Bulten sinir sayisi pdf



Yüklə 182,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə93/93
tarix05.03.2018
ölçüsü182,95 Kb.
#30613
1   ...   85   86   87   88   89   90   91   92   93

Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
185
bilir.  Birlikte  üretebilme  becerisinin 
gösterilmesi, birtakım olumlu duygu-
ların  yaşanmasını  da  sağlamaktadır. 
Kooperatifçilik  oluşumunun  temeli 
olan,  birlikte  iş  yapabilme  ya  da  de-
ğer  üretmek  duygusu,  bilgi  ve  bilgi 
teknolojilerinin  etkin  kullanılması 
sayesinde yeniden karşımıza çıkmak-
tadır. Katılımlı ağ yapılanma modeli, 
takım olarak çalışmayı, değer üretme-
yi gündeme getirirken, aynı zamanda 
birlikteliğin  vermiş  olduğu  gücün  de 
olumlu  olarak  kullanılmasının  önünü 
açar. Süreçte karşılıklı bir etkileşim ve 
değer aktarımı yaşanmasına yol açar. 
Ekonomi  temelli  oluşan  bir  yapıda 
önemli  olan  ekonomik  güçtür.  Diğer 
bütün  değerler,  bu  gücün  etrafında 
oluşmakta  ve  şekillenmektedir.  20. 
yüzyılın doğal olmayan bu işleyiş sü-
recinde,  üretimin  temelinde  yönetim 
erkinin  sürdürülmesi  isteği  yatmak-
tadır.  Ticari  sistemdeki  bu  anlayış, 
toplumsal  işleyişe  de  yansımıştır.  Bu 
durum zamanla bireysel çıkarları top-
lumsal  çıkarların  üstüne  çıkarmıştır. 
Maddî  temelli  bu  süreçte  anlam  üre-
temeyen  insanlar  anlamlı  iletişimi 
yitirmiş ve kendilerine yabancılaşmış-
lardır.  Ben-merkezli,  anlam  üretme-
yen iletişim ve ilişki biçimleri giderek 
doğaya, insanlara ve kendi ürettikleri 
çevreye de duyarsız hale geldiler. 20. 
yüzyılda kucağında yaşadığımız doğa 
ve  çevreyle  girdiğimiz  ilişki  biçimi 
ileriki yıllarda hazin bir örnek olarak 
anılacaktır.  Bilgi  teknolojilerinin  ge-
lişmesi bilgi paylaşım alanlarını arttı-
rarak,  sansür  ve  denetleme  baskısına 
rağmen birçok alanda şeffaflığı hisset-
tirmeye başlamıştır. Bilgi teknolojile-
ri  sayesinde  dünya  üzerinde  aktif  bir 
iletişim  olanağı  gelişmektedir.  Şimdi 
biz bu olanağı iyi değerlendirebilirsek 
anlamsızlık  kuyusundan  çıkabiliriz. 
20. yüzyıl eğitim biçimleri genel ola-
rak  ezbere  dayalı  bir  öğretim  süreci 
içermektedir.  Hafızaya  not  veren  bir 
öğretim  oluşmuştur.  Sorgulama,  üre-
tim ve buluş alanları genel kitlelerden 
uzak tutulup çok küçük bir alanda sı-
nırlandırılmıştır.  Bu  bağlamda,  yazılı 
ve görsel medya yeni teknolojik altya-
pılara sahip olmasına rağmen çok kısır 
bir şekilde topluma hizmet etmektedir.
21. yüzyıl katılımlı ağ yapılanma mo-
deli  ise,  temele  insan  varlığını  koy-
duğu  için,  eğitim  şekli  de  bu  yönde 
varlık  gösterir.  İnsanların  kendi  özü-
nü  ve  kendini  tanıması  adına  çıktığı 
bu  eğitsel  yolculukta,  diğer  alanların 
yanı  sıra  öncelikle  insanların  olumlu 
yanlarının  keşfi,  yaşama  daha  pozitif 
bakabilmek,  bireysel  potansiyelini 
açığa  çıkarmak  ve  onu  ağ  takımıyla 
deneyimlemek, olumlu bir tavır içeri-
sinde olmak, etkin ve anlamlı iletişim 
kurabilmek,  insanlara  değer  vermek, 
kendini  ve  onları  anlamak  vb.  süreç-
leri  içeren  bir  eğitim  sistemi  vardır. 
Katılımlı  ağ  eğitim  biçimi  birliksel 
yapısı gereği süreklilik gerektirir. Be-
lirli  dönemleri  kapsamaz,  yaşam  de-
vam ettiği sürece kişisel gelişim süre-
ci biçiminde sürdürülür. Ağı oluşturan 
insanlar kendi yaşamlarını da örmek-
tedirler.  Kazanılan  bilgilerin  yenilen-
mesi,  eğitimin  sürekliliği  sayesinde 
güncel  kalabilmektedir.  Teknolojik 
imkânların  azami  kullanımı  mobil 
eğitim olanaklarını sağlar ki bu da eği-
timi belirli zaman ve koşullardan ba-
ğımsızlaştırır.  Özgürce,  gönüllülükle 
sürdürülen eğitim ancak özgürlük sağ-
layabilir.  Bu  süreç  insanlara;  bilgiye 
ve  öğrenmeye  açık  olmak,  araştırma 
alışkanlığı  kazandırmak  gibi  edimler 
sağlar. Hayatın birçok alanında karşı-
laşılan  problemlere  karşı,  geliştirilen 
yaklaşım  tarzında  çözüm  odaklı  bir 
yapıda olmak, katılımlı ağ eğitiminin 
önemli bir yanıdır.
Ekonominin hâkim olduğu 20. yüzyıl 
toplum yapısının iletişim ve ilişki bi-
çimlerinin  dünyadaki  sonuçları  orta-
da. Aristo mantığıyla gelinen yol artık 
tıkanmıştır.  20.  yüzyılda  her  alanda 
oluşturulan sınırların sonuna gelinmiş-
tir.  Düşünce  biçimlerinin  dönüşümü, 
gelişimi  ve  mantık  biçiminin  değiş-
mesiyle 21. yüzyıl yapısal dönüşümü 
hızlanacaktır.  21.  yüzyıl  değişim  pa-
rametrelerinin en önemlisi alternatifli 
mantık biçimleri olacaktır. Disiplinler 
arası anlamlı iletişim kurabilmemiz bu 
mantık biçimiyle olanaklıdır. 
Doğayı, insanı ve çevreyi temele alan 
ilke  ve  değerlerle  sorgulayan,  analiz 
yapan, kendi düşünce sistemi ve farklı 
düşünce biçimlerine alternatif üreten, 
ötekiyle var olduğunun farkında olan, 
değerlendirip bağ kuran ve bunu sanat 
yoluyla toplumsallaştıran bir akıl yeni 
“insanlık dünyası”nı oluşturacaktır.
[1] Üretken Tüketici Oluşumunda Koop. 
İşletmelerin Önemi Ve Bir Model Önerisi, 
Yüksek Lisans Tezi Marmara Üniv. 2007 
[2] Us Düşün ve Ötesi, 

İstanbul, s, 87.
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


186
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
: Açılım Kitap / Sosyoloji Dizisi
Sınırlar  genellikle  uluslararası  ilişkiler  veya  siyaset  bi-
liminin  konusu  olarak  ele  alınmakla  birlikte  neredeyse 
bütün  ulus-devlet  sınırları  vatandaşlarına  bir  kültür  ve 
kimlik algısı dayatır. Bu bakımdan sınırlar toprak üzerin-
de kurulduğu kadar insanların zihinleri üzerine de çizilir. 
Bazen  toprağa  çizilen  sınırların  insan  zihinlerinde  veya 
kültürlerinde  tam  bir  karşılığı  olmayabilir.  Bu  durum-
da  coğrafi  sınırlar  büyük  ölçüde  etkisiz  ama  bir  o  kadar 
da  yaralayıcıdır.  Her  halükarda  sınırdaki  yaşam  ve  kül-
tür,  geçişkenliği,  engelleyiciliği  ve  diğer  birçok  açıdan 
ilginç  toplumsal  ilişki  biçimlerine  yol  açabilmektedir. 
 
Kuşkusuz sınırlar çağımıza özgü 
ler değildir, eski 
çağlarda Çin, Roma ve Mısır medeniyetlerinde de var ol-
dukları bilinen bir gerçektir. Fakat modern öncesi dönem-
de sınırlar değil, sınır boyları anlayışı hâkimdi. Bu anlayış 
modern  öncesi  devletlerin 
  anlayışlarına  bağlı 
olarak sınır boylarının, buralarda yaşayan insanların din, 
kültür, sosyo-ekonomik yaşam ve yerleşim gibi özellikle-
rinin dikkate alınmasına dayanıyordu. Dolayısıyla modern 
devlet sınırlarının sosyal yaşamı keskin bir biçimde ikiye 
(hatta bazen üçe) böldüğü bir durum söz konusu değildi. 
Ancak modern ulus-devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte 
doğrusal sınır anlayışı yani “türdeş” bir toprak parçasını 
çevreleyen  sınır  anlayışı,  tek  meşru  sınır  anlayışı  haline 
geldi. Böylece hudut ya da sınır bir mülkü çevreleyen, ge-
çirgen ve belirsiz bir görünümden, sınırlayan, ayrıştıran, 
katı ve askeri bir görünüme geçiş yapmış oldu. Dolayısıy-
la günümüzde algılandığı şekliyle kesin hatlarla ayrılmış 
olan 
sınırlar modern ulus-devletle ortaya çıkmış 
olup ne demografik ne de sosyo-kültürel ve ekonomik un-
surlara dayanmaktadır.
SINIR KÜTÜPHANES
İ
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
187
 İz Yayıncılık / Sanat-Edebiyat Dizisi
Laleli’den hareket eden bir İran otobüsü, insanlar, bek-
lentiler, sosyal-siyasal değişimler ve sınırı bir türlü geçe-
meyen yolcular. Sınıra Yakın, insanların iç dünyalarına, 
oradan hareketle hafızalara, tedirginliklere, kırgınlıklara 
uzanan çetrefil bir dünyayı kurcalıyor. Anadolu coğraf-
yasından geçilerek oluşturulan parelel dünyada yol alan 
Sınıra Yakın, kültürel konumlanışlardan karşıtlıklara, uy-
kuyla uyanıklık arasında hatırlayışlara, toplumsal hayata 
ve tarihsel bir dönemece tanıklık eden bireylerin dünya-
sını yakınlaştırıyor...
 Arkeoloji ve Sanat Yayınları 
Aykut  Köksal’ın  kuramsal  yazılarını  bir  araya  getiren 
Anlamın  Sınırı,  mimarlıktan  kentsel  korumaya,  çağdaş 
sanattan  grafik  tasarım  ve  müziğe  uzanan  bir  çerçeve 
oluşturuyor.  Çok  farklı  alanları  kuşatmasına  karşın,  or-
tak  bir  kavramsal  çerçeve  içinde  birbirine  bağlanan  bu 
metinler,  anlam-bağlam  ilişkisi  üzerinde  yoğunlaşıyor. 
Mimarlıktan müziğe uzanan tüm okumalarda bir yandan 
“anlam”a odaklanıyor, öte yandan kültür ve sanat üreti-
minin bağlamla ilişkisini sorunsallaştırıyor.
 Bilgi Yayınevi/Sinema-Tiyatro
İzgü’nün  kaleme  aldığı  ‘Sınır’,  evlerinden,  sevdikle-
rinden uzakta, silahların gölgesinde, ülkelerinin sınırını 
korumakla görevlendirilmiş iki komşu ülkenin askerleri 
arasında geçen, kara mizah öğeleriyle yüklü, savaş karşı-
tı bir oyun. ‘Duvar’ ise, iki işçi arasında gelişen bir oyun. 
İşçiler duvar örmektedir. Duvarın, bir cezaevi duvarı ola-
cağını öğrenen işçilerden biri, çalışmak istemez. İki işçi 
tartışır ve sonunda duvarı örmemeye karar verirler.
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


188
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
 Dost Kitabevi / Siyaset Bilim 
Uluslar,  ulus-devlet  kavramı,  milliyetçilik  ve  etnik  kö-
ken üzerine yaptığı çalışmalarla dünya çapında bir üne 
sahip olan Anthony D. Smith´in bu alanda kaleme aldığı 
en önemli çalışmalardan biri. Çalışmasını iki temel eksen 
üzerine kuran Smith, bir taraftan dünya üzerinde var olan 
ama siyasi ve askeri güçle kültürel donanım bakımından 
büyük farklılıklar gösteren insan topluluklarının ‘millet 
olma’ iddiasını, diğer taraftan da, milletin antik dönem-
den beri var olduğunu ileri süren görüşe karşı, yeni nesil 
sosyal bilimci ve tarihçilerin milletin tümüyle ‘modern’ 
bir olgu olduğu yönündeki düşüncelerini irdeliyor. Türk-
çede daha önce de kitapları yayımlanan Smith’ten geniş 
ölçekli bir 
, millet ve uygarlık çözümlemesi.
 Metis Yayıncılık / Tarih Toplum Felsefe Dizisi 
Bugün  içinde  yaşadığımız  dünya  bir  uluslar  sistemidir. 
Çok değil, yalnızca 150 yıl önce, bugün varolan ulusal 
devletlerin yarısı bile henüz ortada yoktu. Son iki yüzyıl-
dır milyonlarca insan, kendi uluslarına olan bağlılıkları 
nedeniyle  başkalarına  kin  ve  düşmanlık  besledi,  farklı 
ulustan insanları katletti. Bu bir yana, insanları bile bile 
ölüme gidecek kadar fedakâr kılan bu bağlılığı, bir ulusa 
ait olma duygusunu nasıl anlayabiliriz? Benedict Ander-
son, milliyetçi siyasal hareketler üzerine yapılmış çoğu 
çalışmanın sormadığı bir soruya yanıt arıyor: Ulusların 
doğuşunu ve gelişimini, dinsel cemaatlerle, hanedanlık-
ların  çöküşüyle,  kapitalizm  ve  yayıncılığın  gelişmesi, 
resmi devlet dillerinin oluşumu ve “zaman” kavrayışımı-
zın değişmesiyle ilişkilendiriyor. Ulusu, kan bağı ve din 
gibi eski tip cemaatlerin yerin alan hayal edilmiş bir top-
luluk olarak ele alan yazar, milliyetçiliğin, ilk kez Ame-
rika’da ortaya çıktıktan sonra 
 güçler ve ni-
hayet  Üçüncü  dünya’nın 
  mücadeleleri 
tarafından kopyalanıp çoğaltılabilir bir model oluşturdu-
ğunu savunuyor. İnsanlığı ve coğrafyayı ulusal sınırlara 
bölerek, her biri kendinin “en eski ve en köklü olduğunu” 
iddia  eden  ve  sürekli  “dış  düşmanlara”  karşı  bir  “biz” 
kimliğiyle  kendilerini  meşrulaştıran  ulus-devletlerden 
kurtulmak mümkün mü? Anderson, ulus ve milliyetçilik 
üzerine, resmî-tarihten gelen önyargılarımızı ve inançla-
rımızı sarsacak ve yeniden düşünmemizi sağlayacak tez-
leriyle, ilgiyle okunacak bir tarih sunuyor bize...
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
189
Özgün adı: History at the Limit of World-History
Çeviri: Erkal Ünal
Yayınevi: Aralık 2006
Sömürgecilik-sonrası tarih yazımını besleyen en önemli 
akımlardan biri diyebiliriz Madun Araştırmaları (Subal-
tern  Studies)  için.  Grubun  kurucu  isimlerinden  Hintli 
tarihçi Ranajit Guha’nın, Avrupamerkezci tarih felsefesi 
yaklaşımını  eleştiren  bu  kitabı,  tarih  yazımını  derinden 
etkileyerek haklı bir ün kazanmış, yakın zamanların kla-
sikleri arasına gir-miştir.
Birçok  ülkenin  tarihinin,  Batılı  tarih  felsefesinde  ken-
dine  dayanak  bulan  emperyalist  amaçlarla  yazıldığını, 
bazı  halkla-rın  “tarihsizliğe”  layık  görülerek  bütünüyle 
yok sayıldığını, birilerinin tarihin hikâyelerinden sürek-
li dışlandığını bili-yoruz. Guha’nın açtığı yolun önemi, 
tarihten dışlanmış madunları tekrar tarih sahnesine dâhil 
etmenin yöntemini araş-tırmış olmasıdır. Guha, insanlık 
tarihini  devlet  ve  imparatorlukların,  büyük  adamlar  ve 
çatışan  medeniyetlerin  herhan-gi  bir  ahlâkî  kaygı  gü-
dülmeksizin  tutulan  kayıtlarına  indirgemekle  suçlar  ta-
rih felsefesini ve “tarihsizler”in tarihin ak-törleri haline 
gelebilecekleri farklı bir tarihçiliğin koşullarını tartışır.
Avrupa  merkezci  ve  devletçi  Dünya-tarihi  anlayışının 
çizdiği  sınırların  ötesine  geçebilmek  için  ne  yapmalı? 
Tarihçiler  anlatılarını,  “tarihsiz  halklar”ın  geçmiş  de-
neyimlerini  ve  gündelik  hayatın  tarihselliğini  içerecek 
hale nasıl getirebilir-ler? Yazar tarihçilerin bunu en başta 
edebiyattan öğrenebileceklerini ileri sürüyor. Ünlü Hintli 
şair Tagore’un kitapta ek olarak yer alan “Edebiyatta Ta-
rihsellik” yazısında savunduğu “Tarihçilerin indirgeyici 
yaklaşımları karşısında yaratıcı bireyin kendine özgü ta-
rihselliği” fikrinden hareketle, tarihçileri başka bir tarih 
yazmaya çağırıyor: Hegel’in başta orta-ya attığı, ardın-
dan  “tarihin  nesri”ne  kurban  ettiği  “dünyanın  nesri”ne 
gerçekten açık bir tarih...
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


190
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
 İletişim Yayıncılık / Araştırma-İnceleme 
Dizisi 
Son yıllarda bütün dünyada milliyetçilik dalgasının ka-
barışıyla  birlikte,  milliyetçilik  literatüründe  de  bir  zen-
ginleşme  görülüyor.  Anthony  D.  Smith,  milliyetçilik 
üzerine araştırmalar literatürüne temel önemde eserlerle 
katkıda bulunan bir araştırmacı E. J. Hobsbawm’a göre, 
“İngilizce  okuyanlar  için  bu  alanın  başlıca  kılavuzu...” 
 Belge Yayınları / Türkiye İncelemeleri Dizisi
1933  sonrasında  Nazi Almanyası’ndan  kovulan Alman 
bilim  adamları  sayesinde,  genç  Cumhuriyetin  üniversi-
te  reformunu  gerçekleştirmesi  mümkün  oldu.  Geçersiz 
pasaportlarına karşın onlara kucak açıldı. Öte yandan ti-
yatro ve müzik alanında da kurumlaşma mümkün oldu. 
Almanya’daki felaket, yeni Cumhuriyet’e tam da aradığı 
fırsatı sunmuştu. Wiedmann’ın deyişi ile “İstanbul Üni-
versitesi kısa zamanda en büyük ve en iyi Alman Üniver-
sitesi” haline geldi.
  
Sınırlar  kim  olduğunuzu  ve  kim  olmadığınızı  gösterir. 
Sınırlar hayatınıza yön veren kişisel çizgilerdir. Zihinsel, 
fiziksel ve ruhsal sınırlarınızı öğrendikten sonra, insan-
ların  size  ne  yaptırıp  yaptıramayacaklarını  açık  ve  net 
olarak  siz  belirleyin.  Bu  kitapta  öğreneceğiniz  her  şey 
hayatınızı değiştirecek.
Sevmediğiniz  yemeği  yemeyin,  istemediğiniz  ortam-
da  bulunmayın,  eşiniz  yürüyüş  yapmayı  sevmiyor  diye 
onunla televizyon seyretmeyi kabul etmeyin. Sınırlarını-
zın içinde kişisel alanınız ve bu alanın içinde duyguları-
nız,  yapmak  istedikleriniz  ve  ihtiyaçlarınız,  dışında  ise 
istemedikleriniz vardır. Siz nerede durmak istiyorsunuz?
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni


Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
191
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni
 Reuters
Tanklara Meydan Okumak: Pekinli 
bir vatandaş Tiananmen Meydanı’nda 
tankların önünde dururken. (1989)
https://www.youtube.com/
watch?v=YeFzeNAHEhU


192
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Anadolu Aydınlanma Vakfı 
Düşünüyorum Bülteni
www.anadoluaydinlanma.org

Yüklə 182,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   85   86   87   88   89   90   91   92   93




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə