Dan Brown Da Vinci Şifresi



Yüklə 1,86 Mb.
səhifə1/36
tarix10.11.2017
ölçüsü1,86 Mb.
#9407
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36

Dan Brown _ Da Vinci Şifresi

www.kitapsevenler.com

Merhabalar

Buraya Yüklediğim e-kitaplar Aşağıda Adı Geçen Kanuna İstinaden

Görme Özürlüler İçin Hazırlanmıştır

Ekran Okuyucu, Braille 'n Speak Sayesinde Bu Kitapları Dinliyoruz

Amacım Yayın Evlerine Zarar Vermek Değildir

Bu e-kitaplar Normal Kitapların Yerini Tutmayacağından

Kitapları Beyenipte Engelli Olmayan Arkadaşlar Sadece Kitap Hakkında Fikir Sahibi Olduğunda

Aşağıda Adı Geçen Yayın Evi, Sahaflar, Kütüphane, ve Kitapçılardan Temin Edebilirler

Bu Kitaplarda Hiç Bir Maddi Çıkarım Yoktur Böyle Bir Şeyide Düşünmem

Bu e-kitaplar Kanunen Hiç Bir Şekilde Ticari Amaçlı Kullanılamaz

Bilgi Paylaştıkça Çoğalır

Yaşar Mutlu

Not: 5846 Sayılı Kanunun "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler " bölümünde yeralan "EK MADDE 11. - Ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim

ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü

bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill

alfabesi ve benzeri 87matlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde

satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması

ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde deneme yayınına geçilmiştir.

T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi İşlem ve Otomasyon Dairesi Başkanlığı Ankara

Bu kitaplar hazırlanırken verilen emeye harcanan zamana saydı duyarak

Lütfen Yukarıdaki ve Aşağıdaki Açıklamaları Silmeyin

Tarayan Yaşar Mutlu

web sitesi

www.yasarmutlu.com

www.kitapsevenler.com

e-posta


yasarmutlu@kitapsevenler.com yasarmutlu@yasarmutlu.com

mutlukitap@hotmail.com kitapsevenler@gmail.com

Dan Brown _ Da Vinci Şifresi

Robert Langdon. Paris'te gezisindeyken bir gece yarısı. i\re"un yas.li müdürünün müzede bulunduğu haberini alır. Langdon yetenekli Fransız kriptoloji uzma- , iophie Neveu cesedin yanına ulaklarında anlatılmaz birtakım izlerin .lığını tespit ederler.

Söz konusu izlerin ne anlama gelini araştırırlarken garip bir esrar idesinin aralandığını ve ipuçlarının onları Da Vinci "nin tablosuna götürdüğünü keyfedip şaşkına dönerler. Büyük usta sırrını herkesin görebi-:eği bir yere. ünlü bir eserinin içine demiştir.

Langdon bu garip bağlantıyı çöz günde kendini tehlikeli bir sırrın inde bulur. Aydınlatmaya çalıkları bu sırrın yüzyıllardır tarihin ranlık satırlarında gizlendiğinden phelenirler. Ancak. Langdon ile vcu. Ljondra ve Paris sokaklannda "arı her adımı önceden bilen esrarengiz bir adamla kars.1 dırlar. Eğer bu karmadık bil-çözenıcz.lerse pek çok sır gibi »nsuz.a dek ortadan kavbo-

Kitabın Orijinal Adı Yayın Hakları

THEDAVINCICODE

2003 DAN BROWN © AKÇALI TELİF HAKLARİ AJANSI ALTIN KİTAPLAR YAYINEVl VE TİCARET A.Ş. ©

1.2. BASİM/ EKİM 2003 3. 4. BASİM / ARALİK 2003 5. 6. 7. BASİM/OCAK. 2004 8. 9. BASIM / ŞUBAT 2004 1 10. 11. BASİM / MART 2004

12. BASIM / NİSAN 2004

13. - 16. BASİM / MAYİS 2004

17. - 22. BASİM / HAZİRAN 2004 23. - 28. BASİM / TEMMUZ 2004 29. - 31. BASİM / AĞUSTOS 2004 32. - 34. BASİM / EYLÜL 2004 35.-36. BASİM/EKİM 2004 37. 38. BASİM / KASİM 2004 39. 40. BASİM / OCAK 2005 41. 42. BASİM / ŞUBAT 2005 | 43. BASİM / MART 2005 | 44. 45. BASİM / NlSAN 2005

46. BASİM/ MAYİS 2005

47. BASİM / MAYİS 2005

AKDENİZ YAYINCILIK A.Ş. Matbaacılar Sitesi No: 83 Bağcılar - İstanbul

BU KİTABIN HER TÜRLÜ YAYIN HAKLARİ

FİKİRVE SANAT ESERLERİ YASASİ GEREĞİNCE

ALTİN KİTAPLAR YAYI NEVİ VE TtCARET A.Ş/YE AİTTİR.

ISBN 975 - 21 - 0403 - 7

ALTİN KİTAPLAR YAYINEVİ Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu İşham s~ Cağaloğfu - istanbul

Tel: O.212.513 63 65/526 8O12 0.212.520 62 46/513 65 18

Faks: 0.212.526 80 11

http://www.altinkilaplar.com.tr info@altinkitaplar.com.tr

ALTIN

KİTAPLAR


Da Vinci
ŞİFRESİ

DAN BROWN

TÜRKÇESİ

Petek Demir

YİNE BLYTHE İÇİN... HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA

Da Vinci Şifresi

Teşekkür

Öncelikle, bu proje üzerinde bunca çaba sarf ettiği ve kitabın ne hakkında olduğunu tam anlamıyla kavradığı için, dostum ve editörüm Ja-son Kaufman'a teşekkür ederim. Da Vinci Şifresi'nin yorulmak bilmez şampiyonu, olağanüstü temsilcim ve güvenilir dostum Heide Lange'a teşekkür ederim.

Doublcday'deki harika takıma cömertliği, inancı ve fevkalade rehberliğinden ötürü duyduğum minneti kelimelerle ifade edemem. Bu kitaba başından beri inanan Bill Thomas ve Steve Rubin'e özellikle teşekkür ederim. Ayrıca yayınevindeki ilk destekçilerim, Michael Palgon, Suzanne Herz, Janelle Moburg, Jackie Everly ve Adrienne Sparks liderliğindeki gruba, Doubleday'in satış bölümündeki yetenekli insanlarına ve o harika ceket için Michael Windsor'a teşekkür ederim.

Bu kitabın araştırma aşamasındaki cömert yardımlarından ötürü, Louvre Müzesi'ne, Fransa Kültür Bakanlığı'na, Gutenberg Projesi'ne, Fransa Milli Kütüphanesi'ne, Gnostic Cemiyeti Kütüphanesi'ne, Louv-re'un Tabloları İnceleme ve Belgeleme Servisi Bölümü'ne, Catholic World Haber'e, Greenwich Kraliyet Rasathanesi'ne, Londra Arşiv Der-neği'ne, Westminster Abbey'deki Resmi Belge Koleksiyonu'na, John Pike ve Amerikan Bilim Adamları Federasyonu'na, Opus Dei içindeki tecrübeleriyle ilgili gerek olumlu gerek olumsuz hikâyelerini paylaşan beş (üç faal, iki eski) Opus Dei üyesine teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca araştırma yaptığım kitapları bulup sunan Water Street Kitabe-vi'ne, Altın Oran ve Fibonacci Dizimi konusundaki yardımlarmd?n ötürü -matematik öğretmeni ve yazar- babam Richard Brown, Stan Flanton, Syl-

Dan Brown

vie Baudeloque, Peter McGuigan, Francis Mclnerney, Margie Wachtel, Andre Vernet, Anchorball Web Media'daki Ken Kelleher, Cara Sottak, Karyn Popham, Esther Sung, Miriam Abromowitz, William Tunstall-Pedoe ve Griffin Wooden Brown'a minnettarım.

Ve son olarak, kutsal dişilere bunca yüklenen bir romanda, hayatıma etkisi olan iki olağanüstü kadından bahsetmemek nankörlük olurdu. Bunlardan ilki annem, Connie Brown - yazı ortağım, beni yetiştiren kadın, müzisyen ve örnek aldığım kişi. Ve eşim Blythe - sanat tarihçisi, ressam, editörlerin en iyisi ve şüphesiz tanıdığım en yetenekli kadın.

Da Vinci Şifresi

GERÇEK


Sion Tarikatı -1099 yılında kurulmuş olan gizli Avrupa cemiyeti— gerçek bir topluluktur. 1975 yılında Paris'in Milli Kütüphanesi, Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secretsn diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır.

Opus Dei olarak bilinen Vatikan Piskoposluğu, beyin yıkama, baskı ve "bedensel çile" denen tehlikeli bir ibadet yapıldığına dair tartışmalar yaratan, koyu dindar bir Katolik mezhebidir. Opus Dei'nin, New York'ta 243 Lexington Caddesi'ndeki 47 milyon dolara mal olan Dünya Merkez Bürosu'nun inşaatı henüz tamamlanmıştır.

Bu romanda bahsi geçen tüm sanat eserleri, mimari yapılar, belgeler ve gizli ayinler gerçektir.

Gizli dosyalar.

II

Da Vinci Şifresi



Ö n s ö i

Louvre Müzesi, Paris 22.46

I

Meşhur Müze Müdürü Jacques Sauniere, müzedeki Büyük Galeri' nin kemerli geçidinde sendeledi. Görebildiği en yakın tabloya, bir Cara-vaggio'ya doğru hamle yaptı. Varaklı çerçeveyi kavrayan yetmiş altı yaşındaki adam, sanat şaheserini duvardan çıkıncaya dek kendine doğru çekti ve Sauniere, tablonun altına sırtüstü yığıldı.



Yakınlardaki demir parmaklıklı kapı, tahmin ettiği gibi, gürültülü sesler çıkartarak indi ve salonun girişini kapattı. Parke zemin sallanmıştı. Uzak bir mesafede alarm zilleri çalmaya başlamıştı.

Soluk soluğa kalan müze müdürü, bir süre hareketsiz kalarak nefesini dengelemeye çalıştı. Tablonun altından sürünerek çıktı ve kendine saklanacak uygun bir yer aradı.

Tüylerini ürpertecek kadar yakından gelen bir ses duydu. "Kıpırdama."

Blleriyle dizlerinin üstünde duran müze müdürü donakalmıştı. Yavaşça başını çevirdi.

Kilitli kapının dışında, yalnızca beş metre ötede, ona saldıran kişinin devasa silueti durmuş, demir parmaklıklar arasından bakıyordu. Hortlak gibi solgun bir yüze ve beyaz saçlara sahip, uzun boylu, iri cüsseli biriydi. Koyu kırmızı gözbebeklerini pembe iris çevreliyordu. Albino ceketinden çıkardığı silahın namlusunu, parmaklıklar arasından müze müdürüne

11

Dan Brown



doğrulttu. "Kaçmamalıydın." Aksanının nereye ait olduğunu anlamak kolay değildi. "Şimdi bana nerede olduğunu söyle."

Galerinin zemininde savunmasız bir halde çömelen müze müdürü, "Sana daha önce de söyledim," diye kekeledi. "Neden bahsettiğin hakkında hiç fikrim yok!"

"Yalan söylüyorsun." Hayalet gözlerindeki pırıltı dışında kıpırtısız duran adam, ona baktı. "Sen ve kardeşlerin, size ait olmayan bir şeye sahipsiniz."

Müze müdürü adrenalinin arttığını hissetmişti. Adam bunu nasıl biliyor olabilirdi?

"Bu gece gerçek koruyucularına iade edilecek. Bana saklandığı yeri söylersen yaşarsın." Adam silahı müze müdürünün başını hedef alacak şekilde doğrulttu. "Bu, uğruna öleceğin bir sır mı?" Sauniere nefes alamıyordu.

Adam başını yan yatırarak, silahın namlusundan dikkatle baktı. Sauniere kendini savunarak ellerini kaldırdı. Yavaşça, "Bekle," dedi. "Sana öğrenmek istediğin şeyi söyleyeceğim." Müze müdürü ardından gelen kelimeleri özenle seçti. Söyledikleri, hiçbir zaman ihtiyaç duymamayı ümit ederek, defalarca tekrar ettiği bir yalandan ibaretti.

Müze müdürü konuşmayı bitirdiğinde, saldırganı kendinden emin bir ifadeyle gülümsedi. "Evet. Diğerleri de bana aynen bunları söylemişti."

Sauniere pes etmişti. Diğerleri?

Dev adam, "Diğerlerini de bulmuştum," diye alay etti. "Üçünü birden. Az önce söylediklerini teyit ettiler."

Bu doğru olamazdı! Diğer üç senechaıoc'un kimliğiyle birlikte müze müdürünün gerçek kimliği, sakladıkları eski sır kadar kutsaldı. Sauniere şimdi, senechaux'\armm katı kuralları takip ederek, kendi ölümlerinden önce aynı yalanı söylediklerini anlıyordu. Bu, protokolün bir parçasıydı.

Saldırgan bir kez daha silahıyla nişan aldı. "Sen öldüğünde, geriye gerçeği bilen tek kişi ben kalacağım."

Gerçek. Müze müdürü bir anda, durumun gerçek dehşetini kavramıştı. Ben ölürsem, gerçek sonsuza dek yok olacak. İçgüdüsel olarak, korunmak için sürünmeye çalıştı.

12

Da Vinci Şifresi



Silah patladığında, müze müdürü midesine giren merminin yakıcı ısısını hissetti. Yüzüstü düştü... acıya karşı mücadele veriyordu. Sauniere yavaşça döndü ve parmaklıkların arkasında, saldırganının bulunduğu yere doğru baktı.

Adam şimdi Sauniere'in başına öldürücü bir nişan almıştı.

Sauniere gözlerini kapattı, düşüncelerinde korku ve pişmanlık fırtınaları kopuyordu.

Boş bir mermi kovanından gelen ses, koridorda yankılandı.

Müze müdürünün gözleri aniden açılmıştı.

Adam neredeyse şaşkın bir ifadeyle bakışlarını silahına indirdi. İkinci kez ateş etmeye yeltendi ama sonra Sauniere'in karnına bakıp sırıtarak, vazgeçti. "Buradaki işim bitti."

Müze müdürü başını eğdiğinde, beyaz pamuklu gömleğindeki kurşun deliğini gördü. Göğüs kemiğinin birkaç santim altında, ince bir kan dairesiyle çevrelenmişti. Midem. Kurşun, kalbini insafsızca sıyırmıştı. Bir Cezayir Savaşı gazisi olduğundan, müze müdürü bu korkunç uzun ölüme daha önce tanık olmuştu. Mide asitleri göğüs boşluğuna sızıp, onu içten içe yavaşça zehirlerken on beş dakika ca-n çekişecekti.

Adam, "Acı iyidir bayım," dedi.

Ardından gitti.

Artık yalnız kalan Jacques Sauniere, bakışlarını bir kez daha demir kapıya yöneltti. Kapana kısılmıştı ve kapılar en azından yirmi dakika daha açılmayacaktı. Bu süreden sonra yanına varan kişi 'ancak ölüsünü bulabilirdi. Buna rağmen, artık duyduğu korku, ölmekten çok daha büyük bir korkuydu.

Sun birine aktarmalıyım.

Güçlükle doğrulurken, öldürülen diğer üç kardeşini hayal etti. Kendilerinden önceki nesli düşündü... göreve getirilecek kadar güvenilen bu insanları.

Kırılmayan bir bilgi zinciri vardı.

Artık, tüm tedbirlere... tüm şaşırtmacalara rağmen, Jacques Sauniere geriye kalan tek halka ve saklanan en güçlü sırlardan birinin tek ko-ruyucusuydu.

13

I

Dan Brown



Titreyerek ayağa kalktı.

Bir yolunu bulmalıyım...

Büyük Galeri'de kısılıp kalmıştı ve yeryüzünde meşaleyi devredebileceği tek bir kişi vardı. Sauniere zengin hapishanesinin duvarlarına göz gezdirdi. Dünyanın en ünlü tablolarından oluşan koleksiyon, ona eski bir dost gibi gülümsüyordu.

Yüzünü acıyla buruşturarak, tüm gücünü topladı. Önündeki vahim görevin, geriye kalan hayatının tüm saniyelerini alacağını biliyordu.

14

Da Vinci Şifresi



1

Robert Langdon yavaşça uyandı.

Karanlıkla bir telefon çalıyordu, tiz ve tanıdık gelmeyen bir zil sesiydi. Başucundaki lambaya doğru uzanıp açtı. Gözlerini kısarak etrafa baktığında, XVI. Louis tarzı mobilyalarla döşenmiş, duvarlarında el boyaması freskler ve maundan yapılmış devasa bir yatak bulunan, lüks bir Rönesans yatak odası gördü.

Hangi cehennemdeyim ?

Şifoniyerin üstünde duran koyu kırmızı bornozun üstünde, HOTEL RITZ PARİS etiketi vardı.

Sis perdesi yavaşça kalkmaya başlamıştı.

Langdon ahizeyi kaldırdı. "Alo?"

Bir erkek sesi, "Bay Langdon?" dedi. "Umarım sizi uyandırmamışım-dır."

Langdon sersemlemiş bir halde başucundaki saate baktı. 00.32'yi gösteriyordu. Yalnızca bir saattir uyuyordu ama kendini ölü gibi hissediyordu.

"Resepsiyondan arıyorum efendim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim, fakat bir ziyaretçiniz var. Acil olduğu konusunda ısrar ediyor."

Langdon hâlâ kendine gelememişti. Bir ziyaretçi mi? Bakışlaıı, komodinin üstündeki buruşuk el ilanına sabitlendi.

PARİS AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ

İftiharla sunar

HARVARD ÜNİVERSİTESİ, DİNİ SİMGEBİLİM PROFESÖRÜ ROBERT LANGDON ile BİR AKŞAM

15

Dan Brown



Langdon inledi. Bu akşamki seminer -Chartres Katedrali taşları arası na saklanmış bazı pagan sembolleri ile ilgili bir dia gösterisi- seyirciler arasındaki bazı muhafazakâr tipleri kızdırmış olmalıydı. Herhalde koyu dindar bii alim, biraz kavga etmek için onu kaldığı yere kadar takip etmişti. Langdon, "Üzgünüm," dedi. "Ama çok yorgunum ve..." Ses tonunu alçaltıp, fısıldayarak konuşan resepsiyon görevlisi, "Fakat efendim," diye ısrar etti. "Ziyaretçiniz önemli bir adam."

Langdon biraz duraksadı. Dini tablolar ve simgebilim kültü hakkında yazdığı kitaplar onu sanat dünyasında istemese de ünlü biri haline getirmişti. Üstelik geçen yıl Vatikan'da karıştığı ve genişçe haber yapılan hadise, ününü yüzlerce kez artırmıştı. O günden beri kapısına dayanan kendini beğenmiş tarihçilerle, sanat meraklılarının arkası kesilmiyordu.

Nezaketi elden bırakmamaya özen gösteren Langdon, "Rica etsem," dedi. "Bu kişinin ismini ve telefon numarasını alıp salı günü Paris'ten ayrılmadan önce kendisini arayacağımı söyleyebilir misiniz? Teşekkür ederim." Resepsiyon görevlisi itiraz edemeden telefonu kapattı.

Artık yatakta oturan Langdon, kapağında IŞIKLAR ŞEHRİNDE BEBEKLER GİBİ UYUYUN. PARİS RITZ'DE UYKU, diyerek övünen Misafir İlişkileri Broşürii'ne kaşlarını çatarak baktı. Arkasını dönüp, odanın diğer ucundaki boy aynasına yorgun gözlerle baktı. Karşısında ona bakan adam -saçları dağılmış ve bitkin- bir yabancıydı. Tatile ihtiyacın var Robert.

Geçen yıl ondan çok şey götürmüştü ama aynaların bunu ispat etmesi hoşuna gitmiyordu. Genelde sert bakan gözleri bu gece bulanık ve içine çökmüş görünüyordu. Kirli sakalı çenesini ve gamzeli yanaklarını örtmüştü. Şakaklarındaki griler artmaya, simsiyah saçlarının içlerine sokulmaya başlamıştı. Bayan meslektaşları, gri saçların bilim adamı görüntüsünü vurguladığı hususunda ısrar etseler de, Langdon durumu çok daha iyi anlıyordu.

Boston Magazine beni böyle bir görseydi.

Geçen ay Boston Magazine, Langdon'ı mahcup ederek onun ismini, en fazla merak uyandıran on kişi arasında yazmıştı... ne işe yaradığı anlaşılmaz bu onur onu, Harvard'lı meslektaşlarının attığı taşların hedefi haline getirmişti. Bu gece, evden dört bin beş yüz kilometre uzakta, bu paye onu kendi verdiği seminerde avlamak üzere yeniden yüzeye çıkmıştı.

16

Da Vinci Şifresi



Paris Amerikan Üniversitesi'nin, Dauphine Salonu'ndaki ev sahibesi, "Bayanlar baylar..." diye duyurmuştu. "Bu akşamki konuğumuzun tanıtılmaya ihtiyacı yok. Kendisi sayısız kitabın yazarıdır: Gizli Mezheplerin Sembolojileri, Illıtminati Sanatı, İdeograınların Kaybolan Dili ve Dini Iko-noloji kitaplarının yazarı olduğunu söylediğimde abartmış sayılmam. Pek çoğunuz sınıflarda onun yazdığı kitapları okuyorsunuz.1'

Kalabalıktaki öğrenciler hararetle başlarını salladılar.

"Bu gece kendisini etkileyici özgeçmişini anlatarak tanıtmayı planlamıştım. Ama..." Muzip bakışlarını sahnede oturan Langdon'a çevirmişti. "Dinleyicilerden biri az önce bana çok daha fazlasını verdi... ilginç bir tanıtıma ne dersiniz?"

Boston Magazine'm bir kopyasını elinde tutuyordu.

Langdon korkuyla irkilmişti. Bunu hangi cehennemden buldu?

Ev sahibesi budala makaleden seçtiği pasajları okudukça, Langdon sandalyesinde biraz daha büzülüyordu. Otuz saniye sonra kalabalık sırıtmaya başlamıştı ve kadının susmaya niyeti yoktu. "Ayrıca Bay Lang-don'ın, geçen yıl Vatikan'daki kardinaller meclisinde aldığı alışılmadık rol konusunda konuşmayı reddetmesi ona merak sayacında daha büyük puanlar kazandırıyor." Ev sahibesi kalabalığı kışkırtıyordu. "Daha fazlasını duymak ister misiniz?"

Kalabalık alkışladı.

Kadın yeniden makaleye daldığında, Langdon adeta yalvarıyordu. Biri onu durdursun. "Bazı genç onur konuklarımız gibi yakışıklı ve seksi olmasa da, kırklı yaşlarındaki bu akademisyende bilimsel çekicilikten daha fazlası var. Onun büyüleyiciliği, bayan meslektaşlarının 'kulaklara çikolata' diye nitelendirdiği, alçak ve bariton sesinde yatıyor."

Salon kahkahaya boğulmuştu.

Langdon gülümsemek için kendini zorladı. Bundan sonra ne olacağını biliyordu -"Harris tüviti giyen Harrison Ford" ile ilgili saçma sapan bir dize- ve o akşam Harris tüvitiyle, balıkçıyaka Burberry'sini giymenin sakıncası olmayacağı sonucuna varmış olduğundan, müdahale etmeye karar vermişti.

Langdon zamansız bir anda ayağa kalkıp, onu podyumun kenarına iterken, "Teşekkürler Monique," dedi. "Gerçekten de Boston Magazine'm uydurma hikâyeler yazmakta üstüne yok." Utangaç bir tavırla içini çeke-

17

F:2



II

i!

Dan Brown



rek dinleyicilere döndü. "O makaleyi kimin getirdiğini öğrenebilirsem, konsolosluktan sınırdışı etmesini isteyeceğim."

Kalabalık gülmüştü.

"Pekâlâ, arkadaşlar hepinizin bildiği gibi, bu akşam sembollerin gücü hakkında konuşmak için buradayım..."

Langdon'ın otel odasında çalan telefonunun sesi, bir kez daha sessizliği bölmüştü.

Kulaklarına inanamayarak homurdandı ve telefonu açtı. "Evet?"

Tahmin ettiği gibi, arayan resepsiyon görevlisiydi. "Bay Langdon, tekrar özür dilerim. Misafirinizin şu an odanıza doğru gelmekte olduğunu bildirmek için aradım. Sizi uyarmam gerektiğini düşündüm."

Langdon artık iyice ayılmıştı. "Odama birini mi gönderdin?"

"Özür dilerim efendim, ama böyle bir adam... onu durduracak yetkimi yok."

"Bu adam tam olarak kim?"

Ama resepsiyon görevlisi telefonu kapatmıştı.

Hemen ardından Langdon'ın kapısında güçlü bir yumruk sesi duyuldu.

Ayak parmaklarının sabun köpüğü gibi yumuşak halıya gömüldüğünü hisseden Langdon yataktan güçlükle kalktı. Otel bornozuna sarınıp, kapıya gitti. "Kim o?"

"Bay Langdon? Sizinle konuşmam gerekiyor." Adamın aksanlı bir İngi-Hzcesi vardı. Sesi tiz ve otoriterdi. "İsmim Teğmen Jeröme Collet. Adli Polis Merkezi'nden."

Langdon duraksadı./İd//po/js nü? DCPJ, ABD'deki FBI'ın dengiydi.

Langdon zincirini çıkarmadan kapıyı birkaç santim araladı. Karşısında durmuş ona bakan yüz, ince ve temizdi. Son derece zayıf olan bu adam, resmi görünüşlü mavi bir üniforma giyiyordu.

Ajan, "İçeri girebilir miyim?" d'ye sordu.

Yabancının feri sönmüş gözleri kendisine bakarken Langdon ne yapacağına karar veremedi. "Ne hakkındaydı?"

"Yüzbaşım, özel bir meselede sizin uzmanlığınıza başvurmak istiyor."

"Şimdi mi?" Langdon ağzından çıkacaklara hâkim oldu. "Saat gece yansını geçti."

"Bu gece Louvre Müzesi müdürüyle randevunuz olduğu doğru mu?"

18

Da Vinci Şifresi



Langdon birden kaygılandı. O ve saygın Müze Müdürü Jacques Sauniere, Langdon'ın o akşamki seminerinden sonra buluşmayı planlamışlar, ama Sauniere randevuya gelmemişti. "Evet. Bunu nasıl bildiniz?"

"Randevu defterinde isminize rastladık."

"Umarım her şey yolundadır."

Ajan derin bir iç çekti ve kapının dar aralığından Polaroid fotoğrafı uzattı.

Langdon fotoğrafı görünce, tüm vücudu kaskatı kesildi.

Langdon tuhaf resme bakarken, ilk başta duyduğu tiksinme ve şok, yerini gittikçe büyüyen bir öfkeye bırakıyordu. "Kim böyle bir şey yapmış olabilir?"

"Simgebilim konusundaki bilginiz ve onunla buluşma planınızı göz önünde bulundurarak, bu soruyu yanıtlamamıza sizin yardımcı olacağınızı ümit ediyorduk."

Langdon resimden gözlerini ayırmıyordu. Duyduğu dehşete şimdi bir de korku eklenmişti. Dehşet verici ve son derece garip fotoğraf, huzurunu bozan bir dejâ vu hissi veriyordu. Bir yıl kadar önce Langdon'ın eline bir cesedin fotoğrafı geçmiş ve kendisinden benzeri bir yardım istenmişti. Yirmi dört saat sonra, Vatikan şehrinde neredeyse hayatını kaybediyordu. Bu fotoğraf tamamıyla farklıydı ama yine de senaryodaki bir şey rahatsızlık verecek derecede tanıdık geliyordu.

Ajan saatine baktı. "Yüzbaşını bekliyor efendim."

Langdon, onu güçlükle duymuştu. Gözleri hâlâ resme dikilmiş duruyordu. "Buradaki sembol ve vücudunun o kadar tuhaf..."

Ajan, "Duruşu mu?" diye sordu.

Langdon başını salladı. Kafasını kaldırırken ürperdiğini hissetti. "Bunu yapacak kişiyi hayal edemiyorum."

Ajan serinkanlı görünüyordu. "Anlamıyorsunuz Bay Langdon. Bu fotoğrafta gördüklerinizi..." Duraksadı. "Bay Sauniere kendi yaptı."

19

Dan Brown



2

Bir kilometre ötede, Silas isimli hantal Albino, Rue La Bruyere'deki lüks taş konutun ön kapısından topallayarak geçti. Uyluklarının hemen üstüne taktığı kancalı keçe kemer, etine iyice gömülmüştü ve ruhu, efendisine hizmette bulunmuş olmanın verdiği tatminle mutluluktan uçuyordu.

Acı iyidir.

Konuta girince, kırmızı gözleri lobiyi taradı. Boştu. Arkadaşlarını uyandırmamak için, merdivenleri sessizce çıktı. Yatak odasının kapısı açıktı; burada kilitlemek yasaktı. İçeri girerek, kapıyı arkasından kapattı.

Oda sade döşenmişti. Kaba tahta zeminde yatak olarak kullanılan hasır ve çam ağacından bir şifoniyer vardı. Bu hafta burada misafirdi, New York'ta ise yıllarca benzeri bir mabette kutsanmıştı.

Tanrı bana barınak ve hayatım için bir amaç verdi.

Silas bu gece borcunu geri ödemeye başladığını hissediyordu. Hemen şifoniyerin yanına giderek, en alt çekmecedeki cep telefonunu alarak, bir numara çevirdi.

Bir erkek sesi, "Evet?" diye cevap verdi.

"Öğretmen'im, döndüm."

Ondan haber almaktan hoşnut olduğu anlaşılan ses, "Konuş," diye buyurdu.

"Dördü de öldü. Üçsenechaıuc... ve Büyük Üstat'm kendisi."

Sanki dua etmek için ayrılmış, kısa bir sessizlik yaşandı. "O halde, herhalde bilgiyi almışsındır, değil mi?"

"Dördünün söylediği birbirini tutuyor. Ayrı ayrı konuştular."

"Ve sen de onlara inandın mı?"

20

Da Vinci Şifresi


Yüklə 1,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə