13
sürülerek yapılan bir tartışmada/eleştiride temelde “acımasız” ve “insafsız” olmakla ilgili
genel ahlâkî kabul esas alınır. “Soygunculuk”, “vahşîlik” gibi ithamlarda bunu daha
belirgin olarak görürüz. Fakat liberalizm-ahlâk ilişkisini meta-etik bir bakış açısıyla ele
almak farklı bir yöntemi gerektirir.
Meta-etik, ahlâkî özellik, ifade, hüküm ve tavırların/tutumların doğasını inceler.
O, hangi davranışların iyi veya kötü olduğu, nasıl davranmamız gerektiği gibi sorunlardan
ziyade ahlâkî özelliklerin ve değerlerin doğasını anlamak için ahlâkî iyiliğin ne olduğu
üzerinde durur. Meta-etiğin ilgilendiği soruların bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:
Ahlâkî yargılara ulaşmamızı sağlayan nedenler nelerdir? Bu nedenleri nerede aramamız
gerekir? Ahlâkî ifadelerin anlamı ve doğası nedir? Ahlâkî yargılar bize ne söyler? Ahlâkî
yargılar davranışların nedenleri olabilir mi? Ahlâkî ifadelerin doğruluğundan ve
yanlışlığından bahsedebilir miyiz? Eğer doğru veya yanlış olabiliyorlarsa bu doğruluğa
nasıl erişiriz?
26
Liberalizm-ahlâk ilişkisini meta-etik bir bakış açısıyla ele almak, diğer ilişki
biçimlerinden çok da bağımsız değildir; ancak farklı olduğu açıktır. Bu bakış açısı
liberallerin ortaya koydukları ilke ve kurallardan hareketle bir tasvir yapmaktan ziyade
bunların gerisinde yatan zihin durumlarını tasvir etmeye yönelir. Bu tasvir, bir taraftan
liberalizm-ahlâk ilişkisinin derinlemesine anlaşılmasını sağlarken diğer taraftan liberalizme
karşı yöneltilen ahlâk dışılık ithamlarının geçerliliği veya geçersizliği ile ilgili sağlam bir
bakış açısı sağlar. Onların zihin yapısı konusundaki tasvirlerin anlaşılır bir zemine sahip
olması için liberal ilkelerden bahsetmek yerinde olacaktır. Bu konuya geçerken şunu da
tekrar hatırlamakta fayda vardır. Liberalizm üzerine yazan düşünürler, genellikle ahlâk
üzerine de yazılar yazmışlardır.
27
Bu açıdan bakıldığında üzerinde durulması gereken
temel sorunlardan biri de bu düşünürlerin liberalizm üzerine yazmış oldukları yazılarla
26
David Copp, “Introduction: Metaethics and Normative Ethics”, The Oxford Handbook of Ethical
Theory
, Oxford University Press, Oxford, 2006, s. 6. Meta-etiğe en iyi örneklerden birisi George
Edward Moore’un kitabıdır. Moore kitabında ahlâkî ifadelerin ve iyiliğin doğasını tartışır. Bkz. G. E.
Moore, Principia Ethica (PE), Cambridge University Press, Cambridge, 1978.
27
Bu tespit neredeyse bütün liberal düşünce geleneği için geçerlidir. Liberalizmin ilk kaynaklarından
biri, John Locke’un The Second Treatise on Civil Government’tır (Sivil Yönetim Üzerine kinci
Deneme). Bununla birlikte Locke’un An Essays Concerning Human Understanding ( nsan Anlığı
Üzerine Bir Deneme) adlı kitabının bazı bölümleri ahlâkla ilgilidir. David Hume, “Of Commerce”
(Ticaret Hakkında) ve “Of Interest” (Kâr Hakkında) gibi ticaret üzerine makaleler yazdı. Ayrıca onun
A Treatise of Human Nature
( nsan Doğası Üzerine Bir nceleme) kitabının bazı bölümleri ile An
Enquiry Concerning the Principles of Morals
(Ahlâkın lkeleri Üzerine Bir nceleme) kitabı ahlâkla
ilgilidir. John Stuart Mill’in On Liberty (Hürriyet Üzerine) ve Principles of Political Economy (Politik
Ekonominin lkeleri) kitapları liberal ilkelerin ortaya koyulduğu temel kitaplar olarak kabul edilir.
Diğer taraftan Mill, temel ahlâk metinlerinden biri kabul edilen Utilitarianism (Faydacılık) kitabını da
yazdı. Bu listeyi günümüz liberal düşünürlerine kadar sıralayabiliriz. Fakat günümüzde bunlar ayrı
ayrı kitaplarda değil liberal ilkeler ve ahlâk tartışmaları aynı kitap içinde ele alınır. John Rawls’ın A
Theory of Justice
(Bir Adalet Teorisi), Robert Nozick’in Anarchy State and Utopia (Anarşi Devlet ve
Ütopya), David Gauthier’in Morals by Agreement (Anlaşmaya Dayalı Ahlâk) gibi kitapları, liberal
ilkeleri ve etik yaklaşımları birlikte ele alan eserlerdir.
14
ahlâk üzerine yazdıkları arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığıdır.
Genel bir bakış açısıyla söylersek ilk dönem liberal düşünürler, liberalizm ve
ahlâk tartışmalarının birbirinden ayrı olduğunu ifade etmediler fakat onları birlikte ele
almaya da çalışmadılar. Fakat dikkatle baktığımızda bu düşünürlerin hem liberalizm hem
de ahlâk üzerine yazdıkları kitaplar arasında fikri bir bağlantının olduğu görülür. Adam
Smith, ahlâk tartışmalarının en önemli eserlerinden biri olan The Theory of Moral
Sentiments
(Ahlâkî Duyular
28
Teorisi) ile ekonomik liberalizmin temel kitaplarından
sayılan The Wealth of Nations (Milletlerin Zenginliği) adlı kitapların yazarıdır.
Smith’in bu iki kitabı arasında faydacılığa/sonuççuluğa dayalı bir ilişki vardır.
Her iki kitapta da “fayda” teriminin çok önemli bir yeri vardır. Smith, Moral Sentiments’da
faydacı ahlâka eğilir ve Hume’un “bizim bir şeyin faydasını sadece sonucunda elde
edeceğimize inandığımız hazdan dolayı tasvip edebileceğimiz” şeklindeki anlayışını
eleştirir. Smith’e göre fayda, iyi ve hoş sonuçlara karşılık gelir. Smith, Hume’un bu
anlayışını şöyle yorumlar: “Bizim beğeni veya beğenmememizin birinci ya da ilkesel
kaynağı, bu fayda veya acının olmaması görüşü değildir… Zira her şeyden önce erdemin
tasvip edilmesi, iyi bir şekilde düzenlenmiş bir binayı bizim tasvip ettiğimizde ortaya
koymuş olduğumuzla aynı türden bir duygu olması mümkün değildir. Aynı şekilde bir
ş
ifoniyeri tavsiye etmemizin nedenleri ile bir kişiyi överkenki nedenlerimiz aynı
olmamalıdır.”
29
Yine “tasvip duygusu sürekli, faydanın anlamından oldukça farklı bir
uygunluk anlamını içinde barındırır.” Smith, faydanın bir araçtan veya aracı bir iyiden
daha fazla bir şey olmadığını söyler ve bunu bizim, ekonomi bilimine temel olarak kabul
edebileceğimizi; ancak ahlâka aynı şekilde temel kabul edemeyeceğimizi ileri sürer.
Açıkçası Smith, ahlâkta faydacı unsurlara yer vermekle birlikte faydaya ahlâkî bir öncelik
vermekten kaçınmıştır.
30
O, stoiklerin, özellikle de Cicero (M.Ö. 106-43)’nun fikirleri ile
faydacılığı birleştiren eklektik bir düşünce ortaya koyar.
31
Moral Sentiments
’ta fayda, ahlâkî davranışa sevk eden temel etken olarak kabul
28
“Sentiment” kelimesi, Türkçe’ye genellikle “duyu” olarak çevrilir. “Sentiment” duyu, duygu ve
duyarlılık gibi anlamlara gelir. Smith’in kitabında kullandığı şekliyle “sentiment”, bu üç anlamı da
içinde barındıran bir içeriğe sahiptir. “Moral Sentiments” ifadesini aslında “ahlâkî duyarlılık” şeklinde
çevirebiliriz. Francis Hutcheson, David Hume ve Adam Smith, ahlâkî duyarlılığı, beş duyu
organımızın algılarına benzer türden bir duyu algısı olarak görürler. Ahlâkî duygu, insanın altıncı bir
duyusudur. Nitekim Smith’in hocası Hutcheson, buna “moral sense” (ahlâk duyusu) adını verir. Göz,
görmemizi; kulak duymamızı; burun koklamamızı sağladığı gibi duygu da duyarlılığı ve hislenmeyi
sağlayan bir duyu algısıdır. Bununla ilgili olarak Bkz. Francis Hutcheson, An Essays on the Nature
and Conduct of the Passions and Affections, with Illustrations on the Moral Sense
, editör: Aaron
Garrett, Liberty Fund, Indianapolis, 2002; Ali Taşkın, “Francis Hutcheson’da Ahlâk Duyusu Kavramı
ve Motivasyon Kuramı”, Felsefe Dünyası, sayı 42, 2005, s. 91.
29
Adam Smith, The Theory of Moral Sentiments, Oxford University Press, editör: A. L. Macfie ve D. D.
Raphael, Oxford, 1976, s. 188; A. L. Macfie, “Adam Smith’s Moral Sentiments as Foundation for His
Wealth of Nations”, Oxford Economic Papers, vol. 11, no. 3, 1959, s. 209.
30
Smith, age., s. 210.
31
Age
., ss. 207, 208.
Dostları ilə paylaş: |