A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 3 9
3 8 • R U H v e M A D D E
kalma hayvan tapınaklarının örnek
olarak gösterdiği gibi daha da eski bir
Neandertal mağara ayısı kültüne dek
izlenebilmektedir.
Şamanizm yalnızca kadim değil,
aynı zamanda evrenseldir; Kuzey
ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika,
Asya, Avustralya, Mikronezya ve
Polinezya›da görülebilmektedir.
İnsanlık tarihi boyunca bu kadar çok
farklı kültürün şaman tekniklerini
yararlı ve kullanışlı bulduğu gerçeği
holotropik hallerin antropologların
“ilksel zihin” (primal mind) adını
verdikleri şeyi, yani insan psişesinin
ırk, cinsiyet, kültür ve tarihsel zamanı
aşan temel ve başlangıçta var olan
bir yönünü harekete geçirdiğini
akla getirmektedir. Batı endüstriyel
uygarlığının bozucu etkisinden
kurtulmuş kültürlerde, şaman
teknikleri ve prosedürler günümüze
dek varlığını sürdürmüştür.
Holotropik hallerin dahil
olduğu kültürel olarak onaylanmış
psikospiritüel dönüşümlerle ilgili başka
bir örnek, antropologların «geçiş
ritleri” dedikleri ritüel olaylardır.
Bu terim, konuyla ilgili ilk bilimsel
tezin yazarı Hollandalı antropolog
Arnold van Gennep tarafından
türetilmiştir (van Gennep 1960).
Bu tür törenler bilinen tüm yerli
kültürlerde varolmuştur, günümüzde
de birçok endüstri öncesi toplulukta
hala uygulanmaktadır. Bu törenlerin
temel amacı bireyleri, grupları, hatta
tüm kültürleri kutsamak, yeniden
belirlemek ve dönüştürmektir.
Geçiş ritleri bireyin ya da kültürün
hayatındaki önemli değişimler
sırasında yapılır. Bu törenlerin
zamanlamaları sıklıkla doğum, sünnet,
ergenlik, evlilik, menopoz ve ölüm gibi
başlıca fizyolojik ve sosyal geçişlerle
aynı döneme rastlar. Benzer ritüeller,
savaşçılık statüsüne başlangıç, gizli
topluluklara kabul edilme, takvimsel
yenilenme festivalleri, iyileştirme
törenleri ve insan gruplarının coğrafi
hareketleriyle de ilişkilidir.
Geçiş ritleri zihin durumunu
değiştiren etkili prosedürler içerir;
bu prosedürler, daha yüksek bir
bütünleşme düzeyiyle sonuçlanan
psikolojik düzeni bozan deneyimler
başlatır. Bu durumda, bu psikospiritüel
ölüm ve yeniden doğum episodu eski
rolün ölümü ve yeni bir rolün ortaya
çıkışı olarak da yorumlanır. Örneğin,
ergenlik ritlerinde, inisiyeler prosedüre
çocuk olarak girer ve ergenlik
statüsünün getirdiği hak ve görevlerin
hepsine sahip olan yetişkinler olarak
çıkar. Tüm bu durumlarda, birey ya da
sosyal grup arkasında bir varoluş biçimi
bırakıp tümüyle yeni hayat koşullarına
geçer.
İnisiyasyondan dönen kişi inisiyasyon
sürecine giren kişiyle aynı insan
değildir. Derin bir psikospiritüel
dönüşümden geçmiş olduğu için,
bu kişi hem varoluşun mantıkla
anlaşılmayan boyutlarıyla kendine özgü
bir ilişkiye hem de yeni ve daha geniş
bir dünya görüşü, daha iyi bir benlik
algısı ve farklı bir değer sistemine
sahiptir. Bunun hepsi inisiyenin
varlığının tam özüne ulaşan ve kimi
zaman dehşete düşürücü, kaotik ve
düzen bozucu olan kasıtlı biçimde
başlatılmış bir krizin sonucudur.
Bu yüzden, geçiş ritleri, geçici bir
parçalanma ve kargaşa döneminin
daha aklı başında ve iyi bir hale yol
açtığı bir durumun başka bir örneğidir.
Buraya kadar tartışmış olduğum
iki “pozitif parçalanma” örneği, yani
istedikleri zamanda ve kontrollü bir
biçimde bir trans durumuna girebilir.
Bunu hastalıklara tanı koymak,
iyileştirmek, duyular dışı algılama,
diğer gerçeklik boyutlarının keşfi ve
başka amaçlar için kullanırlar.
Ayrıca çoğu kez kabilelerinin diğer
üyelerinde de holotropik durumlar
başlatır ve “psikopompa” rolü oynarlar
ve öte alemin kompleks alanlarına
geçen kişilere gerekli desteği ve
rehberliği sağlarlar.
Şamanizm oldukça, belki de en
az otuz-kırk bin yıl kadar eskilere
uzanır; kökleri Paleolitik çağa kadar
izlenebilir. Güney Fransa ve Kuzey
İspanya’daki Lascaux, Font de
Gaume, Les Trois Frères, Altamira
ve diğerleri gibi ünlü mağaraların
duvarları hayvanların güzel şekilleriyle
süslenmiştir. Bunların pek çoğu
aslında Taş Devrinde yaşayan
türleri -bizonlar, yabani atlar, erkek
geyikler, dağ keçileri, mamutlar,
kurtlar, gergedanlar ve rengeyikleri-
göstermektedir. Bununla birlikte,
Lascaux’daki “Büyücü Hayvan”
gibileri açıkça majik
ve ritüel anlam
taşıyan efsanevi
yaratıklardır.
Ayrıca bu mağaraların birkaçında
kuşkusuz antik şamanları simgeleyen
insan ve hayvan özelliklerini birleştiren
garip figürlerin resimleri ve oymaları
da bulunmaktadır.
Değişik erkek sembollerini bir
araya getiren gizemli, bileşik bir figür
olan “Les Trois Frères Büyücüsü»
bu şekillerin en bilinenidir. Bir
erkek geyiğin çatallı boynuzlarına,
bir baykuşun gözlerine, yabani bir
atın ya da bir kurdun kuyruğuna,
insan sakalına ve bir aslanın pençeli
ayaklarına sahiptir. «Hayvansı Üstat»
aynı mağara kompleksi içindeki başka
bir ünlü oyma şaman figürüdür; güzel
hayvanlarla dolu Mutlu Avlanma
Mekanı›na başkanlık etmektedir.
Ayrıca Lascaux’daki duvar üzerinde
bulunan av sahnesi de oldukça
ünlüdür. Bu sahne, yaralı bir bizonu
ve ereksiyon halindeki penisiyle
yerde yatan bir şaman figürünü
göstermektedir. La Gabillou olarak
bilinen mağarada ise arkeologların
“Dansçı” adını verdikleri dinamik bir
hareket halindeki şamanik bir figür
oyması bulunmaktadır.
Bu mağaralardan birinin kil
zemini üzerinde, Tuc d’Audoubert,
araştırmacılar iki kil bizon tasviri
çevresinde dairesel bir düzen
içinde olan ayak izleri
bulmuşlardır; bu, mağara
sakinlerinin, birçok aborijinal
kültür tarafından hala
trans durumlarını
başlatmak amacıyla yapılan
danslara benzer danslar
yaptıklarını akla getirmektedir.
Şamanizmin kökenleri, İsviçre
ve Almanya›daki mağaralarda
bulunan buz devirleri
arasındaki bir dönemden