Bulten sinir sayisi pdf



Yüklə 182,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə41/93
tarix05.03.2018
ölçüsü182,95 Kb.
#30613
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   93
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • Sınır

Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
91
sı  için  dilekte  bulunmasının  aslında 
Cleinias’ın  “ölmesini”  istediği  (çün-
kü Sokrates artık Cleinias’ın önceden 
olduğu  kişi  olmasını  istemiyordur), 
yalan  söylemenin  mümkün  olmadı-
ğı, hiç kimsenin herhangi biriyle çe-
lişmeyeceği  gibi  daha  başka  birçok 
“imkânsız şeyi” kanıtlar.
Sokrates  bu  yanıltmacaların  bazısını 
reddedebilmiştir. Sokrates görünürde 
geçerli ama gerçekte kurallara uyma-
yan bazı çıkarımlarla 
ın yan-
lışa düştüğü noktayı belirleyebilmiş-
tir.  Ancak  Sokrates,  sıklıkla  sıradan 
olandan  ve  de  mantıklı  sağduyunun 
anlamsız  bakış  açısından, 
ların  değerini  belirlemek  için  argü-
manlardan uzak durmaktadır: Euthy-
demos ve Dionysodorus şaka yapıyor 
olmalılardır,  çünkü  sonunda  argü-
manları aksi bir durumu ispatlamakta 
ya da bu argümanların mantıksız ke-
lime yığınları olduğu ortaya çıkmak-
tadır.  Nihayetinde,  Dionysodorus’un 
larından birinde olduğu gibi 
hata  yapmanın  imkânsız  olduğunu 
kanıtlamaya  çalışan  bir  argümanda 
neyin  yanlış  olduğunu  göstermek 
için  deneyimli  bir  mantıkçı  olmanız 
gerekli değildir. Sokrates, iki Sofist’e 
şöyle tavsiyede bulunmaktadır:

 
?” (Eflatun/
Platon, 
,  Çev.  H.  Vehbi 
Eralp, s. 33. 287a).
Neyi gerçekten de! 
Göründüğü  üzere  Sofistler  gerçek 
dünyayla,  başka  bir  deyişle  olgusal 
bilgi ile alakalı bize bir şey öğretmeyi 
iddia  edemezler  çünkü 
ları 
her  birimizin  her  şey  üzerine  yanıl-
maz birer uzman olduğumuzu sözde 
göstermektedir.
Elbette,  bu  iddianın  tuhaf  olduğu-
nu  biliyoruz  çünkü  deneyim  sürekli 
olarak dünyayla ilgili inançlarımızın 
çoğunun  sadece  hatalı  olabileceğini 
değil  sıklıkla  hatalı  olduğunu  gös-
termektedir.  Aslında,  her  şeyi  dü-
zeltmeye  yönelik  samimi  bir  istekle 
birleştirilmiş  hata  olasılığının  far-
kındalığı,  hem  Sokrates’in  hem  de 
Sofistlerin  düşüncelerini  gerçeklik 
testine tâbi tuttuklarında sergiledikle-
ri entelektüel erdemlerin kalbinde yer 
almaktadır.  Bunun  aksine  Sofistler, 
gerçeklikle yararlı bir karşılaşma ye-
rine kendilerini gerçeklikten uzaklaş-
tırarak mantığı ve aklı, hiçbir gücün 
kendilerine hatalarını kabul etmeleri-
ne imkân vermeyecek şekilde davra-
nırlar; Sofistlerin 
ının amacı 
zaten  gerçeğe  ulaşmak  değildir.  On-
ların a
ının amacı, 
dir. 
Eflatun,  Euthydemos  diyalogunda 
önce 
,  sonra 
  ve 
 
dizgesi ile bir başka ‘Lâf Kalabalığı’ 
duvarını yıkmaya çalışmaktadır.
Temel  çatışmayı,  bunun  işleyişi-
ni  birkaç  insanda  kısaca  göstererek 
sunmak  olanaksızdır.  Bu  çatışmanın 
  yüzünden  sıkıntılı  insan, 
bunun çevresine hem bundan gözden 
ırak tutmasına hem de arı bir biçimde 
yalıtılamayacak kadar derinlere göm-
mesine  yarayan  bir  savunma  duvarı 
çeker. Bunun sonucu olarak yüzeyde 
görülen  şey  çatışmanın  kendisinden 
çok, çeşitli çözüm girişimleridir. Te-
mel çatışmanın içerdiği her şeyi anla-
yabilmek için, karşıt öğelerin her bi-
risini ayrı ayrı ele alıp inceleyerek işe 
başlamamız  gerekiyor.  Şu  ya  da  bu 
öğenin ağır bastığı ve birey için daha 
çok  benimsenebilir  olan  öze  karşı-
lık  gelen  bireysel  tipleri  gözleyerek 
bunu  başarıyla  yapabiliriz;  basitlik 
uğruna 

  ve 
 
kişilik gibi tiplerle gözlemlenebilir.
Çatışmaların  içerdiği  etkenleri  göz-
den  geçirirken  dikkatimizi 
  çeken 
şey 
dır.  Gerçekten 
de  Tanrısal  saygı  talepleriyle  yalaka 
uysallık  arasındaki  karşıtlıktan  daha 
zıt  olan  kutuplar  düşünmek  çok  zor 
olacaktır.
İkincisi, çatışmanın tamamı bilinçal-
tında kalır. Bu çatışma içinde etkinlik 
gösteren çelişik eğilimler algılanma-
mış,  tersine  derinlere  bastırılmıştır. 
İçeride  sürüp  giden  savaşın  ancak 
küçük  kabarcıkları  yüzeye  yaklaşa-
bilmiştir. Coşkusal etkenler ussallaş-
tırılır: Bu bir haksızlıktır; bir hakaret-
tir; benim görüşlerim daha iyiydi!..
Üçüncüsü, 
. Aşırı istekle-
rin ya da bağımlılığın varlığını ve ya-
pısını  düşünsel  olarak  algılamış  bile 
olsaydı,  bu  etkenleri  isteyerek  de-
ğiştirmezdi.  Bunların  değiştirilmesi 
önemli bir analitik çalışmayı gerekti-
recekti. Her iki doğrultuda da üzerle-
rinde  hiçbir  kontrole  sahip  olmadığı 
itici  güçler  tarafından  güdülendiril-
mektedir. Büyük bir olasılıkla, hayati 
iç zorunluluğun kazandırdığı bu ihti-
yaçların  hiçbirisinden  vazgeçemez-
di. Ama bunlardan hiçbirisi de onun 
gerçekten  istediği  şeye  karşılık  gel-
miyordu.  Ne  başkalarını  kullanmayı 
ne  de  boyun  eğmeyi  isteyecekti;  as-
lında  bu  eğilimleri  küçümsüyordu. 
Bununla  birleşen  bilinçsiz  bir  baş-
kalarını  kullanma  (sömürme)  itkisi 
vardı, yöntemi hem kendini sevdirme 
hem  de  karşısındakini  yıldırma  giri-
şimiydi. Kendi içlerinde bu eğilimler, 
onu yardım ve destek almaya hazır ve 
hevesli kılacaktı. Ama ayrıca duyarlı 
bir  gururu  da  içine  alan  bilinçsiz  ve 
aşırı bir de kibir geliştirmişti. İnsan-
lar  ona  hizmet  etmekten  onur  duy-
malıydı:  Onun  için  yardım  istemek 
küçük düşürücüydü. Bağımsızlığa ve 
öz-yeterliliğe  duyduğu  güçlü  özlem, 
birisinden  bir  şey  isteme  zorunlulu-
ğuna yönelik tiksintisini öylesine pe-
kiştirmişti ki, onun için herhangi bir 
şeye ihtiyaç duyduğunu kabul etmek 
ya  da  bir  yükümlülük  altına  girmek 
göz yumulmaz bir şeydi.
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Yüklə 182,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   93




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə