Bulten sinir sayisi pdf



Yüklə 182,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/93
tarix05.03.2018
ölçüsü182,95 Kb.
#30613
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   93

“Kendine saklanma”
Bedenim bambaşka kimsesiz yerlere, ruhum kendi dehşetinin derinliklerine göç etti…  Korkuyorum...
Bedenlerin yerleştiği bu ıssız ülke neresi; “neresi olmayan” kendi yerim beni niçin bıraktı, ben onu bırak-
madan önce… 
mahreminde…
-
Şeyma Bobaroğlu


Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


16
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
 Shutterstock.com
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
17
Karanlığın Sınırı
Özlem Alagöz
Toprağından,  vatanından,  kültüründen,  evladından  ayrılarak,  her  gün,  o  gün  ölebileceğini 
bile bile o bilinmez engin, hırçın, aldatıcı denizlere açılıyorlar. İlyada destanı gibi anılmaya-
cak onların hikâyeleri! Çoktan gazetelere manşet oldular. Tarihin en gerçek, yorumsuz yazı-
mını başardık. Vicdanı olan sıradan bir insan, bir kral kadar âşinâ vahşetin kurgulayıcılarına 
ve niyetlerine. Bin yıl sonra kahraman olarak anılmayacak onlar ama Homeros binlerce yıl 
önce bilinmezliğe açılanları kahramanlar olarak anlatmıştı. Ne acı ki bugün dünyanın her 
yanını görebilecek bilgi iletişim araçlarına sahip bir insan, önüne çizilmiş sınırı geçemediği 
için ölümü göze alarak denize açılıyor, başka bir ölümden kaçmak için yapıyor bunu!  
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


18
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Boş  tekrarlar  dönemi  bitti,  insanlar 
artık boş tekrarlarla vicdanlarını uyu-
tamayacak ve dolu düşünmeyenlerin 
kıyameti geldi, artık kıyam edeceğiz 
demek ki. Dolu düşünmekten kastım 
bilimsel tutuma haiz, sanatsal duyar-
lılığı  gelişmiş,  hassaslaşmış  ve  bun-
ların desteklediği felsefî tutumu olan 
düşünmedir ama en önemlisi belki de 
genele rahmet olacak bir gayeye sa-
hip düşünmedir. Felsefe sözcüğünün 
içerdiği  bilge  sevgisi  ya  da  şeylerle 
değil de bilge yani 
larla konuş-
mak  bağlamındaki  sevgi  türünün 
yokluğu, yaygın etik sorunun kayna-
ğı gibi görünmekte. Bu yüzden zihin 
felsefelerinin  uzmanlıkları,  toplum-
sal vicdan yani adalet problemi ve bi-
reysel ahlâk sorununa –sağlıklı olma-
yan beden, duygu ve düşünce- çözüm 
olamamaktadır.  Uzmanlıkların  ya 
da  daha  genel  anlamda  disiplinlerin 
ilişkisi  ki 
,  sağlıklı 
bir  biçimde  kurulamamakta  ve  işle-
tilememektedir.  Varalım,  boş  tekra-
rın manasını bu bağlamda düşünelim 
ve  genel  toplumsal  yaşamımızdaki 
sorunların  kaynaklarından  birinin 
bireysel olarak böyle bir tutuma bağlı 
olduğunu varsayalım. Böyle bir var-
sayım üzerinden, modern dünya inşa-
sında gerek bireysel ve gerek toplum-
sal  alanda  karşılaştığımız  en  önemli 
ve  vicdanlarımızı  belki  de  en  çok 
rahatsız  eden  sorun,  adil  paylaşım 
sorunudur.  Bu  bağlamda  genel  ola-
rak  uygarlık  dediğimiz  alana,  insan-
lık  tecrübesinin  içkin  olduğu  nesnel 
alanların  yani  yaşayan  kültürler  ve 
geleneklerin  özünün  yukarıda  sözü 
edilen  anlamdaki  düşünme  kalitesi 
eşliğinde dâhil edilmesinin, devşiril-
mesinin  sorunlarımızın  çözümünde 
yeni  bakış  açılarının  doğabilmesine 
imkân tanıyacağını düşünüyorum. 
Aynı zamanda insanlığın tümü adına 
her anlamda daha ekonomik çözüm-
ler  de  üretilebilir.  Düşünce  kalitesi-
ni  arttırarak  insansı  gibi  yaşamaya 
mahkûm edilmiş alt ekonomik sınıf-
ları,  insanî  yaşam  koşullarına  yani, 
belki  bugün  hayal  bile  edemeyece-
ğimiz en alt düzlemde, açlık sınırın-
da da olsa bir refaha kavuşturabilme 
şansı elde edebiliriz. Bugünkü duru-
mun  felaket  tablosunu  anlayabiliriz 
belki  böyle  vahim  bir  tabloyla.  As-
garî ekonomik refah her insanın do-
ğuştan kazandığı bir hak olmalı diye 
düşünüyorum.  Çünkü  yediğim  her 
lokmayı sayan,  karınları şiş, günler-
ce yemek yemediğini, su içmediğini 
bildiğim yüz binler, belki milyonlar-
ca  bebek,  çocuk,  ergen,  yaşlı,  hasta, 
çaresiz insan var bu dünyada.
Daha  net  söylersem  de  çok  çok  ya-
kınımda,  tanıdığım  insanlar  var.  Bu 
adil  olmayan  ortamda  ne  yaparsam 
yapayım  kendimi  sorumlu  hissedi-
yorum bir birey olarak. Gerçekten de 
kurumların  üstlendiğini  varsaydığı-
mız ama hiç de öyle olmadığını gör-
düğümüz  şeyler  vicdanımıza tek  tek 
bireyler  olarak  azap  oluyor.  Ancak 
günümüz koşulları ekonomik sınıflar 
arası  geçişe  izin  vermeyecek  kadar 
katı  yapılar  haline  gelmiş  bulun-
makta.  Bırakalım  çaresizliğin  içine 
doğmuş  güruhları,  birçok  nitelikli 
insan  da  ekonomik  sebeplerden  top-
lum dışı bırakılıyor.
Liyâkatin  bir  insanın  hem  asgarî 
düzeyde  geçimini  sağlayıp,  sair 
zamanında “nafile” hizmette buluna-
bilmesini olanaklı kılacağı günler de 
umarım gelecek veya en azından top-
lumsal açıdan bunu arzu ediyoruzdur. 
Bu, topluluk bilincine ya da pratiğine 
sahip  insanlar  arasında  daha  uygu-
lanabilir  olmakla  beraber,  bireysel 
sınırların  gitgide  topluluğun  en  sığ 
bilincine  doğru  evrilme  tehlikesi, 
dostlukları ya da asgarî ilişki biçimi 
olan arkadaşlığı dahi tehlikeye atacak 
hale gelebiliyor. Ekonomik adaletsiz-
liğin,  gitgide  ilişkileri  tek  yanlı  öz-
veriye  zorlaması,  toplumsal  anlam-
da da rafine insan yetişmesine engel 
olmakta, yüksek temsil kurumlarının 
ve  çalışanlarının  da,  toplumun  ço-
ğunluğunu  temsil  eden  yoksulluğun 
gündelik  çıkarlarını  tatmin  etmek 
için kullanılmalarına yol açmaktadır. 
Rafine  insanlar  bugün  toplum  tara-
fından  saygın  insanlar  olarak  değil 
kibirli,  duyarsız  ve  vicdansız  olarak 
görülüyorlar. Hâlbuki bu tip insanla-
rın  gelişmiş  entelektüel  yapıları  var 
ve  naçizane  bilebildiğim  kadarıyla 
böyle  bir  yapı  mucizevi  bir  şekilde 
elde edilemiyor. 
Gerçekte  bu  nitelikteki  insanlara 
toplum için çalışmalarını teşvik ede-
bilmek  adına  maddi  destekte  bile 
bulunmamız  gerekirken,  genel  ola-
rak saygıyı bile çok görerek, mânevî 
desteğimizi bile yapamaz hale geldik. 
Çok  genel  anlamda,  tek  tek  bireyler 
bakımından  da  izdüşümünü  izleye-
bileceğimiz  ve  şikâyette  bulunduğu-
muz bu durum yalnızca yozlaşmamı-
zın bir tespitidir. 
Bu  şekilde  değerlendirdiğimiz  bu 
insanları  ki  bunlar,  bugün  için  söy-
lersek, gerçekten konusunda uzman-
laşma  özverisinde  bulunarak,  adan-
mış  ruh  haliyle  yaşayan  nitelikli,  
geçmişte  de  az  sayıda,  tarih  öznesi 
vasfını  kazanmış  insanlardır.  Böyle 
insanların tek tek bireyler olarak top-
luma katkıları ve bireysel olarak her 
birimizin  yaşantılarına  olan  katkıla-
rının  madden  karşılığını  ödememiz 
mümkün  değildir.  Ancak  şunu  de-
rinden hissediyorum ki, mânevî ara-
yışlarımızın,  anlama  gayretlerimizin 
tümüyle  çöpe  atılması  gereken  yan-
ları  olmasına  rağmen  bize  bireysel 
olarak  kazandırdığı,  en  azından  bir 
özellik  var  ve  bu  türden  arayışları-
mızda belki  de  kendimize saygımızı 
ancak  bu  yolla  koruyabileceğiz.  Bu 
da saygı duymak, üretilmiş olanı de-
ğerlendirebilecek kadar bilmek ve bu 
değerleri  dünyamızda  içselleştirerek 
edimsel hale getirmektir. Örnek ola-
rak kullanılan bir 
le konuyu 
açıklığa  kavuşturabiliriz  sanıyorum. 
Güzel sanatlar akademisine, en azın-
dan  benim  anladığım  kadarıyla  her 
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Yüklə 182,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   93




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə