GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
57
Hz. Âdem’e 10 tane suhuf iniyor, geliyor.
O şeriatı, evlenmesi, çalışması, yemesi, içmesi.
Buğday taneleri cennetten geliyor, ekiliyor. Hz. Âdem’in ziraatı,
çiftçiliği, onunla başlıyor.
İşte buradaki maksadımız; bir noktaya getirmek istiyoruz, bize
lazım olan, çok mühim, çok önemli bir noktaya getirmek istiyoruz.
Hz. Âdem’e suhuf indi; her şeyi Cenabı Hak emrediyor, yemesini,
içmesini, ibadetini.
İblis aleyhi’lla’ne de, evvela Cenabı Hak’tan şunu diledi:
— Ya Rabbi ben Hz. Âdem’in yüzünden bu felakete uğradım,
gadaba dücar oldum, Rahmetinden uzaklaştım.
Rahmetinden uzaklaşmak demek, yani ebedi cehennem, en büyük
azap ona olacak, daha hiç de kurtuluşu yok.
Bunu bildiği halde, “Ya Rabbi dünyada benim isteğimi ver,
muradımı ver, ahirette bana en büyük azabı yap
2
”
Cenabı Hak’tan bunu istedi, onun için Cenabı Hak, “iste vereyim”,
diyor (talebena vecedena), şeytan bunu istedi.
Cenabı Hak “peki, sana kıyamete kadar ömür verdim
3
” dedi.
Şeytan bir de şunu istedi:
— Bana bir fırsat ver, mühlet ver, Hz. Âdem ve Âdemin
zürriyetinden intikamımı alayım.
Onu da verdi.
Onu da verince, işte burada Hz. Âdem:
2 Bakara 2:201
3 Hicr 15:37
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
58
— Ya Rabbi ben cennet gibi emniyetli mülkünde bunun şerrinden
kurtulamadım. Ya Rabbi, sen ona, o yetkiyi verdiysen ben ve
evlatlarım nasıl kurtulurlar?
Cenabı Hak kurtulması için şöyle buyurdu:
— Benim ve habibimin ismini anarsanız, bu ona karşı sizin
silahınızdır, size yanaşamaz, bir şey yapamaz.
Cenabı Hak şeytana o yetkiyi verdi, ama Hz. Âdem’e de bu yetkiyi
verdi.
Bizim için önemli; şeytanın vesvesesinden, cin, şeytan bunların
şerrinden- vesvesesinden kurtulmak için “kul eüzü bi rabbinnas”
suresinde Cenabı Hak cinler ile şerli insanları, isyan eden, günah
eden insanları bir zikrediyor, bunlardan da sakınmak lazım.
Ancak
Dedi tevhîdin ile kurtulasın
Evlatların nasıl kurtulacak bunun şerrinden Ya Rabbi?
Yazıcıoğlunun eserinde böyle geçiyor.
Dedi tevhîdin ile kurtulasın,
Resulümdür Muhammed hak bilesin
Bir de şeytan şunu sordu:
— Ya Rabbi ne yiyip ne içeceğim? Kıyamete kadar yaşayacağım
dünyada benim yiyeceğim içeceğim ne olacak?
Ona da bak şöyle buyurdu:
— Ya mel’un, senin yediğin ve içtiğin de; benim ve habibimin
ismini anmadan yiyenlerin içenlerinki senin olsun.
İşte demek ki burada biz eğer gafil yersek, nefsimize yediriyoruz.
Şeytana, nefse yediriyoruz.
Şeytan deyince, iblis deyince ikidir: Surî ve Manevi.
Surî, o iblis aleyhillane. Surî yani surette olan, dışarıda, zahir.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
59
Manevi şeytan da bizim nefsimiz, kendi arzuları, nefsimizin
arzuları, gayrimeşru arzularıdır.
Onun için biz de şimdi gafletle yersek nefsimize yedirmiş oluruz.
Eğer rabıta ile huzurla yersek nefsimize yedirmiyoruz, ruhumuzun
gıdası oluyor.
Nefsin gıdası zulmettir, ruhun gıdası da nurdur.
Nefis nurdan gıda alamaz. Zaten Ruh da zulmetten gıda almaz.
Ruh istemez zulmeti. Onun gıdası zulmet değil, istemez.
Ama nefis de ruhtan gıda alamaz.
İşte insan gafil yerse nefsine yedirmiş oluyor, ayık yerse ruhuna
yedirmiş oluyor. Çünkü rabıta ile huzurla yenilen içilen nimetin
zulmeti gideriliyor.
Bakın bu o kadar önemli ki;
Ehli tarik olan bir kimse, şüpheli olan bir nimeti, gerçi şüpheden
sakınacak, şüpheli bir şey yemeyecek ve sakınacaktır.
Ama icabında, yani şüphesiz bir şey bulamıyor.
Herhangi bir gayrimüslimin evine misafir gitmiş,
Ya terki salat, beynamaz, yani namazsız, abdestsiz olanın evine
misafir gitmiş. Onun neyse yemeğini yiyecek.
Ne yapması lazım?
Küçük silsileyi okunduğu zaman, o nimet temizleniyor.
Bu kadar önemlidir.
Rabıta ile olunca o temizleniyor. Sonra rabıta, huzur, yenen bir
nimetin önündeki zulmetini gideriyor.
Kendi kazancı olsun, başkasının kazancı olsun, ama başkası değil,
şüpheli değil kendi kazandığını da, helal kazanmış olduğu nimeti
de gafil yerse, yine o da nefsinin gıdası olur.
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
60
Bizim büyüklerimizden, şah dedelerimizden, Abdurrahman Tagi
hazretleri,
(Bitlisin Nurşin kasabasında oturanların hepsi bunun talebeleridir,
onun halifelerinin halifeleri, evlatları, torunlarıdır)
evvela başka bir tarikata, cehri tarikata, riyazet tarikatlarından
birine hizmet ediyormuş.
Hangi tarikatta ise, riyazeti çok yapmış.
Kendisi de zaten büyük bir âlim, ismi asrın müceddidi geçiyor. Her
asırda bir müceddid geliyor. Bir asrın müceddidi imiş.
Silsilede geçiyor:
“Ve ila ruhi sultan’l- arifin ve kutbil aktabil vasılin....Müceddidi
asar’s- selefi vet tabiine,…..”
Müceddid geçiyor.
Böyle olduğu halde kendisi mübarek, riyazet tarikatında çalışmış,
uzun yıllar boyu nefsinin istediklerini yedirmemiş ve nefsine
doyuncaya kadar ekmek de yedirmemiş.
Neticede Gavsı Azama gelmiş ve Gavsı Azam Seyyid Sıbgatullah
Arvasi Hazretlerine mürit olmuş.
Fakat O mübarek (Sıbgatullah Arvasi Hazretleri) tebliğe çıkmış.
Halk arasında Abdurrahman Tagi Hazretlerine ise Molla
Abdurrahman deniliyor.
Beraber tebliğe çıkmışlar, kırk gün kırk köyden geçmiş ve kırk
köye uğramışlar, her gün bir köyde kalmışlar. Meşayih için tebliğ
sünnettir.
Her köye gittiklerinde, bizim orada meşhurdur, usuldür,
alışkanlıktır, bir büryan, yani bir kuzuyu veya koyunu keserler,
yüzerler, hiç parçalamadan, tandır vardır yere gömülü, oraya
asarlar üzerini kapatırlar, hiç hava almaz. Orada onun buharı ile
büryan pişer. Altına da bir kap korlarmış, yağı akarmış oraya,
onunla da pilav yaparlarmış. Çok lezzetli oluyormuş, Etlerin
Dostları ilə paylaş: |