İstanbul 'u muhasaraya girişmişti. Beşiktaş ile Ortaköy
arasında, Gillius 'a göre, Barbaros 'un türbesinden 600
adım uzakta, şimdiki Çırağan sarayı civarındaki ağaçlı
yamaçlara, Dionysios (Rhodiön Periboloi ) adını
vermektedir ve Gillius zamanında bile burası
Rhodakinion tesmiye olunmakta idi.
İstanbul 'un fethinden itibaren, osmanlı donanması,
sefere çıkacağı vakit, kapudan paşanın emri altında,
Dolmabahçe ve Beşiktaş önlerinden toplu olarak
hareket ederdi (Vâsıf, Tarih, Bulak, 1246, I, 49). Bu
sebep ile kapudan paşa yalısı Beşiktaş 'ta bulunurdu ki,
Bayezid II. devrinde bu yalı (sonradan Cağal-oğlu
yalısı), bilâhare padişahlara intikal ederek, güzelliği ve
padişahların başlıca vakit geçirdikleri yer olması ile
şöhret alan ve yerinde muhtelif tarihlerde çok güzel
köşk ve yalılar inşa edilen, Beşiktaş bahçesi idi. Sinan
Paşa camii, Barbaros Hayreddin Paşa (ölm. 1546)
medresesi, türbesi, Beşiktaş '1 süsleyen bu devir
eserlerindendir. Beşiktaş 'm adı da Hadikat al-cavâmi'
(II, 94) müellifine göre, Barbaros 'un burada sahilde
gemileri bağlamak üzere, 5 taş direk vaz'etmesi ile
alâkadardır. Mamafih bu ismin içi insan şeklinde oyuk
bir taşın burada bulunmasından dolayı yayıldığını ve bu
taşın bilâhare bir çeşmeye konulduğunu kabul edenler
olduğu gibi, Petra Thermastis veya Gillius 'a göre,
Barbaros 'un türbesine konan Diploki-onion sütunları
ile ilgili bulanlar (Hammer, göst. yer.; Dethier, Le
Bospore et Constanti-nople, Viyana, 1873, s. 59 v.dd.)
ve bu sütunlara, beşiğe benzediği için, Kounella
denildiği ve bu ismin onun bulunduğu semte teşmil edilip,
türklerce de tercüme olunduğunu ileri sürenler de
vardır (Celâl Esad, Eski İstanbul, İstanbul, 1328, s. 75 ).
Beşiktaş 'ta Yahya Efendi mesiresi meşhurdur ;
Kanunî 'nin süt kardeşi olan bu zat, Âli 'ye göre,
gördüğü bir rüya üzerine, Beşiktaş semtinde „temekkün
kılmış" ve burada „mescit, medaris, hankah ve hamam
inşa" ettirmiş ve buraya „Hızırhk" adını vermiştir ki,
tekkesi ve türbesi son zamanlara kadar her kesin,
bilhassa Abdülhamid II 'e gelinceye kadar saray ve
devlet ricalinin ziyaret ettiği bir yer
BOĞAZİÇİ. 675
idi ( Kunh al-ahhâr, basılmamış kısımlar, Üniversite
kütüp., nr. 5959, var. 448 ). Beşiktaş 'm yüksek bir
tepesinde, evvelce Selçuk Sultan tarafından bina
olunup, bilâhare Mehmed IV. 'in darüssaade ağası
Abbas Ağa tarafından tamir edilerek, Abbas Ağa camii
adını alan bir cami vardır. Beşiktaş sâhilsarayında
doğan ve burayı çok seven Ahmed I., bunun yerine
güzel bir köşk yaptırmıştı (Murad IV. 'in huzurunda şâir
Nef'î 'nin bir hicviyesini okuması ve tev-bihe mâruz
kalması hâdisesi bu sarayda cereyan etmiştir; Naimâ,
III, 43). Mehmed IV. 1678'de Kara ibrahim Paşa'yi bina
nâzın tâyin ve 625.000 akçe sarfederek, arkasındaki
yoldan ve saraya mülhak bostandan bir mik-dar yer
almak suretiyle, burada „bir saray-ı dilkuşâ ve has oda
önünde dahi leb-i deryada mücevvef ve sengîn kemerler
üzerinde fevkani bir kasr-ı zîbâ" bina ettirdi (Silâhdar,
Tarih, İstanbul, 1928,1, 732 ). Devrinde Boğaziçi 'nin
en şa'şaalı bir safhasını açan, has bahçeleri ve kasr-ı
hümayunları büyük bir gayret ve zevkle imar ve tezyin
ettiren Mahmud I. burada da 22 sütunlu bir „Kasr-ı
dilârâ" (1747 ; İzzî, Tarih, var. 122 v.d.) yaptırdı. Selim
III. yaz mevsimlerini, kendisinin de bir çok tesisler ve
ilâveler yaptırdığı, bu sâhilsarayda geçirirdi. Mahmud
II. devrinde, bâzı tâdiller gördükten ve yeni binalar
ilâve edildikten sonra, Dolmabahçe sarayının inşası ile,
Beşiktaş bahçesi ve Beşiktaş sâhilsarayı tarihe karıştı
(bk. Naimâ, II, 107 ; Râşid, I, 245 ; III, 284 ; VI, 267;
îzzî, var. 122 ). Bundan başka Beşiktaş 'ta bir de
Çırağan-Sarayı vardı. Burası evvelce Kazancı-oğlu bahçesi
iken, sonra has bahçeler arasına girmiş ve Murad
IV. tarafından hemşiresi ve Melek Ahmed Paşa zevcesi
Kaya Sultan 'a hediye edilmişti. İçinde çırağan
şenlikleri yapıldığından, Çırağan yahsı denen bn yalı,
Damad ibrahim Paşa tarafından, zevcesi Fatma Sultan 'a
tahsis olunmak üzere, yaptırılmıştır. Ahmed III. burada
haftalarca kalır ve çırağan eğlenceleri tertip ettirirdi (
Raşid, V, 205 ; VI, 29, 284 ). Babası Ahmed III. 'in
hal'inden sonra, Fatma Sultan, vefatına kadar, burada
yaşamıştır. Selim III. burayı 1218 (1803/1804 ) 'de
yeniden yaptırmış ve daha sonra, Mahmud II.
tarafından, klâsik bir cephe ile ve çok zarif bir şekilde
yenilenerek, kendisi bu sarayda hayli zaman ikamet
etmiştir. Abdül-mecid de burada bir müddet kaldı, fakat
Dolmabahçe sarayı yapıldıktan sonra, burasını yeniden
inşa ettirmek maksadı ile, 1276 ( 1859/ 1860) 'da
yıktırmış ise de, yeni bir saray inşasına muvaffak
olamamıştır. Abdülaziz, cülusunun ilk senelerinde,
Çırağan sarayını tekrar yaptırmağa muvaffak oldu ise
de, az bir müddet ikamet ederek, yine Dolmabahçe 'de
oturmağı
tercih etmiştir. Murad V., hal'inden sonra, ölünceye
kadar burada mahbus kaldı. Daha sonra meclis-i
mebusana tahsis edilen bu bina 1909 'da kalorifer
dâiresinden çıkan bir yangında yandı. Çırağan sarayının
karşısında, Yıldız sarayının caddeye açılan kapısının
dışında, Mecidiye camii ( 1843) bulunduğu gibi, Yıldız
sarayının [tafsilât için bk. mad. YILDIZ ] önünde de
Abdülhamid II. tarafından yaptırılan Ha-midiye camii
Dostları ilə paylaş: |