Ailenin ortaya çikişinda iKİ farkli yöneliM



Yüklə 19,29 Kb.
tarix11.09.2018
ölçüsü19,29 Kb.
#67933

Aile asla topluma benzemez, toplumun özelliklerini taşımaz. Toplum, birbirine benzemeyen, tanımayan ve hatta sevmeyen, zorunlu bir arada yaşayan insan yığınıdır.

Oysa Aile, birbirini yaratan, besleyen, parçası olan küçük insan kümeleridir. Ailede insanlar tersini düşünse bile derin sevgi bağlarıyla birbirine bağlıdır.



AİLENİN ORTAYA ÇIKIŞINDA İKİ FARKLI YÖNELİM

1. Anropolojik (“bilimsel”) tanımlama: Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Bronz, Demir Çağları; İlkel, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyal Toplum Çağları.

2. Mitolojilerde ailenin ortaya çıkışı.

Mitolojilerde İki Farklı Yönelim:

a) Batı Mitolojileri (Sümer, Babil, Mısır, Yunan, İndogerman – Hind Cermen): Tanrı önce erkeği yaratmıştır. Erkeğin bir uzvundan veya ona hizmet etsin diye de kadını yaratmıştır, daha sonra soyun gelişimi aynı ana ve babadan olan çocukların ensest ilişkisiyle sağlanmıştır. Tek evlilik esastır, ama çok sayıda cinsel partner vardır. Önce anaerkil (Matriarchal) daha sonra babaerkil (Patriarchal) toplumlar kurulmuştur. Net sınıflı toplumlardır; Köle sahibi –Köle, Derebey – serf, Burjuva – işçi sınıfı.Yazılı kurallar – hukuk ile düzen sağlanmıştır.

b) Doğu Mitolojileri (Türk, Çin, Moğol, Kızılderili): Tanrı önce Erkeği yaratmıştır –er-. Daha sonra Yedi erkek yoldaş daha yaratmış, onlara da yedi tane kadın –eş göndermiştir. Tek evlilik esastır, cinsel hayat kısıtlanmıştır, ensest yasaktır. Ana-soylu (Matrilineal) ve Baba-soylu (Patrilineal) ilişki aynı anda, bir arada vardır ve halen yaşanmaktadır. Erk esaslı değildir. Klasik sosyal sınıflardan bahsetmek mümkün değildir. Esas sınıf farkı Devlet – Halk çelişkisi biçimindedir. Sözlü kurallar – töre ve bireysel vicdan/ erdem ile düzen sağlanmıştır.

Üç büyük tek tanrılı din olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet, birbirinin devamı, tamamlayıcısıdırlar, aynı Tanrıya inanırlar ve her üçünde de insanlık Adem ve havva’dan, yani tek ana babanın çocuklarının kendi aralarında evliliklerinin sonucu – “zorunlu” ensest neticesinde çoğalmıştır. Katıksız Patriarchal – Babaerkil toplumlardır. Kadınlar islamiyete kadar kocanın malıdır ve hiçbir hakları yoktur. Net sınıflı -Köleci toplumlardır.Yazılı kurallar, Hukuk/Fıkıh (Kitap) esaslı medeniyetler yaratmıştır.



Ortaçağda Aile :

Ortaçağ Avrupa’sında var olan saf feodal aile biçimidir. Aile sadece soyluların, yani en fazla %10’un sahip olduğu bir ayrıcalıktır. Geriye kalan % 90’ın aile kurma ve “Soyadı” alma hakkı yoktur. Çünkü “soysuz” yani köle soyludur. Onlar rastgele birleşir, doğan çocukların sakat olanları “sahipler” tarafından ölüme mahkum edilir, sağlıklıların canı geleceğin üreticileri (köle -maraba/serf) olarak bağışlanır. Aile’nin ve mülkiyetin sahibi tek başına Babadır.

Aslı Şehir Devleti geleneği esasına dayanan, Kral Baba ailesidir. Bugünkü Almanya üzerinde 1500 civarında şehir Devlet mevcuttur. Bugün bu aileye örnek İngiliz Kraliyet Ailesidir ve tamamen soyun asaletinin ve “kan”ın temizliği üzerine kurulmuş olup, mülkiyetin korunup geliştirilmesi ailenin temel yasasıdır.

Kral/Devlet/Din, yani Baba’nın koyduğu yasalar (Hukuk-Fıkıh) esaslıdır. Türklerde Hiçbir zaman Feodal bir Aile yapısı olmamıştır. Osmanlı Hanedan ailesi bile feodal aileye örnek teşkil edemez. Bizanstan devralınmış harem geleneğine rağmen, kan temizliği, ya da asalet aranmamıştır. Padişah eşlerinin çoğu gayri-müslim, rakip milletler ve birçoğu savaş esiri yani asaleti olmayan, alt sınıflardan kadınlardır.

Halkta ise, İslamiyete kadar kimi türk boyları ana-soylu, kimileriyse baba-soyludur; ata binmekte, kılıç kuşanmakta ve sosyal hayata katılmakta kadınlar erkeklerden farklı değildiler. İslamiyetle birlikte kadınların haklarında gerileme olmasına rağmen, yine de babanın ya da kocanın malı olmamışlardır.

Türk toplumlarında Batıdakine benzer Sosyal sınıflar oluşmamıştır, halen devam etmekte olan Devlet – Halk farklılığı biçiminde bir sınıflaşma ortaya çıkmıştır. Sözlü töreler geleneğinde oluşmuş erdem esaslıdır.

“Soy”adı Geleneği Batıda birey Soyunun adı ile şahsiyet kazanır. O nedenle ilk olarak Soyadı anılır. Herkesin Soyadı alması, 17.yy’dan sonra gerçekleşmiştir. Bu geleneğe İndogerman asıllı Kürt aile kültürü örnek alınabilir. Aşiret (sahibinin) adına itaat ve teslimiyet esastır. Örneğin Bucak aşiretinin mensubu olmak, maraba bile olsa hayati derecede önemlidir. Türklerde kişinin kendi adı asıl olandır; Hatta ünvan bile önadından sonra gelir; Ahmet Paşa, Oğuz Han gibi. Önad, yani şahsiyet esastır.

Onun asaleti veya kariyeri ikinci derecede önemlidir. Aile adı asıl olarak “adres” işlevi görmüştür. Oğuz ya da Kayı mensubu olmak, Padişaha itaat ve asalet için yeterli değildir. Batıya, Fars, Arap ve Bizans’a açıldıktan sonra sadece Padişahlar önce Sultan adıyla anılmışlardır. Buna rağmen geleneksel “Han” ünvanı en sonda kalmıştır.

Fatih Sultan Mehmet Han gibi. Modern Aile Günümüzün toplumsal ilşkileri ve batılılaşma büyük ailenin dağılmasına neden olmuştur. Çekirdek Aile denilen küçük aile, ana-baba ve çocuklardan meydana gelir. Yetişkinlik çağında çocuklar evi terk eder, ana-babalar yalnız bırakılırlar.

Kişisel çıkarlar ve hazlar ön plandadır, aile içi bağların koparılması gerektiğine inanılır. Ana-baba ve kardeşlik bağları taşınmaması gereken yük olarak görülür. Bu şartlarda birisi kendini “özgür birey” addeder. Modern özgür birey serbest aşk yaşayarak, haz esaslı ilişkilere girer, bağlanmaya karşıdır; çoğu modern aile fazla uzun ömürlü değildir. Çocuklar ya sadece anne ya da baba ile veya her ikisinden mahrum büyür. Geleneksel Türk Ailesi “Ev”lenmek, yani “ev kurmak”, kendi hayatını kurmak demektir. Baba dışarıdan, anne ev içinden sorumludur.

Yetişkin gençler eşlerini kendileri seçer anne babaların onayını alırlar ya da anne babaların seçtiklerini gençler onaylarlar. Sonuçta evlenmeye aile fertleri hep birlikte karar verirler. Evlenenler ya anne babalarının yanında, veya ayrı yeni ev kurarlar. Evlenip ayrıldıktan sonra da Anne babaya hürmette kusur edilmez, ama kararlarında tam bağımsızdırlar. Ebeveyne bağlılık itaat ve tabi olma biçiminde değil, hürmet ve saygı esaslıdır.

Aile Terapisi :

1970 yıllarda bireyi tek başına tedavi etmenin sıklıkla olanaksız olduğunu anlayan psikoterapistler, bu işin ancak ailenin tümünün tedavi edilerek gerçekleşebileceğini farkettiler. Özellikle çocuk ve gençlerin tedevisinde, çoğunlukla ailenin de terapiye alınması kaçınılmaz hale geldi. Çünkü Çocuk, sadece semptom taşıyıcı, diğer bir deyişle, ailenin aynası, dışa açılan penceresidir.

Aile soyut bir kavram ama kendi başına bütüncül, canlı bir kurumdur. Sağlıklı ve işlevsel olan ailede yetişen, yaşayan birey hangi toplumda olursa olsun kolayca çevresine uyum sağlar. Ailenin de, her canlı gibi farklı işlevleri yerine getiren farklı organları, duyuları ve kendi ruhu vardır. Bu işlevsellikler arasında bütünlüğü korumak, günümüzde giderek güçleşmiştir.

Çoğu bazı psikolojik sıkıntıların altında, aslında aile sistemindeki tıkanıklıklar yatmaktadır, bu durumda Aile Danışmanlığı fevkalade faydalı olabilmektedir. Aile Sistemi Fizik, Kimya ve Biyolojide görüldüğü gibi canlı cansız varlıkların tümü bir düzen ve sistem ile varlıklarını sürdürmektedirler. Aile de canlı bir kurum olarak kendi içinde büyük ve küçük, gücünü sadece sevgiden alan sistemler barındırır. Ailede ana sistem Ana-baba ilişkilerinin biçimi ve durumu ile belirgindir.



Subsistem denilen ilişkiler ise çocukların kendi aralarındaki, yaş ve cinsiyet esasına dayalı olan ve anne babadan her birinin çocuklarıyla tek tek kurdukları ilişkileri kapsar. Bu ilişkiler, atomların nötron ve protonlarla olan merkezkaç ilişkilerine çok benzer. Aile içinde yaşanan, ölüm, intihar, cinayet, düşük, boşanma, terk, ensest, şiddet gibi ağır bir olay bu sevgi sistemlerinden herhangi birinde bir arıza veya sapmaya sebep olur, ailenin tümüne yansır ve aile ilişkileri bundan yaralanır. Aile içinde yaşanan kronik (müzmin) korku, öfke, nefret ve suçluluk duygusu sevgi sistemlerini yaralayan temel faktörlerdir. Bozulan sistemler düzeltilmezse, sorun gelecek kuşaklara aktarılır.

Aile Dizimi:

Sevgi sistemlerinde ortaya çıkan bir arızayı gidermeye yönelik terapi yöntemidir. Aile Dizimi, sevgi sistemleri ve onlarda hasara sebep olan duyguları taşıyan, gözle görülmeyen ve aletlerle ölçülemeyen enerji akışına yönelik bir çalışmadır. Bireylerde görülen çok sayıda psikolojik, psikosomatik ve bedensel rahatsızlıkların altında, bu sorun yatmaktadır.
Yüklə 19,29 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə