106
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Theoprast’a göre ve o zamanlarda
larda mate-
matikle yoğun çalışmalar yapanlar tarafından, zamanın,
yüzeylerin ve katı cisimlerin türevleri hakkında
yorumlar yapılmış, matematiksel dünyanın ötesi hakkında
görüşler ortaya atılmış, “
” yönünde fikir-
ler ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra “öz/
” söylenmiştir.
Ancak bu son görüşler, erken dönem Pythagorasçılar’ın
aktarımlarında yer almamaktadır.
Apion adlı bir Grek yazarın eserinde yer alan Orfik koz-
mogoni ile Pythagosraçılar’ın “evrenin oluşumu” hakkın-
daki görüşleri, benzerlik taşımaktadır. Buna göre evren,
“
” oluşmuştur. Ve yine aynı görüşe göre,
en başta; ebedî salınım/titreşim/hareket ve düzensiz akış/
değişim içinde “
bulunmaktaydı. Sonsuzluğun okyanusu
içinde ve bir anda oluşan çarpışma ve devamında oluşan
düzenli hareketin ardından, elementlerin en iyi karışımla-
rı, durumların/hâllerin
ları,
durumu ortaya çıkmıştır.
. İşte “kozmik yumurta”, bundan sonra oluş-
muş ve kozmik yumurtadan da “Phanes” ve “tüm dünya”
meydana gelmiştir.
Apion’a göre Kozmik Yumurta, “
”tan veya “
Kro
”tan meydana gelmiştir. İşte bu ikili kavram
(
) Pythagorasçılar’ın görüşlerinde sembo-
lik olarak, “
” ile “
”, yani “
” arasındaki “
” olarak ya
da “
” arasındaki “
” olarak ele alınmaktadır.
Orfik anlatımlarda “
” (
) ya da “Çift
cinsiyetli/
”in oluşum süreci, “
” olarak “
içinde, ancak sonluluğun eril prensibinin
hiçbir katkısı olmadan “
” gerçekleşmiştir.
2
Aristo,
adlı eserinde, “sayılar” üzerinden felsef
î
açıklamalar getirmeye çalışan Pythagorasçılar’ın bir görüşü-
ne yer verir ve burada belli bir felsef
î
açıklama yetersizliği/
eksikliği
olduğu değerlendirmesini
3
ortaya koyar:
2 Felsefî Araştırmalar Enstitüsü’nün (
), Araştırma Projeleri İçinde yer alan “
” ana başlığı altında
bulunan çalışma (www.philosophical-research.org/images/pierris/
emergence--3.pdf), s. 180-184)
3 Aristo, Pythagosras’ı değil, Aristo’nun yaşadığı dönemde
kendilerini Pythagorasçı olarak tanımlayan ve her şeyi sayılar
üzerinden (Numeroloji) açıklamaya çalışanların görüşlerinde-
“
-
”. Aristo,
eserinde bu konuda şu görüşlerine yer verir:
“
âleminde
İnsanda bedenin
veya onun herhangi bir kısmının yapısının ilkesi olmayan,
ki yetersizliği/eksikliği ortaya koyar. Yani aslında bu görüşle-
ri reddetmez ya da yanlışlamaz. Pythagorasçılar; matematiğin
ilkelerinin, her şeyin ilkeleri olduğunu düşünmüşlerdir. Ayrıca
müziksel
nın değişim ve oranlarının, sayılarla ifade edi-
lebilir olduğunu gördüklerinden ve tüm diğer şeylerin doğaları
bakımından sayılara benzer görünmesi, sayıların ise kendilerine
doğanın bütününde ilk şeyler olarak görünmelerinden dolayı sa-
yıların öğelerinin, her şeyin öğeleri olduğunu ve bütün göğün,
bir ahenk (uyum/
) ve sayı olduğunu düşünmüşlerdir.
Nitekim Aristo’nun kendisi de, öğretmeni Platon gibi aslında bir
Pythagorasçı’dır. Platon; yaşadığı dönemin politik çalkantıla-
rından, açıkça görüşlerin ifade edilmesi risklerinden ve muhte-
melen o dönemki Atina “demokrasisi”nin Pythagoras düşmanlı-
ğından olsa gerek, hiçbir eserinde Pythagoras’ı anmaz. Nitekim
aynı Atina demokrasisi, ilk öğretmeni olan Sokrates’i, baldıran
zehri ile idam etmiştir. Eserlerinde onu, yani Pythagoras’ı, üstü
kapalı şekilde, “
” diyerek anar. Kısacası,
Pythagoras’ın adını gizlemiştir. Nitekim Sokrates sonrası Pla-
ton’un öğretmeni olan Arshitas, Pythagoras’ın öğrencilerinden-
dir. Platon, Arshitas’ın da adını gizleyerek, bir mahlas/mânevî
ad ile onun “Timaios” diye anar. Öte yandan Platon’un kurdu-
ğu “
”, apaçık şekilde Pythagoras’ın kurduğu “Kroton
Okulu”nun devamı gibidir. Eserlerindeki metafizik görüşleri ve
felsefesinden hareketle bir Pythagorasçı olduğu görülür. Pla-
ton’un şifâhî öğretimi” [
eğitim-
eğitime aldığı öğrencilerine, hiç şüphe yok ki
Pythagoras’tan bahsetmekte ve onu sıklıkla anmaktaydı. Aksi
durumda kendi öğrencisi olan Aristo’nun, bu denli Pythagorasçı
olması, herhalde mümkün olmazdı diye düşünülebilir. Öğrencisi
olan Aristo, herhalde yaşadığı dönemdeki görece ılımlı politik
yapısından olsa gerek, eserlerinde Pythagoras’tan açıkça bahset-
mekten çekinmez. Aristo, Pythagorasçılar’ın, müzik-ahenk-gök
(sema) ve hareket arasındaki metafizik yaklaşımlarını aynen be-
nimser şekilde şöyle söyler:
“
”. Hiç şüp-
hesiz bu söz, aslında bizzat Pythagoras’a ait olmalıdır. Çünkü
Pythagoras öğrencilerine sohbetleri sırasında, “aynen Orfeus
gibi” lir çalarak, belli mitleri ve hakikatleri anlatmakta, bu
anlamda felsefe ile müzik/sanat arasındaki bağı göstermekte,
estetik ruhun hakikatleri keşfine yönelik müzikten alabileceği
zevke/lezzete gönderme yapmaktaydı.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
107
hiçbir bedensel organ kullanmayan ve bedenden sonra da
yaşamasına devam edebilen ek bir
.” Aristo, “basit cismin” öncesinde/temelinde
ise “
” [
] olduğunu söyler.
Aristo, hareket ilkesini şu şekilde açıklar:
“
gerekir”.
4
Aristo, görüşlerine şöyle devam eder:
“
1-
ün olması gerekir.
2-
tözün
,
-
3-
4 Aristo’da ve diğer tüm kadim bilgelik anlatımlarında “daire-
sel hareket”ten kasıt,
/ harmonik / döngüsel hare-
kettir. Atom altı ve atom üstü madde dünyasındaki hareketin
şekli ise, geometrik bir şekil olarak “iki merkezli” gibi tanım-
lanan elips, yani “eliptik hareket”tir. Bu, ilgi çekicidir, çünkü
görünürde gerçekleşen söz konusu döngüsel harekette, “tek
bir merkez” var gibidir. Hareketin “dairesel” olarak tanımlan-
ması; bir anlamda, “
”, yani “Kendi kuyruğunu yutan
yılan” sembolizmasını çağrıştıran, “kendini gerektiren süreçler”
ile “başlangıç ile sonun bir olduğu”na yönelik ifadeleri ve
sembolleri anımsatır.
gerekir.
4-
-
5-
gere
dünya açısından “gözlem”;
.
ha-
ını, dolayısıyla
ni gerektirir.
-
-
gerekir.”
5
Aristo şöyle devam eder:
“İç içe girmiş ortak merkezli küreler... Bu ortak merkezli
kürelerin her biri, kendisinin hemen dışında bulunan kü-
renin üzerinde sabit kutuplara sahiptir. En dıştaki küreyi
hareket ettiren,
, bun
.” [Tanrı;
arzu eden ve seven, bölünemez bir Birlik’tir].
.
5 Bir
olarak mıknatıs ve demiri ele alabiliriz. Demir;
mıknatısın çekim alanına/manyetik alanına girince (Cazibe ile
cezbeye kapılıp) istemsiz/koşulsuz/irade dışı olarak harekete
geçer ve ona, yani mıknatısa doğru yönelir. Oysaki mıknatıs,
olduğu yerdedir ve hareketsizdir. Demir; kendi iradesi dışında
harekete geçer, ancak mıknatıs, salt durumda mutlak iradesi
olan ve hiç bozulmayan manyetik alanı ile demiri kendine çek-
mektedir. Demir mıknatıs ile birleştiğinde, onunla bir ve beraber
olarak manyetik alanı yaymaya devam eder. Ve artık aralarında
bir fark kalmaz. Bu analojideki temel sorun; mıknatıs ile demi-
rin birleşmesi sonucu, yani iki ayrı cismin/maddenin birleşme-
sinden dolayı, kütle ve hacmin/oylumun artmasıdır. Ancak
mânevî birleşme, soyut, daha doğrusu madde olmayan kutsal
ruh ile tikel ruh/
nin birleşmesi olduğundan (tikel ruhun,
kutsal ruha katılması olduğundan), bir kütle ya da hacim artışı
söz konusu değildir. Aynîleşme söz konusudur. Çünkü artma ya
da eksilme,
izafi kavramlar olarak, madde dünyasına aittir.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni