72
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Yort!
Güney Aldoğan
B
ir nesnenin veya olgunun
uç noktalarının sürekliliği,
o nesnenin veya olgunun
birlik içindeki kimliğidir.
1
O halde
kimlik hem bir olumlama hem de
olumsuzlama içerir. Olumlama-
dır, sınırladığı şeye dair bilgi verir;
olumsuzlamadır, sınırladığı şeyi
«geriye kalan» her şeyden ayırt
eder. Söz konusu tam olarak sınırları
belirli, belirlenim kazanmış bir figür
ise; «geriye kalan»ın, bakiyenin, bu
figürün belirli olmasını sağlayan bir
arka plan olarak örgütlendiğini söy-
lemek mümkündür. Sınırın berisi
yurt; ötesi «kır»dır, taşradır. Sınır
içeriden çizilir ve kapalılığı göste-
rir.
açıdan iki şey
arasında bir sınır çizebilmek için
birinin kapalı diğerinin açık olma-
sı şarttır. İki kapalı şey arasında bir
ortak sınır muhaldir. Bu nevi şeyler
birbirlerinden bir sınırla ayrılmış
değil, daha çok üst üste binmişler-
dir. Kapalı bir küme oluşturan sınır
bize figürü, açık küme ise arka planı
gösterir.
Belirli bir zamanda ve mekandaki
belirli bir figür tekildir.
2
Her zaman-
da ve her mekanda, şeyleri bir ara-
ya getiren veya bir araya getirdiği
şeylerin ortak niteliklerini gösteren
tümeldir. Bir tümel altında bir araya
gelen şeylerin birbirlerine ve onları
bir araya getirici üst ilkeye göre ko-
numları ise bize tikeli verir.
Tekillikler arka plana dönüştürül-
meden, tekil şey bu arka plan iliş-
kilerine karşı -bir çelişki içinde- ko-
numlandırılmadan, yani o şey ken-
disinin de bir parçası olduğu tüm
kaotik dalgalanmalardan ve bunla-
rın birbirleriyle girişim yaptığı şe-
bekeden bir sınırla ayırt edilmeden
yalnızca en kapsayıcı tümel (evren-
sel küme) altında tanımlı bir tikellik
olarak kalır; özgünlük kazanıp tekil
olarak adlandırılamaz.
Özdeşlikler basit bir dizge ifa-
de eder. A = (1, 2,3) gibi bir küme
basit bir özdeşliktir. «X eşittir Y»
ifadesinde «eşit» ifadesi bir opera-
törü gösterir. Burada operatör aynı
zamanda ilişkidir; şeylerin birbiri-
ne bağlanmasını sağlayan ilkedir.
Bağlanmasını sağladığı için aynı
zamanda koyulmuş (
) bir sı-
nırdır. Eşitliğin sol tarafındaki küme
ismi «A» ve sağ tarafında kümenin
belirlenim kazanmış hali (1, 2, 3) tü-
melliğe işaret eder. «A» negatif bir
birliğe; (1, 2, 3) pozitif bir birliğe
atıftır. Eşitliğin sağ tarafındaki (1,
2, 3) ifadesinin her bir bileşeni ise
tümel olanla ilişkisi ölçüsünde, yani
parça bütün ilişkisi temelinde bizi
tikelliğe götürür. Tekillik ise ken-
disine gönderge yapılan aşırı belir-
lenmiş şeydir; bu şey duyusaldır ve
bir gönderge nesnesidir. Tikel olan
küme elemanlarının kümenin ken-
disinden veya kümenin kendisinin
diğer tüm kümelerden soyutlanması
onları duyusal-fenomenal gönderge
nesneleri haline getirir. Tümelliği,
tikelliği ve operatörü kendinde bir-
leştiren formüla, A kümesini geriye
kalan her şeyden ayıran bir sınır
durumu tanımlar.
veya no
, özdeşliğin tüm bileşenlerini
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
73
aşırı ve süptil bir kod sistemi aracı-
lığıyla ─bir meta dil olarak- içerir
ve bunların görgül yanlarını ortadan
kaldırarak ama yine de bulunuşlarını
(
) bir başka medyada mu-
hafaza ederek onları birliğe ulaştırır.
Bununla birlikte bir açık küme olan
evrensel kümeyi, «A» kümesine karşı
konumlar ve onun sınırlarını çizerek
onu tekil veya somut evrensel kılar.
Matematiksel semboller görgül yan
taşımazlar, kendi başlarına boş ve ma-
nasızdırlar. Dolayısıyla formüla söz
konusu olduğunda önce doğal-duyu-
sal yanları olmayan bir medyayı dile
getirmiş oluruz. Formüla; tümel ve
tikel yanları ve aradaki operatörüy-
le birlikte «Bir»liği gösterir ve tekil
yana dair çağrışımlar barındır. Tekil
olma karakteri o şeyin sınırının ta-
nımlanmasına bağlıdır. Duyusal tekil-
lik arka planın, arkaya itilmiş medya-
nın, kaotik ilişkilerini ifade ederken;
kavramsal tekillik veya somut evren-
sellik, sınırdır. Sınır ise arka-plan ve
figürün ara durumudur, berzahıdır.
Anlam ve mana iki ayrı şeye işaret
eder. Anlam (
) önermelerden pa-
radokslara, sınıra, ircâ ile belirirken;
mana, (
) farklı diller ve meta
diller arasında bir tercüme ilişkisi ile
ortaya çıkar. Bir önermenin, örneğin
salt sembolik bir matematiksel ifade-
nin manası onun bir başka dilde karşı-
lığı (izah) ortaya konduğunda belirir.
Burada dil (
) ile kast edilen
salt lisan (
) değil, birliği ve
bütünselliği olan herhangi bir kod sis-
temidir. Anlam, herhangi bir kod sis-
teminin birliğinin bütünsellik olarak
dizge içine yansıması ile ortaya çıkan
aksiyomlara önermelerin dayandı-
rılmasıyla ortaya çıkar. Sınır durum,
anlam tedarikçisidir.
Her nesne veya olgu bir dizge ola-
rak ele alınabilir. Bir önermenin hem
olumlamasını hem de olumsuzlama-
sını barındıran dizge tastamamdır.
Ancak bu tür dizgeler bu özellikle-
rinden kaynaklı olarak tutarsızdır da.
Dizge içinde komut kümesine uygun
olarak oluşturulan bir matematiksel
ifadenin (önermenin) hem kendisini
hem de değilini dizge içinde ispat et-
mek mümkünse o dizge eksiksizdir.
Başka bir deyişle büsbütünlük veya
tastamamlık, tutarsızlık pahasına elde
edilen bir niteliktir.
Frege, 19.yy’ın sonlarına yaklaşılır-
ken,
isimli ça-
lışmasının ilk cildini yayınladıktan
hemen sonra, Betrand Russell’dan
–Frege’nin kendi ifadesiyle- tüm ma-
tematiksel dizgesini felç eden bir soru
alır: « R kümesi, kendilerini içerme-
yen tüm kümelerin kümesi olsun, bu
küme kendini de içerir mi?» Eğer R
kümesi kendisinin bir elemanıysa ta-
nım gereği kendisini içermeyen kü-
melerin kümesi olamaz. Eğer değilse
bu defa da yine tanım gereği kendini
içermesi gerekir.
Russell bu paradoksu ortadan kaldır-
mak için kolları sıvar; matematiğin
tasfiye edilmiş, pürüzsüz uzayında,
bu arı formellikte, onun hiç bir çeliş-
ki üretmeden her şeyi açıklamaya el
verir bir bilim olduğunu tanıtlamak
ister. Russell’ın kendi keşfettiği tür-
den paradokslardan matematiği kur-
tarmak için Whitehead ile birlikte
kaleme aldığı
, tüm matematiksel ve dolayısıyla
mantıksal gerçeklikleri formel olarak
serimlemeye ve ispatlamaya olanak
sağlayacak bir dizge olma iddiasın-
dadır.
İspat; dizgeye önsel olarak verili bu-
lunan kurallara tamuygun bir biçim-
de oluşturulmuş dizilerin (bir mate-
matiksel önermenin) aksiyomlardan
çıkarsandığının bir serimlemesidir.
Bir başka ifadeyle ispat, herhangi bir
diziyi, dizgenin kurallarının tersine
çalıştırılması ile aksiyomlara kadar
ulaştıran yordamsal süreçtir.
lara kavuşan, böylelikle aksiyom-
lardan türetildiği gösterilen ve meş-
ruluk kazanan dizi, teorem adını alır.
Bunun için yukarıda örneği verilen
türden paradoksların yer almadığı bir
dizge kurmak, ancak dizgenin «ken-
disi» hakkındaki ifadelerden matema-
tiği arındırmakla mümkündür.
Russell için bütün «melânet» dizgenin
kendisine göndermede bulunan, yani
dizge hakkında «konuşan» ifadelerle
ilgilidir. Kendine göndermeli ifade-
lerde, önerme kendi tanımında olan
öznitelik ile yüklemlendiğinden, yani
kendini obje kılarak referansı yine bu
objeye, yani öz olarak kendine yap-
tığı için arızi (kendine dışşal olanla)
bir şeyle yüklemlenmez. Tutarlı bir
dizgeden beklenen birbiriyle çelişik
halde bulunan iki önermeden en fazla
birinin ispatına izin vermesidir. Yani
bir dizgenin yordamsal süreci içinde
kalarak oluşturulan çelişik dizilerden
en az biri için ispatın yapılamaması
gerekir. Ancak bu defa bir dizi olarak
formüle edilebildiği halde bir başka
diziyle çeliştiği için ispatı yapılama-
yan bir önermeye sahip oluruz ve bu
durumda dizgenin tamlığı ortadan
kalkar.
Russell Paradoksu’nun notasyonu
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |