Anadolu Aydınlanma Vakfı Sosyal ve Kültürel Bülteni • Sayı 53 • Ekim 2014 •
Ücretsizdir
İ
NSANIN salt güzellikle karşı karşıya geldiği an yok
mu sevgili Sokrates, işte yalnız o an için insan hayatı
yaşamaya değer! dedi Mantineialı yabancı kadın (Di-
otima). Günün birinde onu görürsen, hiçe sayarsın artık
altınları, süsleri püsleri, o şimdi aklını başından alan güzel
çocukları, delikanlıları, hep yanlarında kalmak, yüzlerine
bakmak için seni de herkes gibi yemekten içmekten eden
sevgilileri...
Düşün ne olur, bir görebilse insan güzelliğin kendini; her
şeyden soyunmuş, arınmış, katıksız! İnsanın tenine, bede-
nine, rengine, daha bir sürü ıvır zıvırına bulanmış güzel-
liği değil, bir tek görünüşüyle Tanrı güzelliğini! Böyle bir
güzelliğe gözlerini kaldırıp bakmanın, onunla kaynaşma-
nın yolunu bulanın hayatını küçümseyebilir misin? Ancak
orada güzele yalnız güzeli görecek gözle bakan erdem
taslakları değil, gerçek erdemler yaratılabilir: Çünkü tas-
laklara değil, gerçeğin ta kendisine bağlanmıştır. Yalnız
gerçek erdemi yaratan ve besleyen, Tanrı’nın sevdiği bir
insan olabilir, yalnız o, insanlar arasında bir insanın erebi-
leceği ölümsüzlüğe erer.
Platon, Şölen, sayfa 56, İş Bankası Yayınları
Platon
2
Aylık Düşünüyorum Bülteni
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Yunus Peygamber
Meir Elhadad
Meir Elhadad’ın, 28 Şubat 2012 tarihli vakıf
toplantısında “Hayal ve Dil üzerine” adlı
konuşması ve Kutsal Kitap içinden Yunus
bölümünün açıklamaları…
“Bugünkü konumuz dil ve aynı zamanda
imgelem ve hayal gücü: Asıl ilgilendiğim
alan Sufilerin gerçekle bağlantı kurmak
adına ‘dil’i nasıl ele aldıkları ve ‘dil’de ne
ile ilgilendikleri. Öncelikle felsefede sözcük
ya da nesne olarak algıladığımız düzeyden
başlamak istiyorum.
En temelde sözcükle nesne arasındaki ilişki
kurma önemlidir; örneğin kedi dediğimiz
zaman, size kediyi sorsam, her birinizden
aynı yanıtı almayacağımı sanıyorum. Bazısı
için “kedi” demek onun kuyruğu demek
olacak. Kimisi aynı sözcüğü kedinin içgüdüsü
bağlantılı olarak görecek. Bazıları da kedinin
sevimsiz bir şey olduğunu söyleyecek.
“Kedi” için tam doğru karşılığı bulmaya
çalıştıkça, herkesin kafasında kendine ait
bir kedi olduğunu göreceğiz, yani aklımızda
bulunan bir kedi imgesi...
Dolayısıyla,
herhangi
bir
sözcüğü
söylediğimizde, bu kedi olsun örneğin;
onun gerçekten ne anlama geldiğini birisine
sorduğumuz zaman devreye hayal gücü
girecek. Burada en önemli terimimiz:
İmgelem, yani hayal gücü…
Örneğin “Raşomon”lar: Bir tür Japon
hikâyesi, bu öyle bir hikâye ki; bir hikâyeyi
yedi farklı şekilde anlatmayı ele alıyor,
dolayısıyla gerçekliğe dokunma çabasında
bir problemimiz var. Farklı düzeylerde
kurduğumuz iletişimlerde; örneğin, ailemizle
arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkilerde,
karşımızdaki dinleyen kişinin alıcı durumda
olan kişinin gerçekten aklında ne olduğunu,
hayalinde ne canlandırdığını anlamamız
mümkün değil.
İnsanlar arası ilişkilerde de, ister duygusal
problemler olsun ister politik düzeyde
problemler olsun, yine bunların insanlar
arasındaki
iletişim
probleminden
kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Bir şey söylerim ve aklımda bir niyetim
vardır. Ve bir şey iletme niyetindeyimdir ama
sizin algıladığınızı, sizin aklınızda canlanan
imgenin benim söylediğim olmadığından
neredeyse kesin olarak emin olabiliriz.
Size iletmek istediğim imgenin bir tanesi bile
benim istediğim gibi iletilmediği takdirde
arka plandaki tüm resim değişecektir. İnsanın
yaşadığı şey, durumu bu...
İnsan zihninin nesne ve sözcük arasında
bir bağ kurmaya çabası ve tüm dil bilim,
bu konuda bize herhangi bir yanıt veremez.
Bizler insanız ve ben de bir sonraki konumuz
olan imgeleme ve hayal gücüne geçeceğim.
İletişim kurduğumuz zaman hayal gücünü
kullanmak zorundayız. Ve aynı zamanda
bilimsel olmayan fakülteleri de kullanmak
zorundayız; hayal gücü, sevgi, çağırışım
gibi. Tüm bu saydıklarımız tüm bu fakülteler
bizim hayatımızı oluşturur. Ve her zaman
bunun içinde bir miktar da tinsel bir seyahat
vardır. Bir psikoloğa sorsanız, o bunun bir
psişik ya da psikolojik bir seyahat olduğunu
söyleyecektir. Ama bu önemli değil, onların
ne dediği önemli değil, çünkü insanlar olarak
biz kalplerimize; birbirimizin kalplerimize
dokunmak
istiyoruz.
Sevdiklerimizin,
ailemizin, dostlarımızın kalplerine dokunmak
istiyoruz. Ve bunu bir gerçeklik yaratmak
için istiyoruz, öyle ki bu bizim sevgimizi
ifade etme yolumuz; kimyasal bir bileşim
değil sadece.
Bunun için Kutsal Kitaptan bir metne
başvurmak istiyorum; Önce bu metne bir
bakalım.
Şimdi kitabın Yunus bölümünü açtık.
Şimdi bunu dinlerken; özellikle metne
çok dikkat etmenizi ve gerekirse hayal
gücünüzü harekete geçirmek için gözlerinizi
kapatmanızı isteyeceğim.
Tanrı’nın
Yunus’la
konuştuğunu
söylediğimizde Tanrı’nın Yunus’a kalbinden
konuştuğunu söylüyoruz, öyle olduğunu
düşünüyoruz. Öyküde olan her şey aslında
Yunus’un imge ve hayal gücünde olan şeyler.
Bu önemli, çünkü Yunus bir peygamber,
kendisini Tanrı’nın elçisi olarak görüyor ve
dolayısıyla söylediği her şeyin doğru sözler,
hak sözler olduğunu hayal ediyor. Tanrı’dan
gelerek insanlara aktarıldığını düşünüyor.