322 L. LİGETİ
Barköl'e kadar Kuzey Moğolistan'ı, bütün Kuzey Çin'i ve Hingan bo
yundan Sibirya'yı kucaklar. Bu muazzam kronolojik ve coğrafî çerçeve
içinde, Hiung-nu veya H u n diline ait olduğu söylenen her kelimenin Hiung-
nu imparatorluğunun Hunca ile alâkası olmıyan barbar dillerinden birine
değil de, Mao-tun'un diline ait olduğunu bize kim temin edebilir ?
IV. asra ait bir cümlelik bir "Hiung-nu glossası" vardır. Bu glossa
ile son olarak Ramstedt uğraşmış
1
ve buna istinaden Asya Hunlarının
dilinin Çuvaş hususiyetleri taşıyan bir Türk dili olduğunu ispata çalış
mıştı. Ramstedt'in izahını bir tarafa bırakalım. Tarihî hâdiseleri göz önün
de tutacak olursak, bu hükmün acele verilmiş olduğunu anlarız. M. s.
Hunların güney imparatorluğundan Kuzey Çin'de Pei H a n veya C'ien
Çao sülâlesi kuruldu. Bu sülâle Mao-tun'dan geldiğini — doğru veya
yanlış olarak— ileri sürer. Bu ilk barbar sülâlesinin yerini Hou Çao sülâlesi
almıştır. Hou Çao sülâlesinin kurucusu, vaktiyle Pei H a n sülâlesinde yüksek
bir yer işgal etmişse de, bu sülâle ile hiçbir münasebeti yoktur. H a t t â başka
bir boya (veya kabîleye) mensup olduğu muhakkaktır. Çin kaynaklarında,
bu boya (kabîleye) Ho adı verildiği de açıkça kaydedilmiştir. Pei Han'ın
son ve Hou Çao'nun ilk barbar hükümdarı arasında çetin bir mücadele
cereyan etmiştir. Hou Çao hükümdarı katî savaşlardan birinden önce
Hindistan'dan veya İran'a bağlı İç Asya'dan 310 da sarayına gelen ve bir
Budist rahibi olan müşavirinden fala bakmasını istemiştir. Burada bahsi geçen
glossa, bu Budist rahibinin Ho dilindeki geleceğe ait haberini ihtiva eder.
T i n g - l i n g , W u - s u n , W u - h u a n . . . dilleri hakkında buna benzer
fikirler bile ileri sürülemez. Çünkü bu hususta sadece birkaç glossa vardır.
Bahis mevzuu sahalarda, meselâ Dış Moğolistan'da, Moğolistan'ın Sibirya
ile temas eden uclarında ve Sibirya'da ne gibi dillerin bulunması icabettiğini
aydınlatmadan, bu glossalardan katî bir netice çıkarılamaz.
Sibirya'yı ele alalım. Burada, meselâ Minusinsk havzası çevrelerinde
Fin-Uğurlar veya Samoyedler yaşıyabilir miydi ? Fin-Uğur dilleriyle
uğraşanlar bugün bu suali katî olarak menfi şekilde cevaplandırıyorlar.
Fakat Ob Uğurlarının antropolojisinde,, bugün tamamiyle yok olmuş
birtakım Paleosibirya kavimlerinin izleri vardır. Bunlar kimler olabilir
ve ne gibi bir dil konuşabilirler ? Altay dilleriyle uğraşanların, Sibirya'da
yaşamış Türklerden, Moğollardan haberi yoktur. Tonguzların substratunı
dilini kimler konuşmuştur ve bunlar nerede yaşamışlardır ? Herhalde,
Sibirya'da ve Kuzey Moğolistan'da da birtakım unutulmuş diller bulundu
ğunu göz önünde tutmak icabeder. Paleoarktik diller, Asya'ya Amerika'dan
mı gelmiştir ? Acaba eskiden bu diller güney ve batıya doğru daha fazla
yayılmış değiller miydi ? Yukagir probleminin, Bouda ve Collinder'in
2
1
G. J. Ramstedt, Über den Ursprung der türkischen Sprache : SFAW 1935,
81—91. Bk. Ligeti : Magyar Nylev XXXV (1939), 59.
2
K. Bouda, Die finnisch-ugrisch—samojedische Schicht des Jukagirischen: Ung.
Jahrb. XX, 71—93. B. Collinder, Jukagirisch und Uralisch : Recueil de travaux publie
par l'Universite d'Uppsala. Leipzig, 1940.
ÇİN YAZISİYLE YAZILMIŞ BARBAR GLOSSALARI MESELESİ 323
müdahalesinden sonra kabule şayan bir neticesi var mıdır ? Bugün aşağı
yukarı 1.000 nüfustan ibaret olan Yenisey Ostyakları, Sayan çevresinden
Buz denizi kıyılarına birkaç yüz yıl önce çekilmişlerdir. Bunların en yakın
akrabaları olan Kott'lar, Asan'lar, Keştim'ler ancak yüz yıl önce ölmüş
lerdir. Acaba bu ayrı dil ailesi, vaktiyle tarihte daha büyük bir rol oyna
mamış ve bozkır kabîleleriyle temasta bulunmamış veya bizzat bozkır
çevresinin kuzeyine girmemiş midir?
Bütün bunları ciddî surette düşünmek icabeder. Çünkü İsa'nın doğumu
sıralarında ve İsa'nın doğumundan sonraki ilk asırlarda kuzey barbarlarına
ait Çin yazısiyle yazılmış glossalar meselesinde, Kuzey Moğolistan ve
Güney Sibirya'nın eski dil durumu ana çizgileriyle aydınlatılmadan ciddî
bir netice elde edilemez.
8. Bu şekilde hareket edildiği takdirde, Çin yazısiyle yazılmış barbar
glossalarının rehberliğinden de istifade edilebileceği anlaşılıyor.
a) Vakitsiz ölen seçkin Çin âlimi Wang Kuo-wei, bir araştırmasında,
Çin'lilerin Hiung-nu'larla yaptıkları ilk savaş sırasında öğrendikleri giyim
eşyalariyle etraflı surette meşgul olmuştur. Ananeye göre, Çin'liler bu eş
yaları Hunların askerî taktiği ile birlikte Çao sülâlesine mensup Wu-ling
devrinde almışlardır. Çin kaynaklarında bu yabancı eşyaların barbar
dillerindeki adları da kaydedilmiştir. Wang Kuo-wei bunların adlarını
dikkatli surette toplamış ve Çin kaynaklarındaki mukadderatlarını taki-
betmiştir. Bu kelimelerden bir kısmının Çincede uzun zaman kullanıldığı
anlaşılıyor. Wang Kuo-wei'in eserlerinin toplu olarak neşredilmesi müna
sebetiyle yazdığı bir yazıda, Pelliot bu meselelerden etraflı surette bahset
miş ve bunlara yeni kaynaklardan topladığı kıymetli tanıklar ilâve etmiştir.
1
Bu giyim eşyaları arasında, ata binmek için Çin papucundan çok
daha elverişli olan uzun konçlu çizmeye de tesadüf edilir. Bu çizmeye
barbar (Hu) dilinde so-to adı verilir. Shiratori, Hiung-nu glossaları hakkın
daki eserinde, bu kelimeden de bahsetmemiştir. Pelliot'ya göre, bu keli
menin eski telâffuzu sâk-d'ak'tır. Yine ona göre, bu kelimenin barbar
dilindeki şekli *sağdaq olabilir. Lâkin Pelliot bu kelimenin izahını yapa
mamıştır. Zira Hiung-nu diline ait izahlarda şimdiye kadar göz önünde
tutulan Türk ve Moğol dillerinde ses ve mâna bakımlarından buna benzer
bir kelime yoktur. Bunun gibi, Tonguz, Samoyed dillerinde ve paleoarktik
dillerde de buna benzer bir kelimeye tesadüf edilmiyor. Yalnız bir dilde,
Yenisey Ostyaklarının dilinde, buna benzer bir kelime vardır.
Castren'e göre, Yenisey Ostyakçasının İmbazk ağzında sâgdi kelimesi
'Stiefel mânasına gelir. Bu kelimeye Yenisey Ostyakçasının Bachta ağ
zında sâgdi şeklinde tesadüf edilir. Ne yazık ki elimizde bu hususta başka
hiçbir bilgi yoktur. Yenisey Ostyakçası ile akraba olan Kottçada bu keli
meye tesadüf edilmiyor. Bunu acınarak kaydediyoruz. Zira geniş mâna-
1
P. Pelliot, L'eclition collective des oeuvres de Wang Kouo-wei: T'oung Pao XXVI
(1929). 113—182.
324 L. LİGETİ
siyle Yenisey Ostyak dil ailesinin ne Sibirya'da, ne de başka bir yerde
akrabaları bulunamamıştır.
1
Bu suretle, bu kelimenin tarihi hakkında
hiçbir dayanak elde edilemiyor.
Bu karşılaşmayı bu şekli ile bile zikre lâyık saydık. Yalnız, buna
istinaden Hiung-nu ve Yenisey Ostyak dilleri arasında bir yakınlık veya
akrabalık bulunduğu ileri sürülemez. Hiung-nuca *sağdaq bir kültür keli
mesidir. Bu kelime, uzun konçlu çizme modasının hüküm sürdüğü sıralarda,
Çinceden başka diğer dillere de geçmiş olabilir. Bundan bir ders alabiliriz :
Hiung-nu glossalarını izaha çalışırken yalnız Türk ve Moğol lügatlerine
bağlanmamız doğru değildir. Daha uzak sahaları da göz önünde tutmak
şarttır.
b) Burada bahsetmek istediğimiz ikinci glossa, daha sonraki asırlara,
aşağı yukarı M. s. X — X I . asırlara aittir.
Kıtay diline ait glossalar arasında 'demir' mânasına gelen ho-şu keli
mesine rastlanır. Shiratori, yukarda zikredilen eserinde, bu kelime ile
meşgul olmuş, Türkçe ve Moğolca temur (sic !) 'demir', Mançuca sele,
Tonguzca shulle (sic ! Klaproth'a göre) kelimelerini zikretmekle iktifa
etmiştir.
2
Burada O. Franke'nin fikrini hatırlamamak elden gelmiyor.
Franke, Shiratori'nin bu türlü izahlarına "vahşi etimoloji" adını vermişti.
Hakikaten, zikredilen şekillerin Kıtay kelimesiyle alâkalı olmadığını katî
surette anlıyabilmek için, bu dilleri bilmeğe lüzum yoktur.
Buna rağmen, Shiratori'nin Kıtayca ho-şu kelimesi hakkındaki ufak
yazısının okunması faydalı bir şeydir. Bu yazıda Sin T'ang-şu'nun meşhur
bir pasajı zikredilmiştir : Kie-kia-se (Kırgız ; Sh. bunu yanlış olarak
Hia-kia-se okumuştur) kabilesinden bahseden bölümde, bu kabilenin
oturduğu sahada yağmur yağdığı zaman, yağmurla birlikte demir yağ
dığından da bahsedilir ki buna Kırgız dilinde kia-şa adı verilir. Kırgızca
kia-şa'nın Kıtayca ho-şu ile alâkalı olduğu muhakkaktır.
Bu glossaların eski telâffuzları kolayca tesbit edilebilir. Ho-şu kelimesi,
yazıldığı tarihte, yani X I I — X I I I . asırlarda ğa-c'u diye telâffuz edilmiştir
(ikinci hece -şu da olabilir). Buna göre, bu kelimenin Kıtay dilinde *xaçu
veya *xaşu şeklinde kullanıldığı anlaşılıyor.
3
T'ang devrine ait kia-şa keli-
1
A. Castren, Versuch einer jenissei-ostjakischen und kottischen Sprachlehre.
St. Pbg., 1858. Hgb. von A. Schiefner. 185, 187. s. G. J. Ramstedt (Über den Ursprung
der sog. Jenissei-ostjaken : Journal de la Societe' Finno-Ougrienne XXIV, 2) Yenisey
Ostyaklarının diliyle "Hindiçini" dilleri arasında derin bir benzerlik bulunduğunu iddia
etmiştir. Kai Donner (Beitrâge zur Frage nach dem Ursprung der Jennissei-Ostjaken :
Journal de la Societe Finno-Ougrienne XXXVII, 1) Yenisey Ostyaklarının diliyle Tan-
gutça arasında büyük bir yakınlık bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu araştırmalarda ileri
sürülen fikirler yanlıştır. Donner'in yazısı gülünç hata ve yanlışlıklarla doludur.
2
Shiratori, a.e. 42—43.
3
Bu kelimenin rekonstrüksiyonu çok enteresan meselelerle bağlıdır. Zira işaretlerin
rekonstrüksiyonunu yaparken, dil tarihi hudutlarının temasını ve telâffuzun "kaideye ay
kırılığını" nı da unutmamalıyız. İki işaretin (III. devre ait) okunuşu (n°
73, 1 ve 903, 1). Eski Mandarincede ğo-c'u şekline tesadüf ediyoruz. Bk. Dragunov, a.e.
ÇİN YAZISİYLE YAZILMIŞ BARBAR GLOSSALARI MESELESİ 325
meşinin eski şekli kâ-şa'dır. Bu kelimenin Kırgızca şekli *qaşa veya *qaş
olabilir.
Shiratori'nin bu kelime karşısında şaşırıp kalmasını takdir ede
biliriz. Çünkü bu kelimeye bugün Türk ve Mançu dillerinde tesadüf
edilmediği gibi, Kıtay dili bakımından büyük bir kıymeti olan Moğolcada
da buna benzer bir kelime yoktur. Yalnız, Mançurya'nın kuzey kesiminde
konuşulan arkaik bir Moğol dilinde, Dahurcada, bu kelime kullanılır.
İvanovskij'in, Shiratori'nin bilmesi icabeden D a h u r lûgatçesinde
'demir' kelimesine tesadüf edilir. Bu eserin sonuna ilâve edilen Bargu
lûgatçesinde bu kelime şeklinde zikredilmiştir.
1
Poppe'nin Hailar
lûgatçesinde ve Hailar ağzına d a y a n a n — M a n ç u yazısiyle yazılmış—
Dahur lügatinde bu kelimenin bulunmaması gayet tabiîdir. Zira evvelce
başka bir yerde de söylediğim gibi, bu ağızda birçok arkaik ses hususiyetleri
ne ve eski kelimelere rastlanmaz.
2
D a h u r ağızlarına gelince, Tsitsikar
ağzında Bordo ağzında şekillerini tesbit ettim. Mançurya'da
topladığım Mançu yazısiyle yazılmış D a h u r metinlerinde qaso şekli vardır.
Esasen bütün bu şekiller, sadece bir tanık sayılabilir. Çünkü Dahurların
yakınında oturan Bargalar bu kelimeyi Dahurlardan almışlardır. Yalnız
795; n° 604 ve 635.'Phags-pa yazısiyle ğo-çü- diye yazılmıştır (a.y.). Kelime Çin ses tarihi
bakımından iki mesele arz etmektedir. a) Eski Mandarincenin ve 'Phags-pa yazısının müş
terek şehadetine göre, birinci hecenin vocalisi o-' dur. Buna rağmen, biz tereddüdetmeden
barbar a'sı kıymetinde bir -a (â) ile yazdık; çünkü Çincede kelime sonundaki -o, eski
a'ya nispetle yeni bir sestir. Bu inkişaf uzun zaman devam etmiştir ve muhtelif kay
naklar göz önünde tutulduğu takdirde kronolojik kararsızlıklar bile göze çarpmakta
dır. İlmî eserlerde şimdiye kadar bu meseleden bahsedilmemiştir. Mamafih iddiamızı
ispat için, elimizdeki bol malzemeye dayanarak, Çince kelimelerdeki bugünkü -o'nun
Yüan devrinde bile -a diye okunduğunu hemen ilâve edelim. Çin yazısını kullanamadı
ğımız için misallerin sıralanması kolay değildir. Bu sebeple, Yüan devri transkripsiyoniy-
le yalnız bir Moğolca kelime zikredeceğiz. Bu kelimeyi İshida Mikinosuke tarafından
gaku söhen'in I.(Osaka,1934) cildinde (1—26) neşredilen Yüan devrine ait Çi yüan
yi yü'den alıyoruz. Moğolca 'aladoğan" mânasına gelen kelime, bugün ho-li-ç'ai-ho diye
okunabilir. Moğol yazı dilinde garçiğay şeklinde yazılan bu kelimenin Yüan devrinde gar-
ça(i)qa diye okunması icabeder. Birinci ho, ho-şu kelimesinin başında gördüğümüz ho hece
sinden farksızdır (Karlgren n° 73,2). Üçüncü hecedeki ho'dan yukarda bahsetmiş ve bu
işaretin T'ang devrinde Türkçe alp 'kahraman' kelimesinin transkripsiyonunda kulla
nıldığını söylemiştik. Eski Mandarincede ve 'Phags-pa transkripsiyonunda bu hecelerin
-o ile sona erdiği anlaşılıyor. Fakat lûgatçinin bu işaretlerle -a sesini ifade etmek istediği
muhakkaktır, b) Kıtayca, Kince, Moğolca transkripsiyonlarda ikinci problem de zor
luklara sebep olur (Meselâ biçeçi 'kâtip, yazıcı' kelimesi gibi.Bk.Pelliot Journal Asiati-
que 1930 11,257). Kelime başındaki sesin c' olduğu muhakkaktır. Bu ses barbar dillerin
deki ç-'nin karşılığıdır. Yalnız, lûgatçi Kıtayca kelimede ç- veya ş- yazmak istemiş olabilir.
Bu meseleyi katî surette halledebilmek için, Kıtaycanın Çinceden başka bir alfabe ile ya
zılmış kaynaklarına müracaat şarttır.
1
A.O. İvanovskij, Mandjurica (St. Pbg.,1894),50,76.
2
N.N. Poppe, Dagurskoe nareçie. Lgd., 1930; yine onun, Über die Sprache der Da-
guren:Asia Major X (1934), 1—10,183—220; bilhassa 120. sahifeye bakınız. Ligeti: Nyelv-?
tudomânyi Közlemenyek XLVIII, 148—159; Rapport preliminaire, 41—43.
326
L. LİGETİ
Dahurlar arasında kullanılan ve eski bir kültür kelimesi olduğu anlaşılan
xaso, qaso kelimesi, Moğol kelime haznesine ait bir kelime olamaz.
Bu kelimeye ilk defa Kıtay dilinde rastlanır. Kıtay ve Dahur dilleri ara
sında birtakım münasebetler bulunduğunu biliyoruz. Kıtay dilinde bir
takım tipik Mançurya ve "kuzey" kelimeleri vardı. 'Demir' mânasına
gelen bu kelime de bunlardan biridir.
Sonra, V I — V I I . asırlara doğru bu kelimeye Kırgızcada *qaşa veya
*qaş şeklinde tesadüf edilir. Bu kelime, Kırgızların sonradan öğrendikleri
Türkçeye ait bir kelime olamaz. Bunun Kırgızların eski diline ait bir
varlık olduğu anlaşılıyor. Kırgızların eski diliyle Yenisey Ostyakçası arar
smda münasebetler kurmak istiyen birtakım araştırıcılar vardır. Herhalde,
Yenisey Ostyakçasında (e 'demir') ve Kottçada (t'ip 'demir') 'demir'
mânasında buna benzer bir kelime yoktur.
Eski Kırgızca *qaşa, *qaş kelimesi coğrafî bakımdan Sayan dağları
sahasına bağlanabilir. Bu durum karşısında, V I — V I I . asırlarda aynı
sahalarda yaşamış olması muhtemel diğer dilleri göz önünde tutmak
yersiz olmaz.
Burada geniş mânasiyle Yenisey Ostyak dil ailesinden bahsedilemi-
yeceğini yukarda söylemiştik. Bu sebeple, Samoyed dillerini ele aldık.
Burada büyük bir hayretle Ostyak Samoyedleri arasında 'demir' mâna
sında kues (Castren) kelimesinin kullanıldığını gördük. İlk olarak, bu
kelimenin başındaki k- sesi izaha muhtaçtır. Samoyedcede karakteristik
bir gelişmeden çıkmış olan bu ses, Fin - Uğur dilleriyle uğraşanlar tara
fından secondaire bir ses sayılır ve sonraki devirlerde ortaya çıktığı ileri
sürülür. Hakikaten, Castren 'demir' mânasına gelen bu kelimenin diğer
Samoyed dillerinde aşağıdaki şekillerde kullanıldığını tesbit etmiştir: Yur.
Tav. basa; Yen. bese ; Kam. baza.
1
Bu kelime Fin-Uğur
dillerinde de kullanılır. Macarca vas 'demir' kelimesi de bu şekillerle alâ
kalıdır.
2
Fin-Uğur dilleriyle uğraşan araştırıcıların fikirlerine rağmen bu
kelimeyi Kıtay ve Kırgız tanıklariyle birleştirmemizin birkaç sebebi var
dır : a) V I — V I I . asırlarda Sayan dağları çevresinde Samoyedlerin yaşa
dıkları tahmin edilebilir ; b) Moğol ve Samoyed dilleri arasında bundan
önce varlığı ileri sürülen münasebetler de burada cereyan etmiştir. Bunu
ispat etmek için Ramstedt'e borçlu olduğumuz
3
ve tesadüfen aynı fonetik
1
A.Castren-—A.Schiefner, Wörterverzeichnisse aus den samojedischen Sprachen.
St.Pbg., 1855. 214. Samoyed diline ait bütün şekiller Kai Donner (ülber die anlautenden
labialen Spiranten und Verschlusslaute im Samojedischen und Uralischen: Memoires
de la Societe Finno-Ougrienne XLIX,45,132) tarafından toplanmıştır.
2
Szinnyei,Magyar nyelvhasonlitâs.7. basım.44,112.E.N. Zur Frage nach
der Verwandschaft der finnisch-ugrischen und samojedischen Sprachen Journal de la
Societe Finno-Ougrienne XXX, 5:87.H.Paasonen,Beitrâge zur finnisch-ugrisch—samo
jedischen Lautgeschichte,244,290.
3
G.J.Ramstedt, Zu den samojedisch-altaischen Berührungen: Finnisch-ugrische
Forschungen XII.Ramstedt eski fik rini son zamanlarda Kalmückisches Wörterbuch
ÇİN YAZISİYLE YAZILMIŞ BARBAR GLOSSALARl MESELESİ 327
problemle alâkalı olan bir misali zikretmekle iktifa edelim: Moğolca gedesün
'karın', Ostyak - Samoyedce 'Darm',
Yur. Tav. Yen. bere, bede ; K a m . bedii.
Bu etimolojiyi vermekle takibettiğimiz maksat, sık sık tecrübe edilen
Türk - Moğol patikası çıkmaza saptığı zaman, başka yollar aramak lü
zumunu ortaya koymaktı. Buna rağmen, arasıra yanlışlara düşülebilirse
de, yeni ve inandırıcı neticelere varmak için bu tehlikeyi göze almak
lâzımdır.
9. Çin kaynaklarında tesadüf edilen barbar dillerinin araştırılması
ile alâkalı müşahadelerimizi hulâsa edelim. Glossaların rekonstrüksiyonunu
her şeyden evvel Çin dili tarihini göz önünde tutarak yapmak lâzımdır.
Eski Çin telâffuzu kelimeleri "tanınmıyacak hale" sokmaz, sadece arasıra
substitutio tatbik eder. Bu suretle barbar kelimelerinin rekonstrüksiyonu
güçleşir. Substitutiodan çıkan güçlükleri azaltmak için, araştırılan barbar
dilinin tarihini bilmek icabeder. Bu sebeple, şimdiye kadar meçhul kalmış
barbar dillerinin araştırılması daima verimli olmaz. Bu dilleri aydınlatmak
maksadiyle, araştırmalarımızı derinleştirmek ve eldeki bütün vasıtaları
kulllanmak suretiyle Kuzey Moğolistan'ın ve Güney Sibirya'nın eski dil
haritasını göz önünde tutmak icabeder.
başlıklı eserinde (135. s. gesn maddesi) tekrarlamıştır. Samoyedce şekiller hakkında ba
kınız: K.Donner:Memoires de la Sociöte' Finno-Ougrienne XLIX,46 ve 130—131.
Dostları ilə paylaş: |