Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz
13
Varoluşun Safhaları ve Ahlak
Kierkegaard’ın en önemli eseri Ya Ya Da (Enten Eller/Either Or) üç
karakter üzerinden bir varoluş tablosu çizer. Eserde üç varoluş safhası üze-
rinde durulur: estetik safha, etik safha, dini safha.
Kierkegaard'a göre estetik safhada insan duyuları tarafından yönetilir.
Burada, evrensel ahlaki standartlara ilişkin bilgisi son derece sınırlı olması
dolayısıyla insan hem kendisinden hem de Tanrıdan uzaklaşmıştır. Ona dav-
ranışlarında yol gösteren yegâne kılavuz duyuları olduğu için genel itibariy-
le hazlarının tesiri altındadır.
Kierkegaard, İncil'de geçen beş adamın hikâyesinden hareket eder.
Buna göre beş adamdan dördü merhamete muhtaç olan birinin yanından ge-
çerken aldırış etmez ve yollarına devam ederler. Beşinci kişi ise yardım e-
der. Kutsal metin “git sen de öyle yap” der. İşte Kierkegaard, bunların her
birinin kendi yolundan yürüdüğünü belirtir (Kierkegaard, 2016: 68). İşte sa-
dece beşinci ben’ini bulmuş ve varoluşunu gerçekleştirebilmiştir.
Bu safhada bireyin normlardan ziyade istek ve arzu merkezli dav-
ranma eğilimi, bu varoluş evresini ahlaki çerçeveden uzaklaştırır; o, toplum-
sal norm ve değerleri de kabul etmemektedir. Genel itibariyle sorumluluk
bilincini bile isteye terk etme hali, bu safhada yaşayan kişi hakkında bize şu
fikri verir: kişinin hayatında bir tek amaç vardır o da zevk duygusuna eriş-
mektir. Her şeyi olduğu gibi kabul etmek, seçimlerden uzak durmak, özgür-
lükten uzak, arzuların peşinde koşma hali ve acı ve umutsuzluk döngüsüyle
geçen bir ömür; estetik varoluş safhasında kalmak demektir. Dürtü ve duy-
guya dayalı sürdürdüğü hayat, varoluşsal bir amaç benimsemesine mani o-
lur. Yalnızca birtakım hevesler peşinde koşturur durur.
Estetik safhada bireyin ya seçim yapar ya da yapmaz. Gerçekte seçme
eylemi ya ya da ile ilgilidir ve etik safhada söz konusudur; burada birey iyi
ya da kötü arasında bir seçim yapar. Yine estetik safhada kişinin gündelik o-
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
14
larak ne olduğu ortaya çıkar ve rastlantı tarafından var edilir. Etik safhada
kişi daimi anlamda ne olacaksa o olmaktadır; o rastlantı ile evrenseli bir a-
raya getirmektedir (Kierkegaard 2009: 16-26, 98-99).
Estetik birey, hazzın esiri olmuştur; şuur yoktur ve sadece duygu o-
daklı bakmak söz konusudur. Elde edilmek istenen şey mevcut olsa da o, o
şeye ilişkin algının değişmesiyle haz duygusu da ortadan kalkacaktır. Haz-
ların insana hissettirdiği duygu görünümlerini mutluluk zanneden birey, de-
vamlı acı ile cebelleşme halindedir. Estetik safhada birey, sadece an'da
hapsolup kalmış ve varoluşsal bir yolculuğa çıkmamıştır. Haz ve acı arasın-
da sıkışıp kalan estetik birey, bu açmazdan kendini kurtaramaz. Öte taraftan
bireyin kalabalık içinde kaybolması da bir anlamda onun estetik safha içe-
risinde bulunduğunu gösterir. Bu safha, Kierkegaard için insanın varoluşunu
gerçekleştirebileceği safha olmaktan uzaktır.
Estetik safhadan etik safhaya geçme insanın özgür bir varlık oluşunu
idrak etmesiyle mümkündür. Bu idrak, insanın mutlak özgür varlık olan
Tanrıya yaklaşmasının da ilk adımını teşkil eder. Bu safha bir anlamda öz-
nel ve aşkın olan arasında bir köprü sayılır. Kierkegaard, bireyin bu safhada
nasıl erdemli olacağına ilişkin görüşlerinde Kantçı bir yaklaşım sergi-
lemektedir.
Etik birey görevi dışarıda değil, kendi içinde bulur. Bir kimse etik o-
lanı hayatında gerektiği gibi tatbik ederse, her an görevden söz etme, her an
görevi yerine getirme kaygısını, her an başkalarına görevinin ne olduğunu a-
çıklama zaruretini o kadar az hisseder (Kierkegaard 2009: 97).
Varoluşun etik boyutunda birey evrensel olanı, koşulsuzca doğru olanı
yapmak durumundadır. Etik olan herkes için her an geçerlidir Bu yüzden bi-
rey evrensel olanla tam bir karşıtlık içerisinde kendisini tikelliği içinde gös-
termek istediği anda günah işler. Evrensel olanla yeniden uzlaşması Ancak
bunun farkına varması ile mümkündür. Birey evrensel olana teslim olarak
kendini özgürleştirebilir (Kierkegaard, 2016: 35). Birey olmak işte bu etik
boyutta başlayarak söz konusu olmaktadır. Burada önemli olan husus ise va-
Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz
15
roluş döngüsü içinde sıkışıp kalan bireyin, umutsuzluğun etkisiyle bir son-
raki varoluş alanına, kendisinde gizil halde bulunan sıçrayabilme yetisi sa-
yesinde geçebilmesidir
Etik varoluş evresinin bireyi, yüksek bilinç formuna sahip oluşu sebe-
biyle şuurlu bir şekilde kendi benliğine yönelme edimine sahiptir. Estetik
evrede sorumluluktan kaçan birey yerini ödev yaklaşımına bırakır. Var-
oluşun temel taşı bireyin kendisini bilmesidir. Etik evredeki kişi de ken-
disine yönelen ve kendini bilme yolunda yoğun mesai harcayan kişidir.
Kendini bilmek, toplumsal sorumluluk, ödev bilinci ve bu doğrultuda ey-
lemenin gerekliliği anlamına gelir ki, kişi bu yükümlülük gibi görülen un-
surları zorunluluktan ziyade kendi olmanın sonucu olarak görür. Toplumsal
benliğe ulaşan birey, kendini bilmekten, seçimleri doğrultusunda kendiliğini
inşa eder ve birey evrilir. Bu kişi ben olma sorumluluğunu üstlenerek etik
ödevlerini yerine getirir. Fakat esas olan özgürlüktür. Etik varoluş evresi,
özgürlüğün gücünün farkındalığını gerektirir. Etik evredeki kişi özgürlük bi-
linci ile seçim hakkını ve tinsel yönünün sentezi sayesinde etik varoluş ev-
resini tamamlar. Kişiliğimizin oluşumunda ve yönelimlerimizde etik evre et-
kilidir. Olduğumuz kişi, seçimlerimizin sonucudur.
Özgürlük sayesinde kişi olanaklar ve seçimler aracılığıyla kendi ben-
liği ile etkileşime geçip kendini anlama olanağını sunar. Bu şekilde kişi dış-
sal etkenlerden bağımsızlığıyla değil öncelikle kendisiyle ve Tanrıyla ilişki
doğrultusunda özgürlüğünün farkına varır. Bu farkına varma sürecinin en
belirleyici aşaması ise seçimlerimizdir (Akış, 2015: 24). Özgürlük, be-
raberinde seçimi getirir. İnsanının biyopsişik bir varlık oluşu, fiziksel ge-
reksinimlerin yanında tinsel yönünün de beslenmesini gerekli kılar. Sonsuz-
luk dokusuna sahip insan, seçimlerinin yönü itibariyle kaygıya düşer. Bu
düşüş halinin sebebi ise bireyin tinsel varlığına yatırım yapmamasıdır. Bu
yatırımı yapmak durumunda olan tek canlı da insandır. Kendini arayan, bul-
ma ideali ile de oluş halini yaşayan birey, ömrün insan için en dolaşık
halinden geçer. Seçimler insana özgürlüğünü hatırlatır ve farklı bir mut-
Dostları ilə paylaş: |