306 L. LİGETİ
için bu durum sonradan mühim bir karışıklık doğurmamıştır. IV. devirden
itibaren seslerinin seslerini verdiğini yukarda söy
lemiştik. Bu yodise consonanslar u veya w seslerinden önce geldikleri takdirde,
yeni bir kelime başı sesi vermişlerdir. Bu sesler de bugüne kadar tamamiyle
muhafaza edilmemiştir. Bu duruma göre, seslerinin gelişmesini
şöyle tesbit edebiliriz :
I - I I .
I I I .
IV.
V.
VI.
c) Eski Çincede
r sesi yoktur. Lâkin bugünkü Kuzey Çincede buna
benzer bir ses vardır. Bu sesi yanlış yere Amerikan telâffuzundaki İngiliz
r'siyle birleştirirler. Karlgren'e göre, bu consonans, apico - prepalatalis
oralis bir sestir. z işaretiyle yazılan bu tonlu ses bir veya en çok iki ih
tizaz yapar. Ben bu sesi bu yazımda rh harfleriyle işaretledim.
Eski Çince çıkan bu rh sesi ancak Yüan devrinin (V.) sonunda
ortaya çıkmıştır :
Kelime başında sonra i yerine başka bir vocalis geldiği takdirde,
sonraki devirlerde cerebralis sesi çıkmıştır.
d) Çin fonetiğinin çoktan beri bilinen bir hususiyeti olarak, bugünkü
Kuzey Çincede vocalisle biten kelimelerden bir kısmının vaktiyle tonsuz üç
explosivadan biriyle (-k, -t, -p) sona erdiğini söyliyelim. Güney Çin ağız
larında consonansla biten kelimelerin bugüne kadar muhafaza edilmesi,
bu noktanın anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.
Consonansla biten kelimelerin tarihi bugün oldukça aydınlatılmıştır.
Başlangıçta kelime sonlarında tonlu ve tonsuz explosivalara tesadüf edildiği
anlaşılıyor. Evvelâ tonsuz explosivaların düştüğü biliniyorsa da, bu hâdi
senin gelişme şekli katî olarak kestirilemiyor. Tonsuz explosivalarm düş
mesini ise adım adım takibetmek kabildir. Bu seslerin ilk olarak tonlu
spirans olduğu, sonra semivocalis şekline girmek suretiyle düştüğü anlaşı
lıyor. Bu fonetik hâdise kronoloji sırasına göre şöyle tesbit edilebilir :
I - I I . -k, -t, -p ; -g, -d, -b
I I I . -k, -t, -p ; tonlu explosiva ile biten kelimelerin I I I .
devirden başlıyarak bugüne kadar voca
lisle sona erdiği anlaşılıyor.
IV.
V. (semivocalis)
VI. vocalis.
e) Eski Çincede ile biten kelimeler bugünkü Çincede de
ÇİN YAZISİYLE YAZILMIŞ BARBAR GLOSSALARI MESELESİ
307
-ng ile sona eriyor. Buna rağmen, burada da dikkate lâyık bir mesele ile
karşılaşıyoruz. IV. devirde, daha açık bir tâbirle V I I I . asırda Kuzey
Çincenin ehemmiyetsiz sayılamıyacak birtakım ağızlarında sesinin
şekline girdiğini görüyoruz. Bu sesten bazı fonetik şartlar
altında diphthonguslar veya uzun vocalisler çıkmıştır. V. devirden itibaren
bu fonetik hâdisenin hudutları mekân bakımından daralmış ve tekrar eski
-ng yayılmıştır.
Yukarda, tarihî Çin fonetiğinin kelime başında ve sonundaki conso-
nanslarından birkaç misal getirmiştik. Bu misallere göre, "eski" Çince
şekillerin "per analogiam" automatiçue surette rekonstrüksiyonunun im
kânsız olduğu anlaşılmıştır. Bugünkü Çincede ses ve transkripsiyon bakım
larından bir ayrılık göstermiyen kelimelerden müteşekkil gruplar arasında
tarihî bir münasebet bulunmadığını kaydedelim. Tarihî münasebetler
hakkında bugün yalnız Çince kelimelerin işaretlerinden veya bu işaretlerin
fonetik unsurlarından bilgi edinilebilir.
4. İç Asya dillerinin araştırıcıları için Çin dili tarihi gayet mühim
bir yardımcıdır. Bu hususta elde edilen neticeler, İç Asya dilleri bakımından
çok dikkate lâyıktır. Burada ilk T'ang devrinden itibaren İç Asya yazı
larından biriyle tesbit edilmiş Çince metinler, metin parçaları veya yalnız
glossalar bahis mevzuu olabilir. Sonra, İç Asya'nın " b a r b a r " dillerine ait
Çin yazısiyle yazılmış şahıs adlarının ve kelimelerin aslî telâffuz şekillerini
tesbit etmek istediğimiz zaman da Çin dili tarihini göz önünde tutmak
icabeder.
Çin dili tarihi sayesinde elde edilen neticeleri doğru olarak kıymet-
lendirebilmek için, mühim bir nokta daha vardır. İster Çin yazısiyle yazıl
mış İç Asya glossalarını, ister her hangi bir İç Asya yazısiyle yazılmış Çin
glossalarını izah ederken, Çin dili tarihinden çıkan neticelerin göz önünde
tutulması bazen kâfi gelmiyebilir. Birbiri ile karşılaştırılan dil veya yazıların
aynı ses sistemini doğru olarak aksettiremediğini unutmıyalım. Bu durum
karşısında Çin'liler daima substitutiodan faydalanmışlardır.
Meselâ son T'ang devrinde her hangi bir barbar diline ait -rim hecesini
Tibetliler ve Uygurlar kolayca yazabilmişlerdir. Çin'liler bu durumda bu
heceyi ancak substitutiodan faydalanmak suretiyle -Um şeklinde yazarlar.
Barbar dillerine ait -Um hecesini de yine -lim diye yazarlar. Bu durum,
bahis mevzuu barbar dilini bilmiyen araştırıcıları yanlış hükümlere sevk
edebilir. Zira Çin kaynağında tesadüf edilen -lim hecesi -Um diye okuna
bileceği gibi, substitutio ile -lim yazmak suretiyle -rim hecesi de kastedilmiş
olabilir. Buna benzer kusurlara yalnız Çin yazısında tesadüf edilmediğini
söyliyelim. Çin yazısı cerebralis ve palatalis ş ve ç seslerini (ş, ş ; ç, c) ko
laylıkla tefrik edebildiği halde, Tibet ve Uygur yazıları bu sesleri işaret
lemek için üçüncü bir işaret kullanır (ş ve ç). Çünkü bu seslere Tibetçede
ve Uygurcada tesadüf edilmez.