Bu çalışmada doğu düşüncesinin öznel olan doğası tanımlanarak; hermetik düşünce



Yüklə 348,09 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/10
tarix17.11.2018
ölçüsü348,09 Kb.
#80327
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

615

DOĞU DÜŞÜNCESİNDE HERMETİK RUHSAL SİMYA TECRÜBESİ 

VE HACI BEKTAŞ-I VELÎ’NİN MAKÂLÂTI

vufunun bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır (Köprülü 1993, s. 18). Burada dikkat çekici 

olan aşkın öznelliğin istisnai durumunun yarı dini bir karakter kazanmış olduğudur. Zira 

Horasan’dan Anadolu’ya göç eden son derece edebî bir tasavvuf düşüncesini özellikle 

saray çevrelerinde temsil eden Mevlana gibi dini önderler olduğu gibi, Bektaş-ı Veli gibi, 

sıradan halk tabakası ile hem hal olan, günlük yaşantı içerisinde garip niteliklere sahip 

Türkmen babaları da bulunmaktadır (Köprülü, 2005, s. 29). Bu babaların temsil ettikleri 

bilinç durumunu aktarmak ve diğer insanlara yaşatmak hususunda bir öğreti geliştirdik-

leri görülmektedir. Hermetik entelektüalizm, ruhsal simyaya dayalı eğitim aracılığı ile 

yaygınlaştırılmaktadır. Böylece fıkıh ve kelamın kutsal bilgiyi rasyonelleştirerek nesne-

leştirmesine karşın, tasavvuf simya aracılığı ile dini tecrübeyi eğitimde kullanarak nes-

nelleştirilen dini bilgiyi yeniden öznelliğe taşımaktadır.  Bu noktada Makâlât’ın dilinin 

sade ve basit bir Türkçe ile ifade edilmesi Swinburne’nin dini tecrübe delilinin doğruluğu 

için  kullandığı  hakikatlerin  tecrübe  edildikleri  gibi  oldukları  safdillik. Tanımlamasına 

uymaktadır (Yaran, 2007, s. 40). Buna göre eserde anlatılan hakikatlerin gerçekliği dini 

tecrübenin yaşanmışlığındadır. 



2. Ruhsal Simya ve Makâlât 

Hacı Bektaş-ı Velî (738/1337-1338)’ye ait Makâlât adlı eser, insan ruhunun kusurlu, 

noksan ve yetkin olmayan halinden alınarak mükemmel manevi bir forma ulaştırılma-

sı sürecini ve bunun metodunu anlatan bir eserdir. Aynı zamanda bir Bektaşi-tasavvuf 

klasiği olan bu eser metoda verdiği önemle ve metodunun dört kapı-kırk makam olarak 

ifade edilen karakteristik konumu ile benzer diğerlerinden ayrılır. Hacı Bektaş’ın bu eseri 

sıradan bir insanın mükemmel forma ulaşarak hakikatin bilgisini tecrübe edebilmesinin 

basamaklarını ve sürecini anlatmaktadır. Bu eser anlatım açısından İslam irfanının ve 

Alevi-Bektaşi  tasavvuf düşüncesinin temellendirildiği bir  eser  olmakla beraber; gerek 

uygulama metodu gerekse kullanılan kavramları açısından hermetik bir ruhsal simya öğ-

retisi olarak değerlendirilebilir.

20

Bu bağlamda 



1- Eserde önemle kullanılan sayısal değerler ve gerçeklik ilişkileri,

2- Ruhsal temalarla fiziksel terimlerin özellikle ilişkilendirilmesiyle soyut-somut iki-

liğinin sürekli korunması,

3- İnsan varlığının kökeninin ve farklı çeşitlerinin dayandığı özsel gerçekliğin bilgisi-

nin tecrübe edilmesinde ilk örnek bir mükemmel insana dayalı hermetik yaklaşım,

4- Uygulanan ruhsal anlamda dönüştürücü metot vasıtası ile insan doğasında ulaşıla-

cak mükemmellik sonuçlarının ortaya konulması gibi nedenler ile Makâlât; sufî gelenek 

20) Corbin’e göre ise Hacı Bektaş-ı Velî, neo-Platonik etkilenimde ve on iki imam inancı temelinde 

bir bakış açısına sahip katı bir ezoterik öğretiye sahiptir. Ancak Hacı Bektaş’ı Makâlât eserine göre 

değerlendirdiğimiz de bu yaklaşım yüzeysel ve eksik kalmaktadır. Henry Corbin, History of Islamic 



Philosophy, Trs. L. Sherrard, P. Sherrard, Kegan Paul International Islamic Publications for The 

Institute of İsmailî Studies, London, 1993, s. 310.




616 / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Said KURŞUNOĞLU

EKEV AKADEMİ DERGİSİ

içerisinde hermetik bir ruhsal simya öğretisi olarak tanımlanabilir. Böylece eser, Hacı 

Bektaş-ı Velî’nin yolundan gidenlere insan-ı kâmil olma metodunu göstererek ruhsal bir 

kişisel değişim ve gelişim sağlamayı hedeflemektedir. 

Hacı Bektaş-ı Velînin Horasan kökenli (Yılmaz vd; 2009: 13) olduğu kayıtları göz 

önüne alındığında hermetik metodun kullanılması belli bir anlatım geleneğinin devamı 

olarak ortaya çıkmaktadır denilebilir.

Eserde insanın yaratılışı Kur’an doğrultusunda vahiy eksenli bir anlatımla ilk insan 

Âdem üzerinden ele alınır (Bektâş-ı Velî, 2009, s. 44). Tevrat’ta da insanın yaratılışı ben-

zer şekilde anlatılmaktadır (Yaratılış 1-24). Kutsal kitaplardaki bu yaratılış kısmı simya 

geleneği açısından oldukça önemlidir. Kutsal kitaplarda varlığın ilahi bir maddeden ya-

ratılışı ve âdemin insanın ilk atası oluşu, başlangıçta cennette kozmosla tam uyum içinde 

yaşarken irade özgürlüğünü tecrübe etmesi ve dünyaya düşerek bir alt konuma dönüşmesi 

anlatılır. Bu noktadan sonra da Âdemin yeniden mükemmel forma ulaşma çabası konu 

edilir. Böylece de ilk simyacı Âdem olmaktadır (Sean, 2001, s.26).

Makâlât’ta bu yaratılış aynı zamanda hava, su, toprak ve ateşten meydana gelen dört 

unsurun bir karışımı olarak ifade edilir (Bektâş-ı Velî, 2009, s. 44). İnsanın yaratılışı ile 

dört unsur arasında bağ kurmak oldukça eski hermetik bir gelenektir. Hermetik düşün-

cenin İskenderiye’den miras kalan ana metinleri olan Corpus Hermeticum’da da bu dört 

unsur ay altı dünyadaki hareket, değişim ve her türlü varlıktan sorumlu olarak ortaya ko-

nulmaktadır.

21

 Buna göre insanın varlık çobanlığını yapan güç (Poimandres) dört unsuru 



zihinsel bir güçle gütmekte, kullanmakta ve onlara yansımaktadır (Mead, 2008, s. 6-7). 

Dört unsur kuramının İslam dinine ait kaynaklarda kullanılmadığı dikkate alındığında bu 

etki daha net gözükecektir.

Bu tür hermetik kavramlarla varlık ve oluşu açıklama metodu antik felsefede de kul-

lanılan bir yaklaşım olduğu için sûfi gelenekte bunun açığa çıkışını dönemin kültürel 

ve entelektüel ortamına uyum sağlama olarak da değerlendirebiliriz. Grek felsefesinde 

özellikle Empodekles (M.Ö 490-430)’de belirgin bir biçimde görüldüğü üzere dönemin 

mitolojik inanışlarını simya kavramları ile açıklama çabası etkindir. Buna göre yukarıda-

ki Zeus ve Hera ateş ve hava ile temsil edilirken, aşağıdaki Aidoneus toprak ve Nestis’te 

su  ile  tanımlanmaktadır.  Empedokles’in  dört  unsur  tanımlamasında  Homeros’un  orfik 

yaklaşımındaki gök ve Zeus, deniz ve Poseidon, yer altı ‘hades’ dünyası ve ana terim olan 

dünya dörtlüsü de etkindirler. 

Böylece Homerik dünya ve varlık görüşünün dörtlü unsura dayalı ayırımı geliştirilmiş 

olmakta ya da ilk dönem Miletlilerin Anaximenes’in hava arkesi, Herakleitos’un ateş 

arkesi, Thales’in su arkesi ve toprağın her şeyin anası olduğu geleneksel anlayışı ifade 

edilmektedir (Wright, 1997, s. 165). Burada dört unsurun bir araya gelerek veya getirile-

21) Ayın dairesel hareketi döngüsünde çoğalan ve çürüyen her şey anlamındaki kozmos, hareket eden 

ve değişen tüm şeyler hava, su, ateş ve topraktan meydana gelir. http://www.gnosis.org/library/grs-

mead/TGH-v1/th137.html; http://gnosis.org/library/grs-mead/TGH-v2/th237.html (Erişim Tarihleri: 

06-11-2013).




Yüklə 348,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə