Çok zor anlaşılan ve birinin diğeriyle hiç bir bağlantısı



Yüklə 241,47 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/8
tarix17.11.2018
ölçüsü241,47 Kb.
#80566
1   2   3   4   5   6   7   8

 

13

                                                      Her bir bilim dalında ne kadar matematik varsa,  



                                                              kesinlikle bir o kadar da gerçek vardır. 

                                                                        mmanuel Kant (1724 – 1804) 

 

Diğer yandan Prof. Dr. Ali Nesin ülkemizde matematik kültürünün yükselmesi yönünde 



çok  önemli  uğraş  verirken  liselerdeki  eğitim  ile  ilgili  şunları  söylüyor:  "Sanat,  felsefe  ve 

matematik  eğitimine  ağırlık  verilmeli;  biyoloji,  fizik  ve  kimya  gibi  dersler  minimum 

düzeyde tutulmalıdır". 

               Böyle  fikirlerin  “Matematik  Dünyası”  dergisinde  yayınlanması  çok  güzel; 

özellikle de bilimsel düşüncelerin pek ilgi görmediği doğu ülkeleri için. Ama teknoloji ve 

biyolojinin,  bu  kadar  hızla  gelişerek  ülkelerin  kalkınmasını  belirlediklerinde,  temel 

bilimler  ve  meslek  okulları  öne  çıkarılmalıdırlar.  Bu,  matematik,  sanat  ve  özellikle  de 

felsefeden  çok  daha  önemlidir  ama  temel  bilimlerden  değil.  Hepimizin  eskiden  beridir 

bildiği  ve  günümüzde  daha  da  kolay  gözleyebildiğimiz  bir  olgu  vardır:  Uygarlığımız 

boyunca  insan  hayatında  yüzyıllarca  pek  bir  değişiklik  gözlenmemiştir.  Ancak 

günümüzde, yaklaşık 10 yıl içinde bile teknolojik ilerlemeleri çok rahat gözleyebiliyoruz. 

Dünya bankasının verilerine göre ülkelerin kalkınması üç faktöre bağlıdır: Bunlardan en 

önemlisi  ve  kalkınmanın  %76’sını  temin  eden  insan  faktörüdür.  Sanayinin  payı  %19  ve 

doğal kaynakların ki ise yalnızca %5’dir. 

                Matematik  insan  mantığına  dayanır  ama  insan  mantığı  doğa  yasalarını  ortaya 

çıkaran  en  önemli  faktörlerin  başında  gelmez.  Doğayı  yansıtan  denklemlerin  kesin 

çözümlerinin  sayısı  binlerce  olabilir.  Ama  doğayı  yansıtanlar  bunlardan  yalnızca  bir 

kaçıdır. Poincare, döneminin en iyi matematikçisi idi ve Özel Görelilik diye adlandırılan 

konuda  Einstein’dan  önce  çalışmaya  başlamıştı.  Ama  bu  konudaki  en  büyük  buluşları, 

matematiği çok daha kötü olan, Einstein yaptı. Böyle bir çok örnek olsa da tersi örnekler 

çok azdır. 

                 Bu yazıda çok sayıda büyük matematikçi adını sıraladık ama fiziğin gelişimine 

baktığımızda  diğer  biliminsanları  çok  daha  önemli  olmuşlardır.  Kimya  ve  biyolojide 

durum daha da farklıdır. Bu derslere, liselerde daha fazla önem verilmelidir. Teknolojinin 

temelindeki  fiziksel  düşünce  ise  orta  eğitim  yıllarında  gelişmelidir  ki  geç  kalmış 

olmayalım. 

               Yukarıda,  en  büyük  buluşları  yapanların  ve  devrimsel  fikir  üretenlerin,  bu 

çalışmaları  yaptıkları  yaşlara  örnekler  vererek  bireyin  temel  eğitiminin  ne  kadar  önemli 

olduğunu  vurgulamaya  çalışmıştık.  Bunun  yanında,  bu  kişilerin  çalıştıkları  bilimsel 

yelpazeler de çok genişti: Ürettikleri arasında hem matematik, hem fizik, hem de teknik 

konular  vardı.  Yeniden  bir  örnekle  hatırlatmak  gerekirse  Newton  matematik  ve  fizik 

çalışmalarını  sürdürürken  optik  konusundaki  ilk  önemli  deneyleri  yapmış,  prizma, 

mercek  ve  aynalı  teleskop  gibi  o  günün  önemli  teknolojik  araçlarını  da  üretmiştir. 

Çağdaşı  olan  Hooke  ise  fizik  çalışmaları  sırasında  malzeme  bilimiyle  (yani  yaylar, 

deformasyon, bozulma v.b) uğraşırken ilk mikroskobu üreterek nesnelerin ayrıntılı yapı 

haritası ilk kez çıkartmıştır. Şimdi de Türkiye’deki fizikten örnekler verelim. 




 

14

                                                   5. Türkiye’den örnekler



9

 

 



               1995-1996 yılları arasında TÜB TAK Marmara Araştırma Merkezi, Uzay Bilimleri 

Bölümünde çalıştım. Aynı bölümde konusunu çok iyi bilen, doğu Avrupa’dan gelmiş bir 

eleman çalışıyordu. Bu ülkeyle kurulan ilişkiler sonucunda pek işe yaramayan bir radyo 

teleskop  antenini  Türk  tarafına  çok  ucuza  satmışlardı.  Onlar  teleskobu  çalışır  duruma 

getirmek  istiyor  ve  konularında  iyi  uzman  olduklarından  başka  diğer  işleri  de  yapmayı 

amaçlıyorlardı.  Teknoloji  üretimi  ile  ilgilenen  pek  çok  insan  vardı  ve  ünlü  ve  kendi 

alanlarında  çok  iyi  olan  fizikçilerimiz  de  bu  gelen  elemanın  çalışmalarıyla  ilgilenirlerdi. 

Ben de bu elemanın onlara anlattıklarını dinlerdim; bizim gerçekten de en iyilerimizden 

olanlar (TÜBA üyeleri dahil) “OK” ve “I see” dışında bir şey söylemezlerdi ve bu eleman 

da  bazen,  basit  fizik  düzeyiyle  onları  kandırırdı.  Ben  bu  elemana  neden  böyle  yaptığını 

sordum.  Yanıtı  yaklaşık  şöyleydi:  “Türkler  fizik  bilmezler  ki”.  Haklıydı;  çalıştıkları  dar 

alanlarda  bizimkiler  iyi  uzmandırlar  ama  geniş  fizik  bilgileri  azdır.  Bu  eleman  hala 

merkezde  çalışıyor.  Uzun  yıllardır  da  yönetim  kademesinde;  bizim  gençler  ondan  çok 

önemli bilgiler alabilirler, isterseler ve düşünce kapasiteleri gelişmişse. 

               Diğer  bir  örnek.  1992  yılında  ODTÜ  Fizik  Bölümünde  çalışmaya  başlamıştım

10



Aynı  yıl  düzenlenen  Ulusal  Astronomi  Toplantısına  katıldım.  Kötü  Türkçeme  rağmen, 

bilimsel alışkanlıklarım gereği pek çok soru yönelttim. Bundan rahatsız olanlar da oldu. 

Sonraki günlerde, gözlemsel astrofizikçiler arasında çok değer verdiğim bir arkadaşım iki 

uzun  konuşma  yaptı.  kinci  konuşması  yanlış  temele  (iki  yıldızın  ortak  ışık  merkezi) 

dayanan ancak çok önemli sonuçlara varan bir sunumdu. Türkiye’deki astrofizikçilerinin 

çoğu yıldız fotometrisi çalıştıklarından bu basit yanlışı hemen görmeleri gerekirdi. Ama 

bilimsel  tartışmanın  yetersizliğinden  dolayı  durum  böyle  olmadı.  Ben  bunu  gördüm  ve 

tartışma  sevmeyenlere  karşı  küçük  ama  öğretici  bir  oyun  oynadım:  Bu  temel  yanlışlığı 

çürütmeye  çalışacağıma,  büyük  değer  verip  önemsedim.  Bunu  gören,  astrofizikçiler 

arasında en değer verdiğim (ama yıldız fotometrisi çalışmayan) bir diğer arkadaşım, “bu 

işin çok çabuk yayınlanmasını” istedi. Böylece herkes şakama kanmış oldu. 

                 Öğle  arasında  sunumu  yapan  arkadaşımla  birebir  konuştum  ve  yaptığı  işin 

yanlışlıklarını  açıkladım  ve  o  da  hemen  anladı;  zaten  kendisinin  de  kuşkuları  varmış: 

Konuyu  önceden  başkalarıyla  tartışabilseydi  yanlışını  kendisi  de  bulabilirdi.  Ertesi  gün 

yine  birlikte  otururken  işin  yayınlanmasını  isteyen  arkadaşım  da  aramıza  katılıp 

konuşmaya  başladı  ve  yayın  için  teşvik  etmeyi  sürdürdü.  O  an  anladım  ki  en  iyi 

biliminsanlarımız  bile  önemli  problemlere  ve  bunların  sonuçlarına  gerekli  ilgiyi 

göstermiyor ve bunları tartışmıyorlardı. Bu yüzden lise fiziğini çok iyi  bilen bir  öğretim 

üyesine  hala  rastlamadım  desem  yeridir.  Geleneklerimiz  işte  böyle.  Böyle  bir  ortamda 

dünya çapında önemli ve uygulamaya dönük bir bilim yapılabilir mi? 

               Çoğu  toplumun  karşısındaki  en  önemli  sorunlar  genelde  ekonomi,  tıp  ve  milli 

savunma  olmaktadır.  Bu  sorunlar,  gelişmiş  demokrasi  yanında,  gelişmiş  fen  bilimleri 

eğitimi, bilim ve yeni teknoloji üretimi gerektirir. Hatırlatalım ki ekonomik kalkınmanın 

%76’sı  bilimin  ve  ona  bağlı  teknolojilerin  üretimine  bağlıdır.  Bu  durumda,  matematiğin 

                                                 

9

 UYARI: Çalışma konum astrofiziğe daha yakın olduğundan ve bu konuda ülkemizde kimin ne 



yaptığını daha yakından izleyebildiğimden vereceğim örnekler de bu konuda olacaktır. Kuşkusuz diğer 

fizik alanlarında da benzer örneklerin bulunması çok doğaldır. 

10

 Oktay Hüseyin 1992’de Türkiye’de çalışmak üzere Azerbeycan’dan gelmiştir. 




Yüklə 241,47 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə