Ç a V u ş d a y I (mehmet yilmaz) tanitim



Yüklə 1,25 Mb.
tarix12.10.2018
ölçüsü1,25 Mb.
#73195



Ç A V U Ş

D A Y I

(MEHMET YILMAZ)


TANITIM

Hazırlayan


Nurettin Sezen

GEREDE

İkinci Avşar Köyü

06.07.2003



ÖNSÖZ

Birinci Dünya ve İstiklâl savaşları kahramanlarından Mehmet Yılmaz (Çavuş) Dayı’nın, da arkasından söz ettire-cek bir kişiliği ve hatırası vardır. Kendisini yaşatacak, bazı bilgilere ulaşmış bulunmaktayız.

Bu kitapcığımızda; Çavuş Dayı’nın hatırasına işaret edilmeye çalışılmıştır.

Görülecektir ki; Çavuş Dayı’nın heyecanını, duygu ve düşüncelerini yansıtan örneklere yer verilmiştir. Bu arada belirtelim ki, tarafımızdan bilinen pek çok hatırasının da gizli bırakılması, yayınlanmaması uygun bulunmuştur.

Çavuş Dayı gibi tecrübe ve bilgi sahibi kişilerin biri-kimlerinin ve miraslarının bedenleri gibi çürüyüp yok olma-ması, çevrelerini aydınlatmaya devam etmeleri için, bir örnek olması amacıyla bu çalışma da okuyucuların istifadesine sunulmaktadır.
Çalışmalarımızda yardımlarını esirgemeyen dostalara teşekkürlerimi arz ediyorum.

Okunup incelenmesi ve yararlanılması dileklerimizle…

Av. Nurettin Sezen

ÇAVUŞ DAYI
(MEHMET YILMAZ)


HAYATI
Mehmet Yılmaz (Çavuş Dayı) 1313 (1897) tarihinde Gerede'nin Avşar Sânî Köyü'nde doğmuştur. Babası, devri-nin ilim ehli olan, Mahmut Oğulları'ndan Mustafa Hoca'dır.

Doğu Cephesinde, Kâzım Karabekir Paşa'nın komuta-sında 3-4 sene savaştığını, çavuş rütbesiyle yararlılıklar gösterdiğini, sıcak çatışmalara katıldığını kendisi ve arkadaş-ları anlatmıştır. Askerliği, Batı Cephesi'nde devam etmek üzere altı senedir.



Kâzım Karabekir Paşa

Askerliğinin verdiği tecrübeyle hiçbir engel tanımamış ve gözünü budaktan esirgememiştir.
E-5 karayolunda, arabasıyla geçirdiği bir trafik kaza-sında kulağının koptuğunu ve az bir tutarının kaldığını görünce, bir bıçak istemiş geri kalanını da keserek kulağın-dan olmuştur.

Gençlik ve olgunluk yılları yoksulluk içinde geçmiş, ancak son senelerinde, bilhassa ihtiyarlık devrelerinde maddî açıdan rahat bir hayat sürmüştür.

Kalıplı vücudu ve sert bakışıyla muhataplarını her zaman etkisi altına almış, korkmadığını ve mücadeleden yılmadığını göstermiştir.

İlk eşinden iki kızı, ikinci hanımından da üç oğlu dün-yaya gelmiştir. İkinci oğlu evlenmeden vefat etmiş, hanımı ile iki kızı ve bir oğlu halen hayattadır.


Askerlik hatıralarını anlatmakla, olaylara vukufiyeti ile inandığı ve doğru bulduğu fikirlerini sonuna kadar savun-makla tanınmıştır.

Çevrede, Çevuş Dayı ya da Mehmet Çavuş olarak bilinmektedir.

14.03.1981 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur

HATIRA VE LATİFELER
Ücret mi, Haraç mı?
Taşlıkbaşı'nda toplantı vardır. "Çavuş Dayı gelmeden şu işi bitirelim. Yoksa arı kovanına çomak sokar." derler.

Derler, ama Çavuş Dayı'nın da yukarıdan geldiği görü-lür. Başka çare yok, işi bitirememenin sıkıntısı içinde, ileri gelenlerin konuşmaları ve ikna faslı devam eder.


Lütfi Ağa'nın atını bir genç gezdirmektedir. Çavuş Dayı söz sırasının kendisine geldiğini anlayınca sorar:

- Biz Lüfi Ağa'ya neyin ücretini vereceğiz.

- Yayladan odunlarımızı indireceğiz. Onun ücreti, derler.

Lüfi Ağa da:

- Ben ücretimi istiyorum, ağalar! der.

Çavuş Dayı:

- Sana bu bedeli verdiğimizde, orman bakım memuruna rüşvet vermeden odunlarımızı köye indirebilecek miyiz? diye sorar.

Lüfi Ağa:

- Ben hakkımı istiyorum, atımın yemini istiyorum, memurun hakkına (rüşvetine) karışmam, cevabını verir.
Halk tartışmayı sona erdirmek için araya girmek ister. Ama nâfile. Çavuş Dayı ayağa kalkar ve Lüfi Ağa'nın üzerine doğru yürür.

- Orman bakım memurunun rüşvetini, orman bekçimi-zin de ücretini vereceğiz. Ayrıca sana da haraç mı vereceğiz? Dedolll!.. Haraç-maraç verecek olan yok bizden, defol, defolll!..

Diye bağırır. Çavuş Dayı'yı teskin edemezler.

Lüfi Ağa, Çavuş Dayı'ya yönelir:

- Ben sana gösteririm, der ve atına atladığı gibi gider.
Lütfi Ağa ile ortak çalışanlar (işbirlikçiler), “odunları-mız yayladan inerse bıyıklarımıza ... (pis) çalarız!” derler.
Yol Kesme:
Çavuş Dayı arabası, komşu arabalarıyla Lüfi Ağa’nın köyünün yanından inmektedir.

Lüfi Ağa, yanında iki kişi daha, Çavuş Dayı'nın önüne geçerler. Bu sırada, Çavuş Dayı'nın yolunun kesildiğini gören komşuları, beladan kurtulmanın çaresini ararlar ve kaçarlar.

Tehlikeyi gören ve işin ciddiyetini kavrayan Çavuş Dayı, arabasının koşanından baltasıni çeker ve:

- Arabaya yaklaşmayın, canınıza okurum, hepinizi doğ-rarım, der.

Lüfi Ağa ve arkadaşları ellerinden bir şey gelmeyece-ğini anlarlar ve oradan ayrılırlar.
Arabalar Köye iner, iner ama, Ömer Şimşek'in ineği ile Mehmet Çavuş Dayı'nın ineği niyetiyle Raşitmehmetgil'in (Muharrem Hoca'nın) ineği (Lütfi Ağa ve köydeki işbirlikçi-leri tarafından) kesilir.1


Düello:

Çavuş Dayıyla Lütfi, Kapı'da karşılaşırlar.

İkisinin de niyeti kötüdür. “Gücü, gücü yetene helal olsun” düşüncesindedirler. Çavuş Dayı'nın Lütfi'den aşağı kalır tarafı yoktur. Dakikalarca beklenir. Lütfi'ye yardıma gelen olmaz.

İkisi de düelloyu başlatmaya cesaret edemez.

Mücadeleden, vazgeçerler ve vedalaşırlar.
İstanen Son Para:

Pazar yolunda ÇavuşDayı ile Lütfi bir daha karşılaşır-lar.

Lütfi, Çavuş Dayı'ya;

- Sizden çok memnunum. Ben haraç almayı ve haram yemeği alışkanlık haline getirmişken, mertçe barşıma çıktı-nız. İlk defa siz, haraç almamı engellediniz. Haracın hakkım olmadığını, ilk defa siz bana hatırlattınız, der.


Rüşveti Alamayan Memur
Bir temmuz ayının ortaları. Arabalar, yayladan süt odu-nu getiriyordu, köye. Ne var ki, sabaha karşı, yayladan Karapınar'a inen arabalar durdurulmuştu. Orman bakım memuru, “kaçak odun taşındığı” nedeniyle gelen arabaları Orman İşletme Şefliği’ne götürmek istiyordu.

Halk, orman bakım memuruna rüşvet vermek suretiyle arabaların köye inmelerine, şimdilik müsaade alabilmişlerdi. Ancak rüşvetin miktarında anlaşamamışlardı.

Liranın dolara eşit olduğu bu devirde orman bakım memuru, kişi başına beş lira istiyordu. Elli hânelik köy hal-kının verdiği 25 lirayı az bulan memur arabalara geçit vermiyordu.

Evinden geç ayrılan ve en son kafileye katılan Çavuş Dayı arabaların yoluna devam edememelerine şaşırır. Halk-tan bazıları, Çavuş Dayı'nın geldiğini görünce sevinirler. Bu dertten, kendilerini onun kurtaracağına inanırlar.


Alaca karanlıkta, tepeden tırnağa orman bakım memurunu kontrol eden Çavuş Dayı, memurun hareket-lerinden şüphe eder. Ayrıca, rüşvet alan orman memurlarının rüşvet alma usulünü ve işbirlikçilerini çok güzel bilmektedir.

Memurlar, daha önceden muhtar ya da bazı işbirlikçi-lerle anlaşırlar. Toplanan rüşvetin bir kısmı toplayanlara, belirli bir oranı da memura verilir. Kimse, orman bakım memuru ile muhatap edilmez.

Çavuş Dayı, memura daha da yaklaşır. Her ne olursa olsun memurun hüviyetini öğrenmek ister. Çünkü, yaptığı iş usûle uydurulmadığı gibi, kanunî de değildir:


  • Yüz lira da olsa, iki yüz lira da olsa hakkını verelim, ama, önce kimliğini bilelim, memur bey! Seninle ilk defa karşılaşıyoruz, görevlı bir memur musun değil misin, anlaya-lım?

Diye, konuşmasına devam eder, Çavuş Dayı.
Halk, Çavuş Dayı'nın sözlerini keser. Memurla anlaş-manın daha yararlı olacağına, sürtüşmenin daima zarar geti-receğine ınanırlar. Çavuş Dayı'nın hereketini bozgunculuk olarak kabul ederler.

Çavuş Dayı, memurun tereddüt içinde olduğunu hemen kavrar:



  • Memur bey, kafa kâğıdını (nüfus cüzdanını) gösterir misin?

Kimliğini açıklamaktan çekinen memur zor durumda kalır. Çavuş Dayı’ya, bazı işbirlikçi tavrında olan kişiler, “Ne yapıyorsun?” derler.

Memuru, Çavuş Dayı'nın elinden kurtarırlar. Arabalar da köyün yoluna koyulur. Memur da ormanın yolunu tutar.

Gün gelir, orman bakım memurunun sahte olduğu ve pek çok köyün halkından rüşvet adına haraç aldığı duyulur.
Seneler geçtikden sonra, Ankara'nın Kazan nahiyesin-de Çavuş Dayı, sahte orman bakım memuru ve arkadaşla-rıyla karşılaşır. Ekmeğinden ettiği, haraçcı sahte memurun, kendisine karşı davranışının ne olacağını kestiremez, tereddüt içinde kalır.

Sahte memur, kendisini hatırlamadığını düşünerek Çavuş Dayı’ya sorar:



  • Dayı, Geredelisin, değil mi?

Çavuş Dayı, şüpheli şüpheli sahte memurun yüzüne bakar ve sonra:

  • Evet, der.

Sahte memur:

  • Beni tanıdın mı, dayı? diye, sorar.

Çavuş Dayı, “Bu adam da beni nereden tanıyormuş?" dercesine, yine tanımamazlıktan gelerek:

- Hayır, cevabını verir.

Sahte orman bakım memuru, Çavuş Dayı’ya:

- Sen, beni tanıyamadın ama, ben seni çok iyi hatırla-dım, der ve yanındaki arkadaşlarına dönerek:

- Bu Dayı, beni 100 liradan etti, der.
Aday Listesi
Köyde muhtar seçimi vardır. Bir, ihtiyar heyeti aday listesi duvara asılır: "Herkes bu listeye oy verecek." denir. Sandık kurulu başkanı başka söz dinlemez ve başka bir aday listesinin daha asılmasını istemez.

Çavuş Dayı: "Bu listeyi kim, kime danışmış da buraya asmış, ben kaldırıyorum." der.


Daha sonra da jandarma gelir ve Çavuş Dayı'yı götürür. Çavuş Dayı, karşı mahalleden geçerken Topçu Dayı'ya uğrar ve kendisinden 2.5 lira alır.
Mahallenin çıkışında da jandarmalara;

"Siz beni götürüp de ne yapacaksınız, elinize ne geçe-cek? Alın şu parayı, çay parası yaparsınız, beni de bırakın. Karakola varınca ‘ciddi bir mesele yokmuş’ dersiniz." Diye-rek gönüllerini yapar.


Çavuş Dayı, geldiğinde yine aday listesini yırtar. Tara-fını tuttuğu ihtiyar heyeti listesi seçimi kazanır.

Ne var ki, hâkimden "kazandı belgesi"ni alan kendi listesi değil, diğer listenin adaylarıdır.


Kim iyi?
Halk köy odasında sohbet etmektedir. Gerede'den gelen CHP sempatizanı biri, bütün partileri ele alır, hepsini tenkit eder. Tenkit edilmeyen bir tek CHP kalır.

Halk tedirgin, kaş altından birbirlerine bakarlar. Birinin mutlaka cevap vermesini ve susturmasını isterler. Konuşmacı hemşehri istediği kadar konuşur.


Sözünü bitirdiğinde, Çavuş Dayı'ı yavaş yavaş başını kaldırır ve yanında oturan konuşmacının yüzüne, aşağıdan yukarı doğru baktığı görülür:

- O parti kötü, bu parti başarısız, bu parti beceriksiz. Söyler misin, hangi parti iyi? Hangi partiye oy vereceğiz? der ve başını, yine önüne eğer.

Konuşmacının CHP'nin ismini vermesi mümkün değil-dir. Susar ve kızarır. Böylece Çavuş Dayı'nın sayesinde pro-paganda tersine döner.
İngiliz Kalleştir, Güven Olmaz.
Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde bulunmuş, Doğu Anadolu’da Ermenilere karşı 4-5 sene savaşmıştı. Kâzım Karabekir Paşa’nın hizmetini ve yararlılıklarını, insa-niyetini hiç unutamaz, tatlı tatlı anlatırdı. İstiklâl Savaşında da Yunan’a karşı savaşmıştı.

İngiltere’nin Osmanlıya yaptıklarını, Doğu Cephesi’n-deki hilelerini anlatır ve hiç güvenilemeyeceğini, azılı Türk ve İslâm düşmanı olduğunu söylerdi.

Çavuş Dayı, İngiliz’in kalleşliklerini, savaş hatıralarını, düşman askeriyle çatışmalarını anlatmaya başladığında halk, bilhassa gençler etrafına toplanır ve sanki savaş anlarını yaşarlardı.

Hayır İşleri
Avşar köyünün ortasında bir tek çeşme vardı. Bütün köy halkı, ordan su ihtiyacını karşılardı. 1.5-2 klm. Gibi uzak bir mesafeden su, künk denen 30 cm. boyundaki borularla köye geliyordu. Bazıları, yol boyunda su ihtiyacını gidermek isteyenler künkleri kırıyor, hattın bozulmasına neden oluyor-lardı. Hele köyün içi rezaletti.

Köyde kanalizasyon şebekesi yoktu. Su hattına 4-5 metre mesafede bulunan evlerin açık tuvalet çukur ve akıntı-larının, çeşme suyunu kirletmeleri şühesizdi.


Hiç olmazsa köy içindeki su künklerinin plastik boruyla değiştirilmesi zorunluydu. Ama maddî imkânlar sınırlıydı.


Bir gün (1960’lı yılların ortası) Köy Kalkınma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı olan İbrahim Demircioğlu geldi ve;

“Çavuş Dayı iyi bir inek sattı, parasını hayır işine vere-cek. Bu paraya alalım ve su yolunu değiştirelim.” dedi.

Kendisine bu işi halletmesi, dayısından parayı alması söylendiğinde;

“Bana para mara vermez, alırsa parayı Nurettin Hoca alır.” dedi. “Nurettin Hoca gitsin, parayı alsın, ona parayı verir.” dediler.


Nurettin Hoca, Çavuş Dayı’ya durumu anlattıktan son-ra, parayı teklif ettiğinde tereddüt etmeden 260 (şimdiki 1.000-1.500) lirayı verirler.

Bu parayla Ankara’dan alınan 250-300 metre civarın-daki boruyu, Düzceli nakliyeci şoför de köye kadar, “Benim de bu hayır işine katkım olsun.” diyerek nakliye ücreti alma-dan getirir.


Böylece Çavuş Dayı’nın sayesinde köy içme suyu pislikten kurtulur.


AVŞAR’DAN BİR GÖRÜNÜŞ

ŞARK CEPHESİ KOMUTANI KÂZIM KARABEKİR PAŞA


HAYRETTİN VE MUHARREM SEZEN



1 Kasım Sezen’le beraber, 2003 Kurban Bayramında İbrahim Demirci-oğlu'ndan dinlediğimiz hikâyelerden.

Yüklə 1,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə