CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA HÜMANİZMİN
ETKİLERİ
Bilal ELBİR
∗
Ömer KARAKAŞ
∗∗
ÖZET
Cumhuriyet dönemi birçok değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Kültür ve
edebiyattaki bu değişiklikler Atatürk döneminde başlamış ve devam etmiştir.
Atatürk döneminde en uzun Millî Eğitim Bakanlığını Saffet Arıkan yapmıştır.
Saffet Arıkan döneminde millî bir politika izlenmiştir.
Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü cumhurbaşkanı olmuştur.
İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde Hasan Âli Yücel, milli eğitim
bakanlığı yapmıştır. Hasan Âli Yücel; bakanlığı esnasında millîlikten uzaklaşarak
hümanist anlayışa yönelmiştir. I. Neşriyat kongresinin toplanması ve batı
klâsiklerinin Türkçe’ye çevrilmesi hümanizm anlayışının göstergesidir. Hasan Âli
Yücel’in bakanlığı döneminde, edebiyat, tiyatro, eğitim ve kültür gibi birçok
alanda hümanizm faâliyetlerinin izlerini görmek mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Hümanizm, Cumhuriyet, Klâsik, Edebiyat, Hasan Âli
Yücel
THE EFFECTS OF HUMANİSM İN THE FİELD OF TURKİSH CULTURE AND
LİTERATURE İN THE TERM OF REPUBLİC
ABSTRACT
The Era of Republic have brought to bear many changes. Changes in
culture and literature started with Atatürk and have kept on. Saffet Arıkan
became the Minister of Education who were in charge with the longest period
when Atatürk was the president. During that period a national policy was
followed.
After the death of Atatürk, İsmet İnönü became the second president of
Turkish Republic. During that period, Hasan Âli Yücel was the Minister of
Education. During his service, Hasan Âli Yücel removed from national policy and
followed a more humanist way. The meeting of the 1’st publication congress and
the translations of Western classicals is a sign for humanist intellect. During
that period, we can see the traces of humanist effects in many areas like
literature, theatre, education and culturel fields.
Key Words: Humanism, Republic, Classic, Literature, Hasan Âli Yücel
Giriş
Hümanizm: İnsancıllık, insanları sevme ülküsü
1
anlamında, Latince
“humanismus” teriminin değişik bir hâli ya da Fransızcalaşmış bir şekli ya da bu
terimin Türkçe karşılığı olarak günümüz sözlüklerine girmiştir.
2
Bir sanat terimi olarak ele alındığında ise Hümanizmi,“eski Yunan ve
Latin kültürünü, en yüksek kültür örneği olarak alan ve ortaçağın skolâstik
düşünüşe karşı XIV. yy. Avrupasında doğup gelişen felsefe, bilim ve sanat
görüşü”
3
şeklinde tanımlamak mümkündür.
∗ Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi
∗∗ Yrd. Doç. Dr. Manisa Bilim ve Sanat Merkezi, Tarih Öğretmeni
1Türkçe Sözlük, T.D.K., c.I, Ankara 1988,s.659.
2Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri sözlüğü, T.D.K.,yayınları, Ankara 1975,s.s.408, Boğos Zekiyan, Hümanizm (İnsancıllık) Düşünsel İçlem ve Tarihsel kökenler,
İstanbul 1982,s.15.
3 Nüzhet İslimyeli, Sanat Terimleri Ansiklopedisi, c.1, A-L, Ankara 1973, s.327.
382
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
Bazı hümanizm tanımlamalarında hissî yaklaşımlar dikkati çeker: “Bir
başka açıdan ele alınırsa Ümanizm, en iyi Eski Yunan ve Roma yazarlarının
estetik ideallerine bağlanma, onların eserlerini sevmedir. Hümanizm; insanlığın
kendini yeniden buluşu, kendi varlığından öz cevherine dönüşüdür.”
4
Geçmişten günümüze, Türk aydınları arasında “hümanizma” kavramını
değişik şekillerde tanımlayanlar vardır. Örneğin, İbrahim Kafesoğlu’na göre,
hümanizm “Doğu medeniyetini Batı medeniyetinden ayıran; günümüze kadar
büyük farkı yaratmış olan Rönesans, XIV. ve XVI. yy.lar arasında tamamlanmış
büyük bir kültür olayıdır. Bu kültür olayının; sanat, din ve ahlâk yönleri vardır.
5
Hümanist akımın aslında laik bir kültür oluşturmak istediğinin altını
çizenler de olmuştur. Örneğin bu konuda Osman Kafadar şöyle demektedir:
“Rönesansla “yeniden doğan” Antik çağın plüralist, estetik ve hür şahsiyetli
bakış açısı olduğunu belirttikten sonra, “böyle bir bakış açısı, hümanizm
akımıyla laik bir insanlık kültürüne ulaşmayı amaçlamaktadır.
6
Türk edebiyatında eski Yunan ve Latin kültürüne ilgi geçmişten beri var
olagelmiştir. XX. Yüzyıl başlarında Yunan ve Latin kültürünün, Türk kültürüne
etkileri tartışılmaya başlanılır. XIX. Yüzyılda Yunan ve Latin kültürüyle ilgili
yapılan çalışmalarda, tercüme ağırlık kazanmış; doğrudan bir model alma gayesi
güdülmemiştir.
7
Hümanist düşünceyi Türk aydınları arasında ilk defa dile getirenler Yahya
Kemâl Beyatlı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu olmuştur. Onların bu merakının
temelinde edebî bir mütedkîklik vardır. Fransız edebiyatının kaynaklarını
araştırırken hümanist zihniyetin kaynakları ile karşılamışlardır.
Yahya Kemal’in bu konudaki görüşleri şu şekilde özetlenebilir: “Esasen
biz, coğrafya ve kısmen de medeniyet bakımından Yunanlıların vârisi sayılırdık;
bu verasetin Avrupa’da meydana getirdiği sonuçları yaşamamızı din engellemiş
ve bu hal 1850’lere kadar devam etmişti. Aslında yapılacak şey, bütün Avrupa
medeniyetinin kaynağı olan Yunan medeniyetine yönelmekti. Hâlbuki biz
Fransızlara tâbi olarak yanlış bir yol seçmiştik; işin kötüsü Fransız edebiyatını
da tam anladığımız söylenemezdi. Çünkü Avrupa edebiyatlarının hiçbirini asıl
kaynaklarına, yani Yunan’a ve Latin’e gitmeden anlamak mümkün değildi”.
8
Yahyâ Kemâl, Paris’te bulunduğu süre içinde Fransız edebiyatını
yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Fransız şâirlerinin eserlerinin köklerinin
eski Yunan’da olduğu sonucuna varır. Zaten Avrupa kültürünün kökeninin Eski
Yunan ve Latin kültürüne dayanması da bu görüşlerini pekiştirir.O dönemde
Türk aydınları arasında da Avrupa’ya ve özellikle de Fransa’ya ve buranın
kültürüne olan eğilim neticesinde, edebiyatımızı eski Yunan edebiyatına
dayandırma, bir nevi doğudan alıp batıya taşıma düşüncesi egemen olmuştur.
Yahyâ Kemâl’in başlattığı ve Yakup Kadri ile birlikte sürdürdükleri bu akıma
“Nev Yunanilik” denilmiştir. Ancak bu akım fazla rağbet görmemiş, kısa süreli
olmuştur.
Yahya Kemâl ve Yakup Kadri eski Yunan ve Latin kültüründen
yararlanarak sanat oluşturma düşüncelerini yaymak amacıyla “Havza” adında bir
dergi çıkarmayı düşünürler, fakat bu teşebbüslerini gerçekleştiremezler.
9
Yahya Kemâl ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na karşı ilk tepki Ömer
Seyfettin’den gelmiş,Yunan Roma evreni Ziya Gökalp’in de dikkatinden
kaçmamıştır”.
10
4 Seyit Kemal KaraÂlioğlu, Edebiyat Terimleri Kılavuzu, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1975, s. 157.
5 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Devlet kitapları, İstanbul 1970,s. 194.
6 Osman Kafadar, Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma, Ankara, 1997,s.21.
7 Şevket Toker, ‘Edebiyatımızda Nev-Yunânîlik Akımı’, Ege Ün., Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi I, İzmir, 1982, s.135-163.
8 Beşir Ayvazoğlu, Bozgun’da Fetih Rüyası, İstanbul 2006,s.50.
9 Mustafa Özbalcı, Yahya Kemâl’in Duygu ve Düşünce Dünyası, Samsun, 1990, s.193.
10 Suat Sinanoğlu, Türk Hümanizmi, Ankara,1980. baskı, s.91–92.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri
383
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Nüzhet Haşim Sinanoğlu, Nurullah Ataç gibi
Türk münevver ve yazarlarının Türkiye’de klâsik eğitimin savunucusu
olmuşlardır. 1930 yılının başından itibaren bu konu ile ilgili cılız fakat canlı bir
yayın faâliyetine başlanmıştır. Ruşen Eşref Ünaydın, Vergilus’un, Eklolarını,
Yakup Kadri Karaosmaoğlu, Horatius’un şiirlerini Türkçe’ye çevirmişlerdir. Nüzhet
Haşim Sinanoğlu, bir İtalyan Edebiyatı antolojisi, Dante ile Petrarca üzerine iki
küçük inceleme, bir de Yunan-Roma Mitolojisi kitapçığı yayımlamıştır. Başka bir
mitoloji kitabının yazarı Nurullah Ataç’dır. Hümanist akım ile ilgili çalışmalar
1930’larda sona ermiştir.
11
1930’larda hümanizm, felsefecilerimizin, edebiyatçılarımızın ilgi duyduğu
bir özel konudur. Hilmi Ziya Ülken, 1931’ de “Aşk Ahlakı”nı, 1933’ de “İnsani
Vatanperverlik”te, bütüncül bir hümanizmi araştırmak istemişti. Yine Ülken,
1935’te yayımladığı “Uyanış Devirlerinde Tercüme’nin Rolü”nde uygarlık sürekli
bir hümanizmdir gibi konuları işliyorlardı.
12
Hümanist Düşüncenin Gelişme Evresi
Cumhuriyet tarihinin 1923–1938 ilk evresini biraz din vurgusu kısmen
kaldırılmış Ziya Gökalp formülüyle tanımlamak; ikinci dönemini ise “(1939–
1950) üzerinde daha çok anlaşılmış bir formülasyonla hümanist kültür dönemi
olarak adlandırmak mümkündür.”
13
Atatürk’ün
öldüğü yıl olan 1938’lerin sonunda Nurullah Ataç: “Eski Yunan
ve Latin yapıtlarının çevrilmeleri gerekir. Çünkü onlar uygarlık tarihini,
kavramamız için zorunludur. Bugünkü dilimiz, Batı kültürünün birçok
kavramlarını düşünmeye elverişli değildir. Avrupa ulusları bu kavramların hemen
hepsini Yunan-Latin sözcükleri ile düşünmüşlerdir. Bizim de o yola girmemiz iyi
olacaktır” demektedir.
14
Ataç’ın anlattıklarından hareketle muasır medeniyeti
yakalamak için Yunan Latin kaynaklarının çevrilmesi gerekmektedir.
Hasan Âli Yücel, 1938 yılında Akşam gazetesine yazdığı “Klâsikler Nasıl
Doğar?” başlıklı yazısında adeta bir iki yıl sonra kapsamlı bir tercüme
faâliyetlerine girişeceğinin ilk işaretlerini vermekte ve şöyle demektedir: “Latinler
Eski Yunan’ı örnek aldı. Yunanlıların kültür bakımından hangi milletle temas
ettikleri ve o milletlerin eski Grek Edebiyatına hangi noktalardan üstün olduğu
hala müphem bir mevzuudur… Homeros, Odese ve İlyada’dan, Dante’den,
Goethe’den geniş olarak bahsettiği yazısında; “Klâsik eser bu bakımından şaraba
benzer. Güzel üzümden yapılmış bir şarap, istikbâlinden ne kadarını maziye mal
ederse, kıymetinden o kadar kâr eder.”
15
1940’larda hümanist düşünce açısından Yücel dergisi de önemlidir. Bu
dergi, Orhan Burian’ın yönetiminde, o yıllarda hümanizm ağırlıklı konuları
işlemiştir. Burian, “Hümanizm ve Biz” başlıklı yazısında hümanizmanın ana
kaynağının Eski Yunan Medeniyeti olduğunu şu cümlelerle açıklamıştır:
“Hümanistler insana insanlığını, kabul ettirmek için Eski Yunan’ı örnek tutmasını
öğrettiler. Hümanizma için araştırmayı zevk edinen; ruhtur diyebiliriz.
Demektedir.”
16
Hümanist
akımın, 1940’larda ortaya çıkmasının en önemli sebebi;
Atatürk’ün kültürel alanda “milli kültürü” ön plana çıkaran; kendisinin de bizzat
takip ettiği Türk tarihi ve Türk kültürü ile ilgili çalışmaları olmuştur. Türk Tarih
Tezi ve Güneş Dil Teorisi etrafında başlayan bu çalışmalar hümanist kültür
anlayışı ve felsefesi ile taban tabana zıttır. Hümanist kültür politikasının ana
11 Sinanoğlu, a.g.e.,s.92.
12Arslan Kaynardağ, “Türkiye’de Hümanizma Düşüncesinin Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi,” Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Felsefe, Ankara 2002,s.141.
13 Orhan Kolçak, “1920 lerden 1970’lere Kültür Politikaları”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm, c. 2, İletişim Yay., s. 371.
14 Kaynardağ. a.g.e.,s.141.
15 Hasan Âli Yücel “ Klâsik Nasıl Doğar?”, Akşam Gzt., 5 Eylül 1938.
16 Orhan Burian, “Hümanisma ve Biz”, Yücel, c.XI sayı: 63, Mayıs 1940,s.121.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
384
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
ekseni evrensel değerler iken, Atatürk döneminin kültür anlayışı milliliğin her
türlü değerlerin üstünde tutulmasıdır.
Hümanizmanın bir kültür politikası olarak benimsenmesi şüphesiz Hasan
Âli Yücel’in Maârif Vekilliği döneminde olmuştur. Maârif Vekili Yücel, yeni kültür
politikasını şu cümlelerle izah etmekteydi: “Kültür anlayışımızda milliyetçiliğin
tecellilerinden biri de Cumhuriyet’in daha ilk zamanlarında, Arapça ve Farsça’yı
kaldırmamız olmuştur. Bu boşluğu o da seneler sonra ve bu yakınlarda Latince ve
Yunanca ile doldurmaya başladık.”
17
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün bu politikaya olan desteği de şüphesiz çok
önemlidir. “İnönü Milli Şef sanıyla Cumhurbaşkanı olduğunda girişilmiş olan
yenileşme ve çağdaşlaşma atılımları, İkinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu
sıkıntılara ve olumsuzlulara karşın sürdürülmüştü. Bunun sonunda da eğitim ve
öğretime paralel olarak edebiyat, yayın, bilim ve sanat dallarının her birinde
sağlanan gelişmelere ve ilerlemelere bakılarak bir Türk hümanizmasından söz
edilir olmuştu”.
18
Şerafettin Turan, İnönü’nün hümanist kültür anlayışına karşı olan
temayülünü Yemen’de askeri görev yaptığı yıllara bağlamakta ve şöyle demektedir:
“Başbakan İnönü bu uygulamalarda gönülden inanarak büyük katkılarda
bulunmuştu. O, daha 1914’te Yemen’de bir Fransız Şirketi’nden satın alınan
gramofon plakları dinleye dinleye klâsik Batı müziğine büyük bir ilgi duymuştu.
Yukarıda belirttiğimiz gibi tedavi amacıyla gittiği Berlin’de ömründe ilk kez izlediği
Wagner’in operasını güçlükle izlemişti ama sonradan operadan da zevk almaya
başlamıştı.
19
I. Maarif Şurası ve Hümanizma Tartışmaları
Hümanizm meselesinin eğitim alanında ayrıntılı olarak ele alınıp
incelendiği yerlerin başında şüphesiz, 17–29 Temmuz 1939 tarihleri arasında
gerçekleştirilmiş olan I. Maarif Şûrâsı gelmektedir.
I. Maârif Şûrâsı’nda bir taraftan milli kültürden bahsedilirken, diğer
taraftan Türk kültürünün hümanist Batı Kültürü’ne göre yönlendirileceğinden
söz edilmekteydi. Böylece millîlikle gayri millîlik birbiri ile yan yana getirilip
şaşırtıcı bir görüntü ortaya konulmakta ve millî kültür adı altında bütün
itirazlara rağmen millî kültürün yerini alacak olan hümanist kültür anlayışı
adeta dayatılmaktaydı. Bu anlamda Şûrâ üyeleri arasında geçen konuşmalara
bakmakta fayda vardır. Maârif Vekili Hasan Âli Yücel: “…Bu vesile ile
kendimce önemli bulduğum bir meseleden bahsedeceğim… Onlarda fazla
olarak ikinci bir yabancı dil, Lâtince ve Yunanca gibi derslerde gösteriyorlar
ki bunların hiçbiri bizde yoktur. Böyle olduğu halde bizim ders saatlerimiz
fazladır” diyerek bu konuyu gündeme taşımış oluyordu. Böyle bir konu
aslında gündemde yoktu. Bu durum, Şûrâ üyesi Nuri Kutulmuş Bey’in şu
cümlelerinden anlaşılmaktaydı: “Müzakereler arasında Lâtince ve Grekçe’nin
liselerde okutulması mevzuu Ruznamede yoktu.”
20
Liselerde Klâsik Şubeler ve Müfredat Programları
Birinci
Maârif
Şûrâsı’nın gündeminde, hümanizma konusu yok iken
aniden gelmiş, hümanist kültürü yaygınlaştıracak olan liselerin Klâsik Şubeleri
konusunda da herhangi bir karar alınmamıştır. Buna rağmen Maarif Vekili
Hasan Âli Yücel, 1940 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir’de birkaç lisede Latince
dilinin öğretileceği klâsik kolların açılmasını sağlamıştır.
21
17Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Milli Eğ.itim Bakanlarının Milli Eğitim ile İlgili Söylev ve Demeçleri, c. I. Ankara 1946, s.13.
18 Şerafettin Turan, İsmet İnönü’nün Yaşamı, Dönemi ve Kişilği, Ankara, 2000,s.216.
19 Turan, a.g.e., s.220–221.
20 T.C.Maarif Vekilliği, I. Maarif Şurası, 17–29 Temmuz 1939 Çalışma Programı Konuşmalar, Lahikalar, Ankara 1939, s. 411.
21 Osman Kafadar, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tartışmaları, Modernleşme ve Batıcılık, İstanbul 2002,s.380.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri
385
Dolayısıyla, şûrânın gündemine bile alınmayan, şûrâ üyeleri arasında “bir
medeniyetten başka bir medeniyete geçmek” olarak değerlendirilen bir konu;
sanki bir oldubittiye getirilmiş, bir medeniyet projesi hayata geçirilmiş gibidir.
1940–1941 ders yılından itibaren üç lisede de faâliyete geçen klâsik
şubelerde Latince derslerinin okutulması için özel bir müfredat programı
düzenlemiştir. Klâsik şubeler 1942–1943 ders yılında, ilk mezunlarını vermiştir.
22
Klâsik
şubenin esas hususiyeti haftada 5 saat Latince tedrisatı
yapmasıdır. Klâsik şubede okuyanlar her sınıfta bu esaslara göre hususi bir
tahsil takip edecekler ve liseyi bitirdikten sonra kendilerine mahsus lise bitirme
ve olgunluk imtihanlarına tabi tutulacaklardır. Maârif Vekilliği Klâsik şubenin
Latince tedrisatına esas olmak üzere bir Türkçe gramer kitabı hazırlamıştır.”
23
1943 eğitim öğretim yılı sonunda, liselerin Klâsik kollarına “Devlet Olgunluk
İmtihanlarında” Latince sorular sorulduğunu görmekteyiz.
24
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Hakikat” gazetesinde “hümanizmaya doğru
ilk adım” başlıklı makalesinde; Latince eğitim yapan Klâsik şubelerin açılmasını
“medreselerin ilgasından, ders programlarından iskolostik bilgilerin silinip
atılışından, eski elif be yerine Latin unsurlarından bir alfabenin ikamesi çapında
ve hatta belki bunların hepsinden daha mühim bir hadise”
25
olduğunu
yazmıştır.
Karaosmanoğlu, Türkiye’de Tanzimat’tan beri yapılan tüm reformların
yetersiz olduğunu, eğer gerçekten Avrupa’nın yakaladığı medeniyet ve gelişmişlik
seviyesini yakalamak istiyorsak, onların yaptığını yapmamız gerektiğini,
savunmuş ve şu şekilde devam etmiştir: “Pek iyi biliyoruz ki bundan daha
birkaç asır evveline gelinceye kadar Avrupa bugünkü Avrupa değildi. Bunları bu
müthiş kâbustan kim kurtardı? Bir takım dahi kahramanlar mı? Gökten ilham
alan bir takım resuller mi? Hayır?...Çünkü bunların gün yüzüne çıkardığı
kitaplarda insanların insanlaşmış sırrı bir mucize gibi ayan olmuştu.
Eflatun’unun felsefesinde Aristokratalis’in mantığında Homeros’un şiirinde
Evripid’in ve Sofokles’in tragedyalarında insan kafası ile insan ruhu artık tek
buutlu bir satıh olmaktan kurtulmuş enine boyuna ve derinliğine bir hacim ve
genişlik almaya başlamıştı.”
26
Dönemin
önemli
yazarlarından Burhan Belge, hümanist eğitimi
gerçekleştirecek olan liselerin çok geç kaldığını, aslında bunların Tanzimat
döneminde yapılması gerekli işler olarak nitelemiş, meseleyi bir teokrasi ve
muasır medeniyet mücadelesi olarak gördüğünü şu cümlelerle belirtmiştir:
“Bizce, hümanist ve klâsik lise meselesi bugün 20 yaşına yaklaşmış bir
Cumhuriyet Maarifi’nden münakaşasız çıkmalıdır. Tanzimat’ın ilk yıllarında
tatbiki lazım gelen bu iş, başka nedenden değil, henüz bütün siperlerini elinden
kaptırmamış olan teokrasinin, açık ve zımnî muhalefeti yüzünden günümüze
kadar sürüklenip gelmiştir. Fakat, bugün bu hamlenin kolaylıkla ve kısa bir
zamanda yapılacağına ve Türkiye’mizde de “iyiyi, güzeli ve doğruyu” garptaki gibi
serbest ve pagan manalarında tesis edileceklerine inanıyoruz.”
27
Liselerde hümanist kültür anlayışını verecek olan Klâsik Şubelerin tarih
dersi müfredatı da şöyleydi : “Liselerin bu sınıfına ait (yani üçüncü sınıf)
müfredat programı aynen takip olunmakla beraber ders yılının üçte biri ilk
bahislere, üçte ikisi Ege, Yunan ve Roma devirlerine tahsis olunacak bu
22 Türkiye Cumhuriyeti Maarifi 1923–1943, Maarif Matbaası, Ankara 1944, s.88.
23 Vakit, 1.Birinciteşrin (Ekim) 1940.
24 T.C. Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi, c.6, S.240, 6 Eylül 1943, s.109.
25 Yakup Kadri Karaosmanoğlu,“Hümanizmaya Doğru İlk Adım”, Hakikat, 15 İlkteşrin 1940. Ayrıca bkz. Ayın Tarihi, nr.,83 1940,s.325.
26Karaosmanoğlu, a.g.m.,s.326.
27 Burhan Belge, “ Klâsik Lise”, Ulus, 23 Temmuz 1939.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
386
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
devirlerin bilhassa fikir ve sanat hareketleri ile toplumsal olaylarına önem
verileceği gibi Yunan Roma mitolojisi bahisleri genişletilerek okutulacaktır.
28
Görüldüğü gibi tarih konularının üçte ikisi Yunan-Roma konularına tahsis
edilecekti ve bu konular en ince ayrıntısına varıncaya dek işlenecekti.
1943 yılından itibaren sadece liselerin klâsik kollarında değil, diğer düz
liselerde de özellikle tarih dersi müfredat programlarında önemli değişiklikler
olduğunu görmekteyiz.
Örneğin, lise ikinci sınıflar için de durum şöyledir: Bu sınıfta da
Türkçe aynı esaslar içinde okutulacaktır. Okuma saatinde Swift’in
“Gulliver'in Seyahatleri” adlı romanı okutulacaktır. Her öğrenciden biri sözlü,
biri yazılı olmak üzere iki kitap tanıtması istenecek, sözlü tanıtmalar için on
beş günde bir saat ayrılacak ve her öğrenciye konuşmak için belli bir zaman
verilecektir. Kitap tanıtmada en fazla başarı gösteren öğrenciler, Bakanlıkça
kitap hediye edilmek suretiyle ödüllendirilecektir. Üçüncü sınıfta da ikinci
sınıfın kitabı okutulacaktır. Ayrıca okunacak eserler de Shakespeare’in
“Hamlet”i ile Sophokles’in “Kral Oidipus”dur. Bu sınıfta her öğrenci yazılı
veya sözlü iki kitap tanıtması yapacaktır.”
29
Öğrencilerin bu eserleri sadece okunmakla kalmaması, üzerinde
derinlemesine tahliller yapması istenmiştir. Bu eserlerin tümü Batı
klâsiklerinden seçilmiştir.
Sadece liselerde değil, aynı zamanda ortaokullarda da özellikle tarih ders
programlarında ciddi değişiklikler yapılmıştır. Mesela, 1943 yılında, 1.2.3.
sınıflarda okuyan öğrencinin müfredat programı için bir tarih kitabı yazılması
kararlaştırılmış ve yazarlar arasında yarışma açılmıştır.
Ortaokul I. sınıf öğrencileri için öngörülen müfredat programı şöyledir:
Giriş: Tarihin başlangıcı, Tarihten önceki devirler, Tarih Devirleri ve Eskiçağ 1.
Türklerin Anayurdu ve Göçler 2. Göçlerden sonra ana yurdun durumu Büyük
Hun Devleti 3. Çinliler, Hintliler, ve İskitler 4. Ön Asya ve Mısır 5. Ege Bölgesi,
Ege Bölgesi’nde ilk uygarlıklar: Yunanistan, mitoloji devri, Solon ve Likurg
kanunları, sebepleri ve neticeleri Yunan Sömürgeleri: Medya ve Pelaponez
Savaşları; Makedonya: Filip ve İskender, İskender İmparatorluğunun
parçalanması. Yunan Kültür ve Uygarlığı; Din,sosyal ve siyasal hayat, kültür. 6.
Roma imparatorluğu, İtalya Yarımadası: İlk ahâli ve durum, Etrüskler,
Roma’nın kuruluşu ve krallık, Cumhuriyet Devri, Pön savaşları ve fetihleri, İç
karışıklar, Julius Sezar ve Cumhuriyetin sonu, İmparatorluk Devri: bu devirde
devletin siyasal durumu, savaşları ve fetihleri, kültür ve uygarlık,
İmparatorluğun parçalanması ve neticeleri, Hıristiyanlığın çıkması ve yayılması.
30
Görüldüğü gibi tarih kitaplarını yazacak olan yazarlardan, sadece
başlangıç bölümünde Türk tarihine ait konular olması istenirken, kitabın en az
üçte ikisi Roma ve Yunan uygarlığına ait olması istenmektedir.
Gerek liselerde gerekse ortaokullarda uygulanan müfredat
programlarından da anlaşılacağı gibi, 1938–1950 yılları arasında hümanist
politikalar sayesinde tarih eğitimi ve öğretimi, Atatürk dönemindeki Türk
tarihine vurgu yapan yapısından çıkarılmıştır. Yunan-Roma tarih ve
medeniyetinin öğretilmesi, Türk tarihi ve medeniyetinin öğretilmesinin önüne
geçmiştir.
31
Esat
Sagay’ın Maârif Vekilliği döneminde “Türk Tarihinin Ana Hatları”
adlı bir eser yayınlanmış; bu dönemden başlamak üzere Saffet Bey’in Kültür
28T.C. Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi, c.5, S. 197, 9 İkinci Teşrin (Kasım) 1942, s. 58.
29 Milli Eğitim Düsturu, III. Tertip, c.6, Genelgeler, İstanbul 1948,s. 57
30 T.C. Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi, c. 5, 21 Birinci kanun (Aralık) 1942, S. 203, s. 112.
31 Abdülkadir Yuvalı, Türkiye’de Tarih Öğretimi, Fırat Üniversitesi, Elazığ 1990,s.255.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri
387
Bakanlığı’nın sonuna kadar liselerde okutulmuştur. Hasan Âli Yücel döneminde
bu kitaplar değiştirilmeye başlanmıştır. 1932’de 380 sayfa olarak yayımlanan
“Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı eserin, 1939’da 426 sayfaya çıkarılmıştır.
1949
yılında, İnönü döneminin son zamanlarında “Liselerin birinci
sınıflarında okutulan tarih kitabının, yalnız 8 sayfası Türk tarihini
incelemektedir. Geriye kalan 215 sayfalık kısım ise millet olarak siyasi ve
kültürel münasebetlerimizin olmadığı milletlerin tarihine ayrılmıştır. Orta
Asya’da kurulan ilk büyük Türk devleti olan Hun İmparatorluğu tarihi üç
sayfada anlatılırken, Yunan tarihi asır asır bütün teferruatıyla işlenmiş ve 54
sayfa, Roma tarihine ise 52 sayfalık yer ayrılmıştır.
Eski Türk Medeniyeti’nden bahsedilmeyen bu kitapta Yunan, Roma ve
Mısır en küçük teferruatlarına kadar anlatılmıştır.
Kısaca, Hasan Âli Yücel döneminde, gerek liseler gerekse ortaokullar tarih
müfredat programlarında Orta Asya Türk Tarihi ve Medeniyeti’ne ayrılan kısım
kısaca geçiştirilirken Roma-Yunan uygarlığı bölüm bütün teferruatı ile
anlatılmıştır.
Sonuç olarak, I. Maarif Şûrâsı’nda gündemsiz olarak ele alınan
hümanizma ve hümanist kültür tartışmaları, herhangi bir karara
bağlanamazken Yunanca ve Latince dillerinin öğretileceği Klâsik Liseler
açılmış ve öğretime başlamıştır. Öte yandan, Yunan- Roma kültürünün en
ince ayrıntılarına varıncaya kadar öğrencilere anlatılması için müfredat
programlarında ciddi değişiklikler yapılmıştır.
Ayrıca, orta öğretim öğrencilerinin müzik kültürlerinin Batı Müziği
terbiyesi eşliğinde kendilerini geliştirmeleri için bütün orta öğretim okulları
ile ertik ve teknik öğretim kurumları, Maarif Vekili Hasan Âli Yücel’in Klâsik
Batı Müziği eserlerinden seçtiği listeyi, bir genelge hâline getirerek
okullarda “yüz plaklık bir diskotek” (plak arşivi) kurulması mecbur
edilmiştir.
32
Neşriyat Kongresi ve Klâsiklerin Yayınlanması
Yücel’in
Bakanlığa geldiğinde ilk girişimi 2-5 Mayıs 1939 tarihleri arasında
bir Neşriyat Kongresi düzenlemek olmuş burada da en önemli karar doğu ve batı
klâsiklerini Türkçe’ye çevrilmesi olmuştur.
33
Hasan Âli Bey, daha 1929 yılında kaleme aldığı bir makalede, Batı edebiyatı
ile ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktaydı: “Tanzimat’a kadar maalesef,
humaine: beşeri ve âlemşümul eser verememiş olan, hatta bazı aksamında
“milli” addedilmesi mümkün olmayan şark taklidi edebiyatımız; bize ancak
hazırladığı aksülamelleri anlatmak itibari ile kıymetlidir… Bugünün gençliğe
verilecek ideal numunesi o halde nerede? Mesela, Henri Poincare’den daha
vazıh, daha Batıcı bir şekilde bugünün ilmini teşhir eden Anatole France
okumadan ilmin kıymetini anlamak ne kadar güçtür. Şeytan suretindeki zeka ile
Âlim şeklindeki beşer, tecessüs ve ihtirasının mücadele ve münasebetini görmek
için Faust’u bilmemeli midir?”
34
Neşriyat kongresinde bir Tercüme Bürosu’nun kurulmasına, Şark ve Garp
klâsiklerinin Türkçe’ye çevrilmesine karar verilmiştir.
32 T.C. Maarif Vekilliği Tebliğler Dergisi, c.6, 9 Haziran 1944,s.190-191. “Okullarımızda müzik terbiyesini geliştirmek amacıyla öğrencilere plaklardan dinletilecek
eserlerin sanat değeri taşır eserler olmasını sağlamak için Vekilliğimizce aşağıdaki liste hazırlanmıştır. Bütün ortaöğretim okulları ile ertik ve teknik
öğretim kurumları bu listedeki plakları buldukça satın alarak en az yüz parçalık bir düskotek kuracaklardır. Listede ( ) işaretiyle gösterilen plaklar
bulundukları takdirde, tercih edilerek alınacak olanlardır. Bu parçalar öğrencilere türlü vesilelerle dinletilirken müzik öğretmenleri tarafından, eserin
mahiyetini ve değerini tanıtacak kısa, aydınlatıcı bilgiler verilmelidir. Öğretmenlerin bu takdimi hazırlamasına yardım edecek broşür ayrıca
gönderilecektir. Gereğince hareket olunmasını rica ederim. Maarif Vekili H. Âli Yücel, T.C. Tebliğler Dergisi, Talim ve terbiyesi Dairesi, S. 2–727/11,
9/VI/1944,özet: “Okullarda müzik terbiyesinin geliştirilmesi hakkında”.
33Şerafettin Turan, İsmet İnönü, Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Ankara 2000, s. 217.
34Mehmet Kaplan, İnci Enginün, Zeynep Kerman, Necat Birinci, Abdullah Uçman, Atatürk Devri Fikir Hayatı II, Ankara 1992,s.147–148.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
388
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
Fakat burada dikkati çeken husus, Şark Klâsiklerinin neredeyse unutulup
Batı Klâsiklerine büyük önem atfedilmesidir. Atatürk dönemi kültür hayatının
İnönü dönemi kültür hayatından kesinlikle farklı olduğunu bir çok yazısında dile
getiren yazar, Atilla İlhan bu durumu şöyle yorumlamaktadır: “Bunlar bir
Mevlana yayınlıyorlar, yanı sıra yüz tane Lukianos, Sophokles, Aristophanes,
Euripides çıkıyor, bu yetmezmiş gibi, Hamlet, ya da Sophokles’in bilmem hangi
eseri liselerde basbayağı yardımcı kitap diye okutuluyor. Çağdaşlaşıyor muyuz,
yoksa kültür emperyalizminin tasmasını elimizle boynumuza geçirip kişiliğimizi
yitirip yozlaşıyor muyuz? Bana sorarsanız, gerçekleştirilen bu ikincisidir, üstelik
Kemal Paşa’nın istediğine de karşıdır, çünkü asıl temeli kendi içimizden
çıkarmıyor, Yunan Latin klâsiklerinden çıkarmaya çalışıyoruz”.
35
Hasan Âli Yücel, kendi kaleme aldığı bir eserde de aslında hem Şark hem
de Garp klâsiklerinin insanlığın ortak malı olduğunu ve klâsikleri bu amaçla
tercüme ettirdiklerini şu cümlelerle dile getirmiştir: “Bizim kanaatimizce
kaynağı ve pınarı eski Yunanla da tahdit etmeyip daha arkalara ve başka
diyarlara gitmek, nerede insan ruhunun kendine göre mâna taşıyan bir izi ve
eseri varsa, onları da içine alarak en geniş kavramıyla Hümanizmayı bütün
insanlığı kucaklayan bir anlayış hâlinde görmek lâzımdır. Klâsikler yayınını Millî
Eğitim Bakanlığına işte bu anlayışla yaptırdık. Eflâtun’un diyalogları yanında
Konfiçiuslerin, Mevlânaların, Sadilerin eserleri bu anlayışla ve beraberce Türk
şuuruna doğdular.”
36
Örneğin, Ahmet Ağaoğlu, “Bugün Avrupa ve Amerika’da bir tek medenî
millet yoktur ki lisanına kadim Yunan ve Lâtin edebiyatının şaheserleri, bugün
yaşayan Avrupa milletlerinin edebiyatlarındaki ana eserler tercüme
edilmemiş olsun…Bugün garp âlemi doğrudan doğruya “Rönesans” ve
“Reformasyon” devirlerinin birleşmeleri mahsulüdür. Yine Greko-Romen
edebiyatı ve alelumum kültürü ile doğrudan doğruya temasa gelmeliyiz. Bütün
Avrupa’da olduğu gibi bizde de yunanca ye Lâtince bilgiçler yetişmelidir ve
bunun içinde hiç olmazsa İstanbul liselerinin birisinde bu lisanlar tedris
edilmelidir.”
37
Cumhurbaşkanı İsmet Paşa’nın 1.8.1941’de söylediği, bütün Batı
klâsiklerinin başında yer alan şu cümleleri tercüme faâliyetlerinin yönünü tayin
etmektedir: “Eski Yunanlılardan beri milletlerin sanat ve fikir hayatında
meydana getirdikleri şaheserleri dilimize çevirmek, Türk milletinin kültüründe
yer tutmak ve hizmet etmek isteyenlere en kıymetli vasıtayı hazırlamaktır.
Edebiyatımızda, sanatlarımızda ve fikirlerimizde istediğimiz yüksekliği ve
genişliği bol yardımcı vasıtalar içinde yetişmiş olanlardan beklemek, tabiî yoldur.
Bu sebeple tercüme külliyatının kültürümüze büyük hizmetler yapacağına
inanıyoruz.”
38
I. Neşriyat Kongresi’nde Tercüme İşleri Komisyonu’nca Türkçe’ye tercüme
edilmesi teklif edilen ilk eserlerin sıralaması şöyle yapılabilir:
39
Yunan ve Latin Klâsikleri: 38, Alman Klâsikleri: 34,Rus Klâsikleri: 29,
İtalyan Klâsikleri: 10, Şark Klâsikleri: 7, İskandinav Klâsikleri 10, İspanyol
Klâsikleri: 6, İngiliz Klâsikleri: 42, Amerikan Klâsikleri: 5, Fransız Klâsikleri: 112
Bu “listedeki eserler arasında, “hümanist kültüre” taalluku olanlara
bilhassa ehemmiyet verilmesi, umumiyetle eserlerin tam olarak ve mümkün
oldukça aslından tercüme ettirilmesi tavsiye olunmuştur.”
40
35 Atilla İlhan, Hangi Edebiyat, Bilgi yay., İstanbul 1993,s.210.
36Hasan Âli Yücel, İyi Vatandaş İyi İnsan, İstanbul 2004, s.158.
37 Ahmet Ağaoğlu, “Güzel Bir Teşebbüs”, İkdam, 21.5.1939.
38 Ülkü, S.51, I. İkinci Teşrin (Kasım) 1943,s.III.
39 T.C.Maarif Vekilliği, Birinci Neşriyat Kongresi (1–5 Mayıs 1939), Raporlar Teklifler ve Müzakere zabıtları, Ankara 1939,s.277–285.
40 T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Neşriyat Kongresi (1–5 Mayıs 1939), Raporlar Teklifler ve Müzakere zabıtları, Ankara 1939,s.126.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri
389
İlk Neşriyat Kongresi’nde, toplam, 183 eserin Türkçe’ye çevrilmesine karar
verilmiş olup, bunların sadece 7 tanesi Şark klasiğidir. Burada bir konu daha
dikkat çekicidir: Tercüme edilen Şark-Türk klâsikleri içerisinde, Mevlânâ ve
Yunus Emre’ye özel bir önem verilmiştir. Bunun da sebebi; Mevlânâ ve Yunus
Emre’nin “Hümanizm” kültür felsefesine hizmet eden bilge-hümanistler olarak
değerlendirilmiş olmasıdır. Yani bir şekilde Türk Hümanizmasının yerli
temsilcileridir.
Hasan Âli Yücel’in Maarif Vekilliği görevinden ayrıldığı 1946 tarihinin
sonuna kadar 496 eser Türkçe’ye çevrilmiştir. Bunlardan ilk üç yılda
yayımlanan, 109 eserden 39’u Klâsik Yunanca’dan, 38’i Fransızca’dan, 10’u
Almanca’dan, 8’i İngilizce’den, 6’sı Latince’den, 5’i Şark ve İslam Klâsiklerinden,
2’si Rusça’dan 1 tanesi de İskandinav edebiyatındadır.
41
I. Neşriyat Kongresinde “gerek listedeki eserlerin tercüme sırası,
mütercimlere tevzii, tercümelerin tetkiki ve tab’ı işleri ile gerek hususi
müesseselerin tercüme neşriyatı tanzim ve murakabe vazifesi ile meşgul olmak
üzere daimi bir Tercüme Bürosu” kurulması kararlaştırılmıştır.”
42
Nurullah
Ataç, başta olmak üzere, Saffet Pala, Sabahatin Âli, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya
Karal, Nusret Hızır gibi yazar-çevirmenlerden oluşan bir Daimi Büro (Tercüme
Bürosu) kurulmuştur. Tercüme Büro’sunun Nurullah Ataç tarafından
yönetilmesi kararlaştırılmıştır.
43
Tercümelerin ilk baskılarında yer alan önsözde Hasan Âli Yücel:
“Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en
müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat
şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun
içindir ki bir milletin diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu
kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde
arttırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır” demiştir.
44
Neşriyat Kongresinde, kongre üyelerine, Ankara Konservatuar öğrencileri,
Palyaço operasından bir parça, “Bastien Bastienne” operasından çeşitli sahneler,
Schnitzler’in “Yeşil Papağan” oyunundan, Schiller’in “Haydutlar”ından,
Dostoyovski’nin “Suç ve Ceza’sından Hamlet’den bazı sahneler ve “Satılmış Nişanlı”
operasından bir Duo oynamışlar, ayrıca bir de viyolensel konseri vermişlerdir.
45
Birbiri
ardınca gerçekleştirilen, Konservatuarın kurulması, Neşriyat Kongresi,
Maarif Şûrâsı; gibi çalışmaların ortak amacı; kültür siyasetindeki bu değişikliği
pekiştirmektir. Birinci Neşriyat Kongresi’nde, yayınevlerinin daha verimli çalışması,
çocuk edebiyatı kütüphanesi oluşturma, okumayı teşvik, Ansiklopedi ve Lügatlar
46
konuları ele alınsa da klâsiklerin tercümesi ön plana çıkmıştır. Maalesef, okuma
ve kültürlenme seviyesi, köyler bir yana şehirlerde bile bugün istenilen
seviyeye gelememiştir.
Neşriyat Kongresi başlığı ile kaleme aldığı başka bir makalesinde
Ağaoğlu, Avrupa’nın o günkü medeniyete ulaşmasının tek sebebinin Yunan
Kültürü olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu :“Nedendir ki gerek eski
zamanlarda ve gerek yeni zamanlarda bazı muhitlerde kültür hayret verici bir
ihtişama açılır yürür, bazılarında aksine söner. Mesela bu bakımdan eski
Yunanistan ile eski İran arasında, bugünkü İngiltere ile Çin’i mukayese ediniz.
Vakti ile İran’da da Çin’de de kültür varmış. Fakat sonra durmuş ve sönmüştür.
41 Çıkar, a.g.e.,s.83.
42 T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Neşriyat Kongresi (1–5 Mayıs 1939), Raporlar Teklifler ve Müzakere zabıtları, Ankara 1939,s.126.
43 Bedrettin Tuncel, “Hasan Âli Yücel ve Tercüme”,Tercüme c.XV, S. 75–76, Temmuz –Aralık 1961,s.8–9.
44 Hasan Âli Yücel, “ Klâsiklere Birinci Söz”, Tercüme, c. XV, S. 75- 76, Temmuz- Aralık 1961, s.12.
45 Özdemir Nutku, “Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosunu geliştiren İlk Adımlar”, Cumhuriyetin 50.Yıl Anma Kitabı, Ankara 1973,s.133.
46 T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Neşriyat Kongresi, Raporlar, Teklifler, Müzakere Zabıtları, Ankara 1939,s.3.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
390
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
Hâlbuki Yunan kültürü inkişaf ede ede zamanımızda dahi beşeriyet için bir
ilham kaynağıdır..”
47
Klâsiklerin tercüme edilmesinin bir medeniyet projesi, bir medeniyetten
başka bir medeniyete geçiş olarak değerlendiren Erol Güngör: “Klâsikler
hareketi Batı medeniyeti hakkında yeni bir anlayış getiriyordu! Bu yeni
anlayış Atatürk devrindeki tarih ve medeniyet tezine açıkça karşı olmamakla
birlikte, onun yerine geçmek üzere, ortaya atıldı. Batı medeniyetinin kökü Orta
Asya’dan, iç deniz denilen şeyin kurumasıyla göç eden eski atalarımızın
dünyanın çeşitli yerlerinde, bu arada Mezopotamya ve Anadolu’da kurdukları
medeniyetler değildi. Bugünkü Avrupa medeniyeti Yunan-Latin kaynaklarına
dayanıyordu. Onu öğrenebilmek ve ona katılabilmek için bu kaynakları
Sofokles’den İbsen’e, Eflatun’dan Bergson’a kadar okumak gerekiyordu.
Klâsikler hareketi Türkiye’ye Batı kültürünü yerleştirme yolunda, Atatürk
inkılâpları kadar radikal bir tavrın eseriydi. Atatürk zamanında Türklerin Batı
medeniyeti içinde bağımsız bir hüviyet taşımaları, hatta çağdaş medeniyetinin
üstüne çıkmaları ve Batılılaşması milliyetçilikten ayrılmıyordu. 1938–46 devrinin
hümanizması devletin bütün kültür ve eğitim müesseseleri ile desteklenerek yayıldı.”
48
demektedir.
Güzel Sanatlarda Hümanist Arayışlar
Bu dönemde güzel sanatlar alanında yapılan çalışmalarda da hümanizm
temalarının işlenmesine dönemin sanatçıları arasında özen gösterilmiştir.
Örneğin, birinci devlet resim ve heykel sergisi “münasebetiyle, “Resimde
Ümanizma” başlıklı bir makale kalem alan, Ahmet Muhip Dranas, serginin
hedefini şu şekilde belirliyordu: “Maarif Vekilliğinin büyük bir isabetle tesis ettiği
bu sergi, resimde beklediğimiz hümanizmanın feyizli bir iklime açılan birinci
kapısı olmuştur denirse mübalağa edilmemiş olur…. Bu kaynaklar iman, metot,
bilgi demek olan Yunan, Roma, Rönesans ve sonraki klâsiklerdir. Bu her şeye
hâkim bir nizam ve ahenk anlayışı; saf halde bir tabiat ve iman aşkıdır. Orada
sanatkârın bulacağı… Bizi eserde ebediliğin sırrı olan kemal anlayışına davet
eder.”
49
Diğer bir sanat kolu olan tiyatroda da dönemin sanat anlayışı
hümanizma olup, tiyatrolarda oynanan oyunlar Batı Klâsiklerinden seçilmeye
özen gösterilmiştir. Örneğin, 3 Nisan 1941 tarihli Ulus Gazetesi’nin sürmanşeti
şu şekildedir: “Devlet Konservatuvarı Ankara Halkevi’nde iki eser temsil etti.
Milli Şefimiz temsilleri alaka ile takip ettiler. Konservatuvar profesör ve talebeleri
“Otelci Kadın” komedisiyle Toska Opera’sının ikinci perdesini oynamışlardır.”
50
Yine, 13.06.1941 tarihinde “Madame Butterfly operası” Ankara Halkevi’nde
sahneye konmuştur. Madame Butterfly rolünü Soprano Mesude Çağlayan, diğer
rolleri, Nejdet Demir, Süleyman Tamer gibi sanatçılar paylaşmışlardır. Bu
operada, rejisör Carl Ebert, Kompozitör Hasan Ferit Alnar’dır.
51
Madame
Batterflay operası, 22.10.1941’de Ankara Halkevi’nde tekrar edilmiştir.
Bir başka örnekte ise 1943 yılına gelindiğinde ise 2 Mayıs -18 Haziran
1943 tarihleri arasında o tarihe kadar oynanan bütün oyunları içeren bir
“Temsil Bayramı-Tiyatro Bayramı” düzenlenmiştir.
Temsil Bayramı
münasebetiyle 10 eser seçilmiştir. Seçilen bu eserler şöyledir:
Üç Komedi:
Sophokles: Gülünç Kibarlar
Goldoni: Otelci Kadın
47 Ahmet Ağaoğlu, “Neşriyat Kongresi”, İkdam, 1.5.1939.
48 Erol Güngör, “Türk Milli Eğitiminin Dünü- Bugünü- ve Geleceği” , Türk Milli Eğitimi I. Kurultayı Tebliğleri, Ankara 1979, s.11.
49 Ahmet Muhip Dranas, “ Resimde Ümanizma”, Güzel Sanatlar (Dergisi), S.2 (ty. yy.) s.145.
50 Ulus, 3 Nisan 1941.
51 Ulus,13.06.1941.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri
391
Lessing: Minna Von Barhelm
Üç trajedi :
Sophokles: Kral Oidipus
Sophokles: Antigone
Shakespeare: Julius Ceaser
Klâsik Opera-Buf numünesi
Mozart: Bastien ile Bastienne
Eroik Opera olarak: Beethoven: Fidelio
Realist Santimantal Opera Numünesi olarak:
Puccini: Madam Batrflay
Folklora dayanan müzik eserlerinin şaheserlerinden biri olarak:
Smetana: Satılmış Nişanlı
Sabahattin Eyüboğlu da 1930’lu yıllarda sanat alanında hümanizmayı
eskiye dönmek değil, eskiyi yeni yapmak olarak algılar. İnsanlığın daima geriden
hız alarak ileri gittiğini ve köksüz medeniyet olmadığını vurgular.
52
Sonuç
Atatürk’ün en uzun süre ( 1935–1938) Milli Eğitim Bakanlığını yapan devlet
adamı Saffet Arıkan’dır. Bu dönemde eğitim ve kültürde izlenen politika milliliktir.
Atatürk’ün ölümünden sonra ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün en uzun
dönem Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüten siyaset adamı ise Hasan Âli
Yücel’dir. Bu dönemde izlenen kültür ve eğitim politikası değişmiş eğitim- kültür ve
sanat alanında hümanist arayışlar başlamıştır.
Hasan Âli Yücel (1939- 1945) döneminde Milli Eğitim Bakanıdır. Eğitim ve
kültür alanında I Maarif Şûrâsı’ndan sonra liselerde klâsik eğitim veren bölümlerin
açılması, I. Neşriyat Kongresi’nden sonra batı klâsiklerinin Türkçe’ye çevrilmesi bu
amaca yönelik çalışmalarıdır.
Hümanizm
1940’lı yıllardan sonra Turancı çevrelerle, sol düşünceye
mensup olanlar arasında tartışma konusu olmuştur. Turancı çevreler hümanist
anlayışa karşı çıkarken, sol düşünceye mensup aydınlar hümanizm taraftarı
olmuşlardır.
KAYNAKÇA
AGAOGLU, Ahmet, “ Maarifte Yeni Esaslar, Kültür Bakanı ile Mülakat”,Cumhuriyet,
23.9.1935. , “Güzel Bir Teşebbüs”, İkdam,21.5.1939.
______,Ahmet, “Neşriyat Kongresi”, İkdam, 1939.
AKARSU, Bedia , Felsefe Terimleri Sözlüğü, T.D.K.,yayınları, Ankara, 1975.
AYVAZOĞLU, Beşir, Bozgunda Fetih Rüyası, İstanbul, 2006.
BELGE, Burhan, “Klâsik Lise”, Ulus, 23 Temmuz 1939.
BURİAN, Orhan “Hümanisma ve Biz”, II, Yücel, c.XI sayı: 63, Mayıs 1940.
CUMHURBAŞKANLIĞI Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî Eğitim ile İlgili
Söylev ve Demeçleri, C:1, Ankara, 1946.
ÇIKAR, Mustafa, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, Türkiye İs Bankası Yayınları,
Ankara, 1998.
DRANAS, Ahmet Muhip, Resimde Ümanizma” Güzel Sanatlar Dergisi, S:2.
GÜNGÖR, Erol, “Türk Milli Eğitimimin Dünü- Bugünü ve Geleceği”, Türk Milli Eğitimi I.
Kurultayı, Ankara, 1979.
İLHAN, Hangi Edebiyat, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1993.
İSLİMYELİ, Nüzhet, Sanat Terimleri Ansiklopedisi, C. 1, Ankara, 1973.
KAFADAR, Osman, Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma, Ankara, 1997.
_________, Osman, “Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tartışmaları, Modern Türkiye’de Siyasi
Düşünce, cilt:3, İstanbul, 2002.
KAFESOGLU, İbrahim, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Devlet Kitapları, İstanbul, 1970.
52 Ahmet Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, Ankara, 1993, s: 75.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
392
Bilal ELBİR-Ömer KARAKAŞ
KAPLAN, Mehmet ve Diğerleri, Atatürk Devri Fikir Hayatı-II, Ankara, 1992.
KARAALİOĞLU, Seyit Kemal, Edebiyat Terimleri Kılavuzu, İstanbul, 1975.
KARAOSMANOGLU, Yakup Kadri, “Hümanizmaya Doğru İlk adım”, Ayın tarihi, nr.83
1940.
KAYNARDAG, Arslan, Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Felsefe, Ankara, 2002.
KOLÇAK, Orhan, “1920’lerden 1970’lere Kültür Politikaları”, Modern Türkiye’de Siyasi
Düşünce, Kemalizm, c. 2, İletişim Yay., İstanbul, 2001.
MİLLÎ EĞİTİM DÜSTURU, III. Tertip, C:6, Genelgeler, İstanbul, 1948.
NUTKU, Özdemir, “Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosunu Geliştiren İlk Adımlar”,
Cumhuriyeti 50 yıl Anma Kitabı, Ankara, 1973.
OKTAY, Ahmet, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, Ankara, 1993.
ÖZBALCI, Mustafa, Yahya Kemâl’in Duygu ve Düşünce Dünyası, Samsun, 1990.
ÖZKAN, Salih, Türk Eğitim Tarihi, Niğde, 1997.
T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Neşriyat Kongresi (1–5 Mayıs 1939), Raporlar Teklifler ve
Müzakere Zabıtları, Ankara, 1939.
___________, Birinci Neşriyat Kongresi, Raporlar, Teklifler, Müzakere Zabıtları, Ankara,
1939.
___________,Tebliğler Dergisi, C:6, S:240, 1943.
___________,Tebliğler Dergisi, C:5, S:197, 1942.
Türkiye Cumhuriyeti Maarifi, 1923-1943, Maarif Matbaası, Ankara, 1944.
SİNANOĞLU, Suat, Türk Humanizmi, Ankara, 1980.
TOKER, Şevket, “Edebiyatımızda Nev-Yunanîlik Akımı” Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Dergisi-I, İzmir, 1982.
TUNCEL, Bedrettin, “Hasan Âli Yücel ve Tercüme” C: XV, Temmuz-Aralık, 1961.
TURAN, Şerafettin, İsmet İnönü, Yasamı, Dönemi ve Kişiliği, Ankara, 2000.
TÜRKÇE SÖZLÜK, T.D.K., C:1, Ankara, 1988.
ULUS, 3 Nisan 1941.
ÜLKÜ, S:51, Kasım 1943.
VAKİT, 1. Teşrin, 1940.
YUVÂLİ, Abdülkadir, Türkiye’de Tarih Öğretimi, Elazığ, 1990.
YÜCEL, Hasan Âli, Dinle Benden, İstanbul, 1960.
__________,Hasan Âli, İyi Vatandaş İyi İnsan, İstanbul, 2004.
__________,Hasan Âli, “ Klâsiklere Birinci Söz”, Tercüme, C. XV sayı: 75, 76, Temmuz-
Aralık 1961.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 2/4 Fall 2007
Dostları ilə paylaş: |