Azərbaycan fəLSƏFƏ VƏ sosial-siyasi elmlər assosiASİyasi



Yüklə 5,03 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə39/42
tarix23.11.2017
ölçüsü5,03 Kb.
#12131
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42

Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1 
 
 
 
126 
mayan  usmak/düşünmek  (reflechir)  ve  uslamak/ayırmak  gibi  fiiller  türe-
miştir. Ama günlük dilde kullanılan uslu sıfatı, akıllı, düşünceli, aklı başında 
gibi anlamlara gelmektedir. Bunun yanında an kökü anma, çağrıştırma gibi 
manalara gelirken bu kökten doğan anmak maştan, hatırlamak, anmak, zik-
retmek  gibi  anlamlara  gelmekte,  anlamak  maştan  da  aynı  kökten  titre-
mektedir.  Aynca  sakinç  kelimesi  ise  Altay  Türklerinde  düşünce/pensee  ve 
acı/douleure anlamlarında kullanılmaktadır. San kökü ise Uygur Türklerinde 
özellikle düşünce anlamına gelmektedir (Maurice Blondel, La Pensee, PUF, 
Paris, 1948, s.225-226). Görülüyor  ki  Türk dili  düşünce kavramları üretme 
bakımından  kabiliyetli  görünmektedir.  Fakat  bu  kökler  maalesef  yeterince 
kullanılmamaktadır.  Bu  köklerden  farklı  manalı  düşünce  kavramları  tü-
retilebilir, türetilmelidir. 
Biz bir şey üzerinde düşündüğümüze göre, o şey hakkında yeterli bilgi 
ile  donanmış  olmalıyız.  Biz  yakın  dönem  düşünce  tarihimiz  ve  dü-şünür-
lerimiz üzerine düşüneceğimize göre, o dönemler hakkında her açıdan yeter-
li  bilgiye,  kültürel  gelişmelere sahip  olmalıyız.  Bu  da  insanın  bütün  maddî 
ve manevî imkânlarını kullanmasıyla olacaktır. 
Tefekkür de teemmül de tezekkür de düşünmedir. Hatta Maurice Blon-
del’e  uyarak  “düşünülmüş  düşünce/pensee  pensee”,  “düşünen  düşünce/ 
pensee pensant”  ve “reel  düşünce/pensee  reelle  "  diye de  ayırabiliriz.  Bize 
göre  “düşünülmüş  düşünce",  başkalarının  düşüncelerine  yamanmayı,  İkin-
cisi  yaratıcı  düşünceyi,  üçüncüsü  de  tamamen  günlük  olaylara  bağlı  olarak 
üretilen  kısa  ömürlü  düşünceyi  ifade  etmektedir.  Buna  mukabil  tefekkür 
ikinci  düşünce  şekline,  teemmül  ve  tezekkür  üçüncü  düşünce  şekline  teka-
bul etmektedir. Zaten düşünme, önce yeterli derecede bilgiye dayanır. 
Tefekkür  daha  da  derin  düşünme  gibi  görünüyor.  Belki  reflexion'un 
karşılığı olarak teemmül yerine de kullanabiliriz. Tefekkür, biraz farklı ola-
rak düşünmeye derinlik kazandırmaktır. Düşünce dış dünya ile ilgili iki şeyi 
birbirine  bağlamakla  oluşuyor.  Tefekkürün  içinde  kalp  de  vardır,  gönül  de 
his de vardır. O bir tasavvurun, bir tahayyülün ve gerçeğe bir temasın mah-


Rəylər və mülahizələr 
 
 
 
127 
sulüdür. Tefekkür bütün  düşünülen ve o  yoldan birbirine bağlananların dü-
şünen  kimse  ile  “mütefekkir”  ile  olan  irtibatını  nazara  almak,  düşünen 
“Ben”  ile  hayatın,  dış  dünyanın  arasındaki  münasebeti  diyalektik  bir  gidiş 
geliş ile bir alış-verişe dönüştürmektir, denebilir. Tefekkür aslında Kur’ân’ın 
istediği tarzda yapılırsa daha verimli olur. O tefekkür düşünenle eşya arasın-
da, düşünenle Allah arasında, düşünenin kendi iç dünyasında kurmaya çalış-
tığı bir münasebettir, denilse yeridir. Teemmül ise sanırım daha da derin dü-
şünmedir,  düşüncenin  içine  kalp  dünyasının  yaşanmış  verilerini  de  katarak 
Ben’e dönmektir, denebilir.  
Tefekkür  ne  eskiyi  tekrar  etmektir  ne  yerinde  saymak  ne  öncekileri 
tebcil etmek ne de Batı’nm, Doğu’nun büyük düşünürlerine filozoflarına tâ-
bi olup onların peşinden gitmektir. Ama onların hepsini biraz yakından tanı-
mak, onları tenkit «özgecinden geçirebilmek ve onları daima aşma gayreti i-
çinde olmaktır. Dolayısıyla önceki düşüncelere ve düşünürlere yeni ve fay-
dalı  şeyler  katabilmektir.  Milletinin  ve  insanlığın  ufkuna  yeni  ufuklar  aça-
bilmektir. Milletinin ve kendi camiasının, kendi kâinatının dertlerine, sorun-
larına  yeni  çözümler  getirebilmektir,  milletine  ve  insanlığa  yeni  ümitler 
aşılamak,  milletinin  değerlerini  ve  kabiliyetlerini  geliştirebilmektir.  Kendi 
toplumunun,  Türk  ve  Islâm  dünyasının  zihniyetlerini  yenilemenin  yollarım 
bulmak  ve  göstermektir.  İlimde,  felsefede,  sanatta,  iktisatta,  ticarette,  hu-
kukta,  ahlakta  yükselmenin  kuramlarını  hazırlamaktır.  Bu  açıdan  bakıldı-
ğında başlangıçta düşünce millî, felsefe evrensel gibi görünüyor. Millî tefek-
kür, bir milletin düşünüş yollandır. Felsefe, millî tefekkürden daha soyut sa-
yılır, felsefenin daha objektif olmasına karşı millî tefekkür daha sübjektiftir. 
 
Düşünürün Başlıca Vasıfları Nelerdir? 
 
1.  Bir düşünürün  yetişmesi için serbest düşünme vasatı olmalıdır. Bu 
vasat olmazsa insan düşünse bile düşündüğünü söyleyemez, yazamaz ve dü-
şüncesi ile düşünme melekesi gelişemez. 


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1 
 
 
 
128 
2.  Bunun  yanında  bir  düşünme  geleneğinin  de  bulunması  gerekir  ki 
bu gelenek, düşünce ortamım takviye eder ve tamamlar. 
3.  Bunlara  paralel  olarak,  siyasî  idarelerin  düşünmeyi,  fikir  hayatını 
ve İlmî çalışmaları desteklemeleri lazımdır. En azından engel olmamalı ve-
ya birtakım yasaklarla, tabularla düşünce vasatını boğmamalıdır. 
4.  Ayrıca  düşünürün  iyi  bir  öğretim  ve  eğitim  çarkından  geçmesi  ve 
öylece  yetişmiş  olması  ve  bir  çeşit  “usta-çırak”  tarzı  bir  eğitim  çarkından 
geçmesi gerekir ki bu öğretim ve eğitim hayatı onun birtakım melekelerini, 
aklını,  zekâsını,  muhakemesini  geliştirici  ve  ufkunu  açacak  mahiyette  ol-
malıdır. 
5.  Bu cümleden olarak verilen eğitim, düşünür adayını hem geçmişin 
fikir ve ilim zenginliğinden haberdar etmeli hem de devrindeki İlmî ve fikrî 
gelişmeleri  öğretmelidir  ki  o  çağının  gerisinde  kalmasın,  kendisini  yeni-
leyerek devrine intibak edebilsin ve geleceğe ışık tutabilsin. 
6.  Tabiî  bir  de  düşünürün  üzerinde  duracağı  ağırlıklı  problemler  ol-
malıdır. Bütün bunların yanında kabiliyet ve heves de bulunmalıdır ki düşü-
nür, düşünce imal edebilsin. 
Düşünür denilen kimse her şeyden önce, geniş ve derin bir bilgi hamu-
lesine, fikir muhtevasına sahip olmalıdır. Bu, onun iyi yetiştirilmiş olmasını 
gerektirir.  Bunun  için  o,  kendi  ana  diline  tam  hâkim  olmalı,  onu  bütün  in-
celikleriyle çok güzel kullanabilmelidir. İlmî ve fikrî terimlere, kavramlara, 
ıstılahlara  vâkıf  olmalı,  kavram  kargaşasına  düşmemelidir;  yeni  kelimeler, 
terimler ve kavramlar yaratarak düşüncesini geliştirebilmelidir. 
Bunun yanında düşünür, tutarlı, mantıklı olmalıdır; gerçi birçok düşü-
nürün  ve  filozofun  bütün  eserleri  ve  fikir  sistemi  göz  önüne  alınınca  bir 
takım  tutarsızlıkları  olduğu;  hatta  birbirine  tamamen  zıt  görüşleri  zamanla 
müdafaa  ettiği  görülür.  Fakat  bunu  normal  karşılamak  lazım.  Çünkü  fikir 
adamı, kendisini devamlı yeniler ve devamlı araştırırsa, hayatının çeşitli ka-
demelerindeki  düşünce  seyri  içinde  tenakuzlu  fikirlere  ulaşabilir.  Bu,  onun 
fikren geliştiğini gösterir. Ama bir yazıda, bir kitapta ele aldığı fikri müda-


Yüklə 5,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə