani inanç konusundaki tutum değişiminin bilişsel 

(cognitive) olduğunu, kişinin düşüncelerinin değişmesiyle tutumunun değiştiğini iddia 

etmektedir. Eğitim düzeyi arttıkça, yeni fikirler edindikçe, muhakeme gücü geliştikçe, farklı 

fikirlere maruz kaldıkça ve eleştirel düşünmeye başladıkça kişi inancından vazgeçecektir. 

Bu şekilde inançsız olan birey daha sonra yeni tutumuna uygun davranışlar geliştirecek ve 

artık “Tanrı yokmuş gibi” yaşayacaktır. Peki süreç gerçekten böyle mi işlemektedir? Çünkü 

bazı araştırmacılar entelektüel gelişim ile inançsızlık arasında nedensel bir ilişki olduğunu 

düşünmemektedir ve bazı araştırmalarda eğitim düzeyi ile inançsızlık arasında pozitif 

anlamlı bir korelasyon tespit edilememiştir (Streib ve Klein, 2013; Uecker vd., 2007; Cragun 

vd., 2012; Keysar ve Navarro-Rivera, 2013; Farias, 2013). İnançsızlığın nedenlerine dair yapı-

lan araştırmalarda ikinci bir görüş, entelektüel faktörlerin değil, çevresel faktörlerin, yani 

sosyalleşmenin, aile ilişkilerinin,  toplumsal yapının, dini geçmişin ve benzeri unsurların 

daha etkili olduğu yönündedir (Brown, 1966; Mauss, 1969; Beit-Hallahmi ve Argyle, 1997; 

Caplovitz ve Sherrow, 1977; Oser, 1994; Voas ve McAndrew, 2012; Spray ve Marx, 1969; 

Wilson ve Sherkat, 1994; Shand, 2000). Bu ikinci yaklaşım, inançsızlığa yönelmede çevresel 

veya duygusal faktörlerin başat rol oynadığını, yani inanç konusundaki tutum değişiminin 

afektif (affective) olduğunu, kişinin çeşitli faktörlerin etkisiyle davranışlarını değiştirdiğini 

ve davranışlarının değişmesiyle de tutumunun değiştiğini iddia etmektedir. Her birey bir 

kültürden gelmekte ve sosyal bir çevrenin içinde yaşamını sürmektedir. Sosyalleşmenin, 

sosyal etkinin, sosyal uyumun, model almanın etkisiyle davranışlar geliştiririz. Bu şekilde 

inançsızlığa yönelen birey daha sonra yeni tutumuna uygun düşünceler geliştirir ve artık 

inançsızlığını rasyonel olarak gerekçelendirir. 

Her iki görüşe dair bulgular dikkate alındığında karşımıza bazı sorular çıkmaktadır: 

1- İnançsızlığa yönelmek bir tutum değişimi ise, bu tutum değişimi çoğunlukla bilişsel midir 

yoksa afektif midir?

2- Niçin birçok araştırmada inançsızların eğitim düzeyi daha yüksek çıkmaktadır?

3- İnançsızlığın nedenlerine dair yapılan araştırmalarda, entelektüel faktörlerin ön plana 

çıkmasının sebebi nedir?

Bu araştırmada yukarıdaki sorulara cevap aranması hedeflenmektedir.

Metot

Bu çalışmada dokümantasyon ve tarama metodu kullanılmıştır. Öncelikle ateizm, agnostisizm, 

ve inançsızlık psikolojisi konularıyla ilgili literatür taraması yapılmış, elde edilen veriler değer-

lendirilmiş ve hipotezler oluşturulmuştur. Daha sonra saha araştırmasına geçilmiştir. Din psiko-

lojisi literatüründe, konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmalar incelendiğinde katılımcıların 

genellikle entelektüel sebepleri ön plana çıkardıkları görülmüştür. Böyle bir sonucun ortaya 




Yüklə 255,91 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə