Bulten sinir sayisi pdf



Yüklə 182,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə67/93
tarix05.03.2018
ölçüsü182,95 Kb.
#30613
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   93

144
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
ve  birlikteliğinden  alınan  zevki  ifade 
etmektedir.  
Çeviri,  dillerin  farklılığı  nedeniy-
le  ihtiyaç  duyulan,  ama  paradoksal 
olarak,  diller  farklı  olduğu  için  tam 
yapılamayan  bir  iş.   Ancak  edebiyat 
çevirisi,  bir  topluluğun  verdiği  sanat 
ürününü başka bir topluluğa ve onun 
şairlerine tanıtmak,  farklı dillerin bir-
birlerinden  beslenmesini,  düşünsel 
ve  dil  yetkinliğinin  zenginleşmesini 
sağlamak  amacını  taşıdığı  için,  tüm 
sorunlarına  rağmen  yüzyıllardır  öne-
mini yitirmemiştir.  Bir ütopya olarak 
ele alındığında çeviri, insanlığın ortak 
diline katkıdır, insanlığın kültürel ha-
zinesinin/mirasının  aktarılması  ama-
cına hizmet eder. 
Edebiyatın  da  en  üst  ve  latif  biçimi 
olarak  şiir;  çevrilebilir  mi,  çeviriyle 
kimliğini  koruyabilir  mi,  başka  bir 
boyuta  nakledilebilir  ve  hâlâ  kendi-
si  olmayı  sürdürebilir  mi  sorularına 
Paul  Valery,  şiiri  çevrilemeyen,  baş-
ka türlü söylenemeyen bir şey olarak 
tanımlar.  İngiliz  şair  Coleridge  ise 
şiirde  doruğa  ulaşmanın  ölçütünü  şu 
şekilde  belirtir;  “Şiir,  eğer  aynı  dilin 
sözcükleriyle  anlamı  zedelenmeksi-
zin çevrilemiyorsa başarıya ulaşılmış 
demektir”. Yani, bırakın bir şiiri baş-
ka  bir  dile  çevirmeyi,  kendi  dilinde 
bile  farklı  kelimelerle  yeniden  kuru-
lamamalıdır. 
Bir şiirin güzelliği, söylediğinden de 
çok  söyleyişinde;  seslerin,  seslere 
bağlı anlam ve çağrışımların belli bir 
düzene  sokulmasında  olduğuna  göre 
onu  bozup  bir  başka  dilde  yeniden 
kurmak  olacak  iş  değildir.  Ama  in-
sanlar Shakespeare, Puşkin, Hayyam 
gibi nice şairleri yalnız çevirilerinden 
sevmiş,  büyülenmiş,  der  S.  Eyüboğ-
lu. Demek bir şiirin kendinde olduğu 
gibi, çevirisinde de aklımızı, mantığı-
mızı aşan bir taraf var. Demek şiirde 
ses  ve  kelimelerin  ötesinde  öyle  bir 
anlam  var  ki,  kolu  kanadı  kırılsa  da 
insandan insana, dilden dile geçiyor.
Cemil Sena, Hegel’in şiir için; mima-
ri, heykel, resim ve müzik sanatların-
daki  evrensel  ruhun  gittikçe  artarak 
şiirde yoğunlaştığını, bunun içindir ki 
şiirin  Tanrısal  ve  tükenmez  bir  güce 
malik  olduğunu  söylediğini  belirtir. 
Şiir  mutlak  ve  tümeldir,  sanatların 
sanatıdır.  Metin  Bobaroğlu’na  göre 
antik çağlardan bu yana şiir, yarattığı 
ruhsal etkiyle insanı esinlendirir, tes-
hir eder. 
İşte  bu  esinlendiren,  ruhlayan  sanat 
eserinin başka bir dilde tekrar kurul-
ması  için  çeşitli  aşamalardan  ve  se-
çimlerden bahsetmek gerekir. 
Şiir çevirirken; “
”  eserinde  Andre  Lefevere,  bazı 
ölçütlerin  yerine  getirildiği  takdirde 
çeviriden doyum alınabileceğini var-
sayar. Bu ölçütler genel olarak şiirin 
yapısını,  anlam  katmanlarını,  ses,  ri-
tim  gibi  öğeleri,  şiire  etkisini  veren 
sözcük ve imgeleri içeren detaylardır. 
Kaynak dilden erek dile çeviride, çe-
virmenin sadece her iki dile de hâkim 
olması yeterli olmamakta, her iki di-
lin de yazın geleneğini, tarihini, ekini-
ni de tanıyor olmalıdır. Çevirisi yapı-
lan şiirin önce yapı-sökümü ve sonra 
başka  dilde  tekrar  kurulumu  gerekli 
olduğu için, şiir çevirmenliğinde şair 
olmanın katkısı yadsınamaz.
Burada en zorlu işlerden biri de şiir-
deki katmanlılığı sağlayan metaforlar, 
çağrışımlar,  imgesel  öğelerdir.  Cevat 
Çapan bir söyleşisinde, çevirmen şa-
irlerin kendi malzemelerini, çevirdiği 
şiire ödünç verdiğinden bahseder. 
 notlarında F. 
Schleiermacher, iki farklı çeviri yak-
laşımından söz eder
1.  Okuru  metne  götürmek  (Örnek: 
Kutsal metin çevirileri),
2. Metni okura götürmek (Örnek: Can 
Yücel’in Shakespeare çevirileri). 
1. Tarihteki en eski çevirilerin kutsal 
metinler  üzerine  yapıldığı  söylenir. 
Kutsal metinlerin şiirsel ve hermetik 
özellikleri,  sessiz  harflerden  oluşan 
ve  kelimenin  anlam  katmanlılığına 
olanak  sağlayan  semitik  dillerle  ya-
zılmış  olmaları,  çevirmenleri  uygun 
karşılıkları  bulma  konusunda  zorla-
yıcı  unsurlardır.  Bu  tür  tercümeler, 
neredeyse  kelimesi  kelimesine  çev-
rildiği  ve  kaynak  dildeki  yapıyı  da 
olabildiğince  koruma  gayesi  taşıdığı 
için,  erek  dildeki  okuyucu  kendisini 
metne yabancı hisseder. Kişi, Türkçe 
kelimelerden oluşan bir metinle karşı 
karşıyadır ancak farklı bir dil ailesine 
ait  orijinal  metnin  kendisine  yaban-
cılığı  nedeniyle  zorlanır.  Kitabı  Mu-
kaddes  Şirketi’nin  İncil  çevirisinden 
(İbranî, Kildanî ve Yunanî dillerinden 
çevrilmiştir) bir örnek şöyledir:
Tanah
 76:4
Bu  tür  çevirilerde  en  büyük  sorun, 
Walter Benjamin’in de belirttiği üze-
re,  çeviriden  sınırsız  bir  güvenirlilik 
beklentisidir. Tek bir kelime hatasının 
bile milyonlarca insanı derinden etki-
leyebileceği  bir  sorumluluk  üstlenir 
çevirmen. 
2. Metni okura götürmek üzerine çe-
viri, okuyucunun kültürünü ön plana 
alarak,  kaynak  metni  erek  kültüre 
uyarlamayı esas alan, esnek bir çevi-
ridir.  Can  Yücel’in  düşüncesi  şudur; 
“Çevirmen  olayın  bütününü,  zaman 
içinde yaratılmış tınısını kavrayacak, 
sonra  da  onu  bir  başka  dilin  kendi 
zamanı  içinde  yeniden  yaratacaktır.” 
Can Yücel’in bu anlayışı, bir L. Ara-
gon  şiirini  “Ali  Veli’li  Türkü”  baş-
lığıyla,  bir  W.H.  Auden  şiirini  “Al-
la’sen Söyle Nedir Aşkın Aslı Astarı” 
olarak  Türkçeleştirmesi  üzerinden 
örneklenebilir.
Can Yücel’den Shakespeare 66. Sone 
çevirisi:
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Yüklə 182,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   93




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə