Başbakan diyor ki mart 2018


AK PARTİ 18. DÖNEM SİYASET AKADEMİSİ AÇILIŞI, ANKARA



Yüklə 0,9 Mb.
səhifə6/19
tarix25.06.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#51149
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

09.03.2018

AK PARTİ 18. DÖNEM SİYASET AKADEMİSİ AÇILIŞI, ANKARA

Seksen bir ilimizdeki bütün teşkilatı­mızı da bu vesileyle selamlıyorum.

Bugün Siyaset Akademisi’nin 18. dönemini başlatıyoruz. Bu yeni döne­min siyaset hayatımız, partimiz ve ülkemizin geleceği için hayırlı uğurlu olmasını yüce Mevla’mdan niyaz ediyorum.

Partimizin siyasi kimliğine güvenen ve burayı bir okul gibi görerek siyaset akademisine gelen gençlerimize de başarılar diliyorum.

AK Parti Siyaset Akademisi, dünyanın en büyük insan kaynağı proje­lerinden biridir. Bu akade­mide genç kardeşlerimiz insanı merkeze alan bir siya­setin, demokrasi kültürü­nün, hak ve özgürlüklerin esasını öğreniyor, bunlarla teçhiz oluyor. İnanıyorum ki bu sıradan geçen birçok genç kardeşimiz hızla geli­şen ve değişen aydınlık Türkiye hedefimize önemli bir katkı sağlayacak. Türkiye’nin liyakat ve tecrübeye olduğu kadar, siyasette yeni ufuklar kazandıracak genç siyasetçilere de ihtiyacı var.

Ülkemizin birikimli, donanımlı, değişimi iyi okuyan, özgüveni yüksek projeler gelişti­ren dinamik, genç zihinlere ihtiyacı var. İşte siyaset akademisi de bunun için var. Bu aka­demide Türkiye’nin gelecek siyasi kadroları, gençlerin ülkemize, milletimize kazandırıl­ması hedefleniyor. Allah ülkemize ve milleti­mize hizmet etmeye azmeden bütün kardeşlerimizin yolunu açık etsin.

Değerli arkadaşlarım; tarih 14 Ağustos 2001; bu tarihin önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. AK Parti olarak kuruluşumuzu millete ilan etti­ğimiz gün. Dile kolay bu yılın Ağustos’unda, önümüzdeki Ağustos’ta tam on yedi yılı geride bırakmış olacağız. Bu zaman zarfında AK Partililer olarak daima siyasette eğitimin, dona­nımın her zaman gereğine ve önemine inandık.

Siyaset Akademisi 2008 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız öncülüğünde resmen faaliyete başladı. Ancak ondan önce de AK Parti bünyesinde eğitim çalışmalarımız devam etti. Ben hatırlıyo­rum, parti kurulduktan sonra Anadolu’nun her bir ilinde eğitim çalışmalarına başladık. 2001 yılında Trabzon’da görevlendiril­dim ve ilk dersi orada ver­dim. Oradaki kardeşlerimiz de o zaman benim kadar heyecanlıydı. Şimdi salona bakıyorum ve ne mutlu bize diyorum. Ne mutlu bize ki Türkiye’nin geleceğini aydınlatmak hedefiy­le çıktığımız bu yolculuğa ilk günkü aşkla, ilk günkü heyecanla devam ediyoruz. Bugüne kadar belki de başka hiçbir siyasi hareketin elde edemediği bir millet desteğine sahip olduk. Daha da önemlisi, zaman içinde mil­letten aldığımız desteği istikrarlı bir şekilde artırarak bugünlere geldik. On altı yıldır ne bizim millet sevdamız azaldı, ne milletimizin bize desteği azaldı. Bu başarı gücünü ve istika­metini milletten alan doğru bir siyaset anlayışı­nın başarısıdır. Bu başarı daha şimdiden tarihe geçmiş güçlü bir liderin ve ülkesine hizmet aşkıyla gece gündüz çalışan vefakâr bir kadro­nun eseridir.

Bu adalet, bu kalkınma hareketinin lideri Genel Bakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha huzurlarınızda şükranlarımı sunu­yorum.

Bu harekete gönül veren, katkı koyan bütün yol arkadaşlarımı da aynı şekilde selamlıyorum.

Bugün bu çatı altında millete hizmet için gece demeden, gündüz demeden çalışan bütün kar­deşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Genel Başkanım, değerli kardeşlerim; AK Parti milletin sesi olarak doğdu. AK Parti'nin kuruluşu ülkemiz için, siyasi hayatımız için bir dönüm noktası olmuştur. AK Parti’yle birlikte millet iradesi siyasette söz sahibi oldu, iktidar oldu, bu güçle on altı yılda Türkiye bütün alan­larda âdeta destan yazdı.

Siyasetimizle, yönetim anlayışımızla ve tabii ki milletimizin büyük desteğiyle Türkiye’yi krizden çıkarttık. Bu sadece partimizin değil, milletimizin adalet ve kalkınma yürüyüşü oldu zamanda. Bu aziz milleti, layık olmadığı durum­lardan el birliğiyle kurtardık. AK Parti hükû­metleri on altı yılda her alanda değişimi, dönüşümü başarıyla gerçekleştirdi. Bugün üre­ten, dev projeleri hayata geçiren ve büyük hedefleri olan bir Türkiye var. Çetelerin, darbe­cilerin, terör sevicilerin değil, milletin sözünün geçtiği bir Türkiye var. Ve nihayet on altı sene­dir kendini millete, hizmete adamış AK kadro­lar var. Türkiye artık istikrar ve güvene sahip büyük bir ülkedir.

En yüksek küresel büyüme yüz altmış milyar dolara varan ihracatıyla ülkemiz 2023 hedefle­rine emin adımlarla ilerliyor. Dünyada son on yılda Sayın Cumhurbaşkanım, yapılan dev pro­jelerin altısını Türkiye yaptı. İki yüz kırk dış temsilcilikle dünyada en çok dış temsilciliği olan beşinci ülke konumundayız. Yine uçuş ağını üç kıtaya en hızlı şekilde yayan ülkeyiz. Dış hat seferlerini yüz yirmi bir ülkede üç yüz dört noktaya çıkarttık, üç yüz dört noktada ay yıldız­lı bayrağımız her gün dalgalanıyor. Bugün dün­yanın en yaygın uçuş ağına sahibiz.

Gururla ifade etmek gerekir ki, artık dünya yüzünde Türk Bayrağı’nın dalgalanmadığı bir yer bulmak gerçekten zor. Latin Amerika’dan Afrika, Uzak Doğu’ya kadar dünyaya açılırken, hiç şüphesiz bölgemizi asla ihmal etmedik. Bugün Suriye’de attığımız adımlar, bölgemizde­ki huzurun tesisi için, bölge halkının geleceğini güvence altına almak için atı­lan adımlardır. Şimdi çok daha ileri hedeflere kararlılıkla yürüyoruz. Dostlukları artır­mayı, düşmanlıkları azaltmayı dış politikamızın özü olarak kabul ediyoruz. Bölgede bir istikrar adası olmaya, dünyada barışın tesisi, bölgesel refahın yaygınlaştırılması için aktif politika izlemeye devam ede­ceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanım, değerli arkadaşlar; bu yıl ve gelecek yıl ülkemiz için oldukça önemli yıllar ola­cak. Seçimlere en iyi şekilde hazırlanmak için çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırmalıyız. Kongrelerimizi yapıyor, yeni dönem için yenile­niyoruz, güç tazeleniyor.

Biliyorsunuz, Yenikapı ruhunu yaşatan parti­miz AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur ittifakı yapma kararı aldı. Türkiye’nin geleceğine, millî iradeye, vesayet odaklarına “hayır” diyen her vatandaşımız Cumhur ittifakı­nın sandığında bir araya gelecek. Cumhur ittifakı 15 Temmuz’da tankların karşısına dikilen demokrasi gönüllülerinin hissiyatını temsil edi­yor. Cumhur ittifakıyla inşallah Türkiye’nin önüne çıkarılan engelleri de teker teker aşacağız. Cumhur ittifakı sadece iki partinin ittifakı değil­dir, bu milletin birliğinin, beraberliğinin, kardeş­liğinin, bağımsızlık aşkının teminatıdır.

Sayın Genel Başkanım, değerli kardeşlerim; milletimiz bizim başımızın tacıdır, bizim kapımız da, gönlümüz de, soframız da herkese açıktır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da aşkla, şevkle ülkemiz için, milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz.

15 Temmuz’da yeniden dirilişi yaşatan milleti­mizle yeniden yükselişe geçeceğiz. Milletimiz için, mazlumlar için, ülkemiz için kurduğumuz hayaller de, hedeflerimiz de gittikçe daha büyü­yor ve bizim bu güzel ülke için, bu aziz millet için yapacak çok ama çok işimiz var. İşte bunun için ne diyoruz? Durmak yok, yola devam.

MÜCADELEMİZ, TERÖR TAMAMEN BU TOPRAKLARDAN YOK OLUNCAYA KADAR DURMAYACAK.

Sayın Cumhurbaşkanım, değerli arkadaşlar; terör bu ülkenin yıllarını çaldı, insanı­mıza büyük acılar yaşattı. Geleceği inşa etmek üzere yola çıkarken artık terör belasını da bu milletin gündeminden söküp atmak gerektiğinin bilincindeyiz. Mücadelemiz, terör tamamen bu topraklardan yok oluncaya kadar durmayacak.

Bazen çözüm süreci diyorlar Sayın Cumhurbaşkanım, buradan müsaadenizle, çözüm mözüm yok, çözüm terör örgütünün bu topraklardan defolup gitmesiyle, Kürtlerle, Türklerle, Türkmenlerle, Araplarla ay yıldızlı bayrağın altında yaşayan bu milletin kucaklaş­masıdır, kardeşçe geleceğe yürümesidir, çözüm budur, bundan başka çözüm yoktur.

Bu konuda ne terör odaklarına, ne de onlara destek veren hiçbir güce taviz vermeyeceğiz. Afrin Operasyonu Türkiye Cumhuriyeti olarak teröre asla geçit vermeyeceğimizin bütün dünya­ya ilanıdır.

Tekrar ediyoruz, Türkiye’nin hiç kimsenin toprağında gözü yok. Buna karşılık, kendi topra­ğımıza, istiklalimize, istikbalimize kastedenlere de her zaman hak ettikleri cezayı vermesini bili­riz. Bu hareket gücünü aziz milletin duasından, niyazından alıyoruz. Bu operasyon bölgeye barışı ve huzuru geri getireceği gibi, terör örgütlerinin zulmü altındaki Arap, Kürt, Türkmen kardeşleri­mizin de kurtulmasına vesile olacak, bu yüzden adı Zeytin Dalı Harekâtı. Dün Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Cerablus’a, Bab’a gelen huzur, yarın inşallah Afrin’e de gelecek.

Türkiye’yi eleştirenler önce geçmişlerine, kendi ahvalleri­ne bir baksın. Hem teröre gizli ve aşikâr destek vereceksiniz, hem de Türkiye’ye ayar ver­meye çalışacaksınız; yağma yok! Bu tutarsızlıktır, bu yanlış hesaptır, biz bu yanlışın bir parçası olmayacağız. Şartlar ne olursa olsun, Türkiye ola­rak PKK ve uzantılarıyla, PYD, YPG, DEAŞ, FETÖ gibi terör unsurlarıyla topyekûn müca­delemizi sürdüreceğiz.

DÜN KUDÜS’Ü NASIL SAVUNDUYSAK, BUGÜN DE DOĞU GUTA HALKININ VE MAZLUMLARIN YANINDA OLACAĞIZ.

Dünyada barış ve adalet gerçekten olacaksa, bunun için ülkelerin dürüst ve tutarlı davranması gerekiyor.

Sayın Cumhurbaşkanım, 21. yüzyılda evrensel hakları zincire vuran güçlere rağmen çıkıp dediniz ki, dünya beşten büyüktür. Bazı dostlarımız içi boş sözde soykırım iddialarıyla uğraşacağına, Doğu Guta’da yaşanan vahşeti görmelidir. Doğu Guta’da kadınlar, kundaktaki çocuklar katlediliyor. Doğu Guta’da insanlık büyük bir cinayete kurban gidiyor. Dün Kudüs’ü nasıl savunduysak, bugün de Doğu Guta halkının ve mazlumların yanında olacağız.

Türkiye, Suriye meselesinde kalıcı siyasal bir çözümü istiyor, bunun için Rusya’yla, İran’la, zatıâlinizin diğer koalisyon ülkeleriyle çok yoğun bir temasınız var, bir gayretiniz var. Mesele konuyu Birleşmiş Milletlere taşımak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü esas alan, orada yaşayan bütün etnik grupları, silaha, teröre bulaş­mamış bütün grupları bir araya getirerek huzuru, istikrarı tesis etmek. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin “yeryüzündeki cehennem” olarak tanımladığı Doğu Guta katliamı için maalesef uluslararası camia sessiz.

EN BÜYÜK ON EKONOMİ ARASINDA YER ALMA HEDEFİMİZİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ.

Hep birlikte yeni dönemde ülkemizi Cumhuriyetimizin 100. yıl hedeflerine taşıyacağız. Ülkemizin her yanını yeni tren hatlarıyla donatacağız, konfor­lu otoyolları tamamlayacağız. Dünyanın en büyük barajlarını, enerji santrallerini ve dünyanın en büyük havalimanını inşallah açacağız. En büyük on ekonomi arasında yer alma hedefimizi kararlı­lıkla sürdüreceğiz. Evet, hayalini kurduğumuz büyük ve güçlü Türkiye hedefine çok yakınız, inşallah o günleri de liderliğinizde hep beraber göreceğiz.

Bu duygularla sözlerime son verirken, siyaset akademisinin yeni döneminde bütün kardeşleri­me başarılar diliyorum.

Emeği geçen ilgili Genel Başkan Yardımcım ve ekibine teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.



13.03.2018

ULUSLARARASI 4. İYİLİK ÖDÜLLERİ PROGRAMI, ANKARA

Sayın Cumhurbaşkanım, Saygıdeğer Hanımefendi, kıymetli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler; hepini­zi saygı ve muhabbetle selamlıyorum, hoş geldiniz.

Bugün çok anlamlı ve çok da güzel bir iş için bir aradayız. Türkiye Diyanet Vakfı'nın 4. Uluslararası İyilik Ödülleri sahiplerini bulacak. Ödül alacak olan dostlarımız hiç şüphe yok ki takdire şayan güzel işler yaptılar, bir karşılık beklemediler. İyiliği, insan olmanın şuuruyla yaptılar çünkü insanın fıtratında sevgi vardır, merhamet vardır. Kötülükler insanın özünden, yaratılış gayesinden uzaklaşması ve sıratı müstakimi kaybetmesi neticesinde ortaya çıkıyor. Bugün dünyada kötülüğün hüküm sürdüğü her yerde bu hakikati görüyoruz. Görünen sebep ne olursa olsun, aslın­da dünyadaki bütün müca­deleler iyilikle kötülük arasında. Allah bizleri, isti­kametini kaybedenlerden ve insanlığına yabancılaşanlardan eylemesin.

Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; unutmayalım ki, iyi insanların sevgisi ve merha­meti olmasa, ne bu toplum, ne de insanlık ayakta durabilir. Dünya iyilerin yüzü suyu hürmetine ayaktadır. Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki, bugün iyilerin sesini bastıran, onları önemsiz­leştirmek isteyen bir anlayış gittikçe dünyada hâkim oluyor. Bizim bu anlayışa esastan itirazı­mız var. Biz insanın haysiyetini her şeyden önemli görüyoruz. Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz. Halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak biliyor ve vatandaşlarımıza hizmet etmekten büyük bir gurur duyuyoruz.

Bizim hayat felsefemiz, iyi ve doğru alışkan­lıkları, ahlakı önemseyen, kötülükten, fenalık­tan, zulümden uzak durmayı ilke edinen bir anlayıştır. Bu anlayışta zengin fakirden, beyaz siyahtan, güçlü zayıftan, şehirli köylüden, işve­ren işçiden, erkek kadından daha üstün değildir. Birisinin başına gelen kötü bir hadiseye sevin­mek, insanlıktan nasibini almamaktır. Değil bir insanın, bir canlının ölümüne bile sevinmek, ilkel kalmış ruhun tezahürüdür. Böyle bir davra­nışın bizim inancımızda asla yeri yoktur. Bizler beş yaşındaki bir çocuğa, kuşu öldüğü için taziyeye giden, başka dine mensup insanların cenazesini görünce ayağa kal­kan bir Peygamberin ümme­tindeniz. Peygamberimizin, “Kardeşinin uğradığı felaketi sevinçle karşılama, Allah onu rahmetiyle o felaketten kurta­rır da seni de derde uğratır.” diye buyuyor.

Yüreği burkulan ailelere sabır ve başsağlığı dilemeyi beceremeyenler hiç değilse susmalıdır. Bu vesi­leyle, dün uçak kazasında, bugün otobüs kaza­sında hayatlarını kaybeden bütün vatandaşlarıma Allah’tan rahmet diliyor, yakın­larına başsağlığı diliyorum.

Dinimizle ilgili yalan yanlış konuşan, milleti inancımızdan soğutmaya çalışanlara geçiş verme­mek nasıl ki Diyanet İşleri Başkanlığımızın asli görevi ise, gönül gözünü kapatmayan, ruhunu karartmayan nesillerin yetişmesinde mukaddes dinimiz İslam’ın doğru anlaşılmasında da doğru anlatılmasında da Diyanet İşleri Başkanlığımızın büyük görev ve sorumlulukları vardır.

Sayın Cumhurbaşkanım, bizim inancımız­da kula kulluk yoktur. Ellerindeki nimetlerin Allah’tan emanet olduğunu bilen insanlar, bu imkânları ihtiyaç sahipleriyle, güçsüz olan­larla paylaşır, böylece Hakk’ın rızasını da kazanmayı murat ederler.

Değerli misafirler; hamdolsun ki iyilikle, hayırseverlilikle dünyaya ün salan bir neslin evlatlarıyız. Bizim toplumsal dokumuzun esası dayanışmadır, merhamettir, sevgidir. Ülkemiz gönül sahibi, merhametli, müşfik insanların yur­dudur. Sadece iyilik yapmak ve eldeki imkânları paylaşmak için binlerce vakfımız, derneğimiz var. Bu kuruluşlarımız sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde yardım faaliyeti yapıyor, iyiliği yayıyor. TİKA, Yunus Emre Vakfı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Kızılay, AFAD ve benzeri kurumlarımız dünyanın her yerinde Türkiye’nin iyilik elçileri olarak görev ifa ediyor.

TÜRKİYE İNSANİ YARDIMLARDA EN CÖMERT ÜLKE UNVANINA SAHİPTİR; RAKAMLARIN SÖYLEDİĞİ GERÇEK BU.

Myanmar’dan Etiyopya’ya, Somali’den Haiti’ye, Arakan’dan Filistin’e yeryüzünün her köşesinde ihtiyacı olana el uzatıyoruz. Suriye’de yaşanan iç savaş sebebiyle yurtlarını, yerlerini terk etmek zorunda kalan üç buçuk milyon kar­deşimize yedi yıldır ev sahipliği yapıyoruz. Bugün Türkiye insani yardımlarda en cömert ülke unvanına sahiptir; rakamların söylediği gerçek bu. 2015 yılında dünya genelinde ihtiyaç sahiplerine, mazlumlara 3,9 milyar dolar yardım yapan bir Türkiye var. 2016 yılında bu yardımlar yüzde 65 artarak altı buçuk milyar dolara ulaştı. 2017’nin ilk verilerine göre Türkiye sekiz milyar dolara yaklaşan resmî kalkınma yardımıyla pek çok gelişmiş ülkeyi geride bırakmıştır. Böyle cömert, yardımsever bir milletin bir ferdi olmak­tan ne kadar gurur duysak azdır.

Biz millet olarak daima darda olanın, muh­taç olanın imdadına koştuk, koşmaya devam ediyoruz. Bu tarihte de böyleydi, bugün de böyle. Bizim kültürümüzde, değerlerimizde bencillik yok. Bir elin verdiğini diğer elin his­setmediği; iyiliği, güzelliği paylaşmaya, hayatı­nı vakfeden bir inancın mensuplarıyız. Sayın Cumhurbaşkanım, değerli dostlar, biz sık sık dile getirdiğimiz gibi insanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır. Türkiye Diyanet Vakfı kırk üç yıl önce bu düstura göre kuruldu. Bugün yurt içinde hayır ve iyilik için çalışan bin şubesi var. Dünyanın yüz kırk ülkesinde, din, dil, ırk, renk ayrı­mı yapmadan iyilik faaliyetleri­ni aralıksız sürdürüyor.

Neler yapılıyor kısaca bir göz atalım. On dört ülkede yirmi üç eğitim kurumuyla sekiz binin üzerinde öğrenciye eğitim imkânı sağlandı. Sınırları aşan destekler sayesinde mazlum coğrafyaların yaraları sarılıyor. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı yardımlarıyla bay­ramın bütün gönüllerde yaşanması için gayret gösteriliyor. Suriye’ye, Arakan’a yardım kam­panyaları düzenliyor. Arakan’da on yedi farklı bölgede yardım dağıtımı yapıyor. Suriye’ye yardım kampanyası çerçevesinde yüz seksen yedi milyon yardım gönderildi. Bu yardımlar­da bin beş yüz elli tır yardım malzemesi bölge­ye ulaştı. Bazıları bölgeye tırlar dolusu silah gönderirken, Türkiye bölgeye tırlar dolusu yardım gönderiyor bizim farkımız bu, Türkiye’nin farkı bu. Yine, bölgede savaştan zarar gören yüz on caminin tadilatı ve tefrişa­tının yapımını gerçekleştirdik. Bugüne kadar kırk yedi ülkeye, bir milyonun üzerinde Kur’an-ı Kerim dağıtımı yapıldı, dinimizin öğrenilmesi için gayret gösterildi. İki yüz beş bin Kur’an’ın baskı ve dağıtımı da halen devam ediyor. Bazı ülkelerde susuzluk hayatı tehdit eder boyutlara ulaşmış vaziyette. Her yıl birçok insan, özellikle çocuklar susuzluk­tan, açlıktan hayatını kaybediyor. Türkiye Diyanet Vakfı susuzluk çeken coğrafyaların da imdadına koşuyor. Bugüne kadar sekiz ülkede, altmış altı su kuyusu açtı ve suyla insanları buluşturdu. Yapımı devam eden yapımına başlanacak olanlarla birlikte yüz otuz iki su kuyusu, insanlara su temin edecek. Türkiye Diyanet Vakfı ihtiyaç duyulan yerler­de ibadethane, cami de inşaat ediyor. Bildiğiniz gibi geçmişte şehirlerimizde yakın tarihte camilerimiz alçak terör örgütlerince yıkılmış, tahrip edilmiş ve kullanılamaz hale gelmişti. Türkiye Diyanet Vakfımız Doğu ve Güneydoğu’da terörden zarar gören yüz yirmi yedi caminin bakımı ve onarımını gerçekleş­tirdi, tekrar ibadete açılmasını sağladı. Sizlerin huzurunuzda Diyanet İşleri Başkanımız ve Türkiye Diyanet Vakfı camiasının bütün men­suplarını gönülden tebrik ediyorum, teşek­kürlerimi sunuyorum. Bütün bu hizmetlere katkı sağlayan, gönlünü veren, vesile olan, iyi­lik kapıları açan bütün hayırsever vatandaşla­rımıza da şükranlarımı sunuyorum.

Yaptıkları yüz akı iyiliklerle dünyanın bütün iyi insanlarını temsil eden ve ödüle hak kazanan bütün dostlarımızı da canıgönülden kutluyorum. Onlar buradan yeryüzüne insanlık mesajı veriyorlar. Bu vesileyle bugün başlayan iyilik haftasının da hayırlara vesile olmasını diliyor ve iyilikler, güzelliklerin hâkim olacağı bir dünyanın var olması için bu sözlerle konuşmamı tamamlıyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.



14.03.2018

AZERBAYCAN ZİYARETİ ÖNCESİ BASINA YAPILAN AÇIKLAMA, ANKARA

Değerli basın mensupları, bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Fedakârca yurdun her köşesinde görev yapan hekimlerimizin bayramı­nı tebrik ediyorum. Hakikaten sağlıkta son 15 yılda Türkiye’de çok büyük değişim ve dönü­şüm yaşandı. Değişim ve dönüşüm sonucu dünya sağlık sisteminde Türkiye, listenin başı­na oturdu. Bütün dünyada çeşitli ülkelerde, gelişmiş ülkeler de dâhil, sağlıkla ilgili gelecek beklentileri sorulduğunda, birçok ülkede karamsar bir beklenti varken, Türkiye’de vatandaşlarımızın yüzde 97’si, Türkiye’nin sağ­lık sistemine çok güvendiklerini ve hiçbir endi­şeleri olmadığını beyan etmektedir. Bu da sağlıkta Türkiye’nin ne kadar büyük bir değişi­mi, gelişimi ortaya koyduğunu açıkça göster­mektedir.

Hekimlik kutsal bir görevdir. Hekimlerimizin zor şartlarda görev yaparken saldırıya uğrama­sı, asla ve asla tasvip edeceğimiz bir şey değildir. Dolayısıyla insanlara sağlık hizmeti verirken, onları iyileştirmeye çalışırken, kendilerinin problem yaşaması büyük bir çelişkidir. O bakımdan bütün vatandaşlarımızın hekimleri­mizle ilişkilerinde bu hususa azami gayret gös­termesini bekliyoruz. Hekimlerimizin de vatandaşlarımızın tedavisi yanı sıra, içinde bulundukları hâli de çok iyi analiz etmeleri ve buna göre muamelede bulunmaları önem arz ediyor.

BAKÜ KÜRESEL FORUMUNA KATILMAK ÜZERE, BİRAZ SONRA YURTTAN AYRILACAĞIZ.

Değerli basın mensupları; kardeş ülke Azerbaycan’a Nizami Gencevi Uluslararası Merkezi'nce düzenlenen, Bakü Küresel Forumu'na katılmak üzere, biraz sonra yurttan ayrılacağız.

Nizami Gencevi 13. yüzyılda yaşamış Azeri Türk bilim adamı, düşünür, büyük bir şairdir. Nizami Gencevi hamsesi olan önemli şairlerden biridir, Mevlana Celaleddin Rumi, Ali Şir Nevai gibi birçok büyük düşünüre ilham kaynağı olmuş bir şahsiyettir.

Bu küresel forum çerçevesinde Bakü’de gerek Devlet Başkanı İlham Aliyev, gerek Başbakan, Meclis Başkanı ile de ikili görüşme imkânlarımız olacak. Ayrıca, bu foruma, bu etkinliğe katılan, çeşitli ülkelerden gelen devlet ve hükûmet baş­kanlarıyla da ikili görüşme fırsatımız olacak. Forumun açılışında ve panelde bir konuşma ger­çekleştireceğiz. Bu seneki tema, büyük güçler ve diğerleri, bölgesel farklılıklar, adaletsizliklerin ele alınacağı bir toplantı. Bugün bölgemizde ve dünyanın birçok yerinde yaşanan karışıklıkların bir anlamda sebepleri, bunlara yönelik küresel toplumun yapması gereken işler, atılması gere­ken adımlar; bunları ele alacağız. Bölgemizdeki gelişmeleri de şüphesiz değerlendirme fırsatı­mız olacak.

Türkiye ve Azerbaycan bir millet, iki devlettir. Özellikle son yıllarda bölgede gerçekleştirdiği­miz iş birlikleri, Kafkasların, Orta Asya’nın güvenliği ve geleceği açısından hayati öneme sahip. Bu toplantı vesilesiyle ilk defa ihdas edilen Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan-İran Dışişleri Bakanları da yine Bakü’de bir araya gelecekler, bölgesel konuları değerlen­dirme fırsatı bulacaklar. Özellikle Orta Asya’ya yönelik Kafkaslarda gerçekleştirdiği­miz bölgesel iş birliğini Orta Asya’ya da yaymak istiyoruz. Bu anlamda üçlü, dörtlü dışiş­leri düzeyinde mekanizmalar oluşturarak bu çalışmaları başlatmış bulunuyoruz.

GÜNÜMÜZÜN ÖNEMLİ KONULARINDAN BİRİ TERÖR VE GÜVENLİK KONULARI.

Bunları da gerek Türkiye’nin güneyinde Suriye’de, Irak’ta yaşanan güvenlik sorunları, terörle mücadele olmak üzere aynı şekilde Kafkasların ve Orta Asya’nın güvenliğine yöne­lik konuları da kapsamlıca ele alma imkânımız olacak.

Ayrıca, Bir yol, bir kuşak projesi kapsamında Uzak Doğu’dan Avrupa’ya uzanan orta koridor başta olmak üzere, tarihi İpek Yolu’nun yeniden hayata geçirilmesi konusunda da değerlendir­melerde bulunma fırsatı olacaktır.

Ziyaretimizin ülkemiz açısından hayırlı olma­sını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

Sorularınız var mı arkadaşlar? Buyurun.

SORU: Çimen Çetin, Habertürk Televizyonu.

Efendim, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yirmi altı maddelik ittifak tekli­finin görüşmeleri vardı ve yirmi saatlik bir mesa­inin ardından kabul edildi. Özellikle Ana Muhalefet’in, Genel Kurulun, Meclis TV’nin yayında olmadığı bir saatte çalışıp bu teklifin kabul edilmesine ilişkin tepkileri vardı. İlk sorum bu tepkiler, neden Pazartesi günü seçildi?

İkincisi de şu olacak: Yine Cumhuriyet Halk Partisi’nden bazı milletvekilleri, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu değil, bugün açıklamaları var ama, seçimi boykot yönünde çağrıları var, bunun için ne dersiniz?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Ne boykotu?

SORU: Seçimi boykot etme, katılmama.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Hangi seçimi?

SORU: Seçim güvenliği nedeniyle CHP’den İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Seçim güvenli olunca boykot mu edeceklermiş. Demek ki güvenli olmasından rahatsız mı oluyorlar? Seçim güvenliği, ülkenin vatandaşların iradesini sandığa yansıması için olmazsa olmaz bir düzen­lemedir. Hatırlayın 7 Haziran seçimlerinde maalesef Doğu ve Güneydoğu’da terör örgütü bu yüzden vatandaşlarımızın özgürce iradesini sandığa yansımasına engel oldu. Ve bunun farkı­nı da 1 Kasım seçimlerinde düzenlenen, alınan tedbirler sayesinde gördü. Vatandaş tabii terci­hini yapacak, kime oy vereceğine kendi karar verecek, ama o iradenin özgürce gerçekleşmesi, sandığa yansıması için Hükûmet olarak biz, görevimizi hakkıyla yapmak zorundayız, o sorumluluğu taşıyoruz. O bakımdan yani CHP’nin böyle boykot, grev, bu tip söylemleri zaman zaman oluyor. Herhalde gençliklerinden okulda, üniversitede kalma alışkanlıklarını siya­sette de tekrar ediyorlar, ama artık o günler geri­de kaldı. Ana Muhalefet Partisi eğer iktidar alternatifiyse boş işleri bırakıp daha faydalı söy­lemlere yönelmesinde yarar var.

Diğer bir konu niye Pazartesi? Mehmet Bey, geçen hafta anlaştınız bildiğim kadarıyla, gruplar kendi aralarında anlaştılar. Hangi takvimde çalı­şacaklarına karar verdiler, o çerçevede Pazartesi çalışıldı çünkü geçen hafta herhalde eksik çalışıldı, ara verildi. Onun yerine de neden ara verildi? Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzük kurultayı vardı. O sebepten onlara öyle bir imkân tanındı. Şimdi, Pazartesi çalışma günü değil mi? Vatandaş çalışıyor, Meclis çalışınca yan­lış mı? Vatandaşın gece gün­düz çalıştığı yerde bırakalım Meclis de Pazartesi de çalışsın, Salı da çalışsın, icap ederse 7 gün çalışabilir.

Buyurun.


SORU: Özden Erkuş, NTV.

Efendim, dün ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u görevden aldı. Yerine de daha önce Türkiye aleyhinde bazı Twitter mesajları da gündeme gelen tepki çeken Pompeo aday gös­terildi. Bu görev değişimini nasıl değerlendirir­siniz? Ki Tillerson’la, Sayın Dışişleri Bakanı arasında özellikle Menbiç konusunda bir mutabakata varıldığına ilişkin de bilgiler vardı, o yönde açıklamalar vardı. Hem Menbiç özelinde hem de ABD-Türkiye ilişkileri genelin­de bu görev değişimi nasıl bir etki yaratır?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanı’nın verdiği kararı bizim değerlendirmemiz gereksiz bir şey. Göreve getirdi, gerek gördü görevden de aldı. Türkiye- Amerika ilişkileri kişilere bağlı bir şey değildir. Yıllara sari bölgede müttefik, stratejik ortak ola­rak düşündüğümüz Amerika’yla son zamanlarda bazı sorunlar yaşadığımız bir sır değil. Özellikle başımızı ağrıtan, PKK’nın uzantısı YPG, PYD gibi örgütlerin Amerika’nın âdeta koruması altında, masum insanların canını yakması bizim de canımızı sıkıyor. O yüzden de bölgede güven­liği sağlamak, bölgedeki insanların huzurunu tekrar getirmek için bir faaliyet içerisindeyiz. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı faaliyetleri bu çerçeve­de ele alınabilir. Bunun dışında başkaca rahatsız edici durumlar ortaya çıkarsa buna da gerekli karşılığı Türkiye verecektir. Ümit ederiz ki, Amerika er geç bu yolun yanlış olduğunu anlar ve yıllardan beri bölgenin güvenliği, küresel güven­lik için fedakârca katkı sağlayan Türkiye’yle daha sağlıklı bir ilişki geliştirmiş olur.

Tekraren söylüyorum, yani A şahsı gider, B şahsı gelir, onlar Amerika’nın iç meseleleridir. Türkiye’nin, kim gelirse gelsin duruşu gayet belli­dir, nettir. Gelen vatandaşın veya bakanın Türkiye hakkında ne düşündüğünün de bizim açımızdan çok fazla önemi yoktur. Ümit ederim daha sağlık­lı bir ilişki bundan sonra geliştirilebilir.

SORU: FOX TV, Engin Yılmaz.

Efendim, şeker fabrikalarının özelleştiril­mesiyle ilgili soru soracağım. Sizin açıklama­larınız oldu garanti de verdiniz, 5 yıl kapanmayacak, işçilere bir şey olmayacak vesaire… Ama tabii eleştiriler sürüyor, özel­likle muhalefet cephesinden. Son çıkış da Tarım Bakanı’ndan, Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba “Bazı fabrikalara biz de talip olabi­liriz” dedi Tarım Kredi olarak. Bu konuyu kendi içinizde konuştunuz mu, nasıl oldu?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Konuştum, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade etti. Yani bizim bir yandan sektörü serbestleş­tirirken tekrar başka bir kurum marifetiyle ona talip olmamız söz konusu değil. Onun kas­tettiği, yani kooperatifler olarak da bu özelleş­tirmede yer alabiliriz şeklinde. Yani pancar ekicileri kooperatifleri pekâlâ bu fabrikaları almak için teklif verebilirler, kastedilen bu. Yoksa kamu niteliği taşıyan tarım kredi koo­peratifinin böyle bir faaliyet içerisinde olması söz konusu değil.

Teşekkür ederiz arkadaşlar.



Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə