323
Belirtiden Bozukluğa İstifleme
Yapılan bir çalışmada klinik olarak önemli istifleme sorunlarının genç yetişkinler ve
çocuklara göre yaşlılarda daha yaygın görüldüğü bildirilmektedir. Bu araştırmaya katılan
katılımcıların yaş ortalaması yaklaşık 50 yıl olduğu ancak katılan bu kişilerin istifleme
sorunlarının onlarca yıl önce başlayabileceğine dair kanıtlar olduğu belirtilmektedir
(Diefenbach ve ark. 2013). Yapılan geriye dönük bir çalışmada, istifleme belirtilerinin
ilk çocukluk ya da erken ergenlik döneminde, ortalama 12-13 yaşlarında ortaya çıktığı
ve bireylerin günlük çalışmasına engel olmasının 30 yaşların ortasında başladığını göste-
rilmiştir (Landau ve ark. 2011). Hastalığın tanısı genellikle 40’lı yaşlarda konulmakta,
gidişat genellikle kronik bir seyir göstermektedir (Tolin ve ark. 2010). Yapılan çalışma-
larda, yaş artışı ile belirti şiddetinin arttığı bildirilmektedir (Grisham ve ark. 2006,
Tolin ve ark. 2010). Grisham ve arkadaşları (2006) istiflemenin farklı belirtileri arasın-
da, satın almanın; muhtemelen daha fazla finansal ve büyük hacimleri saklamak için
daha fazla fiziksel bağımsızlık gerektirdiği için atmadaki güçlük veya yığından biraz
daha geç başladığını bildirmişler.
Çalışmaların çoğu İngilizce konuşulan ülkelerde ve ağırlıklı olarak beyaz ırk örnek-
lerinde yapılmış olmasına rağmen, dünya çapında meslektaşların klinik izlenimleri
istiflemenin evrensel olduğu yönündedir. Dünya çapında 5.000'den fazla OKB’li kişiyi
içeren 21 çalışmanın meta-analizinde, istiflemenin hem İngilizce konuşulan hem de
İngilizce konuşulmayan ülkelerde diğer OKB belirtilerinden bağımsız gibi göründüğü-
nü doğrulanmıştır. Buna Japonya, Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya gibi coğrafi ve
kültürel açıdan farklı ülkelerden gelen çalışmalar da dâhildir. İstifleme belirtileri olan
OKB hastalarının, istifleme belirtileri olmayan OKB hastalarına göre hastalık süresinin
daha uzun olduğu, işlevselliklerinin ve içgörülerinin kötü olduğu ve daha çok eş-
hastalığa sahip oldukları gösterilmiştir (Gentes ve ark. 2011).
Japonya’da yeni yapılan bir çalışmada da istiflemenin ve dağınıklık ölçüsünün klinik
özelliklerini batılı meslektaşlarıyla benzer bulmuşlardır (Matsunaga ve ark. 2010). Bu
nedenle, farklı kültürler için ölçütlerde değişikliği öneren bir bilgi olmamasına rağmen,
bu konuyla ilgili daha çok araştırma ihtiyacı vardır. Örneğin; istiflemenin ne kadar
problem olduğu gelişmekte olan ülkelerden sanayisi gelişmiş olanlara, bireysel kültür-
lerden toplulukçu kültürlere, kentsel topluluklardan kırsal topluluklara kadar belirsizdir.
Batı toplumları içinde farklı etnik gruplar üzerinde araştırma bulunmamaktadır.
Etyoloji
Aile ve Genetik Çalışmaları
İstifleme davranışı olan hastaların yaklaşık %50’sinde aynı davranışın bulunduğu bir
akrabası olmasından dolayı davranışın ailesel olduğu düşünülmektedir. Yapılan ikiz
çalışmaları istifleme davranışının yaklaşık %50’sinin genetik faktörlere bağlanabilir
olduğunu göstermektedir (Taylor 2011). Aile çalışmaları ailelerde istiflemenin devamını
göstermektedir, yeni yapılan bir ikiz çalışmasında aileselliğin hem genetiğe hem de
paylaşılmayan çevresel faktörlere bağlı olduğunu göstermiştir (Lochner ve ark. 2005).
Yaşam Olayları
Hastalar, hastalığın başlangıcından önce veya seyri esnasında belirtilerin arttığı dönem-
lerden hemen önce stresli veya travmatik bir yaşam olayı belirtmektedirler (Tolin ve ark.
2010). Travmaya maruz kalan kişilerin gerçek anksiyete ya da travmaları ile yüzleşme-
www.cappsy.org
Bulut ve ark.
324
mek için psikolojik acılarını istifleme davranışı göstererek bastırabildikleri düşünülmek-
tedir. Cinsel istismar, cinsel taciz gibi travmatik yaşam olayları olan bireylerde davranış
daha sık görülmekte ve belirtilar daha şiddetli olabilmektedir. Yapılan çalışmalarda
travmaya maruz kalan 20 kişiden birinde istifleme davranışı geliştiği bildirilmiştir (To-
lin ve ark. 2008, Tolin ve ark. 2010 ).
Psikoanalitik Kuram
Sadece birkaç istisna dışında, istifleme çalışmaları 1993 yılına dek ruh sağlığı literatü-
ründe neredeyse yoktu. Freud (1908) para istiflemenin dışkı tutmanın sembolik göste-
rimi olduğunu ve anal üçlüde (düzenlilik, cimrilik, inatçılık) yer alan cimriliğin çatısını
oluşturduğunu ifade etmiştir. Jones (1913) istifleme kavramına nesneleri biriktirmeyi
eklemiş ve anal üçlünün obsesif kompulsif bozukluğun gelişiminde öncü rol oynadığı ve
anal tutucu kişiliği oluşturduğunu belirtmiştir. İstifleyici bireylerin bazılarının evlerinde
dışkılarını biriktirmeleri psikoanalitik kuramı destekler niteliktedir (Bulut ve ark. 2014).
Fromm (1947) istifleme yönelimini başkalarından şüphe ve çekilme ile karakterize
üretken olmayan karakterin dört tipinden biri olarak tanımlamış ve bireylerin koleksi-
yon yapma ve saklama davranışını kendilerine güvenlik duygusu yaratma amacını taşın-
dığını bildirmiştir.
Günümüzde OKKB olarak bilinen anankastik karaktere sahip bireyler, dikkatli, da-
kik, toplumsal kurallara ve ahlaki kurallara uyumlu, kuralcı, hoşgörüsü az olan, titiz
bireyler olarak tanımlanmaktadır. Anankastik kişilik özellikleri sergileyen istifleyici
bireylerin genellikle benlik değerlerinin düşük olduğu ve satın alma davranışı ya da
istifleme ile "geleceğin var olduğunu” kendilerine inandırarak temel ölüm kaygısını
azalttıkları ve nesne istiflemek ile benlik değerlerini yükseltmeye çalıştıklarına inanıl-
maktadır (Summerfeldt ve ark.1998).
Psikolojik Araştırmalar
İstiflemenin bellek ve dikkat zorlukları, organizasyon, sınıflandırma ve karar verme ile
ilgili bilgi işlem eksikliklerinden kaynaklandığı belirtilmektedir (Tolin ve ark. 2011).
Bireylerin eşyalarla duygusal bağ kurma ve çevrelerinden atamadıkları nesneler ile ‘kale
duvarı gibi’ güvenli bir ortam oluşturma ihtiyacı duymaları ve bireylerin yaşadıkları
yaşam olaylarını hatırlamak amaçlı olayla bağlantı kurdukları eşyaları saklama eğilimle-
rinin olması ve davranışsal olarak eşyaları atmaya kaçınmalarının bunda rol aldığı düşü-
nülmektedir. Ayrıca istifleyiciler belleklerine güvenmemekte ve hatırlama ve bilgiyi
kaydetmeye aşırı önem vermektedirler (Frost ve ark. 1993). İçerdiği bilgileri hatırlaya-
mayacağı için eski gazeteleri biriktiren bir hastayı düşündüğümüzde, hastanın bilgiyi
hatırlamanın mutlak gerekli olduğunu kabul ettiğini ve gazeteleri tutmayı bunu sağla-
manın bir yolu olarak bulduğunu söyleyebiliriz. Bu durum kategorizasyon problemiyle
de birleşebilir. Ayrıca hatırlamak için görsel ipuçlarına ihtiyaç duyabilirler. Sonuçta da
görmek için her şeyi ortada bırakmaları gerekir. Bazı hastalar da renkli kartlar koyabilir-
ler. Bahsedilen davranışların hepsinde de ortak inanç nesneleri saklamadan veya onlarla
ilgili tüm bilgileri kaydetmeden bir şeyleri hatırlayamayacak olmalarıdır.
İstifleme bozukluğu gösteren bireylere uygulanan nöropsikolojik testlerde dikkatte
azalma, reaksiyon süresinde değişkenlik, saf OKB tanılı bireylere göre daha fazla bu-
lunmuş, dürtüsellik ve hedef uyaranları algılama yeteneğinde bozukluklar saptanmıştır
(Grisham ve ark. 2007) .
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar - Current Approaches in Psychiatry