172
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
rine kullanılan felsefe kavramı için
söylenebilir
.
10. Bir bilginin ölçütü olarak felsefe
kavramını kullanırsak, bu bilgi felse-
fidir ya da değildir diyeceğiz. Ancak
bir şeyi ölçmek için ölçütün sınırları
belli olmalıdır ki, zaten ölçülecek ola-
nın sınırları belirlensin. O nedenle bu
bilgi felsefidir dersek ya da felsefi de-
ğildir dersek hangi sınırları belirlemiş
olacağız? Her felsefe akımının özgün
felsefi ilkesine göre sınırı da belirlenir.
Bir bilgi felsefi bilgi ya da felsefi ol-
mayan bilgi olarak ortaya çıkacaktır.
Görgücü için gerçek bilgi görgül ola-
nın bilgisidir; şüpheci için ise gerçek
bilgi olamaz, saltık olan şüpheli bilgi-
dir. Bu her iki bilgide felsefi bilgidir.
Ama felsefi bilgidirler diye ikisi de
gerçek bilgi değildirler. Çünkü felse-
fenin yüzlerce tanımı vardır, tanımlar
sınırları belirler, ama yüzlerce tanımı
olan bir şeyin sınırları belirsizdir. Bir
başka ayrımla, felsefi bilgiye teorik
ve felsefi olmayan bilgiye pratik bilgi
dersek, bu ayrımda bilginin gerçek ya
da yanlışlığı değil, yalızca hangi kipte
bulunduğu söylenmiş olur. Öyleyse
felsefenin nesnesi gerçekliktir öner-
mesi geçersizdir, anlamsızdır.
11. Oysa bir bilginin ölçütü olarak
mantıksallığı (lojik) kullanırsak, bu
bilgi mantıki ya da mantıki değil-
dir dediğimiz zaman, ölçüt işlevini
yapar; yani ölçülecek olanı ölçecek
olanla özel bir ilişkiye sokar. Man-
tık, ‘varlık-öz kavram’ olarak sınırları
belli bir dizgedir ki, ölçülecek bilgi
bu dizgenin içinden geçirilerek ölçü-
lebilir. Ve böylece gerçeklik mantığın
nesnesi olarak tanıtlanmış olur.
12.Yine de felsefe kavramının ona
‘nesne’ olan bir varlığı vardır. Etimo-
lojisinden kaynaklanan, bilgi sevgisi.
Özel bir sevgi türü, “koşulsuz sevgi”.
Koşulsuza, koşulsuzca duyulan bir
bağlılık olarak, sonsuz ve sınırsız bir
duygu. Özgürlüğün yaşandığı duygu,
logosla bir olmanın getirisi, logosla
birlikte yanmanın açığa çıkardığı ürün,
sonsuz sevinç.
Makalemizin tartışmaya aldığı
noktalar üzerine, bu yetersiz irdeleme-
den sonra da çalışmalarımız sürecek-
tir. Bu çalışmanın daha da olgun hale
gelmesi gerektiği ve bunun için çok
çaba istediğinin bilincindeyiz. Ayrı-
ca, makalemiz içinde felsefe kavramı
çoğu zaman alışıldık içeriği ile uyum-
lu olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda
alışıldık içeriğin doğru kullanım olma-
dığını kanıtlamaya çalıştık. Bu çelişki,
eleştirilen, ama yerine henüz yenisinin
oturtulamadığı bir çalışmanın geçici
eksikliği olarak görülmelidir.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
173
İnsanın
Sınırları
“
gibi belli başlı sorular sınır kavramını
düşünmeye başladığımız zaman ak-
lımıza gelir. Bir insanın sınırı nedir?
Neler yapmaya muktedirdir?
Bir insanın ne yapabileceği, sınırla-
rının ne olduğu ile alakalıdır. Sınırla-
rını ise ancak kendini bilen bilebilir.
O zaman insanın en büyük açmazı,
kendini bilmek ve sonra da kendini
gerçekleştirmek sürecinde gözlemle-
neceği söylenecektir.
. İçine doğduğu toplumda ve
kültürde onun ne olduğu ve ne olması
gerektiği dayatılır. Kendi özünde ise ne
olması gerektiği sadece kendine açılır.
Toplum kişiyi kendine hizmet etme
boyutunda tutmak, onu köleleştirmek
isterken, o ise kendi sınırlarını keşfe-
debilmek, kendini gerçekleştirebilmek
için özgürleşmek zorundadır. İşte bu
aşamada insanın ilk sınavı başlar.
. İçine doğduğu toplumun ve
kültürün onu sokmak istediği kalıba
göre mi inancını ve yaşamını şekil-
lendirecek, yoksa bu veriler onu tat-
min etmeyip, daha üst gerçekliğine
ulaşmak, kendi sınırlarının ötesini
algılayabilmek ve daha ileri bir algı
düzeyine taşıyabilmek için seçimini
bu verilerin daha ötesine taşımayı,
bu bilgileri anlamlandırıp, basamak
yaparak ne yapabileceği ve kavraya-
bileceği hususunda kendini daha ileri
taşımayı mı seçecek?
Yöneticiler, sömürü düzenlerinin
devamı için, toplumun önüne maddî
zenginlik, mevki-makam, cennet va-
adi gibi arzularını koyarak, bu arzu-
ları aracılığı ile toplumu uyutmak ve
sömürmek isterler. İnsanlar arzula-
dıkları şeyler için kendi iradelerinden
vazgeçerek özgürlüklerini yitirirler ve
arzuları uğruna toplumu yönetenlerin
bilinçli veya bilinçsiz köleleri haline
gelirler. Bu seçim bireyin ne kadar
özgürlşebildiğine ve kendi tinini izle-
yebildiğine bağlıdır.
Burada arzu ve istek arasında bir ay-
rım yapmak gerekir.
içinde bu-
lunduğumuz an için ihtiyaçlarımız ile
sınırlıdır. Arzu ise bu sınırın aşılması
halidir. İhtiyacımızın ötesine istekle-
rimiz taşmaya başlayınca bu arzuya
dönüşür. Aynı zamanda bizi andan
da kopardığı için Hakk ile olan rabı-
tamızı da koparır. Özgürlüğümüz bir
bakıma Hakk ile olan bağımız nispe-
tindedir de diyebiliriz.
Neyi düşüneceğimizi seçerek ilk se-
çimimizi yaparız. Düşündüklerimiz
duygularımıza, duygularımız hayalle-
rimize, hayallerimiz ise kelimelere ve
eylemlerimize dönüştürürüz.
Örneğin bizi sevindiren mutlu eden
bir şeyi düşündüğümüz zaman, içi-
mizde duygu olarak sevgi ve mutlu-
luk gelişerek bize ve bizden de çevre-
mize yayılır. Bu, halimiz aracılığı ile
de olabilir, hayallerimiz aracılığı ile
de. Dile gele gelerek kelimeler aracı-
lığı ile de olur ve bu duygu o kadar
yoğun olur ki, taşıp eylemlerimizde
insanlara veya doğaya sunum ikrama
dönüşmüş olarak da vücûda gelebilir.
Bundan ayrı, olarak bir de
bo-
yut ile
boyutun arasında sı-
nırda olan insan var. Sınır; çünkü bir
tarafımız dünyaya maddeye bakıyor.
Diğer tarafımız ise mânâya Hakk’a
bakar. Düşünceye dair her seçimimiz-
de kalbimiz seçtiğimiz tarafa doğru
meyleder.
Bunda ne var? Tanıklık ediyor ol-
manın güzel olduğunu düşünebiliriz.
Ama her seçimimizin belli tesirleri ve
sonuçları vardır. Çünkü insan her iki
tarafı da kendinde topladığı için, mad-
deden mânâya geçişin anahtarı rolünü
ve sorumluluğunu da taşıyor. İbnü’l
Arabî’nin de belirttiği gibi: “
.”
Her duygu seçimimiz sadece çevre-
mizdeki insanlara değil, aynı zaman-
da madenden, nebata ve hayvanata
kadar her şeye etki ve tesir ediyor.
Onlara ne kadar olumlu enerji ile te-
sir ediyorsak, onların tekâmüllerine
gelişimlerine de yardımcı olmuş olu-
yoruz. Tam tersi durumda da olumsuz
etki ve tesir ediyoruz.
İslam felsefe ve tasavvufunun
hakkında görüşleri Hz. Mevlanâ’nın
şu sözüyle özetlenebilir belki de: “Ma
”.
Bu konu ile ilgili olarak Erzurumlu
İbrahim Hakkı Efendi’nin şu sözlerini
hatırlayabiliriz:
“
.”
yazısında da belirttiği
gibi bu dönüşümün ortasında insanın
anahtar rolünü üstlendiğini görebiliriz.
-
, Muhyiddin İbn Arabi,
Kitsan Basım-Yayın
-
, Ekrem Demirli, Sufi
Kitap Yayınları
-
, Hegel, İdea Yayınevi
-
, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |