617
DOĞU DÜŞÜNCESİNDE HERMETİK RUHSAL SİMYA TECRÜBESİ
VE HACI BEKTAŞ-I VELÎ’NİN MAKÂLÂTI
rek farklı bir formu oluşturmaları, simya anlamına yapısal anlamda öncülük yapmaktadır.
Dört unsurdan meydana gelen biçim değiştirmenin (transformasyon) Homerik kullanı-
mının gelişmiş bir biçimi benzer şekilde Makâlâtta da ancak İslam inancı doğrultusun-
da insanın dört unsurdan yaratılması ve dört ana karakter ayırımına gitmesi anlatımında
kullanılmaktadır.
Buna göre rüzgâr’dan var edilen şeriat ehli olan âbidlerin bu nedenle helali, haramı,
doğru ile yanlışı ayırma kabiliyetlerine sahip oldukları ifade edilir (Bektâş-ı Velî, 2009,
s. 44). Yine ateş asıllı tarikat ehli olan zahitlerin nefisleri ile olan mücadele kabiliyetleri,
aslı su olan marifet ehli olan ariflerin hem temiz olmalarının gereği hem de temizleyi-
ci kabiliyetleri zikredilir. Son olarak da aslı toprak olan hakikat ehli muhiplerin, teslim
oluşları ve asla dönüşleri anlatılarak; dört unsurun İslamî çerçevede yorumlanması ortaya
konmaktadır (2009, s.47,51, 55).
Dört sayısının Makâlât’ta kullanılmasında hem hermetik temelli unsur anlayışı hem
de Pisagoryen sayısal bir anlatım birlikte kullanılmaktadır. Dört unsurun insan türlerine
bölünmesinde ve Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet’le isimlendirilen gerçeklik kapı veya
yollarının ve mensuplarının tanımlanmasında hermetik anlam kullanılmaktadır (Bektâş-ı
Velî, 2009, s. 44-51). Sayısal anlamda ise dört unsur, dört can, dört ateş, dört göz, dört
rüzgâr, dört su, dört tavaf, tanrının dört bin adı, dört nur şeklinde simetrik bir biçimde
kullanıldığı görülmektedir (2009, s. 93, 98, 101, 106, 129). Dolayısı ile her iki anlamda
da dörtlemeye önem verilmektedir. Yine Hacı Bektaş-ı Velî’nin mensubiyeti olduğu söy-
lenen Ahmed Yesevî’nin Fakr-Name adlı eserinde de dört kapı kırk makamın kullanıldığı
görülmektedir (Yılmaz vd; 2009, s. 32). Dolayısıyla bu anlatı aynı zamanda sûfi gelenek-
selliği içinde tekrarlanmaktadır.
Dört sayısı (Tetrad), Pythagoras felsefesinde sonsuzluğun ve ölümsüzlüğün sembolü-
dür. Kare ile sembolize edilen Tetrad’ın kâinatı kaostan düzene geçiren dört temel gücün
ifadesi olduğu kabul edilmektedir. Pythagoras felsefesinde dört, Tanrısal gücü ve adaleti
temsil etmektedir (Kılıç, 2006, s. 10). Yine dört element yaklaşımı eski Hind ve Budizim
dinlerinde de temel bir yaklaşımdır. Bu elementler birincil ve türevsiz bir konumdadırlar
(Hamilton, 2001, s. 5-6). Dolayısıyla Makâlât’da bu yaklaşımın kullanılmış olması onun
doğu geleneklerinden oluşan entelektüel bir arka plana sahip olduğunu da göstermekte-
dir.
Hermetik simyada çift kutupluluk ya da evrendeki her şeyin ve insanın aynı zamanda
zıddını da barındırdığı bir iyi-kötü-alçak-yüce polarizasyon dualitesi vardır (Three Initi-
ates, 2009, s. 14, 44). İşte Makâlât’ta da insanın fiziksel, zihinsel düzlemlerden geçerek
ruhsal düzleme ulaşması önemle söz konusu edilir (2009, s. 30). Bu nedenle Makâlât’ın
konusu insan üzerine olmakla beraber, insanın zıddı olarak şeytan hakkında da bilgi veri-
lir (Bektâş-ı Velî, 2009, s.59). Gönül şehrinin ilk sultanı rahmanî diğer sultanı ise şeytanî
olarak belirtilir (2009, s. 85). Böylece tüm kötü sıfatların şeytan ile olan bağlantıları açık-
lanarak, söz konusu dualite kurulur (2009, s. 60, 134).
Makâlât da yalnızca dört sayısı ve çift kutupluluk temasına rastlanmaz. Bir anlamda
beklenmedik bir şekilde varlığın dört unsuru gizemli bir beşinci unsurla tamamlanmakta-
618 / Yrd. Doç. Dr. Mustafa Said KURŞUNOĞLU
EKEV AKADEMİ DERGİSİ
dır. Bu durum ise beşinci element yaklaşımının kökenini söz konusu etmektedir. Nitekim
M.Ö. 5. Yüzyılda Empedokles’in sevgi ve nefretle birleşen ve ayrılan, varlığı oluşturan
temel elementler olarak toprak, su, hava ve ateşi belirlemesinden çok önce Çin ve Hind
kaynakları beş element üzerinde bir sistem kurmuştular (Wright, 1997, s. 167). Bu beşli
sistem Çinin ünlü Wu Xing öğretisinde toprak, odun, metal, ateş ve su olarak belirle-
nirken; Hind kaynaklarında (Ishwara Rıshna) ise toprak, uzay, hava, ateş ve su olarak
belirlenmektedir. Beş sayısı Pisagorcu gelenekte mikro kozmosu oluşturan insanın sayı-
sı olmaktadır (Kılıç, 2006, s. 11). Yine Sûfî gelenekte ehli beyte de tekabül etmektedir
(Schimmel, 2000, s. 64). Makâlâtta ise beş sayısı tam da bu içeriğe uygun olarak insanın
ulaştığı kozmos durumunu ifade eden beşinci can; “aşk” olarak ifade edilir (Bektâş-ı Velî,
2009, s. 56). Burada aşka ulaşılması ile arşa kadar olan gökler ile bütünleşilir. Böylece
varlığın yer düzlemi ile göksel aşkınlığı kişide bir araya gelmiş olur. Artık bu aşamada
Veli olan kişi, öldüğünde bile bu aşktan dolayı öldüğünü anlamaz (2009, s. 59). Bu aşk
denilen unsur Allahın tüm âlemi kapsamış olan varlık ateşidir. Dolayısı ile ona ulaşılınca
birliğe de varılmış olmaktadır. Hermetik metinlere göre de bedenler toprak ve sudan ge-
len besinlerle büyürler; ruh ise her şeye karışık olarak varken, canlılık ve duygular açığa
çıkar. İnsana ise tüm bu aşamaların üstünde beşinci element olarak onu insan yapıcı ether
verilmektedir.
22
İşte dört unsuru geçip bu aşk elementine ulaşabilmek için kırk basamaklı bir ruhsal
simya süreci vardır (Bektâş-ı Velî, 2009, s. 68). Burada her unsur için on basamaklı bir
sistem uygun görülmüştür. Pisagoryan düşüncede on sayısı (Kutsal Tetraktis) dörde kadar
olan sayıların toplamı olduğundan (1+2+3+4=10) mükemmelliğin, kâmil İnsanın, Tanrı
ile bir olmanın sembolüdür (Kılıç, 2006, s.14). Tam da bu doğrultuda Makâlâtta on sayı-
sının kullanıldığını görmekteyiz. Buna göre; şeriat kapısında iman getirme ile başlayan
süreç, iyiliği emredip kötülükten çekindirme huyuna varmaktadır (Bektâş-ı Velî, 2009,
s. 68, 75). İlk basamağı tövbe olan tarikatla devam edip, onuncu basamakta aşk ve cana
dönüşmeye, marifetin birinci makamı olan edepten başlayıp kendini bilme aydınlığına
çıkmaya ve hakikat kapısında ise toprak olup, nihayet hakkı halkta görme olan mükâşe-
feye ulaşmaktadır (2009, s. 75, 78, 81).
İlahi kudret aslından meydana gelen cevher ve cevherden meydana gelen su tanım-
laması (Bektâş-ı Velî, 2009, s. 52), reyhan gülünün seçkinliği teması ve reyhan gülünün
kokusu
23
ile canın teslim edilişi, sembolik içerikli olmakla birlikte dikkat edilirse fiziksel
anlamda dönüşümü içeren ifadelerdir (2009, s. 56). Yine toprağın cana, canın aşka, aşkın
kelam çiçeklerine ve göklerdeki kokulara dönüşmesi
24
, kadim aşk içinde varlık-yokluk,
22) http://www.gnosis.org/library/grs-mead/TGH-v2/th239.html (Erişim Tarihi:18-11-2013).
23) Hind kaynaklarında tıbbî simya anlamında oldukça önem verilen reyhan eski Hind inanışına göre
ölen kişinin ağzına tanrıya ruhunun ulaşması için konulurdu. Eski Mısır ve Yunanlılar onun göklerin
kapılarını açan bir anahtar olduğunu kabul ederlerdi. http://esscentualalchemy.wordpress.com, (Eri-
şim Tarihi:18-12-2013).
24) Gerek pratik gerekse de felsefî simya geleneklerinde güzel kokulara özel önem verilir. Fiziksel mad-
deden ilahi öze doğru meydana gelen dönüşmeler açığa çıkardıkları kokular ile belirlenir. Gibbs
Smith Essence And Alchemy A Naturel History Of Perfume, Nort Point Pres, New York, 2008, s. 4.