Bulten sinir sayisi pdf



Yüklə 182,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə74/93
tarix05.03.2018
ölçüsü182,95 Kb.
#30613
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   93
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • Sınır

Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
153
S
ınır  kavramı,  sözlük  anlamıyla;  bit
Bir  diğer  anlamı;
nokta,  çizgi  olarak  tanımlanmıştır.  Bunun 
devamında  “sınır-kavram”  olarak  da  şu 
şekilde  tanımlanmıştır: 
.
 1
 
Sınır  kavramı  Osmanlıcada  had  ve  hudut 
olarak karşımıza çıkar.
Yukarıda  verilen  anlamlarıyla  düşünüldü-
ğünde  hemen  hemen  herkesin  günlük  ha-
yatında karşılaşabileceği, her gün bir konu 
hakkında konuşurken ağzımızdan çıkabile-
cek bir kavramdır. Ancak başlı başına alınıp 
düşüncenin  nesnesi  haline  getirildiğinde 
derin bir kavram olduğu anlaşılıyor. Araştı-
rıldığında felsefe tarihindeki ünlü düşünür-
lerin, sınır kavramına deyinmeden geçeme-
dikleri  görülüyor.  Ünlü  düşünür  Spinoza: 

1
 Bedia Akarsu, 
” der ve 
devam eder: “
” Sadece bu cümlelerle 
bile sınır kavramını farklı kavramlarla iliş-
kilendirip merak uyandırıcı şekilde düşün-
cemize  konu  edebiliriz.  Bir  diğer  düşünür 
Hegel ise sınır kavramına şu şekilde deyin-
miştir:  “
”  Hegel, 
 
  konusuna 
da deyinmiştir ve bu konuda düşüncesi bu-
lunan Kant’a karşı karşısav da sunmuştur. 
 2
Felsefî  metinlerde  rastlanılan  sınır  kavra-
mının kutsal metinlerde ne şekilde, nerede, 
hangi olayda ve hangi anlamda kullanıldığı 
da  merak  edilebilir.  Özellikle  Tanrı  veya 
Allah’ın  Peygamberleri’nin  vahiylerinde 
bu kavramın geçmesi birçoğumuzun dikka-
tini daha fazla çekmiş olabilir.
2
 Orhan Hançerlioğlu,
 Shutterstock.com


154
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Kutsal  metinlerin  Türkçe  tercümele-
rinde 
hudut kavramları taratıla-
rak  çıkan  sonuçlar  üzerinde  duruldu-
ğunda sıkça kullanıldığı gözlenmiştir. 
Arazilerin  ayırımı  ve  sınırların  be-
lirlenmesi  anlamında,  aynı  zamanda 
insanın  kendi  sınırlarını  ve  ölçülerini 
bilmesi ve bunları aşmaması gerektiği 
konusunda uyarılar mevcuttur. İlk kul-
lanımı ele alacak olursak, yani “senin 
hakkın  ve  benim  hakkım;  senin  ara-
zin,  benim  arazim”  ayırımını  ortaya 
koymuştur. Bu kullanım ilk kitap ola-
rak Tevrat ele alınırsa, bu kitapta çok-
ça  kullanıldığını  görürüz.  Bu  anlamı 
üzerinde biraz düşündüğümüzde sınır-
lar gözle görülür bile olmasa akılda da 
sınırlar mevcuttur. Bazen bir duvarla, 
çitle veya iple; bazense sadece akılda 
bugünkü  Avrupa  Birliği  ülkelerinin 
sınırları  kaldırdığı  ancak  halen  hari-
ta  üzerinde  belli  sınırları  gösterdiği 
şekliyle  ayırımlar  yapılır.  Kutsal  me-
tinlerde bu sınırların ayırımı ve kimse 
kimsenin  sınırlarına  müdahale  etme-
mesi,  sınırını  rızasız  değiştirmemesi 
önemle mevzubahis olmuştur.
Şüphesiz ki kutsal kitaplarda yazılan-
lar hem zâhire, hem bâtına işaret eder 
ancak  sadece  zâhiri  anlamını  çekip 
çıkarırsak dahi, bu haliyle bile komşu-
nun sınırlarını izinsiz değişimine veya 
müdahale edilmesine kutsal metinler-
de sertçe bir uyarı mevcuttur. Tevrat’ta 
Eval  Dağ’ı  lanetlenir: 
 
 3
Sınır  kavramının  bu  anlamdaki  kul-
lanımında  sınırlar  hakkı  belirlemiş-
tir. Senin hakkın sana düşendir, buna 
senin  rızan  olmadan  kimse  müdahil 
olamaz.  Burada  vurgulanmak  istene-
nin toplumsal düzen olabileceğini gö-
rebiliriz. Toplumda huzuru ve düzeni 
sağlamak ancak bu yollarla olur. Gü-
nümüze de taşıyacak olursak her bire-
yin, her ailenin kendi mülkü ve kendi 
arazisi  vardır.  Böylece  herkes  kendi 
sınırlarının  içersinde  bulunan(lar)
3
 Tevrat,
 27:17
dan sorumlu tutulur. Kendinin olanda 
hak iddia edebilir. Komşularıyla olan 
münasebeti ise yine kendi hakları üze-
rinden  olur.  Birbirleri  üzerinden  hak 
iddalarında  ise  daha  üst  bir  iradeye 
başvuru şarttır. Buna da hukuk denir.
Kutsal metnin uyarısı da bu yüzdendir 
ki,  komşunun  rızası  olmadan  sınırla-
rını  değiştirmek  komşunun  hakkını 
çiğnemeye gireceği için toplumda hu-
zursuzluk yaratır. Haksızlık, düzensiz-
liktir. Düzensizlik aklın egemenliğin-
de toplum içinde suç teşkil eder. Ceza-
landırılır.  Metnin  zâhirdeki  anlamla-
rından biri budur. Bâtınına değinecek 
yani  içyüzü  üzerine  de  düşünecek 
olursak, sınır kavramının anlayışımıza 
katkısı olması açısından buradaki kul-
lanımını  “özgürlük”  kavramıyla  bağ-
daştırabiliriz. Her insanın toplum içer-
sindeki  özgürlüğünü,  hakları  belirler. 
Yani  hukuk  egemen  toplumda  insan, 
kendi huzuru ve düzenli yaşaması için 
konulan yasalar ve haklar çerçevesin-
de özgürdür. Sınırlandırma olmaması 
durumunda  bireyin  özgürlüğünden 
söz edilemez.
Yasaya  karşı  sorumlulukları  bireyin 
özgürlüğünü  belirler.  Kendini  bir 
ilkeyle  yani  bu  anlamda 
  sı-
nırlamamış  bir  insan  özgür  değildir. 
İnsanın  yasaya  karşı  sorumluluk  alıp 
buna uygun davranması toplumda dü-
zeni teşkil eder. Tam tersi durumda ise 
bireylerin keyfiyeti ön plana çıkar ve 
toplumda düzenin bozulmasına neden 
olabilir.  Bunlar  bireyin  kendi  yaşamı 
için düşünecek olursak ilkelerle açık-
lanabilir.  Bireyin  kendini  bir  ilkeyle 
sınırlaması,  sorumluluk  alması  ve 
buna  göre  yaşaması  toplum  içindeki 
düzenin  bir  parçası  olacağından  as-
lında birey ve toplum bu anlamda bir-
birinden ayrı değildir. Dışarıda görsel 
olarak konulan somut sınırlar araziler 
toplum için konulanlardır. Birey söz-
konusu olduğunda ise akıl düzeyinde 
ilkeler ve yasalar vardır.
Anlatılmak  isteneni  şu  şekilde  özet-
lemek  istersek,  sınırları  belirli  bir 
alanda birey özgürdür. Sınırlarla çev-
relenmemiş bir bölgede yani yasalarla 
veya  ilkelerle  sınırlandırılmamış  dü-
zende özgürlükten söz edilemez ve o 
bölgede  birey  sorumlu  olmadığından 
hak iddaa edemez. Sınırlarla belirlen-
memiş  arazisinde  kişinin  hak  iddia 
edememesi  gibi  kendini  bir  yasayla 
sınırlamadığı  müddetçe  toplum  için-
de ve kendisi için özgürlüğünden söz 
edilemez.
İncil’de  yapılan  taramalarla  devam 
edilecek olursa Tevrat’taki kullanımı-
na benzer bir şekilde kullanımına rast-
layabiliriz. Farklı olarak “sınırsızlık ve 
sonsuzluk”  olarak  kullanıldığı  gözle-
nir. Kur’an-ı Kerim mealleri incelen-
diğinde diğer bir anlam olarak bireyin 
kendi  sınırlarını  bilmesi  ve  aşırılığa 
kaçmasıyla  ilgili  kullanımı  ön  plana 
çıkıyor. Bu açıdan 
 kavramına dik-
kat  çekecek  olursak,  bireyin  hâddini 
bilmesi  sınırlarını  bilmesi  anlamında 
düşünülebilir. Ölçüleri aşmaması, aşı-
rıya  kaçmaması  vb.  Örneğin;  Maide 
nde  şöyle  buyurulmuştur:  “
.” 
 4
Buradaki  hâd  kavramı  yani  bireyin 
kendi hâddini bilmesi, bireyin kendi-
ni  ne  ile  sınırladığıyla  ilgilidir. Anla-
tılmak istenen ise birey kendini hangi 
ilkeyle,  evrenselle  sınırladıysa  onun 
aşırıya  kaçmasının  zararlı  olacağın-
dandır.  Örneğin;  eğer  bir  birey  ada-
letli davranmayı amaç edinmiş ve bir 
durumda  hakları  eşit  dağıtmayı  ken-
dine  ilke  edindiyse,  o  birey  kendini 
“adalet” ilkesiyle sınırlamıştır. Haklar 
dengeli ve ölçülü dağıtıldığı müddetçe 
adalet  orada  varolacaktır.  Ne  zaman 
haklar dengesiz ve ölçüsüz dağıtılma-
ya  başlanırsa,  orada  dengelerden  biri 
aşırıya  kaçmıştır.  Böyle  bir  durumda 
taraflardan biri sivrilir ve diğerinin hu-
zursuzluğuna yol açar. Dolaylı olarak 
hakları  dağıtan  da  etkilenmiş  olur  ve 
orada adalet varlığını yitirir. Bu zâhir-
deki  adaletsizlik  kavramının  toplum-
daki etkisinden oluşan husursuzluktur. 
Bireyde ise bu itidal veya ölçülü olma 
4
 Kuran-ı Kerim, 
 5/87
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Yüklə 182,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   93




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə