Çok zor anlaşılan ve birinin diğeriyle hiç bir bağlantısı



Yüklə 241,47 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/8
tarix17.11.2018
ölçüsü241,47 Kb.
#80566
1   2   3   4   5   6   7   8

 

3

                Newton,  klasik  mekaniği  kurduğunda,  kendi  ürettiği  ve  temeline  sürekliligi 



koyduğu  difransiyel  ve  integral  işlemlerini  kullandı.  Newton,  bilime  süreklilik  kavramı 

getirerek kesin nedenlilik

1

 ilkesini de bütün bilimsel düşüncelerin temeline koymuş oldu. 



Kuantum fiziğinin en önemli temellerinden biri olan Heisenberg Belirsizlik  lkesi (Werner 

Heisenberg,  1901–1976)  ise  sürekliliğin  getirdiği  sonuç  olan  kesin  nedenliliğin,  doğada 

gerçekleşmediğini ve onu daha zayıf nedenlilik

2

 ile değiştirmek gerektiğini ortaya koydu. 



Bu da insan mantığının ürünü olan matematik sonuçlarının, doğadaki geçerliliğini, deney 

ve gözlemle yoklanması gerektiğini gösterir. 

                 Şimdi okura bazı tarihi bilgileri hatırlatalım. Tarihsel olarak fizik  kinematik ile 

başlamıştır. Önce yerdeğişme, zaman ölçümü, hız ve sonra ise ivme kavramları gelir. Bu 

kavramları  kullanarak  ilk  deneyleri  yapan  Galileo  Galilei  (1564–1642)  olduğundan  ilk 

fizikçi  de  o  sayılmaktadır.  Yukarıda  matematiğin  bilimsel  yapısını  çok  daha  önceden 

kazandığını söylemiştik. Ama, tüm bilime görelilik ilkesi (Einstein’dan önceki biçimiyle) 

gibi  çok  önemli  bir  katkıyı  yapan  Galileo  bile,  hız  kavramının  (doğal  olarak  ivme 

kavramının da) derinliğini doğru dürüst bilmiyordu. Bunun için türev anlayışının ve bu 

kinematikteki  fiziksel  niceliklerin  nelere  nasıl  bağlı  olduklarının  bilinmesi  gerekiyordu. 

Mekaniğin dinamik bölümü ise ilk Newton ile başlar: Hız, ivme ve kuvvet kavramlarını 

kesin biçimde ortaya koyan da Newton’dur. Doğal olarak o önce bu kavramları düşündü, 

inceliklerini anladı ve sonra da gerekli matematik aracı, difransiyel ve integrel işlemlerini, 

ortaya çıkardı. 

                  Orta  eğitimde  tanıştığımız  Newton  Kanunları  ve  bunlara  bağlı  kavramlar  bir 

çok  biliminsanınca  incelenmiş  ve  farklı  yöntemlerle  uygulanmışlardır.  Bu  kanunlar  tüm 

fiziğin  gelişmesinde  çok  önemli  rol  oynamışlardır.  Okullarda  işlenen  kuvvet  ve 

momentum  gibi  kavramlar,  aslında  pek  kolay  anlaşılmıyorlar.  Türkiye  de  basılan  okul 

kitaplarında  Newton  Kanunları,  kuvvet  ve  momentum  kavramları  ya  yanlış  ya  da 

yetersiz  anlatılmaktadır.  Ortaokulda  kullanılan  matematik  kavramlarını  doğru  biçimde 

anlamamış  matematikçi  öğretim  üyesini  bulmak  ne  kadar  zor  ise  fizik  kavramlarını 

anlayanları  bulmak  da  bir  o  kadar  zora  benziyor.  Kitaplardaki  yanlış  anlatımı  ve  ÖSS 

sınav  sorularındaki  büyük  kusurlar  başka  nasıl  anlatılabilir?  Bu  da  fiziğin  matematiğin 

uzantısı olmadığını ve bizde fizik eğitiminin ve biliminin, matematik dekinden çok daha 

kötü  durumda  olduğunu  gösterir.  Bu  durum  kısmanda  fiziğin  anlatılma  seviyesinin 

matematiğinki  gibi  kesin  olmamasındadır.  Fizik  olaylarının  ve  süreçlerinin 

yorumlanması zordur ve sorular yeni soruların ortaya çıkmasına neden olurlar.  

                                      2. Newton öncesi Evrensel Çekim bilgisi: 



 

                  Newton, 1665-1666 yıllarına gelene kadar matematik ve mekanikte önemli işler 

başarmıştı  ve  sonrasında da  calculus,  optik ve  bizi  özellikle  ilgilendiren,  evrensel  çekim 

kanununa  doğru  ilerliyordu.  Hemen  hatırlatalım  ki,  Dünya  çekimine  yer  çekimi  ve 

çekime  kütleçekim  demek  doğru  değildir.  Kütleçekim  için  dogrusu  enerji  çekimi 

olmalıdır. 

                   Burada  hatırlatmak  gerekir:  Newton,  Johannes  Kepler’in  (1571-1630) 

gezegenlerin  yörüngeleri  için  bulduğu  üç  kanununu  biliyor  ve  kullanıyordu.  Ama  bu, 

“Newton  bu  kanunları  bilmeden  amacına  ulaşamazdı”  demek  de  değildi.  Kepler  hata 

                                                 

1

 ing. “hard determinism”. 



2

 ing. “soft determinism”. 




 

4

payları  büyük  (ama  döneminde  bilinen  en  hassas)  astronomik  gözlemleri  kullanmasına 



ragmen  doğru  kanunlara  ulaşabilmişti.  Ama  Kepler’in  bu  kanunları  doğrulayacak  ne 

deneyi,  daha  da  önemlisi  ne  de  düşüncesi  (kaba  teoriler  bile  demiyoruz)  vardı.  Diğer 

yandan  Kepler,  milattan  önceki  felsefi  fikirleri  taban  alan,  bilimle  ilişkisi  olmayan  ve 

astrolojiye  dayalı  sonuçları  da  ileri  sürmüştü.  Kepler,  yine  de  böyle  yanlış  fikirler 

içindeyken  çember  yörüngelerden  elipslere  geçiş  yapmış  ve  dünya  çapında  çok  önemli 

bir adım da atmıştır. Bu, belki de Nicholas Copernicus (1473-1543)’un devrimi kadar zor 

bir düşünce değişimi gerektirirdi. 

                   Evrensel  Çekim  teorisiyle  bağlı,  ama  Newton’a  kadar  anlaşılamamış,  gelgit 

olayının tarihi çok uzundur. Makedonyalı  skender’in (Macedonian Alexander M.Ö. 356-

323)  öğretmeni  Lui  Aristotle  (M.Ö.  384-322),  söylenenlere  göre,  doğayı  ve  özellikle  de 

hayvan  dünyasını  öğrenmek  için  yüzlerce  kişiyi  skender’in  yürüyüşlerine  katmıştı.  Bu 

grup,  Hint  Okyanus  kıyısında  bir  günde  iki  kez  oluşan,  çok  yüksek  boylara  çıkan 

gelgitleri  gözlemişlerdir.  Akdenizde  bu  olay  çok  daha  zayıf  gerçekleştiğinden, 

gruptakiler  gelgit  olayını  önce  hiç  görmemişlerdi.  Bu  gözlemlerden  sonra  birçokları 

gelgiti  anlatmak  istemiş  ama  olayın  Ay  ve  daha  az  oranda  da  Güneş’le  bağlı  olduğunu 

kolay çıkaramamışlardır. Gelgit, “Her şey Dünya’ya geri düşer” kavramında olduğu gibi 

insanların bildiği ve onları çok düşündüren bir olaydı. Ancak, gelgit daha ilginçti çünkü 

olayın  Ay  ile  bağlı  olduğunu  mparator  Julius  Caesare  (M.Ö.  100-44)  da  bilmekteydi. 

Ama  çekim  kanunun  bulunması  için,  şeylerin  yere  nasıl  düşmesi  gerektiği  de 

çalışılmalıydı.  Tarihsel  olarak  bunun,  okyanus  ve  deniz  sularının  Ay  yönünde 

çekilmesinin  daha  önemli  olduğu  ancak  Dünya’nın  küreselliği  kabul  edildikten  sonra 

başladı. 

                                                                           Gerçek deneylerle test edilenlerdir. 

                                                                                               Albert Einstein 

 

                   Galileo  Galilei,  Kepler  ile  mektuplaşırdı.  Ama  o  ne  Kepler’in  kanunlarına  ne 



de  gelgitin  Ay  ile  bağlı  olduğuna  inanıyordu  çünkü,  Kepler’e  göre,  bu  olay  ilahi 

kuvvetlere ve doğrudan Ay’ın sudaki ilahi etkisine dayanıyordu. Unutmamak gerekir ki 

bilimsel yorumlar  zeka  ürünüdürler.  Bu  yorumlar  ne  kadar  matematik  kesinlikten uzak 

ve  ne  kadar  az  deneyle  denetlenmişseler  o  kadar  da  az  inandırıcı  olacaklardır.  Örneğin 

Plutarh  (45-120,  Mestrus  Plutarchus)’ın  söylediğini  düşünün:  “Ayın  hareket  kuvveti 

azalsaydı, yere taş gibi düşerdi”; günümüz bilimsel bakışına ne kadar yakın bir çıkarım, 

değil mi? 

                   Eski Yunan’dan sonra bilimsel düşünce üretim merkezi  Avrupa’nın kuzeyine 

kaydı.  skoçyalı John Scottus Eriugena (800-877) şöyle diyordu: “Yerden uzaklaştıkça ağır 

cisimler hafifleşirler”. Roger Bacan (1214-1294) ise Dünyanın küreselliği bilinmeden önce, 

cisimlerin  yere  düşmesini,  merkez  doğrultusundaki  çekim  kuvveti  ile  anlatırdı.  Çekim 

kuvveti  olarak  da  çoğunlukla  mıknatıssal  kuvvetler  kullanırdı.  Kepler  ise  çekim 

kuvvetinin yalnızca hareketsiz cisimler arasında oluştuğunu söylüyordu. Ama inandırıcı 

ve kalıcı öncü fikirler sayılarla açıklanabilenler olmalıydı. Bunu yapan ise Newton oldu. 

                Doğadaki  olayların  ve  süreçlerin  nedenini  öğrenmek  için  deneylerin  ve 

gözlemlerin  yapılmasının  gerektiğini  en  iyi  biçimde  ortaya  koyan  Galileo  oldu.  Galileo 

gökyüzüne  ilk  teleskobu  (çapı  5  cm,  bir  gemici  dürbünü)  doğrultarak  Güneş  lekelerini, 

Ay’daki  dağları,  Jüpiter’in  en  büyük  4  uydusunu  buldu  ve  Ay’ın  şeklindeki  değişikleri 




Yüklə 241,47 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə