Azərbaycan fəLSƏFƏ VƏ sosial-siyasi elmlər assosiASİyasi



Yüklə 5,03 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/42
tarix23.11.2017
ölçüsü5,03 Kb.
#12131
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   42

Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz 
 
 
41 
tırmaksızın  bir  biçimde  ayırt  etmek  ve  felsefi  bağlamda  yorumlamaktır.”
1
 
Bundan  da  önemlisi  Halilov  tasavvufu  “yüzyıllar  geçmesine  rağmen,  hâlâ 
senkretik bir biçimde kalan... bağımsız bir alana transfer edilerek geleneksel 
felsefi kavramlar bağlamına yerleştirilmeyen”
2
 İslam düşüncesi geleneğinde 
alternatif bir yol olarak ele almaktadır. Nitekim o, geleneksel, yani Aristocu 
felsefeden  uzak,  fakat  gerçekte  “aynı  felsefi  mahiyetin  farklı  bir  biçimde 
tezahürü” olan ve İslam felsefesinin tarihini Kindi’den daha önceki döneme 
götüren tasavvufu ebedi hikmetin tezahüründe daha köklü bir model olarak 
adlandırmaktadır. Halilov’a göre, tasavvufta “insan dünyaya kendi ruh dün-
yasından  açılan  bir  pencereden  bakmaktadır.  Dolayısıyla,  insanın  bizzat 
kendisi ruh ve Allah’la aynı cephededir. İnsan doğanın bir parçası değil, do-
ğayla karşı cephededir.”
3
 O yüzden filozof felsefede yeni bir ufkun varlığın-
dan bahsetmektedir.  
 
Bilgi Teorisi 
 
1.  Bilginin  üç  kaynağı:  Her felsefenin temeli  ve  aynı  zamanda nihai 
amacı  olan  Hakikat’i  kavramanın  üç  kaynağı  bulunmaktadır:  kutsal  kitap 
(vahiy), doğa ve insan. Bir karşılaştırma yapıldığında, Doğu’nun ve Batı’nın 
kendi “okudukları” kitaplarında, aynı konularda birisinin ifrata, diğerinin de 
tefrite  vardıkları  görülecektir.  Söz  konusu  kaynaklar  üzerinde  özellikle  du-
ran Muhammed  İkbal, Seyyid  Hüseyin  Nasr,  Taha  Cabir Alvani vb. Düşü-
nürlerden  farklı  olarak  Salahaddin  Halilov,  sonuncu  kaynağı  özellikle  vur-
gulamakta,  insanın  sadece  ruhunu  ve  manevi  deneyimlerini  değil,  aynı  za-
manda  düşünce  dünyasını  dikkate  almaktadır.  Ona  göre,  insan  yalnız  ilahi 
âlemin  değil,  aynı  zamanda  maddi  âlemin  de  ideasını  ihtiva  etmektedir: 
“İdeanın  canlanması  zamanı  insan,  süje  fonksiyonu  icra  etmektedir.  Fakat 
insan başka bir  ideaya  katıldığında... ideanın  objesine... dönüşebilir...ve in-
                                                 
1
 A.g.m., s. 165. 
2
 “İslam Fəlsəfəsi Nə Vaxtdan Başlanır?”, Fəlsəfə və Sosial-Siyasi Elmlər, Bakü, 2010, 
sayı, 1 (29), s. 21. 
3
 A.g.m., s. 22.  


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1 
 
 
 
42 
sanın kendinin canlandırdığı ideanın yapısına dahil olmaktadır. Hem bütün, 
hem de parça olarak... Bir yapısal düzeyde bütün olarak, öbür yapısal düzey-
de parça olarak!”
1
 Filozof bu düşüncenin Platon felsefesinde de mevcut ol-
duğunu ileri sürmektedir: “Üçüncü kitap ideası Platon’un idealar âlemi öğ-
retisinden de çıkarmak  mümkündür. Fakat Platon sadece bir kitabı, üçüncü 
kitabı temel almaktadır. Geriye kalanlarını ise ikincil – gölgeler âlemi olarak 
görmektedir.”  Gerçi,  Halilov  kendi  katkısını  “sadece  İslam  felsefesinde  bir 
hayli  yerleşmiş  olan  “iki  kitap”  öğretisini  Platon’un  bunlardan  farklı  olan 
“tek kitap” öğretisiyle birleştirmek ve bu “üç kitab”ın eşdeğerliliğini dikkate 
almak”la sınırlandırmaktadır.
2
 Fakat dikkatle incelendiğinde daha bir gerçek 
ortaya çıkmaktadır.  
Bilindiği  üzere,  eski  dönemlerde  felsefe  birçok  bilim  dallarını  kap-
samaktaydı.  Fakat,  zamanla  bu  bilim  dalları  birer  birer  bağımsızlık  kazan-
mış ve özgün bir gelişim yolu seçmişlerdir. Buna rağmen, bu bilimlerin zir-
ve noktası yine de felsefedir. S. Halilov’un söylediklerine göre, “Platon biri-
cik hakikat olarak ideaları, dolayısıyla biricik gerçek kitap olarak da idealar 
âlemini  kabul  etmiştir.  Fakat,  Platon  maddi  dünyada,  doğada  var  olan  ger-
çekleri sadece insana belli olan hükümler olarak kabul etmiştir. İnsanın araş-
tırmalarının  ve  bilginin  amacı  olan  mutlak  hakikatlerin  doğada  da  mevcut 
olduğunu  kabul  etmemiştir.”
3
 Dolayısıyla  Platon  ilk  iki  kitabı  reddederek, 
sonuncu kitabı kabul etmiştir.  
İlk  bakışta,  Platon’un  tutumu  da  diğer  bir  uç  nokta  olarak  ele  alı-
nabilir.  Fakat,  Platon’un  kitabı  sınırlı  değildi  ve  kendi  döneminin  felsefesi 
gibi  diğer  iki  kitabı  da  kapsamaktaydı.  Dönemin  ve  şartların  gereği  olarak 
felsefeden ayrılan bilimlere denk gelecek biçimde “kitaplar” da ayrıldı ve bu 
süreç  Platon’un  kendi  talebesi  olan  ve  “doğa  kitabının”  önemini  özellikle 
vurgulayan Aristo’dan başladı. Halilov “üç kitab”ın her birinin eşdeğerliliği 
                                                 
1
 “Əbu  Turxanın  “Üç  Kitab”  və  “İki  İşıq”  Təlimləri,  Fəlsəfə  və  Sosial-Siyasi  Elmlər, 
Bakü, 2006, sayı 3-4, s. 125. 
2
 “İslam Fəlsəfəsi Nə Vaxtdan Başlayır”, s. 25. 
3
 A.g.m., s. 25-26. 


Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz 
 
 
43 
ilkesini tespit ederek hem söz konusu öğretiler arasındaki uyuşmazlıkları or-
tadan  kaldırmaya  ve  onları  daha  mükemmel  bir  öğretide  kapsamayı  ba-
şarmakta,  hem  de  bir  anlamda  onları  tekrar  vahit  bir  noktada  birleştirmeye 
çalışmaktadır.  Diğer  bir  ifadeyle,  vahit  bir  noktadan  çeşitlenen  ve  farklı-
laşan ebedi hikmet, tekrar vahit bir noktada birleştirilmektedir. 
  
2. Tabula rasa (Beyaz bir sayfa yahut boş bir levha): John Lock, tec-
rübe  yahut  bilgi  kaydedilmemiş  insan  zihnini  yahut  şuurunu  bir  tabula  ra-
sa’ya benzetir. Ona göre  bilgi kaydedilmemiş  bebek beyni  böyle bir tabula 
rasa’dır. 
Halilov’un 
“tabula 
rasa” 
konusundaki 
görüşleri 
John 
Lock’unkinden farklıdır. Her ne kadar Halilov, “tabula rasa”yı üzerinde yeni 
fikir  kaydetmeye  müsait  olan,  yapısız,  saf  bir  fon  olarak  değerlendirse  de, 
esasında o, zihni yahut şuuru yani tabula rasa’yı üzerinde kayıt bulunmayan 
saf, “beyaz” bir şey olarak ele almamaktadır.  
Halilov  bu  konuda  şöyle  diyor:  “bizim  ‘gerçek’  dünyamızdaki  her 
şey,.–materyal olarak kullanılabilecek her şey– cisimler v.s önceden çoktan 
kullanılmıştır  ve  bunlar  artık  bir  karışımdan  ibarettir;  bundan  böyle  tabula 
rasa  artık  belli  bir  ideanın  taşıyıcısıdır.  Beyazlar  da,  siyahlar  da  artık  bilgi 
taşıyıcılarıdırlar; hatta kaosun da mutlak anlamda bir düzensizlik olmadığını 
görüyoruz. Bilginin olması artık belli bir düzenin var olduğu anlamına gelir. 
Düzen ise ideanın bir ifadesidir. İdeanın aşikâr veya gizli muhafazası her şe-
yin  özel  amaçla  tasarlanmasından  ve  ilahi  anlamından  haber  vermektedir. 
Dolayısıyla, bizim açımızdan belirsiz olan şeylerin de gerçekte ilahi ışıktan 
(aşktan) nasibi bulunmaktadır.”  
Bu  bağlamda  Halilov,  “özel  durumlarda,  kaosun  bizzat  tabula  rasa 
fonksiyonu icra etmesini ihtimal dışı bir şey olarak görmemektedir: “Yazma 
esnasında  hangi  yapının  oraya  nakşedilmesi  veya  “yazılma”sı,  nasıl  ya-
zılması  objenin,  burada  “levha”nın  nasıl  ve  hangi  yollarla  yapı  kazanması 
birbirinden farklı meselelerdir.” Halilov’a göre, nasıl “mutlak saf (katıksız) 
materyal”  bulunmamakta  ise,  aynı  şekilde  mutlak  “beyaz,  boş  levha”nın 


Yüklə 5,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə