A-
OSMANLI DEVLETI'NDE YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ
Osmanlı Devleti'nde yenileşme hareketlerinin başlayışı ile ilgili çeşitli düşünceler ortaya atılmıştır. Kimi
tarihçiye göre; değişimin başlangıcı olarak "Tanzimat" gösterilirken, bazılarına göre ise başlangıç dönemi "Lale
Devri"dir. Esasen Osmanlı Devleti'nde çöküşü durdurmak ve devleti eski gücüne kavuşturmak için yapılan
çalışmaları, iki ana grupta ele almak gerekir. Bunlardan ilki gelenekçi zihniyetle yapılan yenilikler ve ikincisi
Batıyı örnek alarak yapılan yeniliklerdir.
1-
XVII. YÜZYIL YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ
XVII. yüzyılda yapılan yenilikler daha çok gelenekçi zihniyetle yapılmıştır. Bu yüzyılda Osmanlı Devleti iç
ve dış sorunlar yaşamakla birlikte henüz bunların tam farkında değildir. Bu sorunları çözmeye yönelik
teşebbüslerde bulunan devlet adamları, bir önceki yüzyılın ihtişamlı günlerine aklı takılı kalmış, o dönemin
kanunlarını hayata geçirmekle sorunlardan kurtulacağını sanmıştır. Bu yüzden devamlı Kanuni tarafından
derlenen Kanun-
ı Kadime atıfta bulunulmuş ve bu kanunların uygulanması için çaba harcanmıştır. Ancak bunun
sorunları çözmediği kısa zamanda anlaşılmıştır.
I. Ahmet, II. Osman, IV. Murat gibi padişahlar döneminde ya bizzat padişahların kendileri tarafından ya da
yetki ver
ilen sadrazamlar aracılığı ile bu ıslahatlar yapılmıştır. Yani yapılan ıslahatların bir özelliği de
ıslahatların devlet adamlarınca (padişah, sadrazam, vezir vd.) uygulanmış olmasıdır.
Yapılan ıslahatlarda akla gelen ilk yöntem şiddete şiddetle karşılık vermekti. Başta Kuyucu Murat Paşa
olmak üzere Köprülüler ve IV. Murat aynı yöntemle hareket etmiş, aldıkları zorlayıcı tedbirlerle geçici bir
sükûnet sağlamışlardır. Ancak şiddete dayalı bu tedbirler kalıcı sonuç doğurmamıştır.
Kurtuluş çareleri kurallar, prensipler ve ilkeler bazında değil, kişiler bazında ele alınmış; sorunlar nasıl
çözülür sorusundan çok, sorunları kim çözer sorusuna cevap aramışlardır. Bu yüzden ıslahatlar kişilere bağlı
olarak gelişmiş ve onların adları ile anılmıştır. Ancak ıslahat hareketleri bu kişilerin ölümü üzerine devam
ettirilememiş ve sonuçsuz kalmıştır.
Bu dönem Islahat hareketlerinde Avrupa etkisi yoktur. Avrupa'da meydana gelen gelişmeler pek ciddiye
alınmamıştır. Osmanlı Devletinin Batı'yı örnek almamasının bir sebebi de kendisini hala Batı'dan üstün
görmesidir. Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki gelişmeleri ciddiye alması, ancak savaşlarda peş peşe yenilmesi ve
önemli ölçüde toprak kaybetmesi ile mümkün olabilmiştir.
2-
XVIII. YUZYIL VE SONRASI YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ
XVIII. yüzyılda yapılan yenilikler ise Batı örnek alınarak yapılmıştır. Bu yüzyılda yapılan ıslahatlar daha
ziyade askeri ve teknik niteliktedir. Çünkü Osmanlı Devleti bu yüzyıla girerken çok talihsiz olaylar yaşamıştır.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasında büyük bir ordu ile başlatılan II. Viyana seferi Osmanlı Devleti'nin
yenilgisi ile sonuçlanmış ve Osmanlı askerleri büyük kayıplar vermişlerdi. Bu zaferin ardından vakit
kaybetmeyen Avrupa devletleri (Malta, Lehistan, Venedik, Rusya ve Avusturya) kend
i aralarında Kutsal İttifak
antlaşması imzalayarak topyekûn Osmanlı Devleti'ne saldırmışlardır. Yaklaşık 16 yıl süren bu savaşlarda
Osmanlı Devleti yenilmiş ve 1699 yılında
Karlofça Antlaşması'nı imzalamıştır. Tarihinde ilk kez, üstelik
önemli miktarda top
rak kaybeden Osmanlı Devleti bu durumu kabullenmekte zorluk çekmiştir. Niçin yenildik
sorusunun cevabı artık herkes tarafından bilinmektedir. Çünkü düşmanlar artık klasik savaş usullerini terk
etmişler, modern savaş taktikleriyle savaşmaya başlamışlardır. Üstelik kullandıkları silahlar da son derece üstün
ve teknik silahlardır. Bu düşman ile baş etmenin yegâne yolu ise onların sahip olduğu tekniğe sahip olmaktır.
a) II. MAHMUT DÖNEMİ (1808 - 1838) ISLAHATLARI
II. Mahmut dönemi ıslahatlarına geçmeden önce bu padişahın tahta geçişi sırasındaki olaylara kısaca
değinmek yerinde olacaktır.
Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla tahttan indirilen III. Selim'in yerine padişah olan IV. Mustafa uzun süre
bu makamda kalamadı. Nizam-ı Cedid yanlıları bu karışık ortam içinde, kendilerine taraftar olan Rusçuk Ayanı
Alemdar Mustafa Paşa'nın yanına toplanmışlardır. Bu gelişmeler karşısında, Alemdar buradan büyük bir ordu
hazırlayarak İstanbul'a gelmiş ve isyancıları bertaraf etmiştir. III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak istemiş, ne var ki
isyancılar elini çabuk tutup onu öldürmüşlerdir. Bunun üzerine II. Mahmut tahta geçirilmiştir (1808-1839). IV.
Mustafa, Yeniçerilerin
onu tekrar padişah yapmaya çalıştıkları bir ayaklanma sırasında Sultan II. Mahmut'un
emriyle
17 Kasım 1808'de öldürüldü. Acımasız bir tabiata sahip olan ve ihtirasları karşısında zayıf durumlara
düşerek ülkede kargaşa ortamı oluşmasına sebep olan Sultan IV. Mustafa ıslahat hareketlerine karşı tutumuyla
Osmanlı tarihine geçti. Bu güç ve iktidar kavgaları içinde tahta geçen II. Mahmut, devlete karşı bir şer ocağı ve
reformlar karşısında da önemli bir engel olan Yeniçerilerden kurtulmadan hiçbir iş yapılamayacağını anlamış ve
bu istikamette hareket ederek yeni uygulamaları başlatmıştır. II. Mahmut 32 yıl süren saltanatı döneminde
Osmanlı Devleti'ni Avrupa standartlarında bir devlet yapmak için yoğun ıslahat hareketlerine girişmiştir. Bu
dönem ıslahat hareketleri genel hatları ile şunlardır:
II. Mahmut ilk olarak, Ayanlarla karşılıklı 1808'de Sened-
i İttifak adı verilen bir mukavele yani bir
sözleşme imzalamıştır. Bu sözleşme ile padişah yerel yetkilerinden bir kısmını ayanlara devretmiştir. Artık
Ayanlar asker ve vergi toplama işinde padişaha yardımcı olacaklardı. Esasen bu durum zaten var olan bir
uygulamay
a resmiyet kazandırmaktı. Zira Ayanlar XVII. yüzyıldan beri devlet ile toplum arasında ilişkileri
sağlayan mahalli otoriteler olarak kabul ediliyordu. II. Mahmut istemeyerek de olsa bu metne imza atmıştı.
Böylece Padişahın yetkileri ilk kez sınırlandırılmıştır. Ayrıca kendisini tahtta oturtan Alemdar Mustafa Paşayı da
sadrazam yapmıştı. Ne var ki Alemdar, mensubu bulunduğu Ayanlar lehine tavizler koparmakla kalmamış,
ülkenin yegâne hâkimi kendisiymiş gibi davranmaya başlamıştı. Şüphesiz ki II. Mahmut bu durumdan pek de
hoşnut değildi. Alemdar Mustafa Paşa'nın Sekban-ı Cedid adı ile yeni bir ordu kurmak için çalışmalara
başlaması, Yeniçerilerin isyanına sebep oldu. Yaklaşık bin kişilik bir Yeniçeri grubu Paşa'nın sarayını kuşatarak
çatışmaya başladı. Kurtulamayacağını anlayan Alemdar Mustafa Paşa sarayın cephaneliğini havaya uçurarak
kendisi ile beraber üç yüz Yeniçerinin ölümüne sebep oldu. Padişah ise bu çatışmaya taraf olmadı.
25 Mayıs 1826'da "Eşkinci" adı verilen yeni ve modern bir ocağın kuruluşu gerçekleşti. Ancak bu durum
Yeniçerilerin isyanı için bir bahane oldu. Bu durum üzerine Sultan hemen gerekli tedbirleri almış ve halkı
sancak-
ı şerif etrafında toplanmaya çağırmıştır. Başta Yeniçeri Ocağına destek veren ulema kesimini kendi
yanına çekmiş, ayrıca saray bostancıları, topçular ve diğer askerlerin de destek vermesi ile yeniçeri ocağı ortadan
kaldırılmıştır. Osmanlı tarihleri bu olayı "Vaka-i Hayriye" diye kaydetmişlerdir. Bu ocak kaldırıldıktan sonra
Asakir-i Mansuriye-i Muhammediye
adıyla yeni ve modern bir ordu kurulmuştur.
c) TANZİMAT DÖNEMİ (1839-1876)
1839 yılında Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesiyle başlayıp 1876 I. Meşrutiyet'in ilanına kadar geçen
süreye Tanzimat Dönemi denir. Tanzimat Dönemi, Osmanlı tarihinde yeni bir devrenin başlangıcıdır. Devletin
siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda kötü gidişatını önlemek arzusuyla daha geniş ıslahatların yapıldığı bir
dönemdir.
1.
Tanzimat'ın İlan Edilmesinin Sebepleri
Tanzimat Hareketi, o döneme kadar yapılan düzenleme çabalarının sonuç vermemiş olması, giderek artan iç
huzursuzluk ve dış baskıların ortadan kaldırılması ve bu sayede devleti kurtarmak üzere yeni bir hamle yapmak
zaruretinin bir sonucu olarak doğmuştur. Devletin Avrupa karşısındaki üstünlüğünün kaybedilmiş olması, askeri
te
şkilatın çökmesi, mevcut hukukun ve idari teşkilatın hayatiyetini kaybetmesi, padişahların otorite ve
nüfuzlarını kaybetmeleri, askeri, mülki ve mali meseleleri layıkıyla yürütecek müesseselerin kurulamaması
Tanzimat Fermanı'nın ilanını zaruri kılan iç sebepleri oluştururken; devletin siyasi ve askeri olarak
savunulamaması dış sebepler olarak görülmektedir. Tanzimat Fermanı'nın ilanına etki eden bu iç ve dış sebepleri
şu şekilde özetleyebiliriz:
a.
Bu dönemde Osmanlı Devleti, Mısır Valisi M. Ali Paşa ile savaş halindedir. Bu savaşta Avrupa
devletlerinin desteğine ihtiyacı vardır. Ancak Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin siyasi ve hukuki yapısını
çok köhne buldukları için bu yardımı yapmakta isteksiz görünmektedirler. Tanzimat Fermanı, Osmanlı
Devleti'nin
bir hukuk devleti sayılması için atılmış bir adımdır. Bu atılan adımla Batı'dan beklenen yardımın
geleceği ümit edilmiştir.
b
Azınlıklar lehine getirilen düzenlemeler sayesinde Avrupa devletlerinin iç işlerimize karışmaktan
vazgeçeceği hesap edilmiştir.
c.
Ülkede var olan tartışmalara son vermek ve devleti eski gücüne yeniden kavuşturmak
amaçlanmıştır.
d.
Daha önce askeri ve teknik alanda başlayan ıslahat geleneği daha geniş bir daire içine taşınarak,
hukuki ve siyasi alana da yayılmak istenmiştir.
2. Tanz
imat Fermanı'nın İlanı
II. Mahmut'un ölümü üzerine tahta geçen oğlu Abdülmecit, babasının yenilikçi kimliğini sürdürmüş ve çok
güvendiği Londra Büyükelçisi Mustafa Reşit Paşa ile birlikte hareket ederek köklü bir reform arayışına
girişmiştir.
Mustafa Reşit Paşa uzun yıllar Londra sefirliği yapmış ve İngilizlerin yönetim ve hukuk konusunda
kaydettiği gelişmeleri yakından takip etmişti. Hatta edindiği tecrübelerden Osmanlı Devleti'nin işine yarayacak
bir çalışma da hazırlamıştı. İstanbul'a döndüğünde Padişah ile görüştü ve hazırladığı metni sundu. Bu metin bir
padişah fermanı haline getirildi. Bu dönemde yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili ferman hazırlandıktan
sonra 3 Kasım 1839'da
Mustafa Reşit Paşa tarafından, padişahın, devlet adamlarının, yüksek dereceli
memurların, ulemanın, Ermeni ve Rum Patriklerinin, Yahudi Hahamının, esnaf temsilcilerinin, yabancı elçilerin
ve kalabalık bir halk topluluğunun huzurunda okunarak ilan edildi. Tanzimat Fermanı, bugünkü Gülhane
Parkında okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye de anılır.
Tanzimat Fermanı, devlet yapısını hukuksal anlamda yeniden tanımlayıp, bazı yeni değişiklikler öngören
bir berattır. Dolayısıyla Tanzimat Fermanında toplumsal hak talepleri değil, Sultan tarafından tebaaya tanınmış
bir dizi haklar s
öz konusudur. Tanzimat fermanı için hukuki bir tanım yapmak zordur. Zira bir anayasa değildir.
Karşılıklı imzalanan bir sözleşme de değildir. Ancak tek taraflı imzalanmış bir metin olmakla birlikte, Padişah
tarafından halka verilmiş bir takım hakları içeren ilk belge olması bakımından önemli bir metindir. Fermanda yer
alan konulara bakılırsa, Osmanlı Devleti'nin keyfi yönetilen bir ülke olmaktan çıkacağı, padişah dâhil herkesi
sınırlayan ve bağlayan bir takım hükümlerin ve kanunların olacağı anlaşılmaktadır. Fermanın içeriğinde dikkati
çeken başlıca önemli noktalar şöyle özetlenebilir:
Fermanda yüz elli yıldan beri kanunlara saygısızlık yüzünden devletin yıkımlara uğradığı, oysa ülkenin
yeri, verimli toprakları, yetenekli halkı göz önüne alınırsa Allahın yardımıyla devletin eski gücüne yeniden
kavuşabileceği belirtiliyordu. Bunun için de yeni kanunlar konulmasının gerekli görüldüğü ve yeni kanunların
dayandırılacağı ilkelerin şunlar olduğu belirtiliyordu.
1 -
Müslüman ve Müslüman olmayan bütün vatandaşların can, mal, ırz ve namus güvenliğinin sağlaması
2-
Herkesten belli usullere ve kazancına göre vergi alınması.
3 -
Askerlik işlerinin yeniden düzenlenmesi (Askerlik süresinin sınırlandırılması).
4-
Herkesin kanun önünde eşit tutulması, kesin delil olmadan, açık bir mahkemede yargılanmadan ve
hakkında şer'i hüküm olmadan hakkında ölüm cezası verilmemesi.
5-
Herkesin mal ve mülk edinmesinin sağlanması, istediğinde bunları satması veya yenisini alması,
çocuklarına miras olarak bırakma hakkının bulunması (Müsadere tamamen kaldırılacak mal emniyeti
sağlanacaktır).
6-
Devlet işlerinin müzakere ile görülmesi sağlanacaktır. Bu amaçla Meclis-i Ahkâm-ı Adliye'nin üye sayısı
artacak, burada herkes kendi düşüncesini çekinmeden söyleyecektir. Askeri işler de yetkili kurullarda görüşülüp
karara bağlanacaktır.
7-
Padişah bu kanunlara sadık kalacağına dair kutsal emanetler odasında yemin edecek, diğer devlet erkânı
da aynı yemini edecektir
(Böylece ilk kez bir Osmanlı Padişahı, çok geniş olan yetkileri üzerinde bir kanun
gücünün varlığını tanımış oluyordu).
8 -
Kanunlara uymayanlara verilecek cezaları tayin etmek amacı ile bir ceza kanunnamesi yapılacaktır. Suç
işleyen herkes hatır gönül, makam ve rütbeye bakılmaksızın cezalandırılacaktır.
9-
Devlet memurları maaşlarını ayni değil nakdi alacaklardır. Böylece rüşvetin önüne geçilecek, rüşvet
belası ile savaşmak için ayrıca etkili bir kanun yapılacaktır.
3.
Tanzimat Fermanı'nın Önemi
İslam öncesi tarihimiz de dâhil olmak üzere batı ile sürekli çatışma ve zıtlaşma içinde yaşarken, Tanzimat'la
b
eraber ilişkilerimizin şekli ve mahiyeti değişmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren Türk toplumu kısmen
yüzünü batıya dönmeye başlamıştır. Aydın kesimden başlayarak halka doğru yayılan Batılılaşma çizgisi
Tanzimat ile başlamıştır. İçinde yaşadığımız dönemden başlayarak geriye doğru iz sürdüğümüzde yaşanan
kültürel veya siyasi tartışmaların bir ucunun hep gidip Tanzimat'a dayandığını söyleyebiliriz.
Tanzimat Fermanı'nda asıl üzerinde durulması gereken hususların başında bu ferman ile hukuki alanda
yapılan düzenlemeler gelmektedir. Çünkü ilk defa bir fermanda modern anayasalarda yer alan can, mal, ırz
güvenliği gibi en temel ilkeler yer almıştır. Hukukun üstünlüğü prensibi dışında, mali, askeri, ekonomik ve
toplumsal alanlarda da yeni uygulamalar getirmiştir. Ancak fermanda yer alan ve kanunların uygulanmasında her
dindeki kişilerin eşit olacağı ilkesi, o güne kadar sürdürülen İslam geleneğinden en köklü ayrılışı temsil etmesi
sebebiyle Müslümanları en çok inciten ilke olmuştur. Medeni hukuk alanında şer'i hukukun devam etmesine
karar verilirken, ticaret ve kamu hukuku alanlarında Batı hukuku benimsenmiştir. Çıkarılan kanunlar, yeni bir
sistematikle şer'i hukukun bir parçası olarak hazırlanmıştır.
Günümüzde dahi tartışmaları devam eden ve yakın tarihimizin önemli dönemeçlerinden biri olan Tanzimat
Dönemi'nde yapılan yenilikleri birkaç başlık altında ele alalım;
4.
Tanzimat Döneminde Yapılan Yenilikler
a)
Fermanda söz verilen kanunların yapılması için iki meclis kurulmuştur. İdareyi ilgilendiren
konularda yapılacak yasaları ve düzenlemeleri Meclis-i Ali-i Tanzimat (şimdiki Danıştay) yargıyı
ilgilendiren işlere ise Meclis-i Ahkâm-ı Adliye (Şimdiki Yargıtay) bakacaktı. Bu meclislerin küçük
birer modeli de vilayetlerde kurulacak ve taşraya ait işler bu meclislerde görüşülüp karara
bağlanacaktı.
b)
Devlet uygulamalarında din farkı gözetilmeyecekti. Bu yüzden Müslümanların şer'i mahkemelerde,
azınlıkların ise cemaat mahkemelerinde yargılanmasına ilaveten tüm tebaayı ilgilendiren ceza mahkemeleri
kurulacak ve bu mahkemeler
in uygulayacağı yasalar da Avrupa'dan alınacaktır. Ticaret Mahkemeleri, Karma
Mahkemeler ve Nizamiye mahkemeleri kurularak yeni yapılan kanunları uygulayacaktı.
c)
1876 yılında Ahmet Cevdet Paşa'nın başında bulunduğu bir komisyon Mecelle adıyla bir medeni kanun
hazırlayacaktı. İlk İslam medeni kanunu olarak kabul edilmektedir.
d) Yeni mahkemeler
(Nizamiye, Karma, İstinaf, Bidayet) kurulmuştu.
e)
Askerlik 5 yıl olacaktı. Tek erkek çocuğa sahip olan ailenin oğlu askere alınmayacaktı. Cizye vergisi
kalkacak gayrimüs
limler de askerlik yapacaktı. Bu konu azınlıkların büyük itirazlarına sebep olmuş ve bu
yüzden pek uygulanamamıştır. Onun yerine şimdiki paralı askerlik benzeri bir uygulama ile bu kişilerden bedel-i
askeri
denilen bir para alınmıştır.
f)
Örfi vergiler kaldırıldı. Herkes gelirine göre yılda bir defa vergi verecekti. Mali işlerde bilanço
uygulamasından vazgeçildi. Bütçe uygulaması başlatıldı. Kaime denilen ilk kâğıt para bu dönemde
basıldı (1840).
g) Maarif Meclisi
kurularak eğitim alanında yapılacak işler düzene konulacaktı. Sıbyan
mekteplerine çekidüzen verilecek,
ilköğretim parasız ve mecburi olacaktı. Rüştiye mekteplerinin
sayısı çoğaltılacaktı. Darü'l-Fünun adı verilen ilk üniversite İstanbul'da kurulacaktı.
I) Galatasaray Sultanisi
adı verilen bir ortaöğretim kurumu açıldı ve bu okula her milletten öğrenci kabul
edildi. Böylece Osmanlı ortak kimliğinin oluşmasına çalışıldı.
İ) Encümen-i Daniş adı ile bilimsel faaliyetlerde bulunacak ve yabancı dillerden bilimsel eser tercümesi
yapacak olan bir kurul kuruldu.
5. Tanzimat'ın Sonuçları
Memurlara maaş uygulaması, devlet içinde halktan kopuk bir bürokrasi oluşmasına sebep olmuştur. Yeni
kanunlar ve yeni uygulamaların yanı sıra eski kanunlar, eski mahkemeler ve eski okullar yerinde bırakılarak
toplumda ikilik
oluşmasına sebep olmuştur. Eski ve yeni yapıların bir arada bulunması
kargaşa yaşanmasına
sebep olmuştu. İşkence yapanlar cezalandırılmış, zenci köleliği yasaklanmıştır. Batıda gelişen liberalizm ve
bireycilik Osmanlı sosyal hayatına da tesir etmiş ko
nak (geleneksel) aile yapısından çekirdek aile yapısına
geçiş başlamıştır. Bir yandan eski düzeni sürdürmeye çalışan geleneksel aile yapısı öbür yandan modern
çekirdek aile yapısı toplumda iki farklı kültürün oluşmasına sebep olmuştur. Bu ikilik sadece sosyal alanda değil
esasen her alanda kendini göstermiştir. Batı tarzı eğitim veren yeni okullarda eğitim gören veya misyoner
okullarına devam eden öğrenciler ile medrese eğitimine devam eden öğrenciler iki farklı dünyanın insanı olarak
yetişiyorlardı. Sonraki yıllarda giderek artacak olan bu
zıtlaşma ve farklılık uzun yıllar etkisini sürdürecektir.
Tanzimat'la birlikte Batı tüketim alışkanlıklarının ve hayat tarzının topluma sirayeti ile beraber farklı yaşam
tarzları ortaya çıkmıştır. Batıdaki üretim tarzını bilmeden batılı gibi tüketmeye çalışanlar ülkeyi batı mallarının
hazır pazarı haline getirmişlerdir. Tanzimat'ın ilanından bir yıl önce (1838) Balta Limanı Ticaret Antlaşması'nın
imzalanması ve İngiliz mallarının ülkeye girişine kolaylık sağlanmasının ardından Osmanlı toplumunda böyle
bir tüketim eğiliminin ortaya çıkması oldukça dikkat çekicidir. Tanzimat Fermanını ilan eden Mustafa Reşit
Paşa'nın en son Londra sefiri olduğunu da düşünürsek ekonomik yönden daha planlı bir hareket ile karşı karşıya
olduğumuz anlaşılır.
Osmanlı Devleti ilk dış borcu bu dönemde almıştır. 1854 yılında ilk defa İngiltere'den
aldığımız ve daha sonra Fransa başta olmak üzere yapılan borçlanmanın daha çok tüketim alanında kullanılması
devleti iflasın eşiğine getirmiştir.
Temel hakl
ar konusunda yeni bir açılım olan Tanzimat Fermanı, gerçekte bu hakları üreten bir aydınlanma
akılcılığına dayanmadığı için fermanda yer alan hususların çoğu yerine getirilemedi ve umulan başarı
sağlanamadı. Bunun temel sebepleri şunlardır:
1.
Batı'dan alınan yeniliklerin derinliğine anlaşılamamış olması ve sadece şeklen benimsenmiş olması.
2.
Azınlıklara verilen hakların büyük devletlerce istismar edilmesi. Osmanlı Devleti'nin iç işlerine sürekli
müdahale edilerek devletin işini zorlaştırmışlar ve bu durum da devletin yıkılmasında büyük rol oynamıştır.
3.
Tanzimat Fermanı'yla amaçlanan ıslahatları gerçekleştirmek için devlet yeterli kadroya sahip değildi.
Hâlbuki böyle bir hareketin başarılı olabilmesi için mutlaka yeterli ve geniş bir ekibe dayanması gerekiyordu.
Tanzimatçıların gayesi bütün Osmanlı tebaasını dil, din, Milliyet ayırımı gözetmeksizin bir Osmanlı
vatandaşlığı içinde kaynaştırmak suretiyle devletin parçalanmasını önlemekti. Ancak yukarıda belirtilen
sebeplerden dolayı bu düşünce gerçekleştirilemedi.
d) ISLAHAT FERMANI (18 Şubat 1856)
Tanzimat Fermanı ile bütün din ve mezheplere verilen hak ve imtiyazlar Islahat Fermanıyla yenilenmekte
ve bunun uygulanması için gerekli önlemlerin alınacağı vurgulanmaktadır.
Fermanda yer alan hükümlerden bazıları şunlardır:
1.
Müslim ve gayrimüslim Osmanlı tebaası kanun önünde eşit olacaktır.
2.
Hiçbir mezhep diğerinden üstün sayılmayacaktır.
3.
İmparatorluk içinde bulunan her toplum okul açabilecektir.
4.
Vergiler eşit alınacak, iltizam usulü kaldırılacaktır.
5.
Gayrimüslimlerin
, askeri ve sivil bütün okullara girebilmeleri sağlanacaktır.
6.
Gayrimüslimler devlet memuru olabilecektir.
7.
Müslümanlarla gayrimüslimler veya gayrimüslimlerin kendi aralarındaki ceza ve ticaret davalarının
"muhtelif divanlarda" görülmesi sağlanacaktır.
8.
Gayr
imüslimlerin de askerlik hizmetiyle yükümlü olması; fakat "bedel" vererek askerlikten muaf olma
imkânının tanınması sağlanacaktır.
9.
Yerli mevzuata uymak şartıyla yabancılar gayrimenkul edinebileceklerdir.
10.
Mahkemelerde gayrimüslimlerin şahitliği kabul edilecek ve mahkemeler açık yapılacaktır.
11.
Rüşvet kaldırılacak, mali, adli, sosyal ve askeri ıslahatlara devam edilecektir.
12.
Resmi evrak ve haberleşmede gayrimüslimlere hakaret edici sözler kullanılmayacaktır.
13.
Gayrimüslimlerin, mezheplerinin dokunulmazlığı, imtiyazlarının korunması sağlanacak,
gayrimüslimler vilayet ve nahiyelerin yönetim meclislerine üye olabileceklerdir.
14.
Maarif ve bayındırlığa önem verilecektir.
15.
Müslümanlarla, gayrimüslimler arasında sosyal, iktisadi davalara bakmak için karma
m
ahkemeler kurulacaktır.
Görüldüğü üzere Islahat Fermanı, Hıristiyanların hak ve imtiyazlarını artırıcı, dolayısıyla Müslümanların
haklarını ise, lehlerinde yeni düzenlemeler yapılmadığından, kısıtlayıcı prensipler ihtiva ediyordu. Bu sebeple
Müslüman halkın tepkisine yol açtı. Bu fermanla birlikte Hıristiyan kavimler arasında Milliyetçilik fikirleri daha
kolay yayılmaya başlamış ve sonuçta devlet için yıpratıcı sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca Avrupa devletlerinin
Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmasını kolaylaştırmıştır.
Tanzimat ve Islahat Fermanı ile ilgili yaptığımız bu açıklamalardan sonra bu iki fermanın arasındaki
temel farklılıkları şu şekilde ortaya koyabiliriz:
1.
Tanzimat Fermanı yöneticilerin kendi isteğine göre hazırlanırken, Islahat Fermanı Avrupalı devletlerin
baskısıyla yapılmıştır.
2.
Tanzimat Fermanı'nda Müslümanlarla, gayrimüslimler arasında ortaya çıkan bir takım farklı
uygulamalar, Islahat Fermanı'nda din ve ırk farkı gözetmeksizin kaldırılmıştır.
3.
Tanzimat Fermanı devletin tüm tebaasını gözetmekle birlikte Islahat Fermanı'nın ise özellikle
Hıristiyanlar için hazırlandığı kabul edilmiştir.
4.
Islahat Fermanı, Müslümanlar ve ulema tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hıristiyanlar ise kendilerinden
istene
n askerlik görevini ekonomik faaliyetlerini engelleyici bir durum olarak nitelemişlerdir.
5.
Islahat Fermanı, Fransız İhtilali'nin getirdiği bazı maddeleri taşıdığından Hıristiyanların devletten
ayrılma isteklerini hızlandırmıştır.
6.
Tanzimat Fermanı vatandaşlık prensibi ile devleti dağılmaktan kurtarmayı amaçlarken, Islahat Fermanı
azınlıklara verilen haklarla devletin parçalanmasını kolaylaştırmıştır.
Dostları ilə paylaş: |