A- osmanli devleti'nde yeniLİK (islahat) hareketleri



Yüklə 168,55 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix08.09.2018
ölçüsü168,55 Kb.
#67104


A-

OSMANLI DEVLETI'NDE YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ 

 

Osmanlı  Devleti'nde  yenileşme  hareketlerinin  başlayışı  ile  ilgili  çeşitli  düşünceler  ortaya  atılmıştır.  Kimi 



tarihçiye göre; değişimin başlangıcı olarak "Tanzimat" gösterilirken, bazılarına göre ise başlangıç dönemi "Lale 

Devri"dir.  Esasen  Osmanlı  Devleti'nde  çöküşü  durdurmak  ve  devleti  eski  gücüne  kavuşturmak  için  yapılan 

çalışmaları, iki ana grupta ele almak gerekir. Bunlardan ilki gelenekçi zihniyetle yapılan yenilikler ve ikincisi 

Batıyı örnek alarak yapılan yeniliklerdir. 

 

 

1- 



XVII. YÜZYIL YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ 

XVII. yüzyılda yapılan yenilikler daha çok gelenekçi zihniyetle yapılmıştır. Bu yüzyılda Osmanlı Devleti iç 

ve  dış  sorunlar  yaşamakla  birlikte  henüz  bunların  tam  farkında  değildir.  Bu  sorunları  çözmeye  yönelik 

teşebbüslerde  bulunan  devlet  adamları,  bir  önceki  yüzyılın  ihtişamlı  günlerine  aklı  takılı  kalmış,  o  dönemin 

kanunlarını  hayata  geçirmekle  sorunlardan  kurtulacağını  sanmıştır.  Bu  yüzden  devamlı  Kanuni  tarafından 

derlenen Kanun-

ı Kadime atıfta bulunulmuş ve bu kanunların uygulanması için çaba harcanmıştır. Ancak bunun 

sorunları çözmediği kısa zamanda anlaşılmıştır. 

I. Ahmet, II. Osman, IV. Murat gibi padişahlar döneminde ya bizzat padişahların kendileri tarafından ya da 

yetki ver

ilen  sadrazamlar  aracılığı  ile  bu  ıslahatlar  yapılmıştır.  Yani  yapılan  ıslahatların  bir  özelliği  de 

ıslahatların devlet adamlarınca (padişah, sadrazam, vezir vd.) uygulanmış olmasıdır. 

Yapılan  ıslahatlarda  akla  gelen  ilk  yöntem  şiddete  şiddetle  karşılık  vermekti.  Başta  Kuyucu  Murat  Paşa 

olmak  üzere  Köprülüler  ve  IV.  Murat  aynı  yöntemle  hareket  etmiş,  aldıkları  zorlayıcı  tedbirlerle  geçici  bir 

sükûnet sağlamışlardır. Ancak şiddete dayalı bu tedbirler kalıcı sonuç doğurmamıştır. 

Kurtuluş  çareleri  kurallar,  prensipler  ve  ilkeler  bazında  değil,  kişiler  bazında  ele  alınmış;  sorunlar  nasıl 

çözülür  sorusundan  çok,  sorunları  kim  çözer  sorusuna  cevap  aramışlardır.  Bu  yüzden  ıslahatlar  kişilere  bağlı 

olarak  gelişmiş  ve  onların  adları  ile  anılmıştır.  Ancak  ıslahat  hareketleri  bu  kişilerin  ölümü  üzerine  devam 

ettirilememiş ve sonuçsuz kalmıştır. 

Bu dönem  Islahat hareketlerinde Avrupa  etkisi  yoktur. Avrupa'da  meydana  gelen gelişmeler  pek  ciddiye 

alınmamıştır.  Osmanlı  Devletinin  Batı'yı  örnek  almamasının  bir  sebebi  de  kendisini  hala  Batı'dan  üstün 

görmesidir. Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki gelişmeleri ciddiye alması, ancak savaşlarda peş peşe yenilmesi ve 

önemli ölçüde toprak kaybetmesi ile mümkün olabilmiştir. 

 

 



2- 

XVIII. YUZYIL VE SONRASI YENİLİK (ISLAHAT) HAREKETLERİ 

XVIII. yüzyılda yapılan yenilikler ise Batı örnek alınarak yapılmıştır. Bu yüzyılda yapılan ıslahatlar daha 

ziyade askeri ve teknik niteliktedir. Çünkü Osmanlı Devleti bu yüzyıla girerken çok talihsiz olaylar yaşamıştır. 

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasında büyük bir ordu ile başlatılan II. Viyana seferi Osmanlı Devleti'nin 

yenilgisi  ile  sonuçlanmış  ve  Osmanlı  askerleri  büyük  kayıplar  vermişlerdi.  Bu  zaferin  ardından  vakit 

kaybetmeyen Avrupa devletleri (Malta, Lehistan, Venedik, Rusya ve Avusturya) kend

i aralarında Kutsal İttifak 

antlaşması  imzalayarak  topyekûn  Osmanlı  Devleti'ne  saldırmışlardır.  Yaklaşık  16  yıl  süren  bu  savaşlarda 

Osmanlı  Devleti  yenilmiş  ve  1699  yılında 

Karlofça  Antlaşması'nı  imzalamıştır.  Tarihinde  ilk  kez,  üstelik 

önemli miktarda top

rak kaybeden Osmanlı Devleti bu durumu kabullenmekte zorluk çekmiştir. Niçin yenildik 

sorusunun  cevabı  artık  herkes  tarafından  bilinmektedir.  Çünkü  düşmanlar  artık  klasik  savaş  usullerini  terk 

etmişler, modern savaş taktikleriyle savaşmaya başlamışlardır. Üstelik kullandıkları silahlar da son derece üstün 

ve teknik silahlardır. Bu düşman ile baş etmenin yegâne yolu ise onların sahip olduğu tekniğe sahip olmaktır. 

 

a) II. MAHMUT DÖNEMİ (1808 - 1838) ISLAHATLARI 

II.  Mahmut  dönemi  ıslahatlarına  geçmeden  önce  bu  padişahın  tahta  geçişi  sırasındaki  olaylara  kısaca 

değinmek yerinde olacaktır. 

Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla tahttan indirilen III. Selim'in yerine padişah olan IV. Mustafa uzun süre 

bu makamda kalamadı. Nizam-ı Cedid yanlıları bu karışık ortam içinde, kendilerine taraftar olan Rusçuk Ayanı 

Alemdar Mustafa Paşa'nın yanına toplanmışlardır. Bu gelişmeler karşısında, Alemdar buradan büyük bir ordu 

hazırlayarak İstanbul'a gelmiş ve isyancıları bertaraf etmiştir. III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak istemiş, ne var ki 

isyancılar elini çabuk tutup onu öldürmüşlerdir. Bunun üzerine II. Mahmut tahta geçirilmiştir (1808-1839). IV. 

Mustafa,  Yeniçerilerin 

onu  tekrar  padişah  yapmaya  çalıştıkları  bir  ayaklanma  sırasında  Sultan  II. Mahmut'un 




emriyle 

17 Kasım 1808'de öldürüldü. Acımasız bir tabiata sahip olan ve ihtirasları karşısında zayıf durumlara 

düşerek ülkede kargaşa ortamı oluşmasına sebep olan Sultan IV. Mustafa ıslahat hareketlerine karşı tutumuyla 

Osmanlı tarihine geçti. Bu güç ve iktidar kavgaları içinde tahta geçen II. Mahmut, devlete karşı bir şer ocağı ve 

reformlar karşısında da önemli bir engel olan Yeniçerilerden kurtulmadan hiçbir iş yapılamayacağını anlamış ve 

bu  istikamette  hareket  ederek  yeni  uygulamaları  başlatmıştır.  II.  Mahmut  32  yıl  süren  saltanatı  döneminde 

Osmanlı  Devleti'ni  Avrupa  standartlarında  bir  devlet  yapmak  için  yoğun  ıslahat  hareketlerine  girişmiştir.  Bu 

dönem ıslahat hareketleri genel hatları ile şunlardır: 

II.  Mahmut  ilk  olarak,  Ayanlarla  karşılıklı  1808'de Sened-

i  İttifak  adı  verilen  bir  mukavele  yani  bir 

sözleşme  imzalamıştır.  Bu  sözleşme  ile  padişah  yerel  yetkilerinden  bir  kısmını  ayanlara  devretmiştir.  Artık 

Ayanlar  asker  ve  vergi  toplama  işinde  padişaha  yardımcı  olacaklardı.  Esasen  bu  durum  zaten  var  olan  bir 

uygulamay

a  resmiyet  kazandırmaktı.  Zira  Ayanlar  XVII.  yüzyıldan  beri  devlet  ile  toplum  arasında  ilişkileri 

sağlayan  mahalli  otoriteler  olarak  kabul  ediliyordu.  II.  Mahmut  istemeyerek  de  olsa  bu  metne  imza  atmıştı. 

Böylece Padişahın yetkileri ilk kez sınırlandırılmıştır. Ayrıca kendisini tahtta oturtan Alemdar Mustafa Paşayı da 

sadrazam  yapmıştı.  Ne  var  ki  Alemdar,  mensubu  bulunduğu  Ayanlar  lehine  tavizler  koparmakla  kalmamış, 

ülkenin yegâne hâkimi kendisiymiş gibi davranmaya başlamıştı. Şüphesiz ki II. Mahmut bu durumdan pek de 

hoşnut  değildi.  Alemdar  Mustafa  Paşa'nın  Sekban-ı  Cedid  adı  ile  yeni  bir  ordu  kurmak  için  çalışmalara 

başlaması, Yeniçerilerin isyanına sebep oldu. Yaklaşık bin kişilik bir Yeniçeri grubu Paşa'nın sarayını kuşatarak 

çatışmaya  başladı.  Kurtulamayacağını  anlayan  Alemdar  Mustafa  Paşa  sarayın  cephaneliğini  havaya  uçurarak 

kendisi ile beraber üç yüz Yeniçerinin ölümüne sebep oldu. Padişah ise bu çatışmaya taraf olmadı. 

25 Mayıs 1826'da "Eşkinci" adı verilen yeni ve modern bir ocağın kuruluşu gerçekleşti. Ancak bu durum 

Yeniçerilerin  isyanı  için  bir  bahane  oldu.  Bu  durum  üzerine  Sultan  hemen  gerekli  tedbirleri  almış  ve  halkı 

sancak-


ı  şerif  etrafında  toplanmaya  çağırmıştır.  Başta  Yeniçeri  Ocağına  destek  veren  ulema kesimini kendi 

yanına çekmiş, ayrıca saray bostancıları, topçular ve diğer askerlerin de destek vermesi ile yeniçeri ocağı ortadan 

kaldırılmıştır. Osmanlı tarihleri bu olayı "Vaka-i Hayriye" diye kaydetmişlerdir. Bu ocak kaldırıldıktan sonra 

Asakir-i Mansuriye-i Muhammediye 

adıyla yeni ve modern bir ordu kurulmuştur. 



c) TANZİMAT DÖNEMİ (1839-1876) 

1839  yılında  Tanzimat  Fermanı'nın  ilan  edilmesiyle  başlayıp  1876  I.  Meşrutiyet'in  ilanına  kadar  geçen 

süreye Tanzimat Dönemi denir. Tanzimat Dönemi, Osmanlı tarihinde yeni bir devrenin başlangıcıdır. Devletin 

siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda kötü gidişatını önlemek arzusuyla daha geniş ıslahatların yapıldığı bir 

dönemdir. 

 

1. 



Tanzimat'ın İlan Edilmesinin Sebepleri 

Tanzimat Hareketi, o döneme kadar yapılan düzenleme çabalarının sonuç vermemiş olması, giderek artan iç 

huzursuzluk ve dış baskıların ortadan kaldırılması ve bu sayede devleti kurtarmak üzere yeni bir hamle yapmak 

zaruretinin bir sonucu olarak doğmuştur. Devletin Avrupa karşısındaki üstünlüğünün kaybedilmiş olması, askeri 

te

şkilatın  çökmesi,  mevcut  hukukun  ve  idari  teşkilatın  hayatiyetini  kaybetmesi,  padişahların  otorite  ve 



nüfuzlarını  kaybetmeleri,  askeri,  mülki  ve  mali  meseleleri  layıkıyla  yürütecek  müesseselerin  kurulamaması 

Tanzimat  Fermanı'nın  ilanını  zaruri  kılan  iç  sebepleri  oluştururken;  devletin  siyasi  ve  askeri  olarak 

savunulamaması dış sebepler olarak görülmektedir. Tanzimat Fermanı'nın ilanına etki eden bu iç ve dış sebepleri 

şu şekilde özetleyebiliriz: 



a. 

Bu  dönemde  Osmanlı  Devleti,  Mısır  Valisi  M.  Ali  Paşa  ile  savaş  halindedir.  Bu  savaşta  Avrupa 

devletlerinin desteğine ihtiyacı vardır. Ancak Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin siyasi ve hukuki yapısını 

çok  köhne  buldukları  için  bu  yardımı  yapmakta  isteksiz  görünmektedirler.  Tanzimat  Fermanı,  Osmanlı 

Devleti'nin 

bir  hukuk  devleti  sayılması  için  atılmış  bir  adımdır.  Bu  atılan  adımla  Batı'dan  beklenen  yardımın 

geleceği ümit edilmiştir. 

Azınlıklar  lehine  getirilen  düzenlemeler  sayesinde  Avrupa  devletlerinin  iç  işlerimize  karışmaktan 

vazgeçeceği hesap edilmiştir. 

c. 

Ülkede  var  olan  tartışmalara  son  vermek  ve  devleti  eski  gücüne  yeniden  kavuşturmak 

amaçlanmıştır. 

d. 

Daha  önce  askeri  ve  teknik  alanda  başlayan  ıslahat  geleneği  daha  geniş  bir  daire  içine  taşınarak, 

hukuki ve siyasi alana da yayılmak istenmiştir. 

 

2.  Tanz



imat Fermanı'nın İlanı 


II. Mahmut'un ölümü üzerine tahta geçen oğlu Abdülmecit, babasının yenilikçi kimliğini sürdürmüş ve çok 

güvendiği  Londra  Büyükelçisi  Mustafa  Reşit  Paşa  ile  birlikte  hareket  ederek  köklü  bir  reform  arayışına 

girişmiştir. 

Mustafa  Reşit  Paşa  uzun  yıllar  Londra  sefirliği  yapmış  ve  İngilizlerin  yönetim  ve  hukuk  konusunda 

kaydettiği gelişmeleri yakından takip etmişti. Hatta edindiği tecrübelerden Osmanlı Devleti'nin işine yarayacak 

bir çalışma da hazırlamıştı. İstanbul'a döndüğünde Padişah ile görüştü ve hazırladığı metni sundu. Bu metin bir 

padişah fermanı haline getirildi. Bu dönemde yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili ferman hazırlandıktan 

sonra  3  Kasım  1839'da 



Mustafa  Reşit  Paşa  tarafından,  padişahın,  devlet  adamlarının,  yüksek  dereceli 

memurların, ulemanın, Ermeni ve Rum Patriklerinin, Yahudi Hahamının, esnaf temsilcilerinin, yabancı elçilerin 

ve  kalabalık  bir  halk  topluluğunun  huzurunda  okunarak  ilan  edildi.  Tanzimat  Fermanı,  bugünkü  Gülhane 

Parkında okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye de anılır. 

Tanzimat Fermanı, devlet yapısını hukuksal anlamda yeniden tanımlayıp, bazı yeni değişiklikler öngören 

bir berattır. Dolayısıyla Tanzimat Fermanında toplumsal hak talepleri değil, Sultan tarafından tebaaya tanınmış 

bir dizi haklar s

öz konusudur. Tanzimat fermanı için hukuki bir tanım yapmak zordur. Zira bir anayasa değildir. 

Karşılıklı imzalanan bir sözleşme de değildir. Ancak tek taraflı imzalanmış bir metin olmakla birlikte, Padişah 

tarafından halka verilmiş bir takım hakları içeren ilk belge olması bakımından önemli bir metindir. Fermanda yer 

alan konulara bakılırsa, Osmanlı Devleti'nin keyfi yönetilen bir ülke olmaktan çıkacağı, padişah dâhil herkesi 

sınırlayan ve bağlayan bir takım hükümlerin ve kanunların olacağı anlaşılmaktadır. Fermanın içeriğinde dikkati 

çeken başlıca önemli noktalar şöyle özetlenebilir: 

Fermanda  yüz  elli  yıldan  beri  kanunlara  saygısızlık  yüzünden  devletin  yıkımlara  uğradığı,  oysa  ülkenin 

yeri,  verimli  toprakları,  yetenekli  halkı  göz  önüne  alınırsa  Allahın  yardımıyla  devletin  eski  gücüne  yeniden 

kavuşabileceği belirtiliyordu. Bunun için de yeni kanunlar konulmasının gerekli görüldüğü ve yeni kanunların 

dayandırılacağı ilkelerin şunlar olduğu belirtiliyordu. 

Müslüman ve Müslüman olmayan bütün vatandaşların can, mal, ırz ve namus güvenliğinin sağlaması 

2- 


Herkesten belli usullere ve kazancına göre vergi alınması. 

Askerlik işlerinin yeniden düzenlenmesi (Askerlik süresinin sınırlandırılması). 

4-

 



Herkesin  kanun  önünde  eşit  tutulması,  kesin  delil  olmadan,  açık  bir  mahkemede  yargılanmadan  ve 

hakkında şer'i hüküm olmadan hakkında ölüm cezası verilmemesi. 

5-

 

Herkesin  mal  ve  mülk  edinmesinin  sağlanması,  istediğinde  bunları  satması  veya  yenisini  alması, 



çocuklarına  miras  olarak  bırakma  hakkının  bulunması  (Müsadere  tamamen  kaldırılacak  mal  emniyeti 

sağlanacaktır). 

6-

 

Devlet işlerinin müzakere ile görülmesi sağlanacaktır. Bu amaçla Meclis-i Ahkâm-ı Adliye'nin üye sayısı 



artacak, burada herkes kendi düşüncesini çekinmeden söyleyecektir. Askeri işler de yetkili kurullarda görüşülüp 

karara bağlanacaktır. 

7-

 

Padişah bu kanunlara sadık kalacağına dair kutsal emanetler odasında yemin edecek, diğer devlet erkânı 



da aynı yemini edecektir 

(Böylece ilk kez bir Osmanlı Padişahı, çok geniş olan yetkileri üzerinde bir kanun 

gücünün varlığını tanımış oluyordu). 

Kanunlara uymayanlara verilecek cezaları tayin etmek amacı ile bir ceza kanunnamesi yapılacaktır. Suç 

işleyen herkes hatır gönül, makam ve rütbeye bakılmaksızın cezalandırılacaktır. 

9- 

Devlet  memurları  maaşlarını  ayni  değil  nakdi  alacaklardır.  Böylece  rüşvetin  önüne  geçilecek,  rüşvet 



belası ile savaşmak için ayrıca etkili bir kanun yapılacaktır. 

3. 

Tanzimat Fermanı'nın Önemi 

İslam öncesi tarihimiz de dâhil olmak üzere batı ile sürekli çatışma ve zıtlaşma içinde yaşarken, Tanzimat'la 

b

eraber  ilişkilerimizin  şekli  ve  mahiyeti  değişmeye  başlamıştır.  Bu  tarihten  itibaren  Türk  toplumu  kısmen 



yüzünü  batıya  dönmeye  başlamıştır.  Aydın  kesimden  başlayarak  halka  doğru  yayılan  Batılılaşma  çizgisi 

Tanzimat  ile  başlamıştır.  İçinde  yaşadığımız  dönemden  başlayarak  geriye  doğru  iz  sürdüğümüzde  yaşanan 

kültürel veya siyasi tartışmaların bir ucunun hep gidip Tanzimat'a dayandığını söyleyebiliriz. 

Tanzimat  Fermanı'nda  asıl  üzerinde  durulması  gereken  hususların  başında  bu  ferman  ile  hukuki  alanda 

yapılan  düzenlemeler  gelmektedir.  Çünkü  ilk  defa  bir  fermanda  modern  anayasalarda  yer  alan  can,  mal,  ırz 

güvenliği  gibi  en  temel  ilkeler  yer  almıştır.  Hukukun  üstünlüğü  prensibi  dışında,  mali,  askeri,  ekonomik  ve 

toplumsal alanlarda da yeni uygulamalar getirmiştir. Ancak fermanda yer alan ve kanunların uygulanmasında her 

dindeki kişilerin eşit olacağı ilkesi, o güne kadar sürdürülen İslam geleneğinden en köklü ayrılışı temsil etmesi 

sebebiyle  Müslümanları  en  çok  inciten  ilke  olmuştur.  Medeni  hukuk  alanında  şer'i  hukukun devam etmesine 

karar verilirken, ticaret ve kamu hukuku alanlarında Batı hukuku benimsenmiştir. Çıkarılan kanunlar, yeni bir 

sistematikle şer'i hukukun bir parçası olarak hazırlanmıştır. 



Günümüzde dahi tartışmaları devam eden ve yakın tarihimizin önemli dönemeçlerinden biri olan Tanzimat 

Dönemi'nde yapılan yenilikleri birkaç başlık altında ele alalım; 



4. 

Tanzimat Döneminde Yapılan Yenilikler 

a) 

Fermanda  söz  verilen  kanunların  yapılması  için  iki  meclis  kurulmuştur.  İdareyi  ilgilendiren 

konularda  yapılacak  yasaları  ve  düzenlemeleri  Meclis-i Ali-i  Tanzimat  (şimdiki  Danıştay)  yargıyı 

ilgilendiren  işlere  ise  Meclis-i Ahkâm-ı  Adliye  (Şimdiki  Yargıtay)  bakacaktı.  Bu  meclislerin  küçük 

birer  modeli  de  vilayetlerde  kurulacak  ve  taşraya  ait  işler  bu  meclislerde  görüşülüp  karara 

bağlanacaktı. 



b)

 

Devlet  uygulamalarında  din  farkı  gözetilmeyecekti.  Bu  yüzden  Müslümanların  şer'i  mahkemelerde, 

azınlıkların  ise  cemaat  mahkemelerinde  yargılanmasına  ilaveten  tüm  tebaayı  ilgilendiren  ceza  mahkemeleri 

kurulacak ve bu mahkemeler

in  uygulayacağı  yasalar  da  Avrupa'dan  alınacaktır.  Ticaret  Mahkemeleri,  Karma 

Mahkemeler ve Nizamiye mahkemeleri kurularak yeni yapılan kanunları uygulayacaktı. 



c)

 

1876 yılında Ahmet Cevdet Paşa'nın başında bulunduğu bir komisyon Mecelle adıyla bir medeni kanun 

hazırlayacaktı. İlk İslam medeni kanunu olarak kabul edilmektedir. 

d)  Yeni mahkemeler 

(Nizamiye, Karma, İstinaf, Bidayet) kurulmuştu. 



e)

 

Askerlik 5 yıl olacaktı. Tek erkek çocuğa sahip olan ailenin oğlu askere alınmayacaktı. Cizye vergisi 

kalkacak gayrimüs

limler  de  askerlik  yapacaktı.  Bu  konu  azınlıkların  büyük  itirazlarına  sebep  olmuş  ve  bu 

yüzden pek uygulanamamıştır. Onun yerine şimdiki paralı askerlik benzeri bir uygulama ile bu kişilerden bedel-i 



askeri 

denilen bir para alınmıştır. 



f)

 

Örfi  vergiler  kaldırıldı.  Herkes  gelirine  göre  yılda  bir  defa  vergi  verecekti.  Mali  işlerde  bilanço 

uygulamasından vazgeçildi. Bütçe uygulaması başlatıldı. Kaime denilen ilk kâğıt para bu dönemde 

basıldı (1840). 



g)  Maarif Meclisi 

kurularak  eğitim  alanında  yapılacak  işler  düzene  konulacaktı.  Sıbyan 

mekteplerine çekidüzen verilecek, 

ilköğretim  parasız  ve  mecburi  olacaktı.  Rüştiye  mekteplerinin 

sayısı çoğaltılacaktı. Darü'l-Fünun adı verilen ilk üniversite İstanbul'da kurulacaktı. 



I) Galatasaray Sultanisi 

adı verilen bir ortaöğretim kurumu açıldı ve bu okula her milletten öğrenci kabul 

edildi. Böylece Osmanlı ortak kimliğinin oluşmasına çalışıldı. 

İ) Encümen-i Daniş adı ile bilimsel faaliyetlerde bulunacak ve yabancı dillerden bilimsel eser tercümesi 

yapacak olan bir kurul kuruldu. 

 

5. Tanzimat'ın Sonuçları 

Memurlara maaş uygulaması, devlet içinde halktan kopuk bir bürokrasi oluşmasına sebep olmuştur. Yeni 

kanunlar  ve  yeni  uygulamaların  yanı  sıra  eski  kanunlar,  eski  mahkemeler  ve  eski  okullar  yerinde  bırakılarak 

toplumda  ikilik 

oluşmasına sebep olmuştur. Eski ve yeni yapıların bir arada bulunması 

kargaşa  yaşanmasına 

sebep  olmuştu.  İşkence  yapanlar  cezalandırılmış,  zenci  köleliği  yasaklanmıştır.  Batıda  gelişen  liberalizm  ve 

bireycilik Osmanlı sosyal hayatına da tesir etmiş ko

nak (geleneksel) aile yapısından çekirdek aile yapısına 

geçiş  başlamıştır.  Bir  yandan  eski  düzeni  sürdürmeye  çalışan  geleneksel  aile  yapısı  öbür  yandan  modern 

çekirdek aile yapısı toplumda iki farklı kültürün oluşmasına sebep olmuştur. Bu ikilik sadece sosyal alanda değil 

esasen  her  alanda  kendini  göstermiştir.  Batı  tarzı  eğitim  veren  yeni  okullarda  eğitim  gören  veya  misyoner 

okullarına devam eden öğrenciler ile medrese eğitimine devam eden öğrenciler iki farklı dünyanın insanı olarak 

yetişiyorlardı. Sonraki yıllarda giderek artacak olan bu 

zıtlaşma ve farklılık uzun yıllar etkisini sürdürecektir. 

Tanzimat'la birlikte Batı tüketim alışkanlıklarının ve hayat tarzının topluma sirayeti ile beraber farklı yaşam 

tarzları ortaya çıkmıştır. Batıdaki üretim tarzını bilmeden batılı gibi tüketmeye çalışanlar ülkeyi batı mallarının 

hazır pazarı haline getirmişlerdir. Tanzimat'ın ilanından bir yıl önce (1838) Balta Limanı Ticaret Antlaşması'nın 

imzalanması ve İngiliz mallarının ülkeye girişine kolaylık sağlanmasının ardından Osmanlı toplumunda böyle 

bir  tüketim  eğiliminin  ortaya  çıkması  oldukça  dikkat  çekicidir.  Tanzimat  Fermanını  ilan  eden  Mustafa  Reşit 

Paşa'nın en son Londra sefiri olduğunu da düşünürsek ekonomik yönden daha planlı bir hareket ile karşı karşıya 

olduğumuz anlaşılır. 



Osmanlı Devleti ilk dış borcu bu dönemde almıştır. 1854 yılında ilk defa İngiltere'den 

aldığımız ve daha sonra Fransa başta olmak üzere yapılan borçlanmanın daha çok tüketim alanında kullanılması 

devleti iflasın eşiğine getirmiştir. 

Temel hakl

ar konusunda yeni bir açılım olan Tanzimat Fermanı, gerçekte bu hakları üreten bir aydınlanma 

akılcılığına  dayanmadığı  için  fermanda  yer  alan  hususların  çoğu  yerine  getirilemedi  ve  umulan  başarı 

sağlanamadı. Bunun temel sebepleri şunlardır: 

1.

 

Batı'dan alınan yeniliklerin derinliğine anlaşılamamış olması ve sadece şeklen benimsenmiş olması. 




2.

 

Azınlıklara verilen hakların büyük devletlerce istismar edilmesi. Osmanlı Devleti'nin iç işlerine sürekli 

müdahale edilerek devletin işini zorlaştırmışlar ve bu durum da devletin yıkılmasında büyük rol oynamıştır. 

3.

 

Tanzimat  Fermanı'yla  amaçlanan  ıslahatları  gerçekleştirmek  için  devlet  yeterli  kadroya  sahip  değildi. 

Hâlbuki böyle bir hareketin başarılı olabilmesi için mutlaka yeterli ve geniş bir ekibe dayanması gerekiyordu. 

Tanzimatçıların  gayesi  bütün  Osmanlı  tebaasını  dil,  din,  Milliyet  ayırımı  gözetmeksizin  bir  Osmanlı 

vatandaşlığı  içinde  kaynaştırmak  suretiyle  devletin  parçalanmasını  önlemekti.  Ancak  yukarıda  belirtilen 

sebeplerden dolayı bu düşünce gerçekleştirilemedi. 

 

d) ISLAHAT FERMANI (18 Şubat 1856) 

Tanzimat Fermanı ile bütün din ve mezheplere verilen hak ve imtiyazlar Islahat Fermanıyla yenilenmekte 

ve bunun uygulanması için gerekli önlemlerin alınacağı vurgulanmaktadır. 

Fermanda yer alan hükümlerden bazıları şunlardır: 

1.

 



Müslim ve gayrimüslim Osmanlı tebaası kanun önünde eşit olacaktır. 

2.

 



Hiçbir mezhep diğerinden üstün sayılmayacaktır. 

3.

 



İmparatorluk içinde bulunan her toplum okul açabilecektir. 

4.

 



Vergiler eşit alınacak, iltizam usulü kaldırılacaktır. 

5.

 



Gayrimüslimlerin

, askeri ve sivil bütün okullara girebilmeleri sağlanacaktır. 

6.

 

Gayrimüslimler devlet memuru olabilecektir. 



 

7.

 



Müslümanlarla  gayrimüslimler  veya  gayrimüslimlerin  kendi  aralarındaki  ceza  ve  ticaret  davalarının 

"muhtelif divanlarda" görülmesi sağlanacaktır. 

8.

 

Gayr



imüslimlerin de askerlik hizmetiyle yükümlü olması; fakat "bedel" vererek askerlikten muaf olma 

imkânının tanınması sağlanacaktır. 

9.

 

Yerli mevzuata uymak şartıyla yabancılar gayrimenkul edinebileceklerdir. 



 

10.


 

Mahkemelerde gayrimüslimlerin şahitliği kabul edilecek ve mahkemeler açık yapılacaktır. 

11.

 

Rüşvet kaldırılacak, mali, adli, sosyal ve askeri ıslahatlara devam edilecektir. 



12.

 

Resmi evrak ve haberleşmede gayrimüslimlere hakaret edici sözler kullanılmayacaktır. 



13. 

Gayrimüslimlerin,  mezheplerinin  dokunulmazlığı,  imtiyazlarının  korunması  sağlanacak, 

gayrimüslimler vilayet ve nahiyelerin yönetim meclislerine üye olabileceklerdir. 

14. 


Maarif ve bayındırlığa önem verilecektir. 

15. 


Müslümanlarla,  gayrimüslimler  arasında  sosyal,  iktisadi  davalara  bakmak  için  karma 

m

ahkemeler kurulacaktır. 



Görüldüğü üzere  Islahat  Fermanı,  Hıristiyanların  hak ve imtiyazlarını  artırıcı,  dolayısıyla  Müslümanların 

haklarını ise, lehlerinde yeni düzenlemeler yapılmadığından, kısıtlayıcı prensipler ihtiva ediyordu. Bu sebeple 

Müslüman halkın tepkisine yol açtı. Bu fermanla birlikte Hıristiyan kavimler arasında Milliyetçilik fikirleri daha 

kolay  yayılmaya  başlamış  ve  sonuçta devlet  için  yıpratıcı  sonuçlar doğurmuştur.  Ayrıca  Avrupa devletlerinin 

Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmasını kolaylaştırmıştır. 

Tanzimat ve Islahat Fermanı ile ilgili yaptığımız bu açıklamalardan sonra bu iki fermanın arasındaki 

temel farklılıkları şu şekilde ortaya koyabiliriz: 

1.

 

Tanzimat Fermanı yöneticilerin kendi isteğine göre hazırlanırken, Islahat Fermanı Avrupalı devletlerin 

baskısıyla yapılmıştır. 

2.

 

Tanzimat  Fermanı'nda  Müslümanlarla,  gayrimüslimler  arasında  ortaya  çıkan  bir  takım  farklı 

uygulamalar, Islahat Fermanı'nda din ve ırk farkı gözetmeksizin kaldırılmıştır. 

3.

 

Tanzimat  Fermanı  devletin  tüm  tebaasını  gözetmekle  birlikte  Islahat  Fermanı'nın  ise özellikle 

Hıristiyanlar için hazırlandığı kabul edilmiştir. 

4.

 

Islahat Fermanı, Müslümanlar ve ulema tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hıristiyanlar ise kendilerinden 

istene

n askerlik görevini ekonomik faaliyetlerini engelleyici bir durum olarak nitelemişlerdir. 



 

5.

 

Islahat  Fermanı,  Fransız  İhtilali'nin  getirdiği  bazı  maddeleri  taşıdığından  Hıristiyanların  devletten 

ayrılma isteklerini hızlandırmıştır. 

6.

 

Tanzimat Fermanı vatandaşlık prensibi ile devleti dağılmaktan kurtarmayı amaçlarken, Islahat Fermanı 

azınlıklara verilen haklarla devletin parçalanmasını kolaylaştırmıştır. 

 

 



Yüklə 168,55 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə