Avrasya dosyasi



Yüklə 190,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/10
tarix04.02.2018
ölçüsü190,73 Kb.
#23972
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

Salvador arasındaki ticaret 1969-1980 yılları arasında kesintiye

uğramıştır. Nitekim bu süreçte Honduras CACM’den ayrılmıştır (1971).

Ayrıca üyeler arasındaki sektörel gelişmişlik farkları da ortak pazarın

gelişimini engellemiştir. Nispeten daha zengin olan Kosta Rika ve

Panama diğer ülkelerin sorunlarının içine çekilmekten korkmuş, daha

fakir olanlar ise daha zengin olanlarca kullanılmaktan çekinmiştir. Diğer

bir deyişle birçok ortak noktaları olmasına ve coğrafyanın adeta

işbirliğine zorlamasına karşın Orta Amerika ülkeleri birleşmekte zorluk

çekmiştir. Entegrasyonun başarısız olduğu bir diğer alan ise tarımdır.

Tarımsal alandaki programlar neredeyse hiç işlememiştir.

Son 10 yıldır azalan çatışmalar ve nispi istikrar bütünleşme için

yeniden ümitlenilmesini sağlamıştır. Panama CACM’ye ilgisini göstermiş

ve gözlemci statüsüyle toplantılara katılmıştır. Belize ise zirvelere

katılmış, ancak bölgesel ticari entegrasyon çabalarında yer almamayı

tercih etmiştir. Bir diğer olumlu gelişme de entegrasyon kurumlarının

oluşumunda yaşanmaktadır. CACM üyeleri tüm üyeler üzerinde yetkili

bir üst mahkeme için çalışmalarını sürdürmektedirler.

Kuruluş tarihi (1960) dikkate alınırsa CACM’in en eski entegrasyon

kuruluşlarından biri olduğu söylenebilir. Ancak daha önce de değinil-

diği üzere bölgedeki siyasi gerilimler nedeniyle çok başarılı sonuçlar

alınabildiği söylenemez. Bu altı ülkenin şu anki toplam nüfusu 30 mil-

yonu aşmaktadır. Toplam milli hasılaları ise 93 milyar Dolar

civarındadır. Kişi başına gelir ise yaklaşık 3.000 Doları bulmaktadır.

II. B. 2. CARIFTA: Karayipler Serbest Ticaret Bölgesi

Karayipler bölgesindeki adalardan Batı Hint Adaları olarak da bilinen

bölge daha çok İngiliz sömürgelerinden oluşmaktadır. Bu adaların bir

kısmı oldukça küçüktür ve bir devletten beklenebilecek temel hizmet-

leri dahi sunmaktan uzaktırlar. 1958 yılında bunlardan İngiliz sömürge-

si olan 10 ada birleşerek bir federasyon oluşturmuşlardır. Federasyo-

nun nispeten daha büyükleri olan Jamaika ve Trinidad ve Tobago

diğerlerine malî yardım sağlamaya çalışmışlarsa da kendi çıkarlarına

zarar verdiğini düşündükleri serbest dolaşıma itiraz etmişlerdir. 15

Aralık 1965’de Barbados, İngiliz Ginesi (Guyana) ve Antigua arasında

Karayipler Serbest Ticaret Bölgesi 

(Caribbean Free Trade Area)

yani

CARIFTA oluşturulmuştur. Buna göre hedef 1 Eylül 1966 tarihi itibariyle



üyeler arasında serbest ticareti genişletebilmektir. 1967’de anlaşmanın

genişletilmesi için görüşmeler başlatılmış ve 30 Nisan 1968’de daha

kapsamlı yeni bir anlaşma Barbuda, Antigua, Barbados, Guyana,

Trinidad ve Tobago ülkeleri arasında imzalanmış, 1 Mayıs 1968’de de

yürürlüğe girmiştir. Dominik, Grenada, Nevis, Saint Lucia, Saint

319


AVRASYA DOSYASI


Vincent, Belize ve Saint Kitts ise anlaşmaya kısa bir süre sonra

katılmışlardır. Bu arada 1966 ve 1967 yıllarında Barbados, Trinidad ve

Tobago ile Jamaika bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

CARIFTA bölgesi ilk başta belli bir mali yük getireceğinden bölgenin

nispeten daha ‘zengin’ ülkeleri olan Jamaika, Barbados, Guyana,

Trinidad ve Tobago ticaretteki kısıtlamaları beş yıl içinde azaltmayı

taahhüt etmişlerdir. Daha az gelişmiş diğer üyeler için bu süre 10 yıl

olarak belirlenmiştir. Ek olarak fakir üyelerin uyumu konusunda bazı ek

önlemler de alınmıştır. Ayrıca diğer alanlarda da işbirliği yapılması ön-

görülmüştür. Anlaşma tarım ürünlerinin dolaşımı konusunda ise bir

serbesti öngörmemiştir. Üyelerin gelirlerinin neredeyse tamamına

yakınının tarımsal ürünlerden geldiği düşünülecek olursa çok büyük bir

alan serbesti dışında bırakılmıştır. Bu da üyelerin radikal ve anî bir

değişimden çekindiklerini ortaya koymaktadır. 



II. B. 3. CARICOM: Karayipler Topluluğu ve Ortak Pazarı

30

CARICOM’un temelini yukarıda detayları verilen 1968 yılında

Barbados, Guyana, Jamaika ve Trinidad ve Tobago arasında kurulan

Karayip Serbest Ticaret Bölgesi (CARIFTA) oluşturmuştur. 4 Temmuz

1973 tarihinde Chaguaramas Anlaşması Karayip Serbest Ticaret

Bölgesi’ni CARICOM’a dönüştürmüştür. Üyeleri 13 bağımsız devlet ve

altı İngiliz sömürgesidir: Antigua ve Barbuda, Bahama Adaları,

Barbados, Belize, Dominik, Grenada, Guyana, Haiti, Jamaika

Montserrat, St. Kitts ve Nevis, St. Lucia, St. Vincent ve Grenadines,

Surinam, Trinidad ve Tobago. Bunlardan ikisi, Guyana ve Surinam,

Güney Amerika’da yer alır. CARICOM nüfus olarak 6.7 milyon kişiyi kap-

sar. Üyelerinin toplam milli gelirleri 28.6 milyar Dolar’dır ve kişi başına

milli gelir yaklaşık olarak 5.000 Dolar’dır.

31

CARICOM’a ‘İngilizce



Konuşan Latin Amerika’ dendiği de olur. Çünkü Hollandaca konuşulan

Surinam ve Fransızca konuşulan Haiti dışında kalan tüm CARICOM

üyelerinde İngilizce konuşulur. Bu da dil ve kültürel birliğin entegrasyon

süreçlerinde önemli bir faktör olduğuna işaret eder.

İsmi ‘Ortak Pazar’ olmasına karşın gerçek anlamda bir ortak

pazardan bahsetmek güçtür. Daha çok bir gümrük birliğinden bahset-

mek mümkündür. CARICOM ortak bir dış gümrük tarifesine (CET)

geçilmesini ilk olarak 1973 yılında öngörmüştür. Ancak hiçbir üyenin

320

SEDAT LAÇ‹NER/LAT‹N AMER‹KA’DA ...

30

Daha fazla bilgi için bkz.: Kenneth O. Hall, ‘The Caribbean Community’, içinde Ali M. Agraa (der.),



International Economic Integration, (New York: St. Martin’s Press, 1982), Chapter 9; Winston Dookeran,

‘Preferential Trade Agreements in the Caribbean: Issues and Approaches’ içinde Trade Liberalization in the



Western Hemisphere, (Washington: IADB, 1995), ss. 437-470.

31

Larry Luxner, ‘CARICOM: 25 Years of a United Caribbean Voice’, Americas, (Ocak/fiubat 1999), Clit 1, Say› 1.




yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle bu gerçekleşememiştir.

1992’de bu tasarı yeniden gözden geçirilmiş ve daha uygulanabilir bir

program hazırlanmıştır.

CARICOM’un en önemli handikapı çok küçük ekonomilerden

oluşuyor olmasıdır. Ayrıca coğrafi engeller ve küçük ölçekli ekonomiler

nedeniyle altyapı ihtiyaçlara karşılık verememektedir. Ekonomi ağırlıklı

olarak tek bir ürüne, muza, dayanmaktadır. Bu da rekabet güçlerini

azaltmaktadır. Özellikle AB ve ABD bu ürünlerde tek taraflı fiyat belir-

lemeleri ve düzenlemelere giderek bu ülkeleri zor durumda bırakmak-

tadır.Son dönemde bu ülkelerin sağladıkları vergi avantajları nedeniyle

bu adalarda geniş bir finans sektörü oluşmuştur. Ancak bu da Batılı

ülkeler tarafından ‘vergi kaybına yol açıyor’ gerekçesiyle eleştirilmekte-

dir. Batılı ülkeler bu ve benzeri sektörlerde aldıkları önlemlerle CARI-

COM üyelerini çok zor durumda bırakmakta, örgüt de bu önlemlere

sert bir dille cevap vermektedir.

32

Ancak güç dengesizliği tepkiyi etkisiz-



leştirmektedir. Bunlara ek olarak ABD ve Küba CARICOM’a çok

yakındır. CARICOM üyeleri bu çekişmede kendilerini Küba’ya daha

yakın görmekte, Küba da sağladığı bazı teknik yardımlar ile bu ülkeler

ile ilişkilerini sıcak tutmaya çalışmaktadır.

33

Ancak Küba’nın bölgedeki



faaliyetleri ABD’yi rahatsız etmekte ve bu da ABD-CARICOM ilişkilerine

yansıyabilmektedir. Diğer bir deyişle büyük ülkelerin siyasi çekişmeleri

bölgeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca bazı üyelerde siyasi ve

sosyal rahatsızlıklar devam etmektedir. Örneğin Haiti’de siyasi

anlaşmazlıklar zaman zaman ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. Ancak

tüm bu olumsuzluklara rağmen örgütlenme çabası bu 19 küçük ülkeyi

bir çok açıdan geliştirmiştir. Son dönemde AB benzeri bir birlik hayali

ve ortak para birimine geçme çabaları da entegrasyonun geleceği için

ümit beslenmesini sağlamaktadır. CARICOM’un belki de en önemli

katkısı ise sözü edilen ülkelerin diğer ülkelerce daha çok önemsenmesi

olmuştur. CARICOM’un yadsınamayacak bir diğer katkısı ise bölge bilin-

cinin kazanılması olmuştur. Eski sömürgeler CARICOM ve benzeri

örgütlenmeler sayesinde kendi ulusal ve bölgesel çıkarları ile sömürge-

ci güçlerin çıkarları arasında büyük farklar olabileceğini keşfetmişlerdir.

Bu noktada entegrasyon girişimlerinin en önemli özelliği olan dışa karşı

kimlik geliştirme etkisi ortaya çıkmıştır. Bu ülkelerin dünyaya entegras-

yonlarında ve kendi ayakları üzerinde durabilmelerinde sözü edilen

yeni kimliğin büyük bir rolü olacaktır. 

321

AVRASYA DOSYASI

32

Mark Atkinson, ‘OECD Accused of Tyranny’, The Guardian, (3 Mart 2001).



33

‘Cuba Commemorates CARICOM’s 30th’, New York Amsterdam News, (12 Aral›k 2002), Cilt 93, Say› 50, s.

14; Gary Younge, ‘Caribbean at the Crossroads’, The Guardian, (15 Nisan 1999); Larry Lohter, ‘Caribbean

Nations, Ignoring U.S., Warm to Cuba’, The New York Times, (21 Aral›k 1997), s. 8.




II. B. 4. OECS: Doğu Karayip Devletleri Örgütü

OECS’in üyelerini Doğu Karayipler’in küçük ülkeleri oluşturmaktadır.

Üyeleri Belize hariç tutulacak olursa, CARIFTA’yı oluşturan Doğu

Karayip ülkelerinden oluşur. Bu ülkeler 18 Haziran 1981’de OECS’yi

kurmuşlardır. Resmi açıklamalara göre daha çok iletişim, havacılık,

bankacılık, insan hakları ve ticaret alanlarında uyum ve gelişmeyi

sağlamak amacıyla bir tür gümrük birliği olarak kurulmuştur. Ancak bu

ülkelerin CARIFTA içindeki konumlarını arttırmak için böyle bir yola

gittiği de belirtilmektedir.

34

Üyeleri şunlardır: Antigua ve Barbuda,



Grenada, Dominik, Montserrat, St. Kitts ve Nevis, St. Lucia, St. Vincent

ve Grenadines.



III. FTAA: KUZEY İLE İLİŞKİLER VE AB FAKTÖRÜ

Latin Amerika politikasında ABD her zaman için önemli bir unsur

olmuştur. Soğuk Savaş döneminde ideolojik bölünmenin lideri olarak

Latin Amerika devletlerinin içişlerine sıkça karışan ABD Soğuk Savaş

sonrasında bölgedeki etkinliğini çok daha farklı enstrümanlarla devam

ettirmek istemektedir. Bu araçların başında da serbest ticaret bölgeleri

oluşturulması ve ticarette daha fazla serbestlik gelmektedir. Kuzey

Amerika’da Meksika, Kanada ve ABD arasında NAFTA’nın oluşturul-

masının ardından ABD, NAFTA benzeri bir yapılanmayı tüm Amerika

kıtasına (Kuzey, Orta, Güney ve Karayipler) yaymak istemektedir. Buna

karşın ABD’nin güneydeki siyasi etkinliğinden rahatsızlık duyan Latin

Amerika ülkeleri kalkınma için gerekli olan sermayenin Kuzey’de

olduğunun bilincindedir. Bu durumda Amerika’nın siyasi isteklerini

dizginleyerek ekonomik işbirliğine gitmek gerekmektedirler ki böyle bir

girişimi tam anlamıyla gerçekleştirebilmek oldukça güçtür. Bu

çerçevede Latin Amerika ülkeleri ABD dışında alternatifler de aramak-

tadırlar. Japonya, AB, Çin vb. bu anlamda oldukça büyük önem kazan-

maktadır.

35

MERCOSUR gibi örgütlenmeler bu çabaları kolaylaştırmak-



tadır. Son dönemde Çin, Tayvan, Japonya gibi ülkelerden bölgeye

dönük yatırımlardaki artış da bunu kanıtlamaktadır. Ayrıca son

dönemde AB de bölgede önemli bir aktör halini almaya başlamıştır.

MERCOSUR ile imzaladığı anlaşmalar ve düzenlediği toplantıların

dışında AB ile Şili arasında imzalanan serbest ticaret bölgesi anlaşması

ve benzeri anlaşmaları Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Uruguay’la da

yapma isteği AB’nin Latin Amerika’da artan önemini göstermektedir. Bu

ortamda ABD, FTAA’nın bir an önce işlerlik kazanan bir sistem haline

dönüşmesini istemektedir.

322


SEDAT LAÇ‹NER/LAT‹N AMER‹KA’DA ...

34

Karluk, Uluslararas›..., ss. 470-471.



35

‘Tale of Two Dragons’, The Economist, (18 Aral›k 1993).




FTTA (Amerikalar Serbest Ticaret Bölgesi - 

Free Trade Area of the

Americas)

süreci ayrı bir çalışmanın konusu olabilecek nitelikte

olmasına karşın Latin Amerika - ABD ilişkileri açısından hayati bir önem

taşımaktadır.

36

FTAA 1994 yılında başlatılmış oldukça iddialı bir pro-



jedir: Buna göre 10 yıllık bir süre içinde Kanada’nın en kuzey

sınırlarından güneyde Tierra del Fuego’ya kadar olan bölgede ticaret ve

yatırımların önündeki tüm sınırlamaların kaldırılması öngörülmekte-

dir.


37

Bu da dünyanın en büyük ticaret bloğunu oluşturacaktır. Ancak şu

ana kadar FTAA’nın önünde çok ciddî engeller ortaya çıkmıştır. İlk

olarak Brezilya-ABD rekabeti en önemli engeldir. Brezilya, ABD’nin FTAA

aracılığıyla bölgede siyasi amaçlarını gerçekleştirmesinden korkmakta,

bir anlamda ‘arka bahçesi’ olarak gördüğü Latin Amerika’da ABD’yi

istemediğini her vesile ile belli etmektedir. İkinci olarak ABD de serbest

ticaretin gereklerini yerine getirmekte zorlanmaktadır. Son olarak çelik

ve tarım ürünlerinde alınan korumacı önlemler Latin Amerika

ülkelerinin tepkisini çekmiştir. Tüm bunlara ek olarak Latin

Amerika’daki siyasi ve ekonomik krizler 35 ülkeli bir serbest ticaret

anlaşmasını yürütmenin zorluklarını ortaya koymaktadır. Arjantin’de

yaşanan ekonomik ve onunla bağlantılı siyasî kriz, Kolombiya iç savaşı,

Venezüella’da süren buhran böylesine büyük bir serbest ticaret böl-

gesini oluşturmanın ve bunu sürdürebilmenin ne kadar zor olduğunu

açıkça ortaya koyuyor.



SONUÇ: LATİN AMERİKA’DA DEVLETLER ARASI ÖRGÜTLENME

VE ENTEGRASYON ÇABALARININ ETKİLERİ

Yukarıdaki tablo ilk bakışta Latin Amerika’da entegrasyon ve

örgütlenme çabalarının başarılı olmadığı izlenimini verebilir. Ülkeler

arasındaki sorunlar, iç buhranlar ve ülkelerin örgütleri ulusal çıkarları

için feda etmeleri sıkça karşılaşılan örnekler olmuştur. Özellikle Avrupa

Birliği örneği ile kıyaslandığında Latin Amerika ‘büyük bir hayal kırıklığı’

olarak da değerlendirilebilir. Ancak daha detaylı ve farklı yaklaşımlar

içeren bir analiz oldukça farklı bir sonuca götürecektir. Entegrasyon

çabalarının bekleneni vermediği doğrudur, ancak burada temel sorun

beklentilerdedir. Son derece büyük yapısal sorunları bulunan bölgenin

kısa sürede Avrupa örneğini tekrarlaması beklentisi gerçekçi değildir.

323


AVRASYA DOSYASI

36

ABD’nin Latin Amerika’ya dönük entegrasyon politikalar› ve FTAA için bkz.: Felipe A. M. De la Balze, ‘Finding



Allies in the Back Yard, NAFTA and the Southern Cone’, Foreign Affairs, Cilt 80, Say› 4, ss. 7-12; Francesc

Granell, The FTAA, the United States and Europe, (Florida: Ekim 2002); Geoff Earle, ‘FTAA Work to Continue

Despite Brezilian Vote’, Congress Daily, 7 Ekim 2002; Raul Gouvea ve Jana Hranaiova, ‘Brazil and the FTAA:

Strategic Options’, Multinational Business Review, (Sonbahar 2002), ss. 33-41; Sara Ahronheim, ‘On the

Front Lines at the FTAA Protests’, The Humanist, (Temmuz / A¤ustos 2001), ss. 13-16. 

37

Bruce Strokes, ‘Brazil is the Key’, National Journal, (1 Haziran 2002), Cilt 34, Say› 22.




Her şeyden önce Latin Amerika ülkeleri Avrupa örneğinin aksine

üzerinde mutabakata varılmış bir bölge kimliğine sahip bulunmamak-

tadırlar. Diğer bir deyişle dışarıdan bakan gözlemciler ne kadar bölgeyi

tek bir yapı gibi algılasa da bölge içindeki farklılıklar çok büyüktür.

Hatta birçok bölge devleti henüz ulusal birliğini dahi tamamlamaktan

uzak görünüyorlardı. Ayrıca ABD unsuru ve diğer bazı bölge dışı

ülkelerin bölgesel ayrılığı beslemesi sonucunda kamplaşma ve ayrışma

hız kazanmıştı. Bu da hem işbirliğini, hem de sağlıklı bir iletişimi engel-

liyordu. Bu ortamda entegrasyon çabaları ve devletler arası örgütlenme

girişimleri ortak bir bölgesel kimliğin gelişimine ve sağlıklı iletişim

kanallarının oluşumuna katkıda bulunmuştur. Bu noktada sadece adı

geçen yararları dahi entegrasyon çabalarının başarılı olduğunu söyle-

meye yeterlidir. Tüm dünyadaki bölgesel girişimler Latin Amerika

ülkelerinin de kendilerini yeniden tanımlamalarını zorunlu hale getir-

miş ve bu ülkeler aralarındaki benzerlikleri ve bölge dışı güçler ile

aralarındaki farkları daha net bir şekilde görebilme fırsatına

kavuşmuşlardır.

İkinci olarak örgütlenme sayesinde büyük güçler ile, özellikle ABD

ve AB ile pazarlık gücü artmıştır. Ayrıca kurulan küçük çaplı örgütler

Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerin bölgesel hegemonyasını kısmen de

olsa dengelemiştir. Bu sayede küçük ve orta büyüklükteki devletlerin

ulusal çıkarları daha iyi bir şekilde korunabilmiştir.

Üçüncü olarak bölgesel girişimler bölgenin zayıf olan ulaşım, iletişim

ve ticaret alt yapısını güçlendirmiştir. Bunun doğal sonucu olarak bölge

içi ticarette ve dış yatırımlarda da önemli bir artış gözlenmiştir.

Dönemsel krizlerin aşılması halinde ticaretin çok daha hızlı gelişeceği

söylenebilir.

Tüm bu faydalarına ve katkılarına karşın önemli sorunların bulun-

duğu da ortadadır. Bunlar daha önceki bölümlerde detaylı bir şekilde

ele alınmıştır. Ancak denebilir ki salt bölgesel kimlik oluşturma

konusundaki katkısı dahi Latin Amerika’daki devletlerarası örgütlenme

ve entegrasyon çabalarını ‘başarılı’ olarak nitelendirmeye yeterlidir. Bu

süreç gelecekte AB benzeri bir ‘ulus üstü’ yapıya yönelir mi sorusuna

cevap verebilmek ise şu an için zordur. Bu sorunun olumlu bir karşılık

bulabilmesi için bölgedeki ekonomik ve siyasi istikrarın büyük bir rolü

olacaktır. Ayrıca ABD-Brezilya rekabetinin en az zarar ile giderilmesi de

büyük önem taşımaktadır. AB ve Pasifik bölgesinin birer blok olarak

yükselmesi ABD’nin küresel politikalarında Latin Amerika’nın rolünü de

arttırmaktadır. Bu ortamda ABD bölgede istikrarı ve entegrasyonu

teşvik eder, AB benzerinde olduğu gibi Amerika kıtasındaki bütünleşme

çabalarının lokomotifi olmayı üstlenirse sürecin daha da hızlanacağı

tahmin edilebilir.



324

SEDAT LAÇ‹NER/LAT‹N AMER‹KA’DA ...

Yüklə 190,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə