Anton Çehov vanya dayi



Yüklə 323,08 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/10
tarix12.10.2018
ölçüsü323,08 Kb.
#73199
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

biri, bir hiç! Bir sabun köpüğü! Ve aldatıldım ben... Apaçık görüyorum bunu, bir ahmak gibi 

aldatıldım...



(Sırtında redingotu, yeleksiz ve boyunbağsız, Astrov girer. Çakırkeyiftir. Telyegin gitarıyla arkasından

gelmektedir.)

ASTROV:   Çal!

TELYEGİN: Herkes uyuyor efendim.

ASTROV: Çal!



(Telyegin hafiften tımbırdatır.)

ASTKOV (Voynitski'ye) : Yalnız mısın? Hanımlar yok mu? (Elleri böğründe, hafiften türkü söyler.) 

«Kulübe dansetsin, soba horan tepsin; yatacak yeri yok ev sahibinin...» Fırtına uyandırdı beni. Yağmur

yaman yağıyor. Saat kaç şimdi?

VOYNİTSKİ: Şeytan bilir.

ASTROV: Yelena Andreyevna'nın sesini duydum gibi geldi bana.

VOYNİTSKİ : Az önce buradaydı.

ASTROV: Görkemli kadın. (Masadaki ilaç şişelerini gözden geçirerek) İlaçlar! Nerelerden reçete 

alınmamış ki! Markov... Moskova... Tula... Damla illetiyle bütün kentlerde kafa ütülemiş. Hasta mı 

gerçekten, yoksa numara mı yapıyor?

VOYNİTSKİ:  Hasta.

(Bir sessizlik)

ASTROV: Bugün niye üzgünsün böyle? Profesöre mi üzülüyorsun yoksa?

VOYNİTSKİ: Bırak beni.

ASTROV: Belki de profesörün hanımına âşıksın, ha?..

VOYNİTSKİ: Onunla arkadaşız .

ASTROV: Ha, demek arkadaşsınız artık?

VOYNİTSKİ: Ne demek oluyor bu «artık»?

ASTROV: Bir kadın bir erkeğin ancak şu sıra içinde arkadaşı olabilir: Önce tanıdığı, sonra sevgilisi, 

ve daha sonra artık arkadaşı...

VOYNİTSKİ: Felsefenin en yavanı  ve bayağısı...

ASTROV:   Ha? Evet... Bayağılaşmakta olduğumu itiraf etmeliyim. Gördüğün gibi ben de sarhoşum. 

Genellikle ayda bir içerim. İçince de aşırı ölçüde küstah ve yüzsüz oluyorum. Her şey vız geliyor! En 

güç ameliyatlara girişiyor, üstesinden de geliyorum. Gelecek üstüne en geniş tasarımlar kuruyor, artık 

kendimi acayip bir adam olarak görmüyor, insanlığa çok büyük yarar sağladığıma inanıyorum! Ve 

böyle zamanlarda kendi kişisel felsefe sistemime sahip oluyorum, ve de hepiniz, kardeşler, böcek gibi,

mikrop gibi görünüyorsunuz gözüme. (Telyegin'e) Vaflya, çal!

TELYEGİN: Sevgili dostum, senin için bütün ruhumla çalmak istiyorum, ama evde uyuyanlar var!

ASTROV: Çal!



(Telyegin hafiften çalar.)

ASTROV: Şimdi bir şeyler içmek pek güzel olurdu. Gidip bakalım, bizim orada konyak kalmış 

olacak. Şafakla birlikte de bana gideriz. Tamam mı? Bir sağlık memurum var, hiçbir zaman «tamam 

mı» demez, «tamam mi» der... Korkunç bir düzenbazdır... Ha, tamam mi? (İçeri giren Sonya'yı görür)

Özür dilerim, boyunbağımı çıkarmıştım.

(Hızla çıkar, Telyegin de onun ardı sıra gider.)

SONYA: Vanya dayı, doktorla içtiniz yine değil mi? Tencere yuvarlandı, kapağını buldu. Hadi öteki 

artık hep böyle zaten diyelim, ya sana ne oluyor? Yaşına başına yakışıyor mu?

VOYNİTSKİ: Yaşla ilgisi yok bunun. Gerçekten yaşamayınca insan, seraplarla avunur. Ne de olsa

tam bir hiçlikten daha iyidir.

SONYA: Kuru otlar çoktan biçildi. Her gün yağmur yağıyor, her şey çürüyor. Sen ise seraplarla 

uğraşıyorsun. Çiftlik işlerini tümüyle bıraktın... Her şey benim üstüme kaldı, takatim bitti, tükendi 

artık... (Korkuyla) Dayı, gözlerinde yaş var.

VOYNİTSKİ: Ne yaşı? Yaş filan yok... saçma... Şimdi rahmetli annen gibi baktın bana... Canım 

benim (Ellerini, yüzünü öpücüklere boğar) Kızkardeşim benim... canım kırkardeşim benim... nerede 

şimdi? Bilseydi eğer! Ah, eğer bilseydi!

SONYA:  Neyi? Dayı, neyi bilseydi?

VOYNİTSKİ: Zor şeyler bunlar... Kötü şeyler... Neyse... Neyse... sonra... Neyse... gideyim ben. 

(Çıkar.)



SONYA (kapıyı çalar) : Mihail Lvoviç! Uyumuyorsunuz ya? Bir dakika gelir miydiniz!

ASTROV (kapının arkasından) : Hemen! (Az sonra gelir. Yeleğini giymiş, boyunbağını takmıştır) 

Emrinizdeyim.

SONYA : Size iğrenç gelmiyorsa eğer, kendiniz istediğiniz kadar için, ama yalvarırım dayıma 

içirmeyin. Ona çok zararlı bu.

ASTROV: Peki. Bir daha içmeyiz. (Bir sessizlik) Zaten hemen eve dönüyorum. Karar verildi 

onaylandı bile... Atları koşarlarken şafak da sökmüş olur.

SONYA:  Yağmur  yağıyor. Bekleyin  sabah olsun.

ASTROV: Fırtına yakınımızdan geçiyor, bizi ucu yakaladı. Gideyim ben. Lütfen bir daha da babanız 

için çağırmayın beni. Ben ona hastalığınız damladır diyorum, o romatizma diye diretiyor. Ben 

yatmasını rica ediyorum, o oturuyor. Zaten bugün hiç konuşmadı benimle.

SONYA: Şımartılmış. (Büfeyi araştırır) Bir şeyler yemek istermiydiniz?

ASTROV : Çok iyi olurdu.

SONYA: Geceleri atıştırmayı severim. Büfede bir şeyler var sanırım. Dediklerine göre, kadınlar 

üstünde büyük başarılar kazanmış hep, kadınlar şımartmış onu.

(Büfenin önüne   oturur,  yemeye   başlarlar.)

ASTROV: Bugün hiçbir şey yemedim, içtim sadece.. Babanız güç bir adam. (Bir şişe alır büfeden) 

Mümkün mü? (Kadehini doldurup içer) Bakın, kimse yok şu anda, dosdoğru söyleyeyim: Sizin bu 

evde bir ay bile yaşayamazdım gibi geliyor, bu atmosfer boğardı beni. Damla illetine ve kitaplarına 

gömülmüş babanız, içi sıkıntılı Vanya dayınız, büyük anneniz, ve bir de üvey anneniz...

SONYA: Ne olmuş üvey anneme?

ASTROV: Bir insanın her şeyi güzel olmalıdır: Yüzü, giyimi, iç dünyası, düşünceleri... Çok güzel bir 

kadın, kuşku yok bunda. Fakat... yemekten, uyumaktan, çevrede dolanmaktan ve güzelliğiyle hepimizi

büyülemekten başka yaptığı bir şey yok... Hiçbir yükümlülüğü yok. Başkaları çalışıyor onun için... 

Öyle değil mi? Ama bence aylak bir yaşam temiz olamaz. (Bir sessizlik) Bununla birlikte, belki de 

fazla katı davranıyorum. Hoşnut değilim bu yaşamdan, tıpkı Vanya

dayınız gibi. Bu yüzden ikimiz de homurdanıp duruyoruz.

SONYA: Yaşamdan hoşnut değilsiniz demek?

ASTROV: Aslında, seviyorum yaşamayı. Ama  bizim  bu taşralı, Rus,  yerli yaşamımıza 

dayanamıyorum, tüm benliğimle nefret  ediyorum  ondan. Kendi kişisel yaşamıma gelince, Tanrı 

hakkı için, hiçbir iyi şey yok benim yaşamımda. Bilir misiniz, karanlık gecede   ormanda yürürken, 

uzakta bir ışıkçığın parladığını gördüğünüzde,   artık  ne yorgunluğu, ne  karanlıkları, ne de yüzünüze 

çarpan dalları   hissedersiniz... Bu bölgede benim kadar çalışan kimse yok,  biliyorsunuz. Yazgım beni

yerden  yere vurmaktan vazgeçmiyor hiç.    Dayanılmaz  acılar  çekiyorum  kimi  zaman ve uzakta  bir

ışıkçığım yok... Kendim için bir şey beklediğim yok artık, insanları da sevmiyorum... Çoktandır 

sevmiyorum hiç kimseyi...

SONYA: Hiç kimseyi mi?

ASTROV: Hiç kimseyi. Eski anılarımızın hatırına, dadınıza biraz yakınlık duyuyorum sadece. 

Köylüler çok tekdüze, gelişmemişler, pislik içinde yüzüyorlar... Aydınlarla da iyi geçinmek çok güç. 

Yoruyorlar insanı. Bütün o sevimli tanıdıklarımız, çok sığ düşünüyorlar, duyguları çok yüzeysel, 

burunlarından ötesini gördükleri yok, tek sözcükle aptal hepsi. Kafa yetenekleri biraz daha gelişmiş 

olanlar ise düpedüz isterikler. İç gözlem ve abes beyin etkinlikleriyle çürümüşler. Ağlayıp sızlarlar 

bunlar, nefret kusarlar, hezeyan halinde iftira yağdırırlar; insana yan yan yaklaşır, kaş altından bakar 

ve yaftayı yapıştırırlar: «Hım, bir psikopat!» Ya da, «Bir laf ebesi bu!» Alnına nasıl bir yafta 

yapıştıracaklarını bilemedikleri kişileri de, «Tuhaf bir adam bu, tuhaf!» diye nitelerler. Orman 

seviyorsam, tuhaflıktır bu. Et yemiyorsam, bu da tuhaflıktır... Doğaya, insana, dolaysız, temiz, özgür 

bir yaklaşım kalmamış artık... Kalmamış, vesselam! (İçmek ister.)

SONYA (engel olur) : Durun, rica ederim, yalvarırım içmeyin artık.

ASTROV: Neden?

SONYA: Size hiç yakışmıyor bu, hiç! Zarif bir insansınız, sesiniz öyle tatlı ki... Hatta, tanıdığım hiç 

kimsenin olmadığı kadar yakışıklısınız. Neden, içki içen, kâğıt oynayan, sıradan insanlara benzemek 

istiyorsunuz? Hayır, yalvarırım böy-

le davranmayın. İnsanların bir şey yaratacak yerde kendilerine yukardan verileni, Tanrı'nın verdiğini 

de yıkıp yok ettiklerini söylersiniz hep. Öyleyse neden, neden yıkıp yok ediyorsunuz kendinizi? 

Yalvarırım, yapmayın bunu. Böyle davranmayın, ne olur,..




Yüklə 323,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə