Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
69
sözü, günlük dilimizde kullandığımız
“Her şeyin bir fiyatı vardır” sözü ile
bu anlamda aynıdır. “Fiyat” kelimesi
Latincedeki “ t”
kelimesinden galat-
tır.
kelimesinin, Türkçe karşılığı
ise “OL”-maktır
3
. Böylece burada,
“olmak” tamamen “nicelik kategori-
sinde olmak” ile aynı tutulmuş olur.
Nicelik kategorisinin aslı “sınırla-
mak”tır. Bu bağlamda; rasyonel akla
göre “olmak” demek, “sınırlı” olmak-
tır. Sınır altında “olmak” ise ayrımda
olmaktır. Yani “sınırlı olmak”, öteki
olmamak, diğer varolanlar karşısında
olmaktır. Eşya; yani şeyler arasına,
ayrım yani mesâfe koymak sûretiyle
bir şey olmak mevzu bahis edilebilir.
“Bir şey olmak” ifadesinde örtük ola-
rak “her şey olmamak” anlamı yatar.
Her şey ile bir şey arasındaki ayırım
o şeyin sınırıdır. Öyleyse; sınır aynı
zamanda bir şey ile her şey arasındaki
ilişkiyi de gösterir. Diğer yandan ken-
disi olmadığı şeyler, mesâfe ve ayrım-
lar, o şeyi sınırlayarak belirlemiştir.
Sınırın kaldırılması ile; belirsizlik,
tanımsızlık ve “
” ortamının, “bi-
linemezliğin” kaldığı âşikârdır. Koz-
mos ise; sınırlı olanların yani belirli
ve tanımlı olanların kendiliğinden
kurulan düzenidir.
, düzen;
geometridir. Sınırın bir belirleme
ve dolayısıyla biçimlendirme oldu-
ğu âşikârdır. O zaman bir “
” diye
konu ettiğimiz aslında “
”dan baş-
kası değildir. Sınırını bilmek ile o şeyi
bilmek, aynı şeydir.
Geometri yapmak; ölçüm ile şeylerin
sınırlarını bilmek, o şeyi bilmek, de-
mektir. Sınır,
dir (görüngü)
yani bilinebilendir. Bir şeyi tanımak
veya tanımlamak, kavranabilir kıl-
mak, o şeyin “sınırlı olması” ile yani
“varolması” ile mümkündür. Sınır-
lı olmak, mekân ya da uzam içinde
varlığa dayalı var olmak ile olanak-
lıdır. Genellikle sınırlı olmak ile aynı
anlamda kullanılan, sonlu olmak ise
zaman içinde “sınırlı” olmak demek-
tir. Sonluluk
ancak oluş içinde belirle-
3 Yazarın yorumu.
nimken, sınırlılık uzam içinde belirle-
nimdir. Belirlenimli olmak, sınırlı ve
sonlu olmak, var olmak, yasalı olmak
demektir. Uzam içinde belirlenim,
zorunlu olarak ya da yasalılığı olmak
açısından da Geometriktir. Geomet-
ri ise ifade biçiminden de anlaşıldığı
üzere hem yasalı hem de “metrik”
yani ölçümseldir.
Doğayı teşkil eden ve duyularımızla
şahit olduğumuz olgular, sonsuz bir
akışın, oluşun, devinimin türevleridir-
ler ve var olmalarında sınırlıdırlar. Bu
söylemle duyularımızın sınırlılığının
da, yasalılık olduğunu ortaya koymuş
oluruz. Dolayısıyla var olanlar, işlevler,
işlevlerin yasaları ve işlevlerin erkleri
dahi sınırlı olduklarından ölçülebilir,
kavranabilir, bilinebilir, bilgiye çevrile-
bilirler. Bu söylemin biricik
ü,
“işleç”i de rasyonel aklın temeli olan
geometridir. Bu konuda düşünülürse
“sınırlamak ya da ayrımına varmak”
demenin; özünde sürekli olan akışı,
oluşu, devinimi, kavramaya ve bilme-
ye çalışmak olduğu görülecektir.
Nitekim sürekli, sınırsız ve sonsuz
olan akış, oluş, devinim yani kâinat;
bir yandan her şeyden bağımsız ve ön-
sel olan matematik âlemde kesiklilik
ve sınırlılık olanağını bize hayret edi-
lecek tarzda sunduğu gibi, öte yandan
duyularımızın dünyasında da kendisi-
ni sınırlayarak belirlenmesine ve dola-
yısıyla aklın kavramasına da imkân ta-
nır tarzda, “çelişki barındıran” sınırlar
koymuştur. Bu çelişkilerden birisine
bakacak olursak; duyular dünyasında
gözlem açısından sınır; “fotonlar” ya
da “ışık parçacıkları” iken, Geometri-
de, “nokta” ve “küre”dir.
Eğer biraz daha irdelersek görürüz ki;
her şeyi belirtik kılan ışık mekân ve
zaman kategorilerine girmezken, salt
ışık olarak da körlüktür ve nokta, sı-
nırsız (ölçülemeyen, boyutsuz, biçim-
siz) olması ile nicelik kategorisine ve
ölçüye girmezken, küre; sınırı nicelik-
sel olarak belirlenemeyen sınır ya da
çok bilinen tanımıyla sınırsız sayıda
köşeli çokgendir.
Küre; çevrenin, çapına olan oranının
sabit olması ile kendiliğinden kuru-
lan bir düzen olmaklığıyla rasyonel
akıl tarafından kabul görürken, nokta
geometrinin ilkesi olarak içerilir. Ge-
ometrik yürürken atacağımız ilk adım
ise “aralık-mesâfe” yani uzunluk, di-
ğer bir deyişle “ayrım” kavramıdır.
Matematikçiler “limit” adını verdikle-
ri bir
“işleç” kullanırlar. Li-
mit kelimesi “sınır” demektir.
“Limit almak”, sınırlamak diye ta-
bir ettiğimiz bu
(genellikle)
üzerinde tatbik edileceği
un
değişkenin sayı kolu üzerinde sonsuza
gitmesi durumunda “
un han-
gi sınıra yaklaştığı” sorusunun yanıtı-
nı vermektedir. Burada bizi özellikle
ilgilendiren sonuç;
nin nice-
lik (sayı) ekseninde sonsuza giderken
işlevin (
) sınırlı olması
halidir.
Bilinmeyen şey de ancak böyle bir
/işlev altında, geometrik ya-
salar ile sınırlı ve dolayısıyla tanımlı
ve bilinir olur. Matematik dilin kendi-
ne has yöntemini bir kenara bırakarak
ne demek istenildiğine bakarsak; her
şeyin zaman ile değiştiğini yani devi-
nimin, oluşun, akışın, zaman ekseni
üzerinde ilerlediğini ve sonsuza gider-
ken her şeyi sonlandırdığını biliyoruz.
Bu durumun günlük yaşamımızdaki
izdüşümü olarak, duyular dünyasında
şahit olduğumuz varoluşların tamamı
da sınırlı görünmektedir.
Başladığımız noktaya dönerek çem-
beri tamamlamış olmak istersek; yap-
mamız gereken... “
” demekten kasıt, her şeyin yani
“
” bilinmesinin ve değiştirile-
bilmesinin yolunun geometrik oldu-
ğunu söylemektir.
Geometricilerin, yaşamda bir değer
olması bağlamında, “sınır” kavramına
dair ne söylediklerine bakacak olur-
sak; Ölçülü olmak, kendini sınırla-
maktır ve bu en yüce erdemdir.