Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
44
varlığı da imkânsızdır. Çünkü, “başka idealar onda tecessüm etmiş ve çok-
tan onun saflığını elinden almıştır”
1
Düşünce ve Medeniyet Üzerine
Platon’un armonisine karşı, Aristo’nun sınırlı uygulama alanı olan for-
mel mantığını ileri süren
2
Whitehead ve Aristo öğretisini metafizik bir öğ-
reti olarak metafizik bakımdan eğriliye sahip
3
olduğunu iddia eden A.
Koyre’nin tartışmalarına alternatif olarak Halilov, düşünce fezasının eğri-
liğinden bahsetmektedir. Ona göre, hem geometrik, hem de metafizik eğil-
me insanın akli potansiyelinin sınırlılığıyla ilişkili olan bir şeydir. Düşünce
de adeta gök cisimleri, atom ve elektron vb. misali dairevî olarak hareket et-
mektedir.
4
Gerçi Halilov, söz konusu harekette “hem ilerleme, hem de geri-
ye dönme bileşenleri” olduğundan dolayı belli açılardan geleneksel sarmal
hareketin bize görünen bir parçası olabilmesi gerçeğini de reddetmemek-
tedir; fakat, burada daha önemli bir mesele söz konusudur.
Halilov tek çizgi boyunca ilerleyen tek boyutlu ve daha farklı isti-
kametlerde ilerleyebilen iki boyutlu fezanın yanı sıra üç boyutlu fezada da
düşüncenin istikametlerini araştırmakta ve şöyle demektedir: “Burada dikey
farkın da mevcut olması düşüncenin bir düzlem düzeyinden daha yüksek
(veya daha aşağı) düzlem düzeyine geçmesini gerektirmektedir. Bunun ger-
çekleşmesi için de, fiziki âlemle bir kıyaslama yaparsak, enerjik tamamlan-
ma (yükselme için) veya enerjik ışınlanma (iniş için) gerekmektedir.”
5
Halilov, düşüncenin birileri tarafından belirlenen istikamette geliş-
mesini, “bağımsız, yaratıcı özne değil, bilgi araçlarının sadece uygula-
1
““Ağ Lövhə” Nəzəriyyəsi: İdeyada və Materiyada “Bakirəlik” Haqqında””, Fəlsəfə və
Sosial-Siyasi Elmlər, Bakü, 2008, sayı 5-6, s. 182.
2
А.Н. Уайтхед. Избранные работы по философии. М., «Прогресс», 1990, s. 553-
554.
3
А. Койре. Очерки истории философской мысли. М., 1985, s.17.
4
“Əbu Turxanın “fikir fəzası” təlimi”, Fəlsəfə və Sosial-Siyasi Elmlər, Bakü, 2008, sayı
4, s. 159-160.
5
A.g.m., s. 159.
Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz
45
masıyla, kendisinin isteyerek seçmediği bir yol ile yürümesini”
1
ve aynı za-
manda “ideanın kaynağına ve sorunun kökenine ulaşmak için düşünce akı-
mına karşı yüzmesini” sözkonusu düşüncesine örnek olarak göstermektedir.
İkincisi daha zor ve daha fazla enerji gerektirse de, genel akıma kapılmadan
bizzat “yeni akımın başlangıcında bulunmak, düşünce kaosunda yeni bir yol
açmak ve yeni istikamet belirlemek” için zorunlu şarttır.
Dinlerin ve medeniyetlerin birbirileriyle olan ilişkilerini araştıran Ha-
lilov, Doğu ve Batı medeniyetlerinin yerinin adeta birbiriyle karıştırıldığını
savunmaktadır. Onun kanaatine göre, “Dinlerin bilimsel-felsefi analizi, Do-
ğu düşüncesine en uygun dinin Hıristiyanlık olduğunu göstermektedir. Oysa
Doğu düşüncesinin temelleri dinler içerisinde bir tek İslam’da göz-
lemlenmektedir.”
2
Şöyle ki, “Dinler insanı genellikle birey olarak ele alsalar
da, bir tek İslam dininde toplum anlayışı vurgulanmakta, toplumsallaşma,
dolayısıyla, aynı zamanda medeniyetin temel koşulları dini alana yan-
sıtılmaktadır.”
3
İslam dünyasının birçok alanlarda Batı’dan daha az gelişmiş olmasının
nedenlerini İslam diniyle açıklamaya çalışanlardan farklı düşünen Halilov’a
göre, “Batı’nın gelişmesi yalnız Hıristiyanlığın etkisinden kurtulma saye-
sinde mümkün olmuştur. İslam dünyasının gelişememesinin nedenleri ise
tam tersine, İslam ilkelerinden uzak kalma, dini tahrif etme ve yaban-
cılaşmadır.”
4
Batı’nın günümüzde karşılaştığı düşünce buhranından kurtulabilmek
için başvurduğu yollardan biri, hatta birincisi İslam’dır. Buna örnek olarak,
medeniyetler diyalogunu gösterebiliriz. Halilov medeniyetlerle ilgili düşün-
celerinden hareketle şöyle bir sonuca varmaktadır: “Çağdaş bilimsel-felsefi
literatürde sık sık medeniyetler çatışmasından veya medeniyetler arası di-
yalogdan bahsedilmektedir. Hâlbuki kültürler farklı olsa da, tüm beşeriyet
1
A.g.m., s. 160.
2
Baxış Bucağı, Bakü: Elm və Təhsil, 2010, s. 143.
3
A.g.e., s. 143.
4
A.g.e., s. 145.
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
46
için yalnız bir medeniyet bulunmaktadır ve o, tüm halkların ortak çaba-
larıyla oluşturulmuştur. Bu anlamda medeniyetler arası diyalogdan değil,
olsa olsa medeniyetin monologundan bahsetmek mümkündür. Fakat me-
deniyetin tek evrensel bir oluşum olarak kimin kontrolünde olması ayrı bir
konudur tabii.” Halilov İslam’ı maneviyatın, sağlıklı ruhun biricik kurtuluşu
olarak kabul etmenin yanı sıra, Batı’nın siyasi-ekonomik gücünü ve “günü-
müzde gezegenimizin sadece siyasi haritasının değil, ekonomisinin ve mad-
di-teknolojik kültür dağılımının da bir hayli belirginleşmesi ve görece istik-
rarlı bir manzara ortaya çıkması” gerçeğini de göz ardı etmemektedir.
Medeniyetler öğretisinde önemli noktalardan birinin de kesintisiz
tarih ilkesi olduğunu vurgulayan Halilov’a göre, “Toplumun gelişiminde
kazanılan belli bir başarı sonradan sürdürülemediği taktirde, o, uzun vadede
tarihi sürece dahil olamamaktadır.”
1
Fakat söz konusu ilkeyi medeniyetin ve
tarihi olayların dışında Mutlak İdea’nın gelişim yasasına da uygulayan Ha-
lilov, İslam dininin iç potansiyelini ortaya çıkarmanın yanı sıra bir adım da-
ha atarak kendisinin günümüzde İslam medeniyetinin ciddi ihtiyaç duyduğu
yeni kuram ve sistemi ortaya koyma azmini ifade etmektedir. Ona göre
“İstikbal, yalnız geçmişimizin devamı olduğu zaman bizimdir.” Diğer bir
ifadeyle, filozof İslam’ın dünkü zaferini ve zirvesini onaylamak için tarihin
sayfalarını çevirmek yerine, tekrar aynı zirvenin fethedilmesinin zorunlu ol-
duğunu ifade etmektedir.
Sonsöz
Selahaddin Halilov, düşüncelerin ve medeniyetlerin farklı istika-met-
lerde gelişiyor gibi görünseler de neticede aynı büyük vahdet idea’sında bir-
leştikleri kanaatindedir. Daha doğrusu o, tarihin tekerleğini namütenahi dön-
düren gücün bu “vahdet idea”sı olduğuna inanmaktadır. Bu meyanda Hali-
lov diyor ki, “Milletler farklı olsa da, adetler, dinler, diller farklı olsa da bü-
1
Fəlsəfə: Tarix və Müasirlik, s. 245.
Dostları ilə paylaş: |