1666
* TAED
57
İsmail YILDIRIM
musikiye olan kabiliyetinin anlaşılması üzerine Enderun’a alınan şair, burada iyi bir tahsil
görmüş, Arapça ve Farsça öğrenmiştir.
13
Gençlik yıllarında Mevlevî tarikatına intisap ederek üç yıl kadar Galata Mevlevihanesi
şeyhi Arzî Mehmed Dede’nin hizmetinde bulunduğu, daha sonra Edirne Mevlevihanesi şeyhi
Neşatî Dede’ye bağlandığı, onlardan edebiyat ve musiki konularında faydalandığı haklarında
yazdığı medhiyelerden anlaşılmaktadır. Edirne Mevlevihanesinin Neşâtî Dede tarafından tamiri
vesilesiyle söylediği bir tarihten hareketle onun postnişinlikte bulunduğu 1670-1674 yılları
arasında bir müddet Edirne’de yaşadığını tahminen söylemek mümkündür.
14
Şairin ilk mahlası Halîm’dir. Safâyî Tezkiresi’nde yer alan “Nice zaman Halîm tahallüs
edip ba’dehu Nazîm’de âheng-i karar ihtiyar etmişdir”
15
ifadesi bu hükmü doğrular niteliktedir.
Daha sonra Neşatî tarafından kendisine Nazîm mahlası verilmiştir. Şairin tahsili hakkında ise
Sâlim Efendi “… tahsîl-i ma’ârif-i vefîr ve tekmîl-i avârif-i kesîrden”
16
, Safâyî ise, “…evâil-i
hâlinde tahsîl-i ma’ârif-i bisyâr ile asrun şu’arâsından olup”
17
ifadelerine yer verir.
Yahyâ Nazîm’in tek eseri,
Dîvân-ı Belâgat-unvân-ı Nazîm’idir. Divanının üçte ikisini
na’tlar oluşturur.
18
Divan şiirinde çok na’t yazan şairler arasında yer alan Nazîm, kasidelerinde
Nef’î (ö. 1635), gazellerinde Neşatî (ö. 1674)’nin tesirleri görülen ve her iki şair yanında Fehîm-
i Kadîm (ö. 1648)’e de nazireler yazmış; divan edebiyatında şarkı türünün ilk örneklerini
vermiştir. Bestekârlığının yanı sıra tiz ve etkili sesiyle dönemin önde gelen hânendelerinden
olan Nazîm, devrin na’thanları ve dinî edebiyatın önemli şairleri arasında yer almış bir
sanatkârdır.
19
Bu hususta Bursalı Mehmed Tâhir Bey (ö. 1925): “Na’t-gū-yı bî-nazîr olan bir
şâir-i şehîrdir”
20
ifadelerini kullanır. Tarihçi Atâ Bey (ö. 1883) ise Nazîm Yahya’yı, Na’t-gû
13
Mustafa Uzun-Nuri Özcan, “Nazîm”, DİA C. 32, TDV Yay., İstanbul 2006, s. 452.
14
Mustafa Uzun-Nuri Özcan, agm., s. 452.
15
Pervin Çapan, Tezkire-i Safâyî, AKM Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 660.
16
Adnan İnce, Tezkiretü’ş-Şu’arâ, Sâlim Efendi”, AKM Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 670.
17
Pervin Çapan, age., s. 660.
18
Şairin söz konusu külliyatı üzerine yapılmış çalışmalar için bk. Nevin Gümüş, Yahya Nazim Divanı I (İnceleme-
Metin), Erciyes Üni., SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1992: Aynur Çağlıişlek,
Yahya Nazim
Divanı II (İnceleme-Metin), Erciyes Üni., SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1991: Mehmet Şimşek,
Yahya Nazim Divanı III (İnceleme-Metin), Erciyes Üni., SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2007:
Ahmet Kurban, Yahya Nazim Divanı IV (İnceleme-Metin), Erciyes Üni., SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Kayseri 1992: Şaziye Kayhan Ertürk, Yahya Nazim Divanı V (İnceleme-Metin), Erciyes Üni., SBE, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1996.
19
Mustafa Uzun-Nuri Özcan, agm., s. 453.
20
Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri I-II-III, (haz. Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı), Bizim Büro Yayınevi, C.
II, Ankara 2009, s. 452.
Nazîm Yahya’nın Bir Aşk Hikâyesi: “Dâstân-ı Hecr ü Visâl”
TAED
57* 1667
Nazîm Efendi olarak tanıtmış, çok sayıda na’tının olduğunu ayrıca ilim ve sanatını Enderun’da
edindiğini kaydetmiştir.
21
Edebiyat tarihimizde na‘t söyleyicilikle ün kazanmış olan Nazîm, lisanına hâkim,
kalemine sahip ve divan edebiyatının icap ettirdiği bilgilere hakkıyla vâkıf bir üstad
olduğundan, o devirde yetişmiş şairlerimizin önde gelenleri arasında görülür.
22
Şeyhülislâm
Es’ad Efendi’nin (ö. 1753)
Atrabü’l-âsâr’ında
23
500’den fazla beste, semaî ve şarkısı olduğunu
söylediği Nazîm’in eserlerinden 300’e yakınının güftesi, güfte mecmualarında tespit
edilmiştir.
24
1.
Üslûp ve Şekil Özellikleri
Eser, çift kahramanlı aşk mesnevilerinde konu edinilen aşk hikâyelerine benzemesine
rağmen hayalî ve olağanüstü herhangi bir olayın geçmediği, beşerî bir aşkın işlendiği gerçek bir
hikâye görünümündedir. 160 beyitten meydana gelen mesnevi, sade bir üsluba sahiptir.
Klâsik mesnevilerin aksine Dâstân-ı Hecr ü Visâl’de “Besmele” kısmı
bulunmamaktadır. Genel olarak ifade edilmek istenirse mesnevi, ana hatlarıyla üç ana bölümden
meydana gelmektedir. Bunlar giriş, konunun işlendiği asıl bölüm ve hâtimedir. Eserin
mukaddime kısmı tevhid (1-3. beyitler), münâcât (3-7. beyitler), na’t (8-14. beyitler), sebeb-i
te’lif (15-23. beyitler)’ten meydana gelmekte; asıl konunun yer aldığı âgâz-ı dâstân (24-145.
beyitler) arasını kapsamakta ve son olarak hâtime (146-160. beyitler) kısmı gelmektedir. Şair,
eser içerisinde 103 ile 109. beyitler arasını gazele; 113 ve 114. beyitleri ise rubaîye ayırmıştır.
Eser, aruz vezninin hafif bahrinden fe’ilâtün (fâ’ilâtün) mefâ’ilün fe’ilün (fa’lün)
kalıbıyla yazılmıştır. Şairin eserde aruzu başarıyla kullandığı ifade edilebilir. Fakat, eserde yer
alan birkaç beyitte vezin aksaklıkları göze çarpmaktadır. Söz konusu beyitler şu şekildedir:
25
Źerreden de ĥaķįr iken dil-i zār
Ŧaġlarca henūz ġuśśası var
(36)
21
Muhittin Eliaçık, Edebiyat Tarihimize Işık Tutan Bir Eser: Atâ Tarihinin 4-5. Ciltleri, İlmî Araştırmalar S. 20,
İstanbul 2005, s. 76.
22
Nazmi Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, MEB Yayınları, C. 1, Ankara 1986, s. 169.
23
Eser hakkında tafsilatlı bilgi için bk. Cem Behar, Şeyhülislâm’ın Müziği 18. Yüzyılda Osmanlı/Türk Musikisi ve
Şeyhülislâm Es’ad Efendi’nin Atrabü’l-Âsâr’ı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.
24
Mustafa Uzun-Nuri Özcan, agm., s. 453.
25
Veznin aksadığı mısralar italik gösterilmiştir.