Commitment without borde ers antisemitizmi Önleme ve Holokost Eğitimi Kılavuzu



Yüklə 27,26 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/37
tarix14.05.2018
ölçüsü27,26 Kb.
#43553
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37

11
TEORİ
Derviş: “Dinler arası diyalog gibi format- 
larda, gerçek anlamda bir diyalogun  
çok ender bulunduğu dikkatimi çekiyor. 
Sıklıkla azınlık-çoğunluk ilişkileri te- 
melinde, bu dinler arası diyalog içinde,  
örneğin Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayet- 
leri’nin camide okunması talep edile- 
biliyor. Bu cemaatler için irkiltici ya da  
en azından zorlayıcı olabiliyor.” 
Belli ekonomik standart ve özgürlüğün yakalanması, Yahudileri bilim  
ve sanat alanında da özgün eserler vermeye sevk etmiştir. Her din  
ve ırktan milletin kendini rahatça ifade imkanı bulduğu İslam toplu-
mundaki özgürlükçü ortamda Yahudiler İslam düşünce ve ifade tar-
zını benimsemiş, bu fikri ve kültürel ortamdan etkilenmekle beraber 
bu ortama belli oranda katkı da sağlamışlardır. Miladi 9. ve 10. asır- 
lar, Yahudi tarihi açısından da “Altın Çağ” kabul edilmektedir. Yahudi-
liğin her yönüyle olgunlaştığı bu çağda Yahudi hukuku, ibadeti ile dini 
şiir ve edebiyatı sistematik hale getirilmiş ve bugün dahi elden düş-
meyen, kaynak vazifesi gören klasik metinler ortaya çıkmıştır. İslam  
dünyasındaki bilimsel mirasın gelişmiş verilerini özümseyen Yahudi 
bilim insanları bu mirastan faydalanarak din ve hayatın temel me-
seleleri adına yeni bir Yahudi yaklaşım tarzı da geliştirmişlerdi.
 
İslam dünyasında özellikle Moğol istilasından sonra başlayan  
hızlı gerileme, Batı’da Osmanlıların İslam dünyasının kaderini yeni-
den ellerine almaları ile tekrar yükselişe geçmiştir. Doğu İslam dünya- 
sında Abbasi, Fatımi ve Memlük halklarının gerileme ve çöküş ka- 
derini paylaşan Yahudiler, Osmanlılarla birlikte yükseliş kaderine de 
ortak olmuşlardır. Roma-Bizans döneminden beri Anadolu ve Balkan- 
lar’da yaşayan Romanyotlar; Fatih, Yavuz ve Kanuni dönemlerinde 
doğu bölgelerindeki toprak kazanımları ile Osmanlı hakimiyetine gi-
ren Araplaşmış Yahudiler (Müsta’ravim/Mizrahim) ile kökenleri sür- 
gün  ve  iskanlara  dayanan  Aşkenaz  ve  Sefarad  Yahudi  cemaatleri, 
varlıklarını Osmanlı hakimiyetinde özgür bir şekilde devam ettirmiş- 
tir. Özellikle 1492 yılında İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudileri, be- 
raberlerinde getirdikleri insan gücü, bilgi ve zenginlikle küçülmekte  
olan Doğu Yahudileri için taze kan olmuş, o sırada yükselme süre-
ci  başlayan  dindaşlarının  Avrupa  dünyasına  açılmalarını  da  sağla- 
mışlardı. Bankerlik, hekimlik ya da sarayda sultanlara danışmanlık 
vazifelerinde bulunan Yahudiler, 15. asrın sonu ile 16. asırlarda akli 
ve  dini  ilimlerde  de  önemli  başarılara  imza  atmışlardır.  Bu  asırlar, 
Yahudilerin  İslam  dünyasındaki  “İkinci  Altın  Çağı”  kabul  edilebilir. 
1700’lü yıllara kadar devam eden bu süreçte Yahudiler Avrupa’daki 
dindaşlarının yaşadıkları baskı ortamından çok uzak, liberal koşullar 
altında Osmanlılarla verimli bir birliktelik sürdürmüşlerdir. 300 yıl 
boyunca Türkiye Yahudileri, o dönem Yahudi dünyasının merkezi ha- 
line gelen ekoller oluşturarak İsrail halkının odağı olmuştur. Ancak 
18. asırdan itibaren Osmanlı topraklarında her alanda Yahudilerin 
yerini Ermeni ve Rumlar almaya başlamış, bir süre sonra sarayda  
nüfuz sahibi Yahudi kalmamıştır. Ortaçağ’da Abbasi, Fatımi ve Mem- 
lük Yahudilerinin yaşadığı kaderi, Türkiye Yahudileri de Osmanlı hal-
kının gerileme ve çöküş dönemlerinde paylaşmıştır.
Müşterek Tarih-Müşterek Kader
Bu tarihsel birliktelik ve yaşama tecrübesi “müşterek tarih ve müş-
terek  kader”  olarak  isimlendirilebilir.  İslami  dönem,  Yahudi  tarihi 
açısından çok önemli bir dönem olarak öne çıkar. İslam dönemin-
de, önemli bir kısmı İslam coğrafyasında yaşayan Yahudi nüfusuna 
büyük  müsamaha  gösterilmiştir.  Yahudiler  dinlerine  uygun  olarak 
geçimlerini herhangi bir engelle karşılaşmadan sağlayıp, elde ettik-
leri ekonomik refah sayesinde ilmi çalışmalarını özgürce yerine ge-
tirebilmişlerdir. Günümüzün tüccar ve entelektüel Yahudi tipi İslami 
dönemde ortaya çıktığı gibi, Yahudiliğin İslami ilimler esas alınarak 
yeniden şekillendirilmesi de bu döneme tekabül eder.
 
Öte yandan bu uzun süreçte değişik coğrafyalar ve farklı Müs- 
lüman milletlerin hakimiyetindeki Yahudilerin yaşadığı birtakım sıkın- 
tıların  genelleştirilmesi  yanlıştır.  Sürekli  tavrın  bir  parçası  değildir. 
Bu sebeple modern çağın kötü icadı “antisemitizm” İslam dünyası 
için söz konusu değildir. Antisemitizme yol açacak dini referanslar  
olmadığı gibi, yaşanan tarihi örnekler de yoktur. Tarihi genlerde olma- 
dığı için bu terim dünya milletleri içerisinde belki de en çok Müslü-
manlara yabancıdır.
 
Bu iki dinin mensubu arasında günümüzde yaşanan bir takım 
tatsız  hadiseler  geçicidir;  insani  ve  akıllı  politikalarla  aşılabilecek 
durumlardır. İdeolojik ve politik kaygılar bir kenara bırakılarak tarihi 
tecrübeler ışığında insani çözümler üretilmesi hiç zor değildir. Diğer 
yandan son zamanlarda özellikle Batı’da moda olan Müslüman ve 
Yahudi karşıtlığı ile entegrasyon adı altında yapılmaya çalışılan asi-
milasyon girişimlerinin, bu bir arada yaşamın güzel örnekleriyle dolu 
tarihi tecrübelerden alması gereken önemli dersler vardır.



12
TEORİ
Türkiye Tarihinde Antisemitizm
METİN
 Dr. Umut Uzer*
Türk  tarih  yazımında  İkinci  Meşrutiyet  olarak  bilinen  dönemde 
(1908–1918), Batıcılık, Milliyetçilik ve İslamcılık gibi ideolojilerin 
hepsi Osmanlı İmparatorluğu‘nun egemen fikri olmak için rekabet 
halindeydi.  1908’de  İttihat  ve  Terakki  Cemiyeti’nin  (İTC)  iktidara 
gelişiyle, Osmanlı’nın eşit yurttaşı sayılacaklarını uman bütün etnik  
gruplar arasında bir iyimserlik ortaya çıktı. Sonuç olarak, tüm azın-
lıklar kendi milli devletlerine sahip olmayı yeğlediği için bu sivil mil-
liyetçilik kısa sürdü.
 
Aslında, İTC’nin önemli bir Yahudi nüfusa sahip Selanik’te ku- 
rulması ve Yahudi üyelere sahip olmasının etkisiyle, antisemitizm Os- 
manlı İmparatorluğu’nda 1908’den sonra görünür olmaya başladı. 
İslamcı çevrelere göre Jön Türkler, İslami olmayan düşünceleri teşvik 
eden Yahudiler tarafından kontrol ediliyordu.
 
İttihat ve Terakki Cemiyeti‘nin önemli Yahudi üyeleri olarak, son- 
radan Munis Tekinalp adını alan Moiz Cohen ile Emmanuel Caruso‘- 
dan bahsedebiliriz. İkincisi, Sultan 2. Abdülhamid‘in tahttan çekil- 
mesini talep eden İTC heyetinin üyelerinden biriydi. Tam da bu ne-
denle bugün İslamcı ve muhafazakar çevreler Yahudileri Jön Türkler- 
le ilişkilendiriyorlar. Ancak parti kadrolarında Ermeniler de dahil ol-
mak üzere sayısız milletin mensupları bulunduğundan Yahudilerin 
İTC’de aşırı bir güce sahip olduklarına inanmak yanlış olacaktır.
 
Sonuç  olarak  bugün  İslamcılar  ve  muhafazakar  çevrelerden 
gelen eleştirilerin birçoğu bu dönemle ilişkilidir. Tarihsel geçerliliği ol- 
mayan bir şekilde Jön Türklerin Yahudi ve Osmanlı İmparatorluğu’nu  
dağıtmak isteyen İslam karşıtları olduğuna inanmaktalar.
 
Aslında diğer yerlerde olduğu gibi Türkiye örneğinde de anti-
semitizm komplo teorileri ile yakından ilişkilidir. 1897‘de İsviçre‘nin 
Basel kentinde düzenlenen ilk Siyonist kongrede Siyonizm‘in kurucu-
larından Theodor Herzl‘in Osmanlı Devleti’ni parçalama kararı aldığı 
gibi akıl almaz iddialar bile vardır. Bu uydurmalar bazen Türkiye’deki 
TV kanallarında gösterilmektedir; ki bu da en hafif tabirle sorunludur.  
 
Tekrar ifade etmek gerekirse, bu komplo teorileri görebildiğim 
kadarıyla Jön Türk döneminde başladı. Dahası İngiliz propagandası, 
özellikle  de  I.  Dünya  Savaşı  esnasında  Arap  ve  Müslüman  kitlele-
*  İstanbul  Teknik  Üniversitesi.  Bu  yazı  proje  kapsamında  İstanbul’da  gerçekleş-
tirdiğimiz çalışma ziyaretinde 24 Mayıs 2015 tarihinde yapılan konuşmanın bir 
özetidir.
ri ikna edip hükümetlerine karşı etkilemek için bu fikirleri kullandı.  
Örneğin, bu suçlamaları yaymanın yanı sıra antisemit yayınları dağı-
tan, dönemin İstanbul‘daki İngiliz büyükelçisi Gerard Lowther’a dik-
kat çekilmelidir.
 
Ayrıca,  1913-1916  yılları  arasında  ABD  büyükelçisi  Henry 
Morgenthau’nun,  Türkofobik  ifadelerle  dolu  “Büyükelçi  Morgent-
hau‘nun Hikayesi” kitabını yazdığını not edelim. Daha da önemlisi,  
Talat Paşa‘nın kendisine bütün dinleri hor gördüğünü, haham, imam 
ve rahiplerden nefret ettiğini söylediğini iddia etmektedir. Bu ifade-
nin doğruluğu oldukça şüphelidir ve Arap dünyasına yönelik yapılan 
Jön  Türklerin  İslam  dışı  olduğu  propagandasının  bir  parçası  gibi 
görünmektedir.
 
Cumhuriyet çağına gelirsek, modern Türkiye‘nin ilk yıllarında 
birçok  antisemit  olay  meydana  geldi.  Yeni  ülke  laik  olsa  da  gayri-
müslimlere siyasi arenada artık fazla yer verilmemekteydi. Bir İslam 
devleti  olmasına  rağmen  Osmanlı  İmparatorluğu’nda,  özellikle  19. 
yüzyılda önemli mevkilere atanan bazı gayrimüslimler vardı. Örne- 
ğin, Osmanlı İmparatorluğu‘nun Londra büyükelçisi, Rum kökenli 
Kostaki Musurus Paşa‘ydı.
 
Cumhuriyet ise laik Müslümanlara dayanıyordu. Sonuç olarak, 
buna  karşı  bir  kanun  bulunmamasına  karşın  gayrimüslimler  artık 
bürokrasideki önemli mevkilere atanmadı. Gazetelerde iş duyurula- 
rında Türk olmak istihdam şartlarından biri olarak belirtildi. Pratikte 
bunun anlamı etnik Türk olmasa da mutlaka Müslümanları arıyor ol- 
malarıydı. Bununla Cumhuriyetin ilk yıllarında uygun görüldüğü şek- 
liyle sosyolojik, dindar olmayan Müslüman olmayı kastediyorum.
 
Kemalist Türkiye‘nin laikliğine rağmen, gayrimüslimler, vatan- 
daş olsalar ve yüzyıllar boyunca Türkiye‘de yaşasalar bile yabancı 
olarak algılandılar. Gayrimüslimlere yönelik algı, güvenilir olmadıkla- 
rı ve gerçek Türk olmadıkları yönündeydi.
 
Bugüne  kadar  Türk  olmayan  Müslümanların  Türklüğü  sorgu-
lanmamakla birlikte, Türk Yahudilerinin ezici çoğunluğu kendini Mu- 
sevilik inancına sahip Türkler olarak görse de gayrimüslimler genel 
olarak halk tarafından Türk sayılmamaktadır. Başka bir deyişle, Tür-
kiye’de çoğunlukla etno-dinsel bir millet anlayışı baskındır.
 
Antisemit  olayların  cumhuriyet  döneminde  artması  ilginçtir. 
Önemli olaylardan biri 1934 Trakya olaylarıydı. Çanakkale dahil ol-
mak üzere Trakya genelinde Yahudilere ait bir dizi dükkan, ev, büro  
ve işyeri saldırıya uğradı. Bu nedenle Türkiye’nin Avrupa toprakla- 


Yüklə 27,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə