Bu çalışmada doğu düşüncesinin öznel olan doğası tanımlanarak; hermetik düşünce



Yüklə 348,09 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə1/10
tarix17.11.2018
ölçüsü348,09 Kb.
#80327
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   10


605

Öz

Bu çalışmada doğu düşüncesinin öznel olan doğası tanımlanarak; hermetik düşünce 

ile  ruhsal  simya  bu  düşüncenin  tecrübî  formu  olarak  ele  alınmıştır.  Gerek  öznel  ger-

çeklik algısına dayalı bu iki formu yansıtması ve gerekse de doğu düşüncesi ile İslam 

dininin sentezinin önemli bir örneğini oluşturması nedenleri ile Alevi/Bektaşi gelenek, 

Hacı Bektâş-ı Velî’nin Makâlât adlı eseri üzerinden incelenmektedir. Batı düşüncesinin 

gerçekliği genel geçer ve nesnel olarak algılamasına karşın doğu düşüncesi, gerçekliği 

öznel forma sahip istisnai ve tecrübî bir durum olarak tanımlamıştır. Tasavvuf ekolleri 

içerisinde özellikle Alevi-Bektaşi Sûfîlik, doğu düşüncesini karmaşık kavramsallıkla değil 

de oldukça sıradan ve net olarak yansıtan karakteristik özelliklere sahiptir. Makâlât adlı 

eser  hermetik  ruhsal  simya  geleneği  çizgisinde, Alevî  Velayet  anlayışına  bağlı  olarak 

İslâmî terminolojiyi yorumlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Doğu düşüncesi, Makâlât, Hermetik, Öznellik, Simya, Dört Un-

sur.

In Eastern thought the Experience of the Hermetic Spiritual Alchemy

and Haci Bektas-i Veli’s Makâlât

Abstract

This study defines the nature of eastern thought as a subjectivity by the contrast of the 

west objectivity. The Haci Bektas Velî’s Makâlât, as an example of the eastern experiential 

thought that consist with hermetic tradition and spiritual alchemy is investigated. The 

realization of mental and spiritual experiential transformation by the taking of people 

from ordinary, and the determination of its system-ways which have been experienced as 

a results of this transformation, and finally the exploring of that own reality and reaching 

to the truth of asset; all of these are the works of the eastern hermetic and spiritual 

thought. Alevi-Bektashi  Sufism,  has  a  strong  characteristic  feature  that  it  reflects  the 

spiritual alchemy and the hermetic tradition. In our study the content and procedural 

aspects of the Makâlât context was evaluated as that a spiritual and hermetic alchemy in 

the Islamic framework. In Makâlât İslamic terminology has been interpreted according to 

the hermetic spirtual alchemy and the Prophetic Welayat that is depending on Alevî/Sûfî 

tradition.  

Keywords:  Eastern  thought,  Makâlât,  Hermetic,  Subjectivity,  Alchemy,  Four 

Element.

DOĞU DÜŞÜNCESİNDE HERMETİK RUHSAL SİMYA 

TECRÜBESİ VE HACI BEKTAŞ-I VELÎ’NİN MAKÂLÂTI

*)  Yrd. Doç. Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

(e-posta: mustafa.kursunoglu@omu.edu.tr)

Mustafa Said KURŞUNOĞLU

 

(*)



EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 18 Sayı: 58 (Kış 2014)


606 / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Said KURŞUNOĞLU

EKEV AKADEMİ DERGİSİ

Giriş

Felsefenin İki Tarzı

Antik Grek’te felsefenin insan ve evren hakkındaki genel geçer bilgiye delalet eden 

“bilgelik  sevgisi”  tanımlamasıyla  ifade  edilmesinden  Wittgenstein’in  dili  felsefenin 

konusu olarak kabul etmesine değin,

1

 felsefe etkinliği bilginin nesnel doğasının belir-



lenmesi üzerine yönelmiştir. Platon ve Aristoteles’in ideler ve dış dünya ile madde ve 

form dualitelerinden, Hegel’in tinsel metafiziğine, ya da Wittgenstein’in erken dönem 

Tractatus’undaki özcülüğüne değin bilgi veya anlam, batı düşüncesinde nesnel bir oluş 

olarak  kabul  edilmiştir  (Lacey,  1996,  s.  225).

2

  Gadamer  ile  Emilio  Betti’nin  anlamın 



nesnelliği ve öznelliğine yönelik ünlü tartışmaları da nihayet Gadamer’i “tarihsel şuur 

fonksiyonunu” öznel değil de ontolojik bir süreç olarak değerlendirmeye yöneltmiştir

3

 

(Palmer, 2002, s. 94). Böylece batı düşüncesi gittikçe oluşu somutlaştırarak, nesnelliğin 



metafiziğine ya da insanlaştırılmasına (Linge: 2008, s. xIix) neden olmaktadır.

Özellikle Hegel’in idealist diyalektiğinde tinin kendi öznel bilincine ulaşması ve böy-

lece psikoloji biliminin konusu olan bireysel bilincin, ikinci adımda doğa bilimlerinin 

konusu olan evrensel tinle karşılaşması anlatılmaktadır (Hegel, 2012, s. 131,171). Buna 

göre karşılaşmadan doğan sentez, Roma, Hıristiyanlık ve modern Avrupa süreci olarak 

ya da kültür, din, sanat ve medeniyet olarak ortaya çıkmaktadır (2012, s.283). Bilimlerin 

konusu olan ve tinin düzen ve nedensellik ilişkilerine sahip ilkel konumundan, mutlak 

ruhun bedenleşmesinin son aşaması olan ve felsefe biliminin konusu olan mutlak bilince 

ait, bütüncül ve tutarlı bilgiye varılır (2012, s. 15, 20, 474-475).

1)  Batı düşüncesinde felsefenin hep bir özün etrafında dolaşması ve felsefenin ulaştığı merhaleyi gös-

termesi bakımından Wittgenstein’ı kayda değer bulmaktayız. Zira önceleri ona göre felsefe, düşün-

cenin (dil ile) açıklığa kavuşturulması eyleminden ya da dil yoluyla ifade edilenin eleştirilmesi ey-

leminden ibarettir.  Bu bakımdan filozofun rutin işlemi geleneksel filozofların yanlışlarını mantığın 

sağladığı aletlerle ortaya çıkarmaktan ibarettir. Felsefe artık antik Grek’in teorisi değil, eylemdir. 

L.Wittgenstein, Tractatus-Logico-Philosophicus, Cosimo, New York, 2007, s. 11.  Burada dille kas-

tedilen aynı zamanda mantıktır. “Felsefe düşüncenin mantıkla açıklığa kavuşturulmasıdır.” a.g.e; s. 

52. 

2)  Wittgenstein bu nesnel özün sonraki döneminde varlığından şüphelenerek bir dil oyunundan ve ai-



lesel ilişkiler bütününden ortaya çıkan anlam öğesinden bahsedecektir. Böylece artık ona göre özsel 

bir anlam yoktur. Anlam sadece dildeki yoğun ilişkiler ağından ve dil oyunundan kaynaklanmaktadır. 

Kelly Dean Jolley, Wittgenstein Key Concepts, Acumen, 2010, Durham, s. 52. Wittgenstein burada 

nesnel bir özün olmadığını savunurken aynı zamanda gerçekliği de nesnelleştirmektedir diyebiliriz. 

Dolayısıyla her iki durumda da nesnellik soyut veya somut, aşkın ya da indirgenmiş biçimlerde orta-

dır.


3)  “Benim araştırmamın amacı…her türlü anlam tarzının ortak özelliklerini araştırmak ve anlamanın 

asla ortadaki bir nesne ile ilgili özel bir süreç olmayıp; faal tarihe (wirkungsgesichte), yani anlaşı-

lan şeyin varlığına ait olduğunu göstermektir.” Hans G. Gadamer, Truth And Method, Bloomsbury, 

New York, 2004, (Introduction for second edition). s. xxvii, Gadamer hermenotik ontolojisini özenle 

Heidegger üzerine kurgulamaktadır. “Öyle inanıyorum ki Heidegger’in insan var oluşuna dair geçici 

analizi, anlamanın bir insan öznesinin tavırları arasında bir şey olmayıp; bizzat dasein’in varlık yolu 

olduğunu göstermiştir.” a.g.e, s. xxvii.



Yüklə 348,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə