Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə110/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   138

PSİKOLOJİ VE EDEBİYAT

333


kilimiyle,  ürkünç  karanlığın  ardında  çok  kişisel  bir  yaşantı  olduğunu 

düşünmeye  eğilim  göstermekteyiz.  Böylece bu  kaosun  tuhaf parıltılarını 

açıklamayı  ve  niçin  kimi  zaman  sanki  ozanın  temel  yaşantısını  bizden, 

bile  bile  sakhyormuş  gibi  davrandığını  anlamayı  umut  etmekteyiz. 

Patolojik  ve  nevrotik  sanatla  uğraşıyoruz  desek  yeridir;  vizyoner 

yaratıcıda,  akıl hastasının hayallerine benzer özellikler olduğu süre böyle 

düşünebiliriz.  Bunun  tersi  de  doğru;  psikozların  zihin  yapılarında  çoğu 

zaman  bir  dâhinin  yapıtlarında  bulabileceğimiz  anlam  bolluğu  vardır. 

Freud’u izleyen psikolog,  söz konusu bu yazıları tabii bir patoloji  sorunu 

olarak  ele  almaya kalkacaktır.  İçten  gelen,  kişisel yaşantının  ana  vizyon 

dediğim  şeyin  ardında  bulunduğunu  düşünerek  — yani  bilinçli  görüşle 

benimsenemeyecek  bir  yaşantı—   vizyonun  acayip  imgelerini  temel 

yaşantının örtü biçimleri diye açıklamaya çalışacaktır. Bu, onun görüşüne 

göre ahlaksal  ve estetik  bakımdan kişiliğin bütünüyle,  ya da hiç olmazsa 

bilinçli  zihnin  bazı  hayali  düşünceleriyle  bağdaşamayacak  bir  aşk 

yaşantısı  olabilir.  Şairin,  ego’suyla,  yaşantıyı  geriye  itmesi  ve  tanınmaz 

(bilinçsiz)  duruma  getirmesi  için,  bütün  patolojik  hayal  deposunu 

harekete  geçirmesi  gerektir.  Üstelik  gerçeğin  yerine  hayali  koymaya 

girişmek  yetecektir.  Bunların  hepsi  de  ürkünç,  şeytansı,  garip,  bozuk 

hayal biçimlerinin tomurcuklanmasının nedenini açığa çıkanr. Bunlar, bir 

yandan benimsenemeyen yaşantının yerine konan  şeylerdir, öte yandan o 

yaşantıyı saklamaya yardım ederler.

Şairin  kişiliği  ve  psişik  yaradılışı  üstünde  denemenin  ikinci 

bölümünde  tartışacaksam  da,  şimdi  vizyoner  sanat  yapıtı  üstündeki 

Freud’çu görüşü ele almadan geçemiyorum. Bir kere büyük dikkat çekmiş 

bulunuyor üstüne,  sonra da vizyoner gereç kaynaklarının bilimsel  açıkla­

masını, ya da bu acayip sanat yaratışı  yönteminin  ardındaki psişik süreç­

lerin  bir  kuramını  yapmaya  çalışan  biricik  bilinen  girişim.  Bu  sorun 

konusundaki  görüşüm  pek  bilinmiyor  sanıyorum,  ya  da  genellikle 

anlaşılmıyor.  Bu  ilk  sözlerden  sonra,  şimdi  görüşümü  kısaca  anlatmaya 

çalışacağım. Vizyonu kişisel bir yaşantıdan türetme üstünde durursak onu 

ikinci  derecede  bir  şey  — gerçeğin  yerini  tutan  bir  şey—   olarak  ele 

almamız  gerekir.  Bunun  sonucu  vizyonu  temel  niteliğinden  çıkarmış, 

sadece  bir  belirti  olarak  görmüş  oluruz.  Böylece  gebe  kaos  psişik  bir




334

ANALİTİK PSİKOLOJİ

düzensizlik duyar, bir kez daha düzenli bir kozmos tablosuna dönmüş olu­

ruz.  Eylemci,  düşünür  kimseler  olarak  kozmostan  tamlık  beklediğimiz 

yok;  birtakım  anormallikler  ve  hastalıklar  gibi  kaçınılmaz  eksiklikler 

olduğuna  göre,  insan  yaradılışının  da  bunların  dışında  kalmadığını  tabii 

kabul etmiş oluyoruz.  İnsan anlayışına meydan okuyan, korku salan uçu­

rumların  açığa  çıkması,  göz  aldanması  diye  bir  yana  bırakılıyor,  şair de 

aldatılmanın bir kurbanı ve onu  meydana getiren  neden olarak görülüyor. 

Şair için bile temel yaşantı insansı,  alabildiğine insansıdır; oysa, öyle olur 

ki,  anlamıyla  karşılaşmaktan  kaçınıp,  onu  kendinden  gizlemek  zorunda 

kalır.


Amacı sanat yaratışını kişisel öğelerle sınırlamak olan bu gibi açıkla­

manın  bütün  gizli  anlamlarını  tamamiyle açığa çıkarsak  iyi olur  sanırım. 

Bizi  nereye  götürdüğünü  açıkça  görmeliyiz.  Bunun,  bizi  sanat  yapıtının 

psikolojik  incelemesinden  uzağa  götürdüğü  ve  şairin  kendinin  psişik 

yaradılışıyla  karşı  karşıya  getirdiği  doğru.  Psişik  yaradılışın  önemli  bir 

sorun  olduğu  yadsınamaz,  ama  bu  sanat  yapıtının  başlı  başına  var  olma 

hakkıdır, hokkabazlıkla ortadan kaldırılamaz.  Şaire kendi yarattığı yapıtın 

ne  ifade  ettiği  sorunu  — yapıtını  bir gevezelik  olarak,  bir acı  kaynağı  ya 

da bir başarı gibi görmesi—  şimdilik bizi ilgilendirmiyor, görevimiz sanat 

yapıtını  psikolojik  bakımdan  açıklamaktır.  Bu  iş  için,  bunun  ardındaki 

temel  yaşantıya  — yani  vizyona—   iyi  dikkat  etmemiz  gerekir.  Hiç 

olmazsa  sanat  yaratışının  psikolojik  yönteminin  temeli  olan  yaşantılar 

kadar  önemle  ele  almalıyız.  Vizyoner  yaşantının  insanoğlunun  beylik 

yazgısından bambaşka bir şeymiş gibi geldiği  doğru, bu yüzden de bunun 

gerçek olduğuna inanmakta zorluk çekiyoruz. Karanlığın metafizikle gizli 

bilimlerin  çevresini  sarmış  olması  yazık;  öyle  ki  iyi  niyetli  mantıklılık 

uğruna  araya  girmemiz  gerekiyormuş  gibimize  geliyor.  Vardığımız 

sonuç,  dünya  yeniden  boş  inanç  karanlığına  bürünmesin  diye,  bu  gibi 

şeyleri  en  iyisi  fazla  ciddiye  almamak  oluyor.  Tabii,  gizli  bölümlere 

eğilimimiz olabilir;  ama çoğu zaman  vizyoner yaşantıyı  zengin bir hayal 

veya  ozanca  davranışın  sonucu  diyerek  bir  yana  bırakıyoruz;  yani, 

psikolojik olarak anlaşılan bir türlü ozansı aşırılık gibi. Kimi şairler kendi­

leriyle  yapıtları  arasında  sağlam  bir  ara  bırakmak  için  bu  açıklamayı 

destekliyorlar.  Örneğin  Spitteler,  şair  ister  Olimpos’un  bir  deresini  dile




PStKOLOJt VE EDEBİYAT

335


getirsin, ister «İşte Mayıs»a güfte yazsın, farketmeyeceğini yılmadan ileri 

sürmüştür. Gerçek şudur ki şairler insandır, bir şairin kendi yapıtı üstünde 

söyleyeceği  de,  o  konuda  söylenebilecek  en  açıklayıcı  söz  değildir çoğu 

zaman. Demek ki, bizden istenen vizyoner yaşantının önemini şairin ken­

disine rağmen savunması.

Hermes’li Çoban’da, İlâhi Komedi’de ve Faust dramında oluşmakta 

olan  bir  aşk  yaşantısı’nın  yansımalarını  yakaladığımız  su  götürmez;  bu, 

vizyonla  tamamlanan  ve  yerine  getirilen  bir  yaşantıdır;  Faııst’un  ikinci 

bölümünün,  birinci  bölümün  normal,  insansı  yaşantısını  yadsıdığı  ya  da 

sakladığını düşünmeye sebep yok, Goethe birinci bölümü yazdığında nor­

mal  idiydi  de,  ikinci  bölümü  yazdığında  nevrotik  bir  zihin  durumu 

içindeydi diyemeyiz. Hermes, Dante ve Goethe insan gelişmesinin hemen 

hemen iki bin yılma uzanan bir silsilenin üç basamağı olarak ele alınabilir; 

bunların  hepsinde  de  sadece  daha  ağır  basan  vizyoner  yaşantıyla  ilgili 

olmayıp,  açıktan  açığa  ona  bağlı  kişisel  bir  aşk  yaşantısı  bulmaktayız. 

Sanat  yapıtının,  kendinin  sağladığı  ve  ozanın  belli  bir  psişik  davranışı 

sorununu ortadan kaldıran bu kanıta dayanarak kabul  etmeliyiz ki, vizyon 

insan  tutkusundan daha derin  izlenim  bırakan  bir yaşantı  göstermektedir. 

Bu  türlü  sanat  yapıtlarında  —bunları  hiçbir  zaman  sanatın  kişiliğiyle 

karıştırmamamız gerekir—  akıl  satıcıları ne derse desin vizyonun gerçek, 

temel  bir  yaşantı  olduğundan  şüphe  edemeyiz.  Vizyon  türetilen  ve  bir 

şeye bağlı olup, ikinci derecede gelen bir şey olmadığı gibi başka bir şeyin 

belirtisi  de  değildir.  Gerçek  simgesel  ifadeler  —   yani,  kendi  başına  var 

olan,  ama  belli  belirsiz  bilinen  bir  şeyin  ifadesi.  Aşk  macerası  acısı 

yaşanmış,  gerçek  bir  yaşantıdır,  aynı  şey  vizyon  için  de  söylenebilir, 

Vizyonun  içindekilerinin  fiziksel  mi,  psişik  mi,  ya da metafizik  nitelikte 

mi  olduğunu  belirtmemiz  gerekmez.  Kendi  başına  psişik  bir  gerçektir, 

buysa  fiziksel  gerçekten  daha  az  gerçek  değildir.  İnsan  tutkusu  bilinçli 

yaşantı  yüzeyindedir, oysa vizyonun öznesi  onun ötesindedir.  Duyguları­

mız yoluyla bilineni yaşarız, ama sezgilerimiz bilinmeyen ve gizli şeylere 

doğru yönelmiş olup, yaradılıştan gizli şeylerdir. Bilince çıkacak olurlarsa 

bile geri itilip gizlenir, bu yüzden ta eski zamanlardan beri, tekin olmayan, 

esrarlı, aldatıcı şeyler olarak görülmüşlerdir. İnsan incelemesinden gizlen­

mişlerdir, o da kendini deisidaemonia yüzünden onlardan  gizler.  Kendini



Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə