Cogniot, Georges: İlkçağ Materyalizmi (Yunan-Roma); Anadolu Yayınları Mart, 1968



Yüklə 207,15 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix17.11.2018
ölçüsü207,15 Kb.
#80405


COGNIOT, Georges: İlkçağ Materyalizmi (Yunan-Roma); 

Anadolu Yayınları Mart, 1968. 

Çev Sevim Belli -204 s. 

Önsözde de belirtildiği gibi yazar bu eseri, Paris Üniversitesinde 

1962-63 öğrenim yılında verdiği İlk ve Orta çağ düşünce tarihi dersle­

rinin bazı kısımlarının bir derlenmesi şeklinde düzenlenmiştir. Eser 

antik çağdaki materyalist eğilimlerinin yapısını incelemek ve ortaya 

koymak, böylece aktüel bir önemi de olan materyalist öğretinin felsefe 

tarihinin bir kesimindeki geçmişini açıklığa kavuşturmak amacındadır. 

Felsefe öğretilerinin ancak tarihsel süreç içinde sundukları gelişim 

yönü ile ele alındıklarında, gerçek anlamda kavranabilecekleri şüphe­

sizdir. Bu bakımdan gerek aktüel felsefe sorunlarına bir ışık tutacağı 

ve gerekse çatışma ve aykırılıkların da, anlaşma ve uzlaşmanın da te­

melindeki ana kavramları aydınlığa kavuşturacağı ümidiyle, bir ilkçağ 

materyalizmi tarihi niteliğini sunan bu eserin tanıtılmasını uygun bul­

duk. Önsözde belirttiği gibi yazar, Yunan ve Roma felsefelerini önemli 

bir kesimiyle bir materyalizm olarak ele almakta, bu materyalizmin 

bütün ilkçağ boyunca idealizme karşı amansız bir savaş vermiş olduğu­

nu ileri sürmektedir. Eser dört bölüm halinde düzenlenmiş olup, bir ek 

notla son bulmaktadır. 

Birinci bölümde İyonya'da ilk materyalist fikirlerin ortaya çıkışı, 

Miletlilerin teorileri, saf, çocuksu materyalizm ve Herakleitos'un diya­

lektiği konuları incelenmektedir. Burada materyalizmin, yalnız eski 

Yunanda değil köleliğe dayanan toplumlardan Çinde ve Hintte 

doğduğu kaydedildikten sonra, söz konusu çağda idealist ve mater­

yalist felsefelerin doğma ve gelişmeleriyle, başat olarak toplumdaki sı­

nıf ayrılıkları arasında bir paralellik kurulmaktadır. Yazara göre eski 

Yunanda materyalist düşünce, demokratik grupun temsilcileri ve ze-

naatlarla ticaretle ve ilk bilimsel araştırmalarla uğraşan yeni toplum 

katlarının ana düşünce eğilimi olarak oluşurken, idealizm aristokrat 

grupun felsefesi durumundaydı. Bu ikinci gruptaki kişiler için tek 

düşünce alanı Yunan mitolojisiydi ve bununla yetiniliyordu. Tanrıya 

ve doğa üste güçlere bağlanma düşüncesi buradan gelmekteydi. Mater-



3 0 0 GEORGES COGNIOT 

yalistler olayları, doğal ve deneyle doğrulanması mümkün olgular 

planında açıklamağa çalıştılar. Böylece türlü türlü ilk maddeleri töz 

ya da ana ilke olarak düşünen Hint ve Çin düşünürlerini bu tarihsel 

gelişimin başından kaydettikten sonra yazar, bu çocuksu materyaliz­

min, M. Ö. VI. yüzyılda Küçük Asyadaki Yunan yerleşmelerinde 

karşılaşılan felsefe ile birlikte gösterdiği gelişmeye geçmektedir. Tabiat 

filozofları diye anılan Thales, Anaximandros ve Anaximenes'in bilim­

sel görüşlerine işaret ettikten sonra o çağda bilim ile felsefenin birlikte 

düşünülmesinin bu düşünürlerin teorilerini pratikten çıkardıktan son­

ra tekrar pratiğe uygulamaları sonucunu verdiğini ileri süren yazar, 

eski Yunan filozoflarının bilim hakkındaki görüşleriyle diyalektik ma­

teryalizm taraftarlarının ilk habercileri sayılabilecekleri yargısını ver­

mektedir. Eserde daha sonra ilkçağdaki hylo-zoisme (ilk maddeyi can­

lı kabûl etme) öğretisine değinilmekte, türlü düşünürler tarafından ilk 

madde, ya da ilk maddeler olarak düşünülmüş olan toprak, hava, ateş, 

su öğelerinin maddesel acunu açıklamak bakımından materyalizmiı 

tarihinde taşıdıkları önem belirtilmektedir. Eserde bütün bu görüşler, 

ilkellikleri ve deneyle kanıtlanabilme şansından yoksun oluşları 

ile birlikte, evreni maddesel birliği ve gelişmesi içinde kavrama eğilimi 

taşımaları bakımından sundukları önem açısından değerlendirilmek­

tedir. Yazar, Miletlilerin tanrı tanımazlığa olan açık eğilimlerini de 

söz konusu ettikten sonra Yunan âlemindeki ilkel materyalizmin en 

büyük temsilcisi saydığı Harakleitos'a geçmektedir. Bu düşünürün fel­

sefesini oldukça iyi ve toplu bir şekilde özetlemekte ve Lenin'in "Ca­

hiers Philosophiques" (Felsefe Defterlerinden aktarılan "Herakleitos 

herşeyin aktığını, herşeyin değiştiğini ve hiçbir şeyin hareketsiz olma­

dığını öğrettiği için diyalektiğin kurucularından biridir" sözü ile ko­

nuyla bağlantısını kurduktan sonra, zıtların birliği evrenin tümünü 

kapsar şeklinde özetlenebilecek olan görüşüyle de Herakleitos'un fel­

sefî düşüncelerini serimlemeye devam etmektedir. Eserde Herakle­

itos'un her türlü dinî görüşün karşısındaki tutumu da diğer düşünce­

leriyle tutarlı bir husus olarak belirtildikten sonra Herakleitos'cü 

diyalektiği idealist bir anlamda yorumlayan Hegel ve Lasalle'ın düşün­

celeri eleştirilmektedir. Yazarın Herakleitos'u tam bir materyalist 

sayması diğer felsefe tarihçilerinin anlayışına aykırı düşmektedir. 

Bu hususa dikkati çekmek için ilkçağ felsefesi için en güvenilir kay­

naklardan biri olan Edouard Zeller'in Yunan Felsefesi tarihinden kısa 

bir pasaj aktarıyoruz. 



KİTAP TANITMA 

301 


".. .Xenophanes acunun özünü tanrısallıkta bulmuştu. Aynı 

şekilde Herakleitos da bu özü tinsel bir ilke olan logos'da görmektedir. 

. . . . . . Onun panthéisme'i Xenophanes' inkiyle karşılaştırıldığında 

daha sivri, açık ve daha kesindir. Xenophanes'te tanrının evrenle iliş-

kilerinin ayrıntıları bulanık olduğu halde, Herakleitos'da bu; doğayı, 

tarihi, dini, kanunu ve ahlâkı kendi içinden yaratan içkin bir tin şeklini 

alır"

 1

 . Eserde daha sonra Pitagoras'cıların geometrideki, müzikteki, 



mimarlıktaki vb. başarıları söz konusu edilmekle birlikte, ruhun ölüm 

süzlüğünü vu ruh göçünü kabul eden bu filozoflar, mistik dünya görüş­

leriyle gerek Herakleitos'un gerekse tabiat filozoflarının karşısında bir 

yere yerleştirilmektedirler. Bundan sonra yine materyalist düşünce 

eğilimiyle bağdaşmayan ve söz konusu edilmekte olan ilkel ve çocuksu 

diyalektik, materyalist filozoflar tarafından hazırlanırken değişmezli­

ğin metafiziğini tarihsel olarak evrenin idealist yorumuna bağlayan Elea 

okulu mensupları Parmenides ve Zenon'un felsefelerinin ana hatları 

özetlenerek birinci bölüme son verilmektedir. 

Eserin ikinci bölümünde Cogniot, M. Ö. V. yüzyıl ortalarında Yu­

nanistan'ın siyasal, ekonomik, kültürel ve genel olarak toplumsal 

durumunun ulaştığı ileri seviyeyi özetledikten sonra, herşeye rağmen 

aynı tarihlerde Atina demokrasisinin bunalımının ilk belirtilerinin de 

kendini gösterdiğine işaret etmekte, Peleponez harplerinde Atina'nın 

demokratik güçlerinin Isparta aristokrasisi ile verdiği mücadele sonun­

da gerilemesi ve Atina ekonomisinin yıkılması olgusunun yarattığı 

sınıf kavgasını, toplumsal temel üzerindeki, materyalizmin idealizmle, 

bilimin dinle savaşının ana nedeni olarak belirtmektedir. 

Bundan sonra eserde, bir önceki bölümde sözü edilen ilkel mater­

yalizmin, duygusal planda kalan madee anlayışının bu yüzyılda aşıl­

dığı ve V. yüzyıl materyalist filozoflarının maddenin ana yapısını, 

eşyayı teşkil eden parçacıkların ayırdedici niteliklerini ve bu parçacık­

ların hareketleri ile nedenlerini açıklamaya ve belirtmeye çalıştıkları 

anlatılmaktadır. Yazar böylece bu çağda, Yunan düşüncesinde, artık 

maddenin ne olduğu hakkında ilk aydınlık fikrin verildiğini ve çağdaş 

atomculuğun ilk evresi olarak herşeyin özü yaratılmamış ve yok edile­

mez atomların varlığının kesin olarak ortaya konduğunu belirttikten 

sonra, söz konusu çağın materyalist düşünürlerinden Anaxagoras'ı 

1 Zeller, Edouard. "Outlines of the History of Greek Philosophy" Newyork, 1955. 

s. 61-64 




302 

GEORGES COGNIOT 

ele almakta, felsefesini etraflı bir şekilde incememekte ve nous görüşünü 

açık ve özlü bir şekilde anlatarak yeni ve ilginç yorumlar getirmekte­

dir. Yazarın Anaxagcras hakkındaki yorumları da pek çok ilkçağ fel­

sefe tarihçisine ters düşmek durumundadır. Genellikle felsefe tarihçi­

leri Anaxagoros'i materyalist değil, dualist, yani hem maddeyi hem de 

tini ana ilke olarak kabul eden bir filozof olarak anlamak eğilimindedir­

ler. Eserde Anaxagoras'i yine bu çağın materyalist düşüncesinin temsil­

cilerinden Empedokles izlemekte, bu düşünürün felsefesi atomculuğun 

habercisi olarak ortaya konmaktadır. Bu arada Empedokles'in mater­

yalist düşünceleriyle bir tutarsızlık sunan metampsikoz yani ruh göçü 

görüşüne felsefesinde yer verişine de eleştirici bir gözle değinilmekte­

dir. Bu filozofların incelenmesinden sonra, aynı çağda materyalist 

felsefenin doğa bilimlerine yaptığı olumlu etki üzerinde durulmuş, 

coğrafyada, zoolojide, biyolojide, astronomide kaydedilen başarıların 

bugünkü bilimin temelinde tuttuğu önemli yere işaret edilmiştir. Cog-

niot daha sonra Yunan âleminde ilk olarak atom ve boşluk kuramını 

ortaya koyan, nedensellik ilkesini formüle eden Leukippos'un incelen­

mesine geçmekte, Leukippos'un atop kuramının, önceki çalışmaların 

ve düşüncelerin, örneğin Anaximenes'in, Herakleitos'un, Pitagoras'-

cılığın yorumlarının bir derlenmesi ve meyvası olduğunu ileri sürmek­

tedir. Bundan sonra eserde, atom kuramını ilkçağdaki doruğuna ulaş­

tırdığı yargısı verilen Demokritos ve felsefesi incelenmektedir. Demok­

ritos'un ilke olarak doğayı aldığı görüşünde Aristoteles'e katılan Cog-

niot; atomculuğu, varlık (atom) ve varlık-olmayan (boşluk) hakkındaki 

görüşleri, çağdaş fiziğin enerjinin sakımı ve maddenin yokolmazlığı 

konusundaki savlarının temelinde bulunan düşünceleri, yani Demok­

ritos'un tüm felsefesini toplu bir şekilde serimlemiştir. Yine aynı konuda, 

çağdaş görüşle ilkçağdaki görüş arasındaki bütün ayrılıklara rağmen, 

bugünün fizik ve kimyasının bütünüyle Demokritos'un çizgisinde ge­

liştiği ileri sürülmüştür. Daha sonra yazar, Demokritos'un kozmolojiye 

değgin fikirlerini ele almakta, filozofun, dünyanın bir disk şeklinde 

olduğu vb. gibi varsayımlarının yanlışlığına rağmen, ilkçağda egemen 

olan, dünyamızın tekliği düşüncesinin karşısına, pek çok dünyaların 

varlığı varsayımıyla çıkmasını kozmolojide önemli bir adım olarak 

nitelendirmektedir. Bundan sonra Demokritos'un Yunan bilim ta­

rihinde zaman ve uzay sorununu ilk defa ortaya koyması, maddeyi 

ve hareketi buna bağlı olarak açıklaması yönünden değerlendirilmesine 

geçilmektedir. Demokritos'un materyalizminin karakteristik bir be-




KİTAP TANITMA 

303 


lirtisinin determinist görüş olduğu belirtilmekte, filozofun determinizm­

den ve objektif nedensellikten ne anladığı ortaya konulmakta, bu ara­

da nedenselliğe kaderci bir yorumla yanaşması eleştirilmekte, sonra­

dan Epikuros'un ortaya atacağı atomların sapması (Miriamen) düşün­

cesi, bu pürüzün giderilmesi olarak nitelendirilmektedir. Cogniot bun­

dan sonra, Demokritos'un ruhu doğa üstü bir ilke olarak ele alan ide­

alist anlayışa karşı çıkması yönünden incelenmesine geçmekte, filozof 

un ruhu da, öteki maddelerin yanında bir madde olarak ele aldığını, 

zekâyı ise bazı atomların matematik özelliklerinin sonucu olan bir 

olay olarak kabul ettiğini belirtmektedir. Eserde Demokritos'un bilgi 

teorisi konusundaki önemi, bilginin nesnelliği sorununu, duyumun 

bilginin ilk basamağı olarak rolü sorununu, doğanın bilinmesinde 

düşüncenin önemi sorununu ortaya getirmesi ve bunları materyalist 

bir doğrultuda çözümlemesi açısından değerlendirilmekte, türlü karşı­

laştırmalar yapıldıktan sonra filozofun mantık tarihindeki yerine ge­

çilmektedir. Aristoteles'in Demokritos'u mantık sorunlarının incelen­

mesinde kendisinin öncüsü saydığı ve filozof-fizikçiler arasında kavram 

tanımlanmasında başta geldiğini söylediği nakledildikten sonra Demok-

ritos ile Aristoteles arasındaki ayrım, birinin dedüksiyon yöntemine 

önem vermesine karşılık diğerinin materyalizmi ile tutarlı olarak en­

düksiyonu kabul etmesi bakımından ortaya konmaktadır. Bundan son­

ra Demokritos'un ateizmi, siyaset ve estetik üzerine görüşleri ele alın­

makta, nihayet filozofun tarihsel değeri tartışıldıktan sonra çağdaş ma 

teryalist düşünürlerin,ilkçağ materyalizmi ile modern materyalist 

düşünce arasındaki ayrılıklar ne olursa olsun, Leukippos ve Demokri­

tos'un mirasçıları sayılacakları yargısıyla ikinci bölüme son verilmek­

tedir. 

Cogniot, ilkçağ Materyalizmi adlı eserinin üçüncü bölümünde 



hellenistik dönemin incelenmesine geçer. M. Ö. IV. yüzyılı, toplum ya­

pısının durumu bakımından sitelerdeki krizin başgöstermesi, kölelik 

üretim ilişkileri ile üretici güçlerin gelişme düzeni arasındaki çelişmelerin 

büyümesi ile karakterlendirerek, Hellenistik dönemin sağlam bir eko­

nomik temele dayanmayan, eğreti nitelikte askerî ve idarî bir bağdaşımı 

temsil eden bir devletin yıkılması ile başlayan bir dönem olduğuna 

dikkati çeker. Bu dönemdeki materyalist düşüncenin gelişiminin in­

celenmesinde ilk temsilci olarak Epikuros ele alınmaktadır. Eserde 

Epikuros'un ilk çağın en büyük materyalist filozofu Demokritos'un 

çizgisini devam ettirmekte olduğuna işaret edildikten sonra, Epikuros'un 




304 GEORGES COGNIOT 

kişiliği, materyalist felsefesinin temellerini doğa bilimlerine dayan­

dırarak güçlendirmeye çalışan tutumu, fiziği, kanoniği, tanrı-insan 

ilişkileri hakkındaki düşünceleri, ahlâk anlayışı, bir çeşit toplum söz­

leşmesine dayanan devlet görüşü etraflı olarak incelenmekte, Epiku-

ros felsefesinin sorunları gerçek bir analize tâbi tutulmakta, ilginç yo­

rumlara varılmaktadır. Bundan sonra Epikuros'un idealistler tarafın­

dan sefihlik ve ahlaksızlıkla haksız yere suçlanması üzerinde durulmuş, 

buna karşılık çağdaş materyalistler için çok büyük öneme sahip bir 

yol gösterici olması, Demokritos'un atomculuğunun onun aracılığıyla 

modern çağa aktarılması, obscurantisme için değil, bilim için izlenecek 

yolları gösteren bilginin ancak onunla gelmesi söz konusu edilerek bir 

değerlendirmeye varılmıştır. 

Eserin dördüncü ve son bölümünde, sınıf savaşlarının, herbiri 

uzun yıllar sürecek ayaklanmalar halini aldığı Roma'nın sosyal ortamı 

incelendikten sonra, Roma ideolojisini bu mücadelenin karakterlen-

dirdiği belirtilmekte, Roma felsefesinin tarihi, idealizmle materyalizmin 

mücadelesinin tarihi olarak ortaya konmaktadır. Cogniot, Roma felse­

fesinde, Demokritos'un tuttuğu yolun Lukretius'un materyalist fel­

sefesi ile temsil edildiğini, Platon'un çizgisinin ise Cicero'nun eklektik 

sistemiyle, Roma Stoalılarının ve daha sonraki Yeni Platoncu mistik­

lerin öğretilerinde devam ettirildiğini ileri sürmektedir. Eserde bundan 

sonra Lukretius'un egemen sınıfların karşısında kölelerin yandaşı ol­

ması, bunu filozof yönüyle olduğu kadar sanatçı yönüyle de ortaya koy­

ması belgelerle açıklanmakta, idealist düşünceye karşı verdiği savaş 

söz konusu edilmektedir. Yazar daha sonra Lukretius'un, Demokritos 

ve Epikuros paralelindeki felsefî düşüncelerinin açıklanmasına geçmek­

te, bu arada onun atom ve boşluk, atom ve hareket, doğanın özerkliği, 

determinist açıdan temellendirilen nesnel doğa kanunları üzerine gö­

rüşlerini incelemektedir. Lukretius'ta da ruhun cisimsel bir nitelik sun­

duğu üzerinde durulmakta, düşüncenin nesnel gerçekliğin insan bey­

nindeki bir yansısı olduğu hakkındaki fikri incelenmekte, nihayet fi­

lozofun toplumsal hayat hakkındaki görüşlerine, doğal bir süreç olarak 

ele aldığı dil üzerindeki düşüncelerine eğilinmektedir. Bundan sonra 

Lukretius'taki tarih kavramının öz itibariyle idealist bir nitelik sunduğu 

üzerinde durulmakta, bu yönü ile birlikte karamsarlığı ve en yüksek 

iyi olarak ruh dinginliğini görmesi eleştirilmektedir. Eserin son kısım­

larında Lukretius ve Epikuros'un hristiyan orta çağda etkilerini kaybet­

tikleri, fakat orta çağ düşünce tarzı zayıfladığı zaman yeni bilimsel 



KİTAP TANITMA  3 0 5 

espriyle birlikte yeniden filizlendikleri kaydedilmekte, ahlâkta Mon­

taigne'i, bilim ve dünya görüşleriyle Bruno'yu etkiledikleri ileri sürül­

mekte ve özetle bu materyalist filozofların hazırlayıcı ve kalıcı yönleri 

üzerinde durulmaktadır. Asıl eser burada sona ermektedir. 

Sonuç olarak, ana hatlarıyla tanıtmağa çalıştığımız eser üzerine 

söylenecek pek az sözümüz kalmıştır. Kanımızca Cogniot, felsefe ta­

rihinin belirli bir kesimindeki materyalist öğretilerin ve filozofların 

incelenmesini ve düşüncelerin serimini yetkiyle ve başarıyla ortaya 

koymuş, çok yerde gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken ilginç 

ve yeni yorumlarıyla eserini sıradanın ve basmakalıpın dışında bir yere 

yerleştirmeyi başarmıştır. Burada eserin özellikle aktüel felsefe sorun­

larından birinin, ve en çok tartışması yapılanın tarihsel temeline ışık 

tutması bakımından yadsınamayacak bir önemi olduğunu bir kere daha 

tekrarlamayı gerekli görüyoruz. 

Eseri fransızca aslından dilimize Sevim Belli aktarmıştır. Günü­

müzde felsefeyle ilgilenenleri tedirgin eden sorunların önemlilerinden 

biri, bu konuda yapılan çevirilerin bilimsel bir özenden yoksun ve hat­

ta yanlışlarla dolu olmalarıdır. Felsefe terminolojisinin kendi içinde 

taşıdığı güçlüklerin de etmen olduğu bur durum kendini, felsefeyle 

ilgili konuların çevirilerinde çoğu kez bir terimler keşmekeşi olarak 

ortaya koymaktadır. Elimizdeki çeviri, bu sorunu bir ölçüde çözümle­

meyi başarmış durumdadır. Sevim Belli kullandığı temiz, yalın ve akı­

cı türkçe, ve terimlerin bir-iki hata dışında genellikle doğru ve yerinde 

karşılıkları ile okuyucusuna bu eseri okunur, anlaşılır ve yararlanılır 

bir biçimde sunmakta günümüzdeki felsefe çevirileri düzeyinin üzerin­

de sayılabilecek bir başarı sağlamış bulunmaktadır. 

Füsun ALTIOK 



Yüklə 207,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə