Alt Ekstremite Varis Tedavisi



Yüklə 152,85 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix21.06.2018
ölçüsü152,85 Kb.
#50857


Alt Ekstremite Varis Tedavisi

Barbaros E. Çil

Alt Ekstremite Venöz Sistem Anatomisi ve 

Patofizyoloji

Varislerde Klinik Değerlendirme

Varislerde Ultrasonografik Değerlendirme





Venöz Yetersizlikte Endovenöz Termal 



Ablasyon

Varis Tedavisinde Skleroterapi



Giriş

Alt  ekstremite  varisleri  sık  görülen,  hayat 

kalitesinde  ve  iş  gücünde  ciddi  kayıplara  ne-

den olan bir hastalıktır. Varis problemi denince, 

esas  olarak  bahsedilen  durum,  alt  ekstremite 

yüzeyel venlerinde (vena safena manga ve par-

va) görülen venöz reflü ve bunun sonucu ola-

rak da bacaklarda görünür hale gelen ve farklı 

semptomlara  neden  olan  varislerdir.  Cerrahi 

teknikler,  100  yıldan  daha  uzun  bir  süre  bo-

yunca  bu  hastalığın  tedavisinde  tercih  edilen 

yöntem olmuştur. Ancak cerrahi tedaviye bağlı 

komplikasyonlar ve sık görülen tedavi sonrası 

rekürrens nedeniyle alternatif tedavi yöntemleri 

ihtiyacı doğmuş ve bu doğrultuda yeni gelişti-

rilen endovasküler teknikler son 2 dekaddır gi-

derek artan oranda açık cerrahi tedavinin yerini 

almıştır.  Toplumda  sık  karşılaşılan  bir  sağlık 

problemi  olmasına  bağlı  olarak  varis  tedavi-

sinin  sosyoekonomik  etkisi  de  yüksektir.  Gü-

nümüzde, lazer ya da radyofrekans enerjisiyle 

uygulanan endovenöz termal ablasyon ve skle-

roterapi,  varislerde  en  sık  tercih  edilen  tedavi 

yöntemi olarak doktorlar ve hastalar tarafından 

yaygın kabul görmektedir.

1. Epidemiyoloji

Alt  ekstremite  varisleri  sık  karşılaşılan  bir 

problem  olup  değişik  çalışmalarda  erişkin  po-

pülasyonda %25-50 oranında görüldüğü saptan-

mıştır 

[1, 2]


. Varis görülme sıklığı her iki cinste 

de yaşla beraber artış göstermekte olup kadınlar-

da erkeklere göre daha sıktır. Amerika Birleşik 

Devletleri’nde yapılan ve ırksal farklılıkları araş-

tıran çalışmalarda, farklı ırklar içinde varis prob-

lemi  en  sık  İspanyol  kökenlilerde  görülürken, 

Afrika kökenlilerde ise en az sıklıkla görüldüğü 

saptanmıştır 

[3]

.  Bazı  çalışmalarda,  kadınlarda 



obezite,  yüksek  tansiyon  ve  hareketsiz  hayat 

biçiminin,  erkeklerde  ise  sigara  alışkanlığı  ve 

yine  hareketsiz  hayat  biçiminin  varis  görülme-

sinde riski arttıran faktörler olduğu gösterilmiştir 

[3]

. Ayrıca, erkeklerde boy uzunluğundaki artış 



ve kronik kabızlığın, yüzeyel venöz yetersizlik 

gelişimi ile pozitif korelasyon gösterdiğine dair 

bilimsel bulgular da mevcuttur 

[3]


.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye

 Barbaros E. Çil • barbaros@hacettepe.edu.tr



© 2015 Türk Radyoloji Derneği.  

doi:10.5152/trs.2015.189

Tüm hakları saklıdır. 

  

turkradyolojiseminerleri.org

Trd Sem 2015; 3: 316-327

TÜRK


RADYOLOJİ 

SEMİNERLERİ



TÜRK 

RADYOLOJİ 

DERNEĞİ

ÖĞRENME HEDEFLERİ

D

316



2. Anatomi ve Patofizyoloji

Varis  gelişiminin  temel  nedeni  olan  venöz 

reflü, alt ekstremite venleri içinde büyük oranda 

yüzeyel venlerde görülmektedir. Alt ekstremite-

nin yüzeyel venlerini vena safena manga (VSM) 

ve vena safena parva (VSP) oluşturmaktadır.



Vena safena manga:

  Medial  malleolün 

anteriorundan başlayıp, kruris ve uyluğun me-

dialinde yukarı doğru ilerleyip inguinal bölge-

de,  safeno-femoral  bileşkede  (SFB)  sonlanır. 

VSM,  uylukta  safen  fasyanın  yaprakları  ara-

sında, safen boşlukta seyreder. Safen boşlukta, 

VSM ile birlikte safen sinir de bulunmaktadır. 

Bu normal anatomik özellik, cerrahi veya en-

dovenöz  tedavilerde  tedavi  sonrası  gelişebi-

lecek  sinir  hasarı  açısından  önemlidir.  Uyluk 

proksimalinde VSM’ye,  başlıca  iki  kollateral 

ven, anterior ve posterior aksesuar safen ven-

ler (AASV, PASV) katılır. Safen venlerde bi-

küspid venöz kapakçıklar bulunmaktadır. Diz 

altında daha çok olmak üzere, ayak bileği ile 

SFB arasında genellikle 7-9 adet kapakçık var-

dır 

[3]


. Anatomik varyasyon olarak VSM dup-

like  olabilir.  İnsan  vücudundaki  en  uzun  ven 

olan VSM, yüzeyel venöz problemlerin de en 

sık görüldüğü vendir. Bu vendeki venöz prob-

lemlerin çoğunun da altta yatan sebebi, fonksi-

yon bozukluğu gösteren venöz kapakçıklardır.



Vena safena parva

:  Kruris  posteriorun-

da,  ayak  bileği  ile  popliteal  bölge  arasında, 

gastroknemyus kasının başları arasında seyre-

der ve popülasyonun çoğunda, popliteal fossa 

düzeyinde  safeno-popliteal  bileşkede  (SPB) 

sonlanır. Bu seyri sırasında sural sinir, VSP ile 

yakın  komşuluk  göstermektedir.  VSP  dupli-

kasyonu, VSM’ye göre çok daha nadir görülür. 

Popülasyonun az bir kısmında VSP, popliteal 

vene  açılmak  yerine  Giacomini  veni  olarak 

proksimale  ilerleyerek  uyluk  proksimalinde 

VSM’ye ya da femoral vene açılmaktadır.



Perforan venler:

 Bu venler yüzeyel venle-

ri derin venlere bağlarlar ve normal fizyolojik 

durumda çift yönlü akıma sahiptirler. Yüzeyel 

ya  da  derin  venöz  sistem  yetersizliğine  bağlı 

olarak perforan venlerde tek yönlü akım yer-

leşir ve perforan venler patolojik hale gelirler. 

Varis:

 Ayakta pozisyonda yapılan ölçümler-

de, cilt altı venlerindeki 3 mm ve daha fazla 

olan dilatasyonlar, varis olarak adlandırılmak-

tadır. Primer varisler, kapakçık yetersizliği ve 

buna sekonder gelişen trunkal (safen) reflüye 

bağlıdır. Yüzeyel  venöz  yetersizlik  olan  has-

taların yaklaşık %70’inde kapakçık disfonksi-

yonu bulunmaktadır 

[3]


. Altta yatan farklı bir 

patofizyolojik olayın (yüzeyel tromboflebit ya 

da derin ven trombozu gibi) bulunduğu durum-

larda  gelişen  varisler,  sekonder  varis  olarak 

adlandırılır. Varisler ve venöz yetersizlik, basit 

kozmetik  problemden  kronik  ülserlere  kadar 

değişik spektrumda klinik bulgu verebilir. 

Telenjiyektazi (kılcal) ve retiküler ven-

ler:

  Dilate  küçük  kutanöz  venler  olan  telen-

jiyektazi  ve  retiküler  venlerin,  yüzeyel  ya  da 

derin  venöz  yetersizliğe  bağlı  geliştiği  düşü-

nülmektedir.  Çapı  1  mm  ve  daha  ince  intra-

dermal venler telenjiyektazi (kılcal damarlar), 

çapı 1 ile 3 mm arasında olan genişlemeler de 

retiküler ven olarak adlandırılır. Bu venler ge-

nellikle kozmetik problem oluştururlar. Çoğu 

asemptomatik  olmakla  beraber,  semptomatik 

olduklarında  bacak  ağrısı,  ağırlık  hissi,  yor-

gunluk gibi şikayetlere neden olabilirler.



3. Değerlendirme

CEAP (Clinical severity, Etiology, Ana-

tomy, Pathophysiology) sınıflandırması:

 

Amerikan Venöz Forum’un uluslararası komi-



tesi tarafından ilk olarak 1994 yılında hazırlan-

mış  ve  2004  yılında  da  revize  edilmiştir 

[4]



C harfiyle karakterize edilen hastalığın klinik 



komponent  puanı,  tamamen  asemptomatik 

hastaları  tanımlayan  0  ile  son  aşamada  aktif 

ülseri tanımlayan 6 arasında değişmektedir. C 

skorunun yanına eklenen A ya da S, hastanın 

asemptomatik  ya  da  semptomatik  olduğunu 

göstermektedir (CEAP 2S gibi). Günlük kulla-

nımda sıklıkla sadece C skoru ile yetinilmekte, 

E, A  ve  P  skorları  genellikle  kullanılmamak-



317

Alt Ekstremite Varis Tedavisi


tadır.  Bu  sınıflandırma  hastalığın  ağırlığının 

derecelendirilmesi  için  oldukça  başarılı  iken 

tedaviye cevabın değerlendirilmesi için uygun 

değildir 

[5]

.

C (Clinical): C0: Görünür bulgu yok (ağrı olabilir)



C1: Telenjiyektazi ya da retiküler venler 

C2: Varis 

C3: Venöz ödem

C4: Ciltte trofik değişiklikler 

C5: İyileşmiş  ülserle  beraber  trofik  deği-

şiklikler 

C6: Aktif ülser 

A:  Asemptomatik

S:  Semptomatik

E (Etiologic): EC: Konjenital

EP: Primer

ES: Sekonder

EN: Sebep saptanamayan

A (Anatomic): AS: Süperfisyel

AP: Perforan

AD: Derin

AN: Saptanamayan

P (Pathologic): PR: Reflü

PO: Obstrüksiyon

Venous Clinical Severity Score (VCSS): 

Bu  skorlama  sisteminde;  cilt  değişiklikleri, 

pigmentasyon,  inflamasyon,  endurasyon  ve 

ülser varlığı gibi venöz hastalığın 9 temel özel-

liği 0 ile 3 arasında skorlanmaktadır. Tedaviye 

cevabın değerlendirilmesi için daha uygundur.



Aberdeen Varicose Vein Questionnaire: 

Hasta tarafından doldurulan ve venöz hastalığı 

çok  yönlü  değerlendirmeyi  amaçlayan  13  so-

rudan oluşan bir anket formundadır. İlk olarak 

1993 yılında oluşturulmuştur. Bu ankette venöz 

hastalığa bağlı ağrı, ödem, ülserler, varis çorabı 

kullanımı, günlük aktivite kısıtlılığı ve varislerin 

kozmetik etkileri gibi özellikler sorgulanmakta-

dır. Her soruya cevap olarak 0 (yok) ile 100 (ileri 

derecede) arasında bir skor verilmektedir.



4. Hikaye ve Fiziksel Muayene

Varis şikayeti olan hastanın değerlendirme-

si,  her  hastalıkta  olduğu  gibi  ayrıntılı  hikaye 

alma ile başlamalıdır. Yüzeyel venöz yetmez-

lik (YVY) ve buna bağlı varislerde tipik olarak 

görülen  semptomlar  künt  ağrı,  ağırlık  hissi, 

yorgunluk, kramplar, kaşıntı ve bacakta ödem-

dir. Çoğu hasta, semptomların ayakta durmakla 

arttığını, hareket etme ve elevasyonla azaldığı-

nı tarifler. Genellikle şikayetler akşama doğru, 

günün  ilerleyen  saatlerinde  artış  gösterir. Ve-

nöz hastalığa bağlı gece krampları ve ‘restless 

leg’ görülebilir. Hikayede, derin ven trombozu 

özellikle  sorgulanmalıdır.  Ayrıca  daha  önce 

geçirilmiş cerrahi ya da endovenöz tedavi hi-

kayesi önemlidir.

Fiziksel  muayenede,  varislerin  büyüklükleri 

ve  yaygınlığı  değerlendirilmelidir. Ayak  bileği 

etrafında  yoğunlaşan  telenjiyektatik  venler  co-

rona phlebectatica olarak adlandırılır ve venöz 

yetersizliğinin bir bulgusudur. Ayrıca beyaz at-

rofi,  lipodermatoskleroz,  venöz  staz  dermatiti 

(pigmentasyon, kızarıklık) ve venöz ülserler bu 

hastalığın diğer cilt bulgularıdır. Varislerin yerle-

şimi de bize altta yatan venöz hastalık hakkında 

bilgi verir. VSM yetersizliğine bağlı varisler ge-

nellikle uyluk ve kalfın medialinde yerleşirken, 

VSP  yetersizliğine  bağlı  varisler  kalf  posterio-

runda görülürler. Pelvik konjesyon sendromuna 

bağlı varisler ise kadın hastalarda inguinal bölge, 

uyluk anterioru ve genital bölgede yerleşiktir.



5. Ultrasonografik Değerlendirme

Varis şikayeti olan ya da venöz yetersizlikten 

şüphe edilen her hastaya, hikaye alma ve fizik-

sel muayeneden sonra, ilk tanısal tetkik olarak 

Doppler US yapılmalıdır 

[5, 6]


. Bu değerlen-

dirme, mutlaka hem yüzeyel hem de derin ve-

nöz  sistemi  içermelidir. 

Venöz  yetersizlik  ve 

varis için yapılan alt ekstremite venöz Doppler 

US tetkiki, hasta ayakta durur pozisyonda, vü-

cut ağırlığı diğer bacağa verilecek şekilde de-

ğerlendirilen  bacak  bir  basamağa  bastırılarak 

yapılır.

 Derin venöz sistemde ana femoral, fe-

moral, popliteal ven ve tibial ven çiftleri değer-

lendirilir.  Yüzeyel  venöz  sistemde  ise  VSM, 

AASV, PASV, VSP ve görülür hale gelmiş tüm 

perforan  venler  değerlendirilmelidir. Yüzeyel 

venöz sistemde değerlendirilen venlerin çapla-

rı seviye verilerek raporlanmalıdır. VSM çapı, 



318

Çil BE.

EĞİTİCİ  NOKT

A


uyluk  proksimali  ve  distali  arasında  belirgin 

bir  farklılık  göstermiyorsa  seviyesi  belirtile-

rek tek bir çap ölçümü verilmesi yeterli iken, 

proksimal ve distal arasında belirgin çap farkı-

nın olduğu durumlarda uyluk proksimali, uy-

luk orta kesim, diz üstü ve diz altı gibi değişik 

seviyelerdeki  VSM  çapları  ayrı  ayrı  raporda 

belirtilmelidir. Perforan venler; uyluk, medial 

krural, lateral krural ve posterior krural olarak 

sınıflandırılır ve yine seviye vererek raporlanır. 

Normal çapların üst sınırları, VSM için 4 mm, 

VSP için 3 mm ve perforanlar için 2 mm’dir. 

Bu değerlerin üzerindeki çaplar dilatasyon ola-

rak adlandırılır. 

Venöz  patensi  probla  kompresyon  yapıla-

rak değerlendirilir. Reflü değerlendirmesi için 

Valsalva  manevrası  veya  distal  ögmentasyon 

manevrası (kalf kompresyonu) yapılır. Valsal-

va  manevrası  özellikle  safeno-femoral  bileş-

kenin  ve  femoral  venin  değerlendirilmesinde 

etkinken,  distale  gidildikçe  ve  özellikle  safe-

no-femoral  bileşkedeki  terminal  kapakçığın 

fonksiyonel olduğu durumlarda etkinliği azal-

maktadır. Uyluk distali ve krural bölgede reflü 

değerlendirmesinde distal kompresyon manev-

rası daha doğru sonuç vermektedir. Yetersizli-

ğin lokasyonu ve süresi rapor edilmelidir. Val-

salva ya da distal kompresyon ile venöz akım 

yönünde, yüzeyel venlerde, tibial venlerde ve 

perforan venlerde 0,5 sn’den, femoral ve pop-

liteal venlerde 1 sn’den daha uzun süren geri 

kaçışlar reflü olarak adlandırılmaktadır 

[5]

.

6. Tedavi



Varis tedavisinin temeli, altta yatan yüzeyel 

venöz yetersizliğin (trunkal reflü, aksiyal ref-

lü)  tedavisidir.  Doppler  US’de  trunkal  vende 

dilatasyon  ve  reflü  varlığı  ve  hastada  venöz 

yetersizliğe bağlanan semptomların varlığı te-

davi endikasyonunu oluşturmaktadır. Yüzeyel 

venöz yetersizliğin ortadan kalkması ile varis-

lerde gerileme beklenmektedir. Varislere bağ-

lı  semptomların  ve  kozmetik  problemin  tam 

olarak giderilmesi için sıklıkla, trunkal reflü-

ye yönelik tedaviyle eş zamanlı ya da ayrı bir 

seansta skleroterapi de uygulanmaktadır. Per-

foran  venlerdeki  dilatasyon  ve  yetersizlikler 

büyük  çoğunlukla  yüzeyel  venöz  yetersizlik-

ten kaynaklandığı için varislerin ve YVY’nin 

tedavi edilmesi dolaylı olarak genişlemiş per-

foran venleri de geriletmektedir. Ancak nadir 

durumlarda, perforan venlere yönelik tedavi de 

gerekebilmektedir.  Bu  yazının  temel  konusu-

nun dışında kaldığı için, derin venöz yetersiz-

lik ve tedavisinden bahsedilmeyecektir.

a. Trunkal (VSM, VSP) reflü tedavisi

Günümüzde  VSM,  VSP,  AASV  ve  PASV 

reflüsünde en sık tercih edilen tedavi seçenek-

leri  konservatif  tedavi,  cerrahi  tedavi,  termal 

ablasyon ve skleroterapidir. 

Konservatif tedavi:

  Venöz  yetersizlikte 

uygulanan konservatif tedavi temel olarak ba-

sınçlı  varis  çorabı  kullanımıdır.  Genel  olarak 

grade 1 (18-21 mmHg) hafif basınçlı çoraplar 

yeterlidir. İleri olgularda grade 2 ve 3 yüksek 

basınçlı çorap kullanımı gerekli olabilir. Çorap 

dışında bu hastalarda kilo verme, egzersiz ve 

bacak elevasyonu fayda sağlamaktadır. Ancak 

konservatif  tedavi  altta  yatan  temel  problemi 

düzeltmediği için temel tedavi yöntemi olarak 

yeterli  değildir.  Reflünün  gerilemesini  sağ-

lamaz  ancak  semptomatik  fayda  sağlar.  Bu 

nedenle,  safen  ven  ablasyonuna  uygun  olan 

hastalarda,  primer  tedavi  olarak  kompresyon 

tedavisi verilmesi yeterli değildir 

[5]

.

Cerrahi tedavi:



 Yüksek ligasyon (krossek-

tomi) ve safen stripping, 100 yıldan uzun süre 

boyunca VSM ve VSP yetersizliğinin standart 

tedavi yöntemi olarak uygulanmış olup günü-

müzde büyük oranda yerini termal ablasyona 

bırakmış  durumdadır.  Genel  olarak  cerrahi 

tedavinin  sonuçları  termal  ablasyona  benzer 

olmakla beraber komplikasyon oranları, posto-

peratif ağrı, iyileşme süresi ve rekürrens oran-

ları cerrahi tedavide daha yüksektir. Günümüz 

kılavuzlarında, trunkal reflü tedavisi için, rad-

yofrekans  ya  da  lazer  ablasyonun  cerrahi  te-

daviye tercih edilmesi önerilmektedir 

[5]


. Bu 

dezavantajlarına  rağmen,  termal  ablasyonun 

başarısız olduğu durumlarda, trunkal venin ile-

ri  derecede  geniş  (>1,5-2  cm)  ya  da  tortiyöz 

olduğu durumlarda veya çok yüzeyel yerleştiği 

319

Alt Ekstremite Varis Tedavisi



EĞİTİCİ  NOKT

A

EĞİTİCİ  NOKT

A

durumlarda cerrahi tedavi hala gerekli olabil-

mektedir.

Endovenöz termal ablasyon

: Isı kaynağı 

olarak radyofrekans (RF) ya da lazer enerjisi 

kullanarak  uygulanan  endovenöz  termal  ab-

lasyon,  günümüzde  safen  yetersizliğinin  pri-

mer tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. 

Yaklaşık 20 yıldır kullanılan termal ablasyon 

güvenli  ve  etkin  olması,  düşük  yan  etki  ora-

nına  sahip  olması,  genel  anestezi  ve  hastane 

yatışı gerektirmemesi gibi avantajları nedeniy-

le cerrahinin yerini büyük ölçüde almıştır 

[3, 


7-9]

. Termal ablasyonda, açık cerrahi teknikler 

kullanılmaksızın safen ven ablate edilerek ka-

patılmaktadır. Bu işlem için genel anestezi ve 

ameliyathane  gerekmemekte,  hastanın  moni-

törize edilebileceği ve gerektiğinde intravenöz 

sedasyon verilebilen bir işlem odası yeterli ol-

maktadır. Dolayısıyla, girişimsel radyoloji iş-

lem odaları ve anjiyografi odaları bu amaç için 

fazlasıyla yeterlidir. 



İşlem:

  Eğer  şartlar  elveriyorsa  intravenöz 

sedasyon altında tedavi, hem hasta hem de he-

kim için işlemi kolaylaştırması nedeniyle ter-

cih edilmektedir. Tedavi için femoral sinir blo-

ğu gibi bölgesel analjeziyi tercih eden ekoller 

de  mevcuttur.  Bunların  hiçbiri  yapılamıyorsa 

da, safen ablasyon, lokal anenstezi ve tümesan 

anestezi ile rahatlıkla uygulanabilir. Hastanın 

tedavi edilecek bacağı steril olarak boyanır ve 

örtülür.  Hasta  VSM  tedavisi  için  supin,  VSP 

tedavisi için ise pron pozisyonda hazırlanmak-

tadır. İşlem, ultrason kılavuzluğunda yapıldığı 

için ultrason probu steril bir kılıfa yerleştirilir. 

İşlem  sırasında  venospazmın  yaratabileceği 

güçlükleri  önlemek  için,  işlem  öncesi  işlem 

odasındaki  klimalar  kapatılarak  oda  sıcaklığı 

yükseltilmelidir. Ayrıca  intravenöz  sedasyona 

hazırlık olarak aç bırakılan hastalar genellikle 

dehidrate kalmakta ve çok dilate olmayan sa-

fen  venlere  giriş  daha  da  zorlaşabilmektedir. 

Bu nedenle, hastanın işlem öncesi intravenöz 

yolla hidrate edilmesi, venöz ponksiyonu ko-

laylaştıran  bir  önlem  olarak  uygulanmalıdır.

 

Özellikle kadın hastalarda venospazm daha sık 



bir  problem  olarak  ortaya  çıkmaktadır.  Hid-

rasyona  ve  odanın  ısıtılmasına  rağmen,  yatar 

pozisyonda safen ven çapında azalma ve ven 

duvarında  spazma  bağlı  kalınlaşma  görülebi-

lir. Bu durumda vene girmek mümkün olma-

yabilir. Safen vende dilatasyon sağlama amaçlı 

uygulanan  diğer  bir  pratik  yöntem  de  femur 

başı düzeyinde femoral vene manuel kompres-

yon uygulanmasıdır. Burada önemli olan, vene 

kompresyon yaparken arteriyel akımda kesinti 

olmamasıdır. 3-5 dakikalık femoral ven kom-

presyonu  genellikle  safen  vene  ponksiyonu 

mümkün kılacak kadar dilatasyonu sağlar. 

Yetersizlik gösteren safen vene giriş nokta-

sının belirlenmesi önemlidir. VSM ya da VSP 

ayak  bileğine  kadar  çok  geniş  kalibrede  olsa 

bile krural bölgede çok distal ponksiyon, VSM 

ablasyonlarında  safen  sinir,  VSP  ablasyonla-

rında  sural  sinir  hasarıyla  sonuçlanabilir.  Bu 

iki  sinir,  kruris  distalinde,  VSM  ve  VSP  ile 

daha yakın seyir göstermektedir. 

Postoperatif 

sinir hasarı riskini en aza indirmek için, VSM 

ablasyonlarında tercihen diz ekleminin hemen 

inferioru  uygun  olup  kruris  1/3  proksimalin-

den  daha  inferior  girişlerden  kaçınılmalıdır. 

VSP  ablasyonlarında  ise  gastroknemius  kası-

nın  yaptığı  çıkıntının  alt  konturunun  (kruris 

2/3  proksimal  kesiminin)  daha  inferiorundan 

giriş  yapılmamalıdır. 

Belirlenen  noktada  sa-

fen vene, US kılavuzluğunda, tercihen 23G bir 

mikroponksiyon iğnesi ile girilerek tel üzerin-

den  kullanılan  sistemin  uyumlu  olduğu  5-7F 

bir  vasküler  kılıf  yerleştirilir 

(Resim  1a,  b)

Bazı sistemler uzun vasküler kılıf kullanırken 



bazı sistemler standart kısa vasküler kılıflardan 

uygulanmaktadır. Tortiyöz seyirli venlerde, tel 

üzerinden  yerleştirilen  uzun  vasküler  kılıflar 

uygulamada avantaj sağlamaktadır. Kullanılan 

sistem  kısa  vasküler  kılıfla  çalışıyor  olsa  da, 

eğer  tortiyözite  nedeniyle  fiberin  ilerletilme-

sinde problem yaşanacağı düşünülüyorsa, her-

hangi bir 6-7F uzun vasküler kılıf tel üzerinden 

yerleştirilmeli, daha sonra fiber bu kılıf yoluy-

la  ilerletilmelidir.  Tortiyöz  damarlarda  sivri 

uçlu fiberi ilerletmeye çalışmak genellikle ve-

nospazm ve buna ikincil teknik başarısızlıkla 

sonuçlanmakta ve işlemin ileri bir tarihe erte-

lenmesine neden olmaktadır. Lazer ya da RF 

fiberi,  safeno-femoral  ya  da  safeno-popliteal 

bileşkenin 1-2 cm inferiorunda olacak şekilde 



320

Çil BE.


yerleştirilir ve pozisyonu US ile konfirme edi-

lir. Fiber yerleştirildikten sonra tümesan anes-

tezi uygulanır. Tümesan anestezi, serum fizyo-

lojik içinde dilüe lokal anestetik maddenin, US 

kılavuzluğunda, ablate edilecek ven segmenti 

boyunca, veni 360 derece saracak şekilde per-

kütan enjekte edilmesidir. Uygun büyüklükteki 

steril bir tas içinde 500 ml serum fizyolojik, 30 

ml lokal anestetik ve 20 ml bikarbonat solüs-

yonu karıştırılarak tümesan anestezi solüsyonu 

hazırlanır. Genellikle bu miktardaki solüsyon 

bilateral  uygulamalar  için  yeterlidir.  Burada 

önemli olan kullanılan lokal anestetik madde-

nin hastanın ağırlığına göre verilebilecek mak-

simum dozunun hesaplanmış olmasıdır. Lokal 

anestetik  maddede  doz  aşımı  methemoglobi-

nemiden hasta kaybına kadar değişik ağırlıkta 

komplikasyonlara  neden  olabilir.  Daha  sonra 

RF ya da lazer jeneratörü çalıştırılıp fiber uy-

gun hızda geri çekilerek ven ablate edilir. 

Başa-

rılı bir lazer ablasyon için vene ortalama 60-80 



Joule/cm  arasında  enerji  uygulanması  gerek-

mektedir.

  Uygulanan  enerjinin  artması  venin 

kapanma  oranlarını  arttırırken  aynı  zamanda 

sinir hasarı, cilt yanığı, ciltte hiperpigmentas-

yon  gibi  komplikasyonların  da  artmasına  ne-

den olmaktadır. Bu nedenle ortalama 60-80 J/

cm enerji aralığı hem güvenli hem de etkindir. 

Venin daha geniş olduğu proksimal kesimine 

80-100 J/cm enerji uygulanırken, kalibresinin 

daha az olduğu diz düzeyinde ya da cilt altında 

çok  yüzeyel  seyrettiği  kesimlerde  uygulanan 

enerji 50-60 J/cm’ye düşürülür. Santimetreye 

verilen Joule: watt x 1 santimetrelik segmentte 

fiberin saniye olarak geri çekilme hızıdır. Ge-

nellikle uygulamalar 12-15 watta yapılmakta-

dır. Fiber eğer 1 cm’lik segmentte 5 sn’de geri 

çekilecek olursa, 15 W x 5 sn: 75 J/cm enerji 

verilmiş olur. Jeneratör üzerinde, uygulanacak 

watt değeri seçilebilmektedir. Watt düşük seçi-

lirse fiberin geri çekilme hızı azaltılır, yüksek 

seçilirse  geri  çekme  hızı  arttırılır.  Uygulanan 

watt değerinin azaltılması postoperatif ağrı şi-

kayetini azaltabilir. İşlem sonunda ablate edi-

len safen ven uzunluğu, verilen total enerji, cm 

başına uygulanan ortalama enerji kaydedilir ve 

işlem raporunda bu bilgiler raporlanır. 

Lazer fiberleri ile ilgili bir diğer nokta da fi-

berin kullandığı lazer dalga boyudur. İlk kul-

lanıma giren fiberler 810 nm iken günümüzde 

kullanılan  fiberler  genellikle  940,  980  ya  da 

1470  nm’dir. Ayrıca  lazer  fiberlerinin  çapları 

da farklı olabilmektedir. 400 mikron gibi ince 

fiberler daha çok perforan ven ablasyonlarında 

kullanılırken, safen ablasyon için kullanılan fi-

berler genellikle 600 mikrondur.

Endovenöz  RF  ablasyon  da  lazere  benzer 

şekilde uygulanmaktadır. Farklı olarak RF ka-

teterlerinde enerji noktasal değil segmental (7 

cm) olarak oluşur 

(Resim 2)

. Buna bağlı ola-

rak  da  kateter  segmental  olarak  geri  çekilir. 

Cihazlara  göre  farklılık  göstermekle  beraber, 

genellikle 7 cm’lik segmentin ablasyonu için 

yaklaşık  20  sn’lik  bir  zaman  gerekmektedir. 

Safeno-femoral  bileşke  komşuluğundaki  ilk 

segmente ablasyon 2 kere uygulanır. Bunu ta-

kip eden segmentlerde 1 kez uygulama yeter-

lidir. Ortalama bir VSM ablasyonu da yaklaşık 

5-6 segmentte tamamlanmaktadır. Dolayısıyla 

uygulama süresi açısından günümüz teknolo-



321

Alt Ekstremite Varis Tedavisi

EĞİTİCİ  NOKT

A

Resim 1. a, b.

 

(a) VSM ponkisyonu, (b) VSP ponksiyonu.



a

b



jisinde, lazer ve RF arasında belirgin bir fark 

yoktur.  RF  ablasyonda  oluşan  ısı  ven  duva-

rındaki  kollajenin  denatüre  olmasına  neden 

olmaktadır. Sonuç olarak ven fibrotik bir band 

haline dönüşmektedir.

İşlem sonrası öneriler:

 Ablasyon sonrası 

hastalara aynı gün içinde mobilizasyon ve bol 

hidrasyon, 1 hafta boyunca külotlu varis çorabı 

(gece hariç) kullanımı, 1 hafta boyunca steroid 

olmayan bir anti-inflamatuar ilaç kullanımı, 1. 

haftada klinik kontrol ve 1. ayda da klinik ve 

Doppler  US  kontrolü  önerilir 

(Resim  3a,  b)

Hasta ertesi gün işe dönebilir.



Komplikasyonlar:

  Endovenöz  ablasyona 

bağlı komplikasyonlar nadir olarak görülmek-

tedir. Bu komplikasyonların başlıcaları; DVT 

(%1-3), duyu siniri hasarı (%1-3), cilt yanığı 

(<%1), tromboflebit (%1-2) ve ciltte hiperpig-

mentasyondur (%1-2) 

[5]

.

Sonuçlar:



 Endovenöz lazer ve RF ablasyo-

nun teknik ve klinik sonuçları arasında belirgin 

farklılık saptanmamıştır 

[10]


. Her iki teknikte 

de,  ablate  edilen  safen  vendeki  oklüzyon  ba-

şarısı  1.  yılda  %90’ın  üzerinde,  3-5.  yıllarda 

ise %90’larda bildirilmektedir 

[3, 5, 9]

. RF ile 

lazer ablasyonu karşılaştıran çalışmalara göre, 

ablasyon sonrası erken dönemdeki ağrı ve eki-

moz gibi problemler RF ablasyonda daha hafif 

seyretmektedir 

[11]



Trunkal reflünün tedavisinde kullanılan 



diğer teknikler:

 VSM ve VSP yetersizliğinde, 

endovenöz termal ablasyon dışında, trunkal veni 

kapatma  amaçlı  uygulanan  farklı  teknikler  de 

bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; US altında 

köpük skleroterapi, farmakomekanik oklüzyon, 

siyanoakrilat embolizasyonu ve sıcak buhar ab-

lasyonudur. Safen reflü tedavisinde 580 bacakta 

lazer, RF, cerrahi ve US altında köpük sklero-

terapiyi  karşılaştıran  randomize  kontrollü  bir 

çalışmada,  köpük  skleroterapi  sonrası  1.  yılda 

rekanalizasyon oranı %16,3 iken lazer ve cerra-

hi sonrası %4,8, RF sonrası %5,8 olarak bildi-

rilmiştir 

[12]

. Tedavi başarısındaki bu düşüklük 



nedeniyle,  safen  veni  kapatma  amaçlı  köpük 

skleroterapi  çok  tercih  edilmemektedir. Ancak 

herhangi  bir  nedenle  termal  ablasyonun  uygu-

lanamadığı  durumlarda  akılda  bulundurulması 

gerekli alternatif bir tekniktir.

b. Varis Pakelerinin Tedavisi

Görülen  varislerin  çoğu,  trunkal  venlerin 

yan dallarındaki genişlemelerdir. Bu nedenle, 

322

Çil BE.

Resim 2.

 

RF fiberinin görünümü.



Resim 3. a, b.

 

(a) VSM yetersizliğine bağlı aktif venöz ülseri olan (CEAP 6) hastada, (b) safen ablasyon 



sonrası 1. ay kontrolde venöz ülserin kapandığı izlenmektedir.

a

b




trunkal reflü tedavi edildiğinde, görülür varis-

lerde de regresyon olması doğaldır. Yapılan bir 

çalışmada,  safen  ven  tedavi  edildikten  sonra 

hastaların  ancak  %40’ında  varislerin  ayrıca 

tedavi  edilmesi  gerektiği  gösterilmiştir 

[13]


Regrese  olmayan  ya  da  rekürrens  gösteren 

varislerin tedavisinde hem cerrahi flebektomi 

hem de skleroterapi kabul gören yöntemleridir 

[5]

. Girişimsel radyologlar temel olarak skle-



roterapi  tekniğini  kullanmayı  tercih  ettikleri 

için diğer cerrahi tekniklerden bu yazıda bah-

sedilmeyecektir.

Varislere  yönelik  tedavinin  safen  ablasyo-

nuyla aynı anda mı, yoksa başka bir seansta mı 

yapılmasının daha doğru olduğuna dair tartış-

ma hala devam etmektedir. Biz, safen ablasyon 

sırasında varislere yönelik köpük skleroterapi-

yi de eş zamanlı yapmayı daha uygun bulmak-

tayız.  Safen  ablasyonla  varis  skleroterapisini 

aynı seansta birlikte yapmanın, tedavi başarı-

sını arttırdığını düşünmekteyiz 

[14]

.

Skleroterapi:



 Yurtdışında polydocanol, sot-

radecol, STS (sodium tetradecyl sulfate) gibi 

farklı ajanların bulunmasına rağmen, ülkemiz-

de bu amaçla kullanılan ilaç polydocanol’dür. 

Polydocanol (lauromacrogol 400) bir çeşit lo-

kal  anestetik  madde  olup  piyasada  %0,5-%3 

arasında değişen 4 farklı derişimde satılmakta-

dır. İçeriğinde %5 oranında etanol bulunmak-

tadır.  Tedavi  edilecek  damarın  çapı  küçükse 

düşük derişimli preparatların, büyük damarlar 

içinse yüksek derişimli preparatın kullanılması 

önerilmektedir.  Sıvı  sklerozan  ajan  doğrudan 

enjekte  edilebileceği  gibi  hava  ile  karıştırıla-

rak köpük olarak da enjekte edilebilmektedir. 

Köpük  formundaki  uygulamaların,  ilaç  mik-

tarını  azaltıp  endotel  ile  temas  süresini  art-

tırarak  daha  etkin  bir  skleroterapi  sağladığı 

düşünülmektedir. Bu nedenle, kılcal damarlar 

ve retiküler venler için sıvı skleroterapi, varis-

lerin  tedavisinde  ise  köpük  skleroterapi  daha 

çok tercih edilmektedir.  Kılcal damarların ve 

retiküler  venlerin  tedavisinde,  %0,5’lik  poly-

docanol havayla karıştırmadan sıvı olarak PPD 

iğnesi  ile  enjekte  edilmektedir.  Bu  iğnelerin 

hacmi  çok  küçük  olduğu  için  köpük  hazırla-

maya ve vermeye uygun değildir. Köpük skle-

roterapi için daha çok 23-25 G kelebek iğneler 

kullanılmaktadır.  Beş  ml’lik  bir  kilitli  enjek-

teröre  1ml  polydocanol  (%1,  2  ya  da  3’lük), 

diğer bir enjektöre de 4ml hava çekilerek bir 3 

yollu musluk vasıtası ile bu iki enjektör içeriği 

karıştırılarak köpük elde edilir (Tessari tekni-

ği). 

Köpük  skleroterapi  yapılan  hastalara  tek 



seansta verilen hava miktarı 8 ml’yi geçmeme-

lidir.


 Kullanılan ilaç miktarının ml olarak üst 

sınırı derişimine göre değişmektedir ve hasta-

nın  vücut  ağırlığına  göre  işleme  başlamadan 

planlanmalıdır.  Bizim  uygulamamızda  poly-

docanol-hava  karışımını,  1:4  ya  da  1:2  oran-

larında  hazırlanmaktadır.  Köpük  enjeksiyonu 

sırasında eğer mümkünse hasta Trendelenburg 

pozisyonuna getirilmeli ya da bacağa elevas-

yon uygulanmalıdır. Bu sayede köpük sklero-

zan maddenin santraldeki venlere kaçma riski 

azaltılmış olur. Ancak bu pozisyonda varisler 

kanın boşalmasına bağlı küçüldüğü için kelebek 

iğne ile ponksiyon zorlaşabilir. Ayak elevasyo-

nunun mümkün olmadığı durumlarda, düz yatar 

pozisyonda,  hatta  ayakta  pozisyonda  da  skle-

roterapi yapılmaktadır. Ancak enjeksiyon sıra-

sında,  daha  önceden  US  ile  yerleri  belirlenen 

yakın komşuluktaki dilate perforan venlere ya 

da  enjeksiyon  noktasının  proksimalinde  yüze-

yel  venlere  manuel  kompresyon  uygulanarak, 

derin  venlere  ilaç  kaçışı  olabildiğince  engel-

lenmelidir 

(Resim 4)

. Kelebek iğne ile damara 

girilip venöz kan dönüşü görüldükten sonra ki-

barca köpük enjeksiyonu yapılır. Skleroterapi 



EĞİTİCİ  NOKT

A

323

Alt Ekstremite Varis Tedavisi

Resim 4.

 

Endovenöz ablasyon tamamlandıktan 



sonra aynı seansta, US ile yeri belirlenen dilate 

perforan vene manuel kompresyon yapılarak, va-

ris pakelerine köpük skleroterapinin uygulanışı.



sırasında uygun tepe ışıkları ve aydınlatıcılar 

kullanmak, zor görülen telenjiyektazi ve reti-

küler  venlere  yapılan  ponksiyonun  başarısını 

arttıracağı  için  oldukça  faydalıdır.  Her  giriş 

yerine hacim olarak 1 ml’yi geçmeyen enjeksi-

yonlar yeterlidir. Genellikle tek seansta toplam 

enjeksiyon sayısı, verilen ilacın derişimine de 

bağlı olarak değişebilmekle beraber, ortalama 

10’u  geçmemelidir.  Her  enjeksiyon  sonrası, 

içine  ilaç  verilen  varislere,  kısa  süre  manuel 

kompresyon  yapılarak,  hem  ilacın  bağlantılı 

yan dallara yayılması, hem de endotel teması-

nın arttırılması sağlanmış olur. Ekstravazasyon 

durumunda  enjeksiyon  hemen  sonlandırılma-

lıdır.  İlacın  ekstravaze  olduğu,  hastanın  ağrı 

duyması ve enjeksiyon noktasında lokal şişlik 

gelişmesinden belli olur. Bu durumda enjeksi-

yona devam edilmemelidir. Enjeksiyon sonrası 

US ile ilacın istenilen bölgelere yayılıp yayıl-

madığı ve derin sisteme kaçış kontrol edilme-

lidir. Skleroterapiye sekonder nadiren de olsa 

geçici görme kaybı ve alerjik reaksiyonlar gibi 

komplikasyonlar görülebilmektedir. Bu neden-

le, işlem sonrası hasta yaklaşık 30 dk klinikte 

gözlem altında tutulmalıdır. Skleroterapi son-

rası  hastalara  2-3  gün  varis  çorabı  kullanımı 

tavsiye edilmektedir.

c. Perforan Reflü Tedavisi

 

Perforan venlere yönelik girişimler daha na-



diren uygulanmakla beraber, trunkal reflünün 

tedavisi  sonrası  varislerde  rekürrense  neden 

olan ya da venöz ülserlere (CEAP 5-6 hastalar) 

komşu patolojik perforan venlerin selektif ola-

rak tedavi edilmeleri gerekmektedir.

 Genel ku-

ral olarak, çapı 3,5 mm’den büyük, dışarı doğru 

0,5 sn’den uzun akım gösteren ve venöz ülser 

komşuluğunda yerleşik (CEAP 5-6) perforan-

lar venler patolojik perforan olarak adlandırı-

lırlar 

[5]


. Komplike olmayan varis hastalarında 

(CEAP  2),  yetersizlik  ve  dilatasyon  gösterse 

bile  selektif  perforan  ven  tedavisi  önerilme-

mektedir 

[5]

. Perforan reflünün tedavisinde en 



sık kullanılan yöntemler, termal ablasyon (RF 

ya da lazer), US altında skleroterapi ve SEPS 

(subfascial endoscopic perforator surgery)’dir. 

Bu  tekniklerden  SEPS  damar  cerrahları  tara-

fından  uygulanmaktadır.  Termal  ablasyon  ve 

skleroterapi  seçenekleri  arasından,  uygulama 

kolaylığı ve düşük maliyet gibi avantajları ne-

deniyle, genellikle skleroterapi daha sık tercih 

edilmektedir. Skleroterapi ile oklüzyon sağla-

namayan durumlarda termal ablasyonla tedavi 

her zaman mümkündür. 

7. Sonuç

Venöz yetersizlik ve varis tedavisi son yıllar-

da çok hızlı bir değişim göstermiş olup günü-

müzde klasik cerrahi tedavi yerini, çok büyük 

oranlarda,  hastaneye  yatış  ve  genel  anestezi 

gerektirmeyen,  minimal  invaziv  endovenöz 

tekniklere  bırakmış  durumdadır.  Günümüz-

deki varis tedavisi, düşük morbidite ile hayat 

kalitesinde büyük iyileşme sağlayabilen nadir 

medikal tedavilerden biridir. 



Kaynaklar

[1].  Jeanneret C, Karatolios K. Varicose veins: A critical 

review of the definition and the therapeutical opti-

ons. Vasa 2011; 40: 344-58. 



[CrossRef]'>[CrossRef]

[2].  Kelleher D, Lane TR, Franklin IJ, Davies AH. Treat-

ment options, clinical outcome (quality of life) and cost 

benefit (quality-adjusted life year) in varicose vein tre-

atment. Phlebology 2012; 27: 16-22. 

[CrossRef]

[3].  Brown  KR,  Rossi  PJ.  Superficial  venous  disease. 

Surg Clin North Am 2013; 93: 963-82. 

[CrossRef]

[4].   Eklöf  B,  Rutherford  RB,  Bergan  JJ,  Carpentier 

PH, Gloviczki P, Kistner RL, et al. Revision of the 

CEAP  classification  for  chronic  venous  disorders: 

consensus statement. J Vasc Surg 2004; 40: 1248-

52. 


[CrossRef]

[5].   Gloviczki P, Gloviczki ML. Guidelines for the ma-

nagement of varicose veins. Phlebology 2012; 27: 

2-9. 


[CrossRef]

[6].  Oğuzkurt L. Ultrasonographic anatomy of the lower 

extremity  superficial  veins.  Diagn  Interv  Radiol 

2012; 18: 423-30.

[7].  Min  RJ,  Khilnani  N,  Zimmet  SE.  Endovenous  laser 

treatment of saphenous vein reflux: long term results. 

J Vasc Interv Radiol 2003; 14: 991-6. 

[CrossRef]

[8].  Merchant  RF,  Pinchot  O;  Closure  Study  Group. 

Long-term outcomes of endovenous radiofrequency 

obliteration of saphenous reflux as a treatment for 

superficial venous insufficiency. J Vasc Surg 2005; 

42: 502-9. 



[CrossRef]

[9].  Oğuzkurt L. Endovenous laser ablation for the tre-

atment of varicose veins. Diagn Interv Radiol 2012; 

18: 417-22.

[10].  van den Bos R, Arends L, Kockaert M, Neumann 

M, Nijsten T. Endovenous therapies of lower extre-



324

Çil BE.

EĞİTİCİ  NOKT

A


mity varicosities: a meta analysis. J Vasc Surg 2009; 

49: 230-9. 



[CrossRef]

[11].  Gale  SS,  Lee  JN,  Walsh  ME,  Wojnarowski  DL, 

Comerota AJ. A randomized, controlled trial of en-

dovenous thermal ablation using the 810-nm wave-

length  laser  and  the  ClosurePLUS  radiofrequency 

ablation methods for superficial venous insufficien-

cy of the great saphenous vein. J Vasc Surg 2010; 

52: 645-50. 



[CrossRef]

[12].  Rasmussen LH, Lawaetz M, Bjoern L, Vennits B, 

Blemings  A,  Eklof  B.  Randomized  clinical  trial 

comparing  endovenous  laser  ablation,  radiofrequ-

ency  ablation,  foam  sclerotherapy  and  surgical 

stripping  for  great  sphenous  varicose  veins.  Br  J 

Surg 2011; 98: 1079-87. 

[CrossRef]

[13].  Schanzer H. Endovenous ablation plus microphle-

bectomy for the treatment of varicose veins: single 

or two stage procedure? Vasc Endovasc Surg 2010; 

44: 545-9. 

[CrossRef]

[14].  Yilmaz S, Ceken K, Alparslan A, Durmaz S, Sindel 

T. Endovenous laser ablation and concomitant foam 

sclerotherapy:  experience  in  504  patients.  Cardio-

vasc Intervent Radiol 2012; 35: 1403-7. 

[CrossRef]

325

Alt Ekstremite Varis Tedavisi



Alt Ekstremite Varis Tedavisi

Sayfa 318

Sayfa 320

Sayfa 320

Sayfa 321

Sayfa 323

Sayfa 324

Barbaros E. Çil

Venöz yetersizlik ve varis için yapılan alt ekstremite venöz Doppler US tetkiki, hasta ayakta durur 

pozisyonda,  vücut  ağırlığı  diğer  bacağa  verilecek  şekilde,  değerlendirilen  bacak  bir  basamağa 

bastırılarak yapılır.

İşlem sırasında venospazmın yaratabileceği güçlükleri önlemek için, işlem öncesi, işlem odasın-

daki klimalar kapatılarak oda sıcaklığı yükseltilmelidir. Ayrıca intravenöz sedasyona hazırlık ola-

rak aç bırakılan hastalar genellikle dehidrate kalmakta ve çok dilate olmayan safen venlere giriş 

daha da zorlaşabilmektedir. Bu nedenle, hastanın işlem öncesi intravenöz yolla hidrate edilmesi, 

venöz ponksiyonu kolaylaştıran bir önlem olarak uygulanmalıdır.

Postoperatif sinir hasarı riskini en aza indirmek için, VSM ablasyonlarında tercihan diz ekleminin 

hemen inferioru uygun olup kruris 1/3 proksimalinden daha inferior girişlerden kaçınılmalıdır. 

VSP ablasyonlarında ise gastroknemius kasının yaptığı çıkıntının alt konturunun (kruris 2/3 prok-

simal kesiminin) daha inferiorundan giriş yapılmamalıdır.

Başarılı bir lazer ablasyon için vene ortalama 60-80Joule/cm arasında enerji uygulanması gerek-

mektedir


Köpük skleroterapi yapılan hastalara tek seansta verilen hava miktarı 8 ml’yi geçmemelidir.

Perforan venlere yönelik girişimler daha nadiren uygulanmakla beraber, trunkal reflünün tedavisi 

sonrası varislerde rekürrense neden olan ya da venöz ülserlere (CEAP 5-6 hastalar) komşu patolo-

jik perforan venlerin selektif olarak tedavi edilmeleri gerekmektedir.



326

Eğitici Nokta


1.  Başarılı bir lazer ablasyon için vene ortalama ne kadar enerji verilmelidir?

a.  20-40J/cm     

b.  40-60J/cm     

c.  60-80J/cm     

d.  100-120J/cm

2.  Endovenöz ablasyon amaçlı venöz ponksiyonlarda neden kruris proksimalinden girilmeli, 

çok distal girişlerden kaçınılmalıdır?

a.  Post-operatif sinir hasarı gelişme riskini azaltmak için

b.  Rekanalizasyon riskini azaltmak için

c.  Tromboflebit riskini azaltmak için

d.  Cilt yanığı riskini azaltmak için

3.  Skleroterapide, tek bir seansta verilebilen hava üst sınırı kaç mililitredir?

a.  4 ml   

b.  8 ml        

c.  16 ml           

d.  32 ml

4.  Hangi perforan venler tedavi edilmelidir?

a.  CEAP2S hastalarda, yetersizlik gösteren ve çapı 3.5 mm’den fazla olanlar

b.  CEAP2-4 hastalarda, yetersizlik gösteren ve çapı 3.5 mm’den fazla olanlar

c.  CEAP5-6 hastalarda, yetersizlik gösteren ve çapı 3.5 mm’den fazla olanlar

d.  Semptomatik olan, yetersizlik gösteren ve çapı 3.5 mm’den fazla olanlar

5.  Valsalva  ya  da  distal  kompresyon  ile  venöz  akım  yönünde,  yüzeyel  venlerde  ve  perforan 

venlerde kaç saniyeden daha uzun süren geri kaçışlar reflü olarak adlandırılmaktadır?

a.  1.5 sn   

b.  1 sn     

c.  0.7 sn     

d.  0.5 sn

Cevaplar: 1c, 

2a, 

3b, 


4c, 

5d

Alt Ekstremite Varis Tedavisi



Barbaros E. Çil

327

Çalışma Soruları

Yüklə 152,85 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə