Avrasya dosyasi



Yüklə 190,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/10
tarix04.02.2018
ölçüsü190,73 Kb.
#23972
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

303

AVRASYA DOSYASI

Brezilya Latin Amerika’daki

üstünlüğünün bölgesel birleşme-

lerden geçtiğini düşünmekte ve

her türlü entegrasyon çabasında

liderliği elden bırakmamaya

çalışmaktadır. Ancak uzmanlar

arasında ortak kanı şudur ki

Brezilya’nın bölgesel entegrasyon

konusundaki aşırı istekli tavrı

aynı zamanda bu tür girişimlerin

önündeki en büyük engellerden biridir.

5

Zorlaştırıcı engellerden bir diğer ise yine Brezilya’nın Latin Amerika



hedefleri ile ilgilidir. Latin Amerika’da kendisini ‘lider ülke’ olarak gören

Brezilya’nın bu tasarımları zaman zaman Amerikan politikalarıyla uyum-

suzluk sergileyebilmektedir. Bu anlamda önemli bir sorun olarak

Brezilya-ABD rekabeti ortaya çıkmaktadır. Amerika’nın bölge ekonomi-

leri üzerinde Brezilya’dan bağımsız olarak inisiyatif almasını dış politika

çıkarları ile uyumsuz bulan Brezilya, ABD’nin diğer Latin Amerika

ülkeleri ile serbest ticaret bölgeleri oluşturma isteğini şüphe ile

karşılamaktadır. Bu bağlamda 2002 yılı içinde ABD’nin bu yöndeki

planlarına karşı çıkan Venezüella ile Brezilya arasında bir yakınlaşma

oluşması da bunu kanıtlamaktadır. Buna karşın Şili’nin, Brezilya’nın

başını çektiği MERCOSUR’da tam üyelik sürecini yavaşlatması ve ABD

ile serbest ticaret bölgesi çabalarını hızlandırması da iki ülke arasındaki

rekabetin tüm bölgeyi nasıl etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bir diğer etken ise bölgenin genel olarak ekonomik anlamda

gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerden oluşuyor olmasıdır.

Avrupa örneğinde görüldüğü üzere ekonomik güç birçok sorunun

büyümesini engellemektedir. Buna karşın Latin Amerika’da, sorun

olmayabilecek konular dahi ülkelerin yaşadığı ekonomik ve siyasî

buhranlar nedeniyle kısa sürede büyük bir krize yol açabilmektedir.

Sadece ekonomik entegrasyon değil, tüm entegrasyon türleri için

olmazsa olmaz bir şart olarak ortak bir kültüre ve kimliğe sahip olmak

gösterilmektedir. Buna göre entegrasyona katılan ülkeler birbirlerini ne

kadar yakın bulur ve ortak aidiyetleri ne kadar fazla olursa o ülkeler

arasındaki örgütlenmenin şansı daha fazla olur. Bu bağlamda Orta ve

Güney Amerika ülkeleri arasında en büyük sorunun ortak bir kimliğe

sahip olamamak olduğu iddia edilmiştir. Çok sayıda mezhep ve etnik

5

Jack Epstein, ‘The Bells Tolls For MERCOSUR’, Latin Trade, Cilt 10, Say› 1, (Ocak 2002).



Bölge ülkeleri arasında

ciddî benzerlikler vardır:

Tamamı Avrupalı

sömürgeci güçlerin

kurmuş olduğu

kolonilerin devamı olarak

devletleşmiştir.


304

SEDAT LAÇ‹NER/LAT‹N AMER‹KA’DA ...

6

Joaquna Pires-O’Brien, ‘Latin American Integration and the Formation of MERCOSUR’, Contemporary



Review, Cilt 276, Say› 1613, (Haziran 2000), s. 281.

7

Asl›nda her iki sömürge grubu aras›ndaki farklar oldukça büyüktü. Ancak günümüzde bu ülkelerin karfl›laflt›¤›



reel sorunlar aras›nda büyük bir benzerlik bulunmaktad›r.

8

Bunun istisnas› olarak Yak›n Latin Amerika ve Amerikan ulusal ç›karlar›n› yak›ndan ilgilendiren konular gös-



terilebilir. Örne¤in Panama Kanal›, Guatemala, Honduras ve Meksika konular›nda ABD’nin müdahaleleri göz-

den kaçmamaktad›r.

grupların bulunduğu bu ülkeler arasında Hispanic ve Latin ayrımının

dahi hâlâ çok keskin olduğu belirtilmektedir.

6

Eski İspanyol ve Portekiz



sömürgeleri arasındaki farklar çok az olmasına karşın

7

bu iki kültürel



kaynağın büyük siyasi ayırımlara yol açması Orta ve Güney Amerika’nın

hassas yapısına dikkat çekmektedir. Bu durumda çok sayıda örgütlen-

me ve entegrasyon çabası olmasına karşın kurulan birimler ortak bir

kimliği ve ortak hedefleri temsil etmekten uzak olabilmektedir.

Zorlaştırıcı bir unsur olarak Amerikan unsuru ve ideolojik ayrılıklar

da değerlendirilebilir. ABD gibi devasa büyüklükte bir pazarın ve siyasî

anlamda bir süper gücün Latin Amerika’ya yakın olması büyük bir şans

olarak da değerlendirilebilir. Ancak şu ana kadarki tecrübeler tam tersi

bir tabloyu ortaya koymaktadır. ABD’nin Amerika kıtasına (Kuzey ve

güney) bakış açısını uzunca bir süre Monroe Doktrini belirlemiştir. Bu

doktrin çerçevesinde Avrupa’nın sömürgeci ülkelerini kendi kıtasına

yaklaştırmayan ABD, Latin Amerika ülkelerinin iç işlerine de fazlaca

karışmamıştır.

8

Ancak 1930’lu yıllarda gelişen Amerikan ilgisi ABD’nin



Latin Amerika devletlerinin iç işlerine doğrudan müdahaleleriyle zirve-

ye ulaşmıştır. İktisadî, siyasî ve kültürel alanlarda planlı bir Amerikan

müdahalesi gözlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra komünizmin

hızla tüm kürede yayılması ABD’yi de tehdit eden bir gelişme olmuştur.

Özellikle Küba’da sosyalist lider Fidel Castro’nun iktidara gelişi ve tüm

Latin Amerika ülkelerini komünizm çevresinde birleştirme hayalleri

ABD’nin Latin Amerika’ya daha çok müdahale etmesine yol açmıştır.

Castro ve Arajantinli sosyalist Ché Guevara tüm Latin Amerika’da ve

Afrika’daki Portekiz sömürgelerinde bir sosyalist birliği savunmuşlar ve

bu çabalarında SSCB’den de her türlü desteği almışlardır. Guevara

1967’de yakalanıp öldürülmüş, Castro hareketi ise Küba’ya hapsedil-

miştir. Ancak tüm bu gelişmeler henüz bölgesel kimliğini kazanamamış

olan Latin Amerika bölgesinde yeni bölünme nedenlerini ortaya

çıkarmıştır. Bölge komünist ve sağcı gruplar arasında ikiye bölünmüş

ve bu bölünme yıllarca süren silahlı çatışmaları ve istikrarsızlığı getir-

miştir. Bu dönemde ABD ve dünya kapitalizmi istikrarı sağlamak ve sol

grupları bastırabilmek için halk desteği tartışmalı diktatör rejimleri

desteklemiş, bu da Latin Amerika’da sağlıklı bir yapının oluşumunu




Yüklə 190,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə