128
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
rupa, Hiroşima ve Nagazaki dâhil
olmak üzere her yerde) yaşanan acı-
lardan kendini soyutlamasındaki etik
ne kadar tartışmalıysa, Avrupa’nın bu
en medenî ülkesinin Avrupa medeni-
yeti değerlerinin ne ölçüde taşıyıcısı
olduğu da bir o kadar soru işaretidir.
Esas olarak insan bencil ve zalim bir
yaratıktır. İdeolojiler, kültürel ve top-
lumsal dönüşüm ve gelişmeler temel
içgüdülerimizi sadece baskılamaya
yaramaktadır. Avrupa’nın ikiyüzlü-
lüğündeki temel çelişki tam da budur
zaten. Olması gereken medeniyet
seviyesi, şartlar müsait olduğunda
dışarı fırlayan içimizdeki ilkel insa-
nı saklamaya yetmez. Ama hem bu
yüzümüzü ortaya çıkartıp, hem de
işlediğimiz günahları hak, adalet, de-
mokrasi gibi kavramlar içinde tanım-
lamaya çalışmak, en büyük sorundur.
Dolayısıyla oyundaki en dürüst insan
kapitalist düzenin tüm işleyiş mantı-
ğını çözen Yaşlı Hanım’dır. Çünkü
o hayatın tüm acımasızlığını gör-
müş, insanın içinde yatan ilkelliğin
ve bencilliğin şifresinin para yoluyla
kolayca çözülebileceğini fark etmiş
ve bu bilgiye sahip olmanın verdiği
özgüven ve soğukkanlılıkla planını
açıkça anlatarak intikamını almıştır.
Böylece kasabalılar ruhlarını ona
satarken kendilerini kandırmaya da
devam etmişlerdir. Sonuçta “
”
bir yüzleşme oyunudur. Medeniyetin
adalet başta olmak üzere en hassas
değerlerini, kapitalist tüketim toplu-
munun nasıl yerle bir edebildiğine
odaklanır.
“
” ise, dünyayı son senelerde
çok fazla meşgul eden modernizas-
yonun açtığı yaraları, Avrupa ideali-
nin çöküşünü, ekonomik bunalımın
neden olduğu yükselen ırkçılık ve
faşizmi, hoşgörü ve hümanizmin yok
olarak ötekilerin öcü gibi gösterildi-
ği medeniyetler çatışması gibi büyük
kavramlara kişisel ilişkiler boyutun-
da mercek tutan son derece etkili bir
oyundur.
Her iki oyun da Brecht’in epik tiyat-
ro kuramını geliştirmesinden sonra
yazılmış, epik tiyatronun göstermeci
tekniğinden farklı derecelerde yarar-
lanmakla birlikte, onu dönüştürmüş-
lerdir. Özellikle Dürrenmatt’ın oyu-
nunda kullanılan ve oyunun dramatik
üslubunu bozan göstermeci teknikler
koronun kullanılması, oyuncuların
ağaç ve eşyalara dönüşürken aynı
zamanda hem şiirsel hem de komik
bir şekilde ne olduklarını tarif etme-
leri, finalde koronun sözleri oyunun
atmosferini güçlendirecek
şekilde formüle edilmiştir. Bu biçem
oyunun içeriğiyle de birebir bağlantı-
lıdır. Çünkü çağdaş toplumda kurban
statüsünde yer alan kişinin konumu
trajikomiktir. Var olan durumun ters-
liğini anlasa da çırpındıkça batma-
ya başlar. Oysa Brecht tiyatrosunda
kişiler sistemin kurbanı olmayı onu
görmezden gelerek seçmişlerdir. Di-
daktik mesaj da buradan çıkar zaten.
Çağdaş izleyici açısından ise Dür-
renmatt’ın biçemi Brecht’inkinden
çok daha etkileyicidir. Yani izleyici
hem
durum ve sahneler va-
sıtasıyla uzak açı kazanır. Hem de
öykünün kurgulanış tarzı ile kahra-
man/kurbanla arasında duygusal bir
yakınlık kurulur. Böylece duygusal
olarak özdeşleşmeye gidilen sıradan
kurban kahramanlaşır, aynı zamanda
da izleyicinin kafasında medeniyet
dediğimiz kırılgan değerler sistemini
yerle bir eden kapitalist sistemin kul-
lanımı, araçları ve toplum üzerindeki
etkisi üzerinden keskin bir eleştiri
mekanizması devreye sokulur. Ancak
Dürrenmatt, Brecht’ten farklı olarak
insan doğası ile kapitalizmin sağladı-
ğı uyumdan dolayı toplumun gelece-
ğinden son derece umutsuzdur.
Greig, Dürrenmatt’ın uygulaması-
nı iyice süzmüş,
i yok etmiş,
ama perde açılışlarında koronun
kullanımıyla Antik Yunan’dan izler
taşıyan anlatıcıya geri dönmüştür. 2.
Perde sonunda ise oyunun
ti
bir anlatıcıya dönüşür.
Öykü
bir yapı içinde, her
un içeriğini imleyen başlıklar
kullanılmasıyla anlatılır. Ama bun-
lar dışında epik tiyatronun hemen
hemen hiç bir unsuruna başvurulma-
mış, ancak bireyler bağlamından bir
toplumun dönüşümü ve buna neden
olan sistemin insanı nasıl yok ettiği
ayrıntılı biçimde sunulmuştur. Oyun
kişileri, izleyici üzerinde sadece duy-
gusal özdeşleşme ile iyi ve kötü ola-
rak ikiye ayrıldığı bir kutuplaşmadan
kurtarılarak, aslında bu toplumda
yaşayan herkesin var olan ekonomik,
politik sistemin bir kurbanı/ya da
sonucu olduğuna dikkat çekilmiştir.
Ancak Greig’in çözümlemesi Dür-
renmatt’ınkinden çok daha ayrıntılı,
geniş boyutlu bir analizdir. Soğuk
Savaş sonrası dünyada bireyin top-
lumsal/siyâsî/ekonomik
değişimin
tüm unsurlarıyla nasıl bir süreç ya-
şadığını, toplumun ise geri dönülmez
bir biçimde dönüşmekte olduğunu
gösterir bize.
Böylece karşımıza farklı bir politik
tiyatro alternatifi ortaya çıkmakta-
dır. İzleyicinin düşünsel ve duygu-
sal dinamiklerine eşit ölçüde saygı
gösteren, tiyatronun mesaj verirken
kullandığı didaktik uzaklığı mümkün
olduğunca kıran ve doğruyu biz siz-
den daha iyi biliriz tavrını yok eden,
umudunu yitirmeden sistemi tüm
çıplaklığı ile gözler önüne sererek
izleyiciyi düşünmeye sevk eden, ama
çözümün sosyalist bir devrimde ol-
mayacağının farkında olan, içsel bir
farkındalık yaratmaya çalışan dönüş-
müş bir politik tiyatrodur bu!
Dürrenmatt, F. (1973)
, (çev:
Patrick Bowles) Londra: Jonathan
Cape
Giddens, A. (2005)
, (Çev:
Cemal Güzel) Ankara: Ayraç Yay.
Greig, D. (2000) “
” (Çev: Ha-
kan Silahsızoğlu), Devlet Tiyatroları
arşivi, yayınlanmamış oyun metni.
Marshall, G. (1999)
(Çev: O. Akınhay ve D. Kömürcü)
Ankara: Bilim ve Sanat Yay.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |