Azərbaycan fəLSƏFƏ VƏ sosial-siyasi elmlər assosiASİyasi



Yüklə 5,03 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/42
tarix23.11.2017
ölçüsü5,03 Kb.
#12131
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   42

Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz 
 
 
35 
sansızlaşmış dünya bilimin (doğa bilimlerinin), insanlı dünya liriğin ve gü-
zel sanatların, insanileşmiş dünya tarihin, epik edebiyatın ve sosyal bilimle-
rin, insan dünyası ise psikolojik dramların (ve psikolojinin) konusunu teşkil 
etmektedir. Bunların tümünün vahdeti ise felsefenin konusudur. Halilov bu 
konuda şöyle diyor: “Dünyayı idrak etmek için bilim, dünyayı duymak için 
şiir  sanatı  güzel  sanatlar  bulunmaktadır.  Felsefe  ise  duygulu  idrakten  ve 
şiirsel düzeye yükselmiş bilimden meydana gelmektedir.”
1
 
 
Dil Üzerine 
 
Halilov’un  dille  ilgili  görüşlerini  iki  bakımdan  incelemek 
mümkündür: 
1. Kendi başına bir dünya olarak dil,  
2. İdea dünyasıyla duyusal (maddi) dünya arasında irtibat aracı, “bilgi 
iletkeni” olarak dil.  
Halilov’a göre dil, “öyle bir hammadde, öyle bir materyal, potansiyel 
imkân  ve  hazine  ki,  her  seferinde  bu  hazine  tüketilmekte  ve  kulla-
nılmaktadır;  fakat  hiçbir  zaman  bitmemektedir;  hatta  bitmek  şöyle  dursun 
daha da zenginleşmektedir. Çünkü dil, potansiyel bir varlığa sahiptir.” Hali-
lov dilin, “bu dilde konuşan tek tek bireylerden bağımsız olarak, onların ne 
zaman,  nasıl  konuşmalarına  bağlı  olmadan  –  nesnel  olarak  mevcut”  oldu-
ğunu vurgular. Ona göre dil “ bireyin değil, tüm milletin yüzyıllardır biçim-
lendirerek sonraki kuşaklara aktardığı toplumsal bir olaydır. Dilin taşıyıcısı 
sadece  bu  dili  konuşan  belli  insanlar  değil  ve  onların  toplamı  da  değil,  bi-
lakis tüm toplumdur.” 
Diğer bir ifadeyle, dil bir anlamda milletin geçmişi ile geleceği arasın-
da  canlı  bir  köprüdür.  Bu  bağlamda  filozof,  milli  felsefenin  oluşturulması 
için inkişaf etmiş bir dilin lüzumunu bilhassa vurgulamaktadır. Dilin sadece 
yapısının,  biçiminin  veya  kelime  hazinesinin  değil,  söz  konusu  kelimelerin 
                                                 
1
 A.g.e., s. 32.  


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1 
 
 
 
36 
anlam içeriğinin, onların sınırlarının belirginliği ilkesinin sağlanmasının da-
ha  önemli  olduğunu  belirten  Halilov,  bu  bağlamda  dilleri  kristal  ve  amorf 
olarak sınıflandırmaktadır. 
Düşüncenin  insicamlı  gelişimi  için  kelimelerin  (kavramların)  içeriği-
nin açık olduğu, temel düşüncelerin kavramlar ve kategoriler düzeyine yük-
seldiği ve keza durumu açık bir biçimde açıklayabilen, tekrarlardan kurtulan 
diller  kristal  sisteme  sahiptir.  Kelimelerin  (kavramların)  içeriği  ve  kapsam 
alanı  belirsiz  olan,  düşünceyi  kesin  kavramlarla  ifade  edemeyen,  durumun 
yorumlanması için daha fazla kelime ve ek açıklamalar kullanan ve rasyonel 
düşüncenin ifadesi için yeterli olmayan diller ise amorf sistemlidirler.  
“Her millet için ‘büluğ çağı’na kadar yükselen bir çizgi takip eden di-
lin  “doyma”  ve  olgunlaşma  döneminin  ardından,  genellikle  gelişimi  dur-
makta ve bundan sonra olsa olsa tamamlanma süreci yaşanmaktadır.” Dola-
yısıyla,  bir  milletin  bilimde  ve  felsefede  dünya  çapında  kendini  tanıtabil-
mesi için her şeyden önce kristalleş bir dile sahip olması gerekmektedir. 
“Dil bilginin muhafazası, aktarılması ve içselleştirilmesi için bir araç-
tır.” Dolayısıyla dil, sadece toplumsal süreçleri değil, aynı zamanda insanın 
kendi  iç  dünyasındaki  süreçleri  de  irtibatlandırmaktadır.  Diğer  bir  ifadeyle 
dil, bir anlamda ideanın  aşamalı, maddi tecessümünün (kelimelerle ifadesi-
nin)  göstergesi  olarak  ortaya  çıkmaktadır.  Halilov  ifade  etmeyi,  konuşma 
yeteneğini  kronolojik  olarak  idrakten  sonraki  aşama  olarak  görse  de  dü-
şünce,  bilgi  ve  dil  karşılaştırmasında  diferansiyel  yaklaşımı  tercih  et-
mektedir.  Halilov’un  tespitine  göre,  “bilgi  hem  kişisel  duyu  deneyiminin 
sonucu  olarak,  hem  de  başkalarını  dinleme  ve  okuma  sonucunda  kaza-
nılabilir.  Bunlar  birbirinden  farklı  şeylerdir.  Bize  göre,  birinci  durumda 
düşünme  sürecine  dil  iştirak  etmemektedir.  (Fakat  düşüncenin  sonucunu 
başkasına  iletmek  için  dil  ile  ifade  olunma  aşamasında  iç  konuşma  ve  dış 
konuşma adeta aynı anda bu sürece iştirak etmektedir).  İkinci durumda ise 
düşünce başkasından artık konuşmayla ifade olunan biçimde – dil kalıbında 
alındığından  burada  konuşmanın  önce  gelmesi  tabii  bir  durumdur  ve  muh-


Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz 
 
 
37 
temelen bilgiyi  alan kişi onu dil kalıbından çıkararak kendi kişisel düşünce 
düzleminde ifade etmek isteyecektir. Bu durumda, iç konuşma tabii  ki,  dü-
şünceden önce gelecektir.” 
Dilin  düşünceden  ayrı  kendi  hafızası,  deposu  da  bulunmaktadır. 
“Hazır bilgiler” artık dil kalıbına dökülen düşüncelerdir ve onlar kişisel dü-
şünce düzlemine dâhil edilerek hıfz edilmediğinde düşünce hafızasında de-
ğil, dil hafızasında muhafaza edilmektedir.  
Halilov dili konuşmadan farklı bir kavram olarak ele almaktadır: “Ko-
nuşma” ses vasıtasıyla, kelimelerle ifade olunan konkre bir olaydır. Konuş-
ma dilin eylemde olan biçimi ve doğrudan doğruya gerçekliğidir.” Yapısına 
ve sahip olduğu özelliklere göre dil, sadece maddi dünyanın sınırları içinde 
var olabilen konuşmadan daha geniş bir anlam taşımaktadır. Konuşma, “ger-
çekliğin sanal biçimine  daha fazla uyan”  dilin  “potansiyel, pasif  durumdan 
aktif duruma geçmesi” için bir vasıtadır. Konuşma eyleminin potansiyel bil-
gi-düşünce  sistemiyle  dil  arasındaki  misyonunu  Halilov  şöyle  açıkl-
amaktadır:  “Burada  söz  konusu  olan  bir  olayın  (somut  düşüncenin)  başka 
bir biçime (tümce) geçmesi ve nesnelleşmesi değil, bir bütün içindeki parça-
ya (alt sisteme) başka bir bütün içinde uygun parça seçilmesinden ve bu se-
çimin izomorf ve homomorf olmasıdır. Söz konusu olan, dil alanındaki (çe-
şitliliğindeki) unsurlar arasında, düşünce alanındaki ilişkilerin özelliğine uy-
gun olan ve onu doğru bir biçimde yansıtan ilişki seçilmesidir.” İşte bu bağ-
lamda  söylenenler  sanki  ideanın  maddi  tecessümünün  küçük  bir  modelini 
ortaya çıkarmış oluyor: düşünce – idea, dil – madde (materiya), iç konuşma 
ise onların temasının tezahürü olarak ortaya çıkar.  
 
Yeni bilgi modeli 
 
Selahaddin Halilov’un bilgi kuramı her  şeyden önce  onun idea ile il-
gili yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Söz konusu kuramın anlaşılması için 
filozofun, ideanın pasif durumdan aktif duruma geçmesi konusundaki görüş-
lerinin izah edilmesi gerekmektedir.  


Yüklə 5,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə