Dan Brown Da Vinci Şifresi



Yüklə 1,86 Mb.
səhifə6/36
tarix10.11.2017
ölçüsü1,86 Mb.
#9407
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36

Öğretmen, ona, "Piskopos," demişti. "Tüm ayarlamaları yaptım. Planımın başarıya ulaşması için, Silas'ın günler boyunca sadece benimle görüşmesine izin vermek zorundasınız. Siz ikiniz konuşmayacaksınız. Ben onunla güvenli kanallardan temasa geçeceğim."

"Ona saygılı davranacak mısınız?"

"İnançlı bir adam en yüksek saygıyı hak eder."

"Mükemmel. O halde kabul ediyorum. Bu iş bitene kadar Silas ve ben konuşmayacağız."

"Ben bunu sizin kimliğinizi, Silas'ın kimliğini ve kendi yatırımlarımı korumak için yapıyorum."

"Yatırımlarınız mı?"

"Piskopos, eğer yeni gelişmeleri öğrenme hırsınız sizi hapse götürürse, ücretimi ödeyemeyeceksiniz."

Piskopos gülümsemişti. "İyi bir nokta. İsteklerimiz birbiriyle örtüşü-yor. Tanrı yardımcın olsun!"

Yirmi milyon euro, diye düşündü uçağın penceresinden dışarı bakan piskopos. Bu tutar Amerikan Doları cinsinden aşağı yukarı aynı rakama eşitti. Bu kadar güçlü bir şey için çok düşük bir ücret.

Öğretmen ile Silas'ın başarısız olmayacaklarına yeniden güven duydu. Para ve inanç, çok güçlü teşvik unsurlarıydı.

71

Dan Brown



11

"Une plaisanterie numerique?" Sophie Neveu'ya inanmayan gözlerle bakan Bezu Fache sinirden mosmor kesilmişti. Sayısal bir şaka mı? "Sauniere'in şifresiyle ilgili profesyonel görüşünüz, bunun bir çeşit matematiksel şaka olduğu yolunda mı?"

Fache bu kadının küstahlığını kesinlikle anlayamıyordu. Fache'nin işine burnunu izinsiz sokmakla kalmamış, şimdi de onu Sauniere'in hayatının son dakikalarında matematiksel bir şaka yaptığına ikna etmeye çalışıyordu.

Sophie, Fransızca, "Bu şifre," dedi. "Saçmalığın basitleştirilmesidir. Jacques Sauniere bunu hemen fark edeceğimizi düşünmüş olmalı." Süveterinin cebinden bir kâğıt çıkararak Fache'ye uzattı. "Deşifre edilmiş hali burada."

Fache kâğıda baktı.

1-1-2-3-5-8-13-21 •

"Bu mu?" diye atıldı. "Yaptığınız tek şey, sayıları artan sıraya sokmak

mı?"


Sophie kendinden memnun tebessüm edecek kadar cesaretliydi.

"Kesinlikle."

Fache'nin ses tonu gırtlaksı bir homurtuya dönüşmüştü. "Ajan Ne-veu bununla hangi cehenneme varacaksınız bilmiyorum ama bir an önce varsanız iyi olacak." Görünüşünden, hâlâ ABD Büyükelçiliği'ndeki mesa-, jını dinlediği anlaşılan, telefonu kulağına bastırmış Langdon'a bir göz attı. Fache, Langdon'ın benzi atmış ifadesinden haberlerin iyi olmadığını sezinlemişti.

72

Da Vinci Şifresi



Sophie meydan okuyan tehlikeli bir tonla, "Yüzbaşı," dedi. "Elinizdeki sayı dizimi, tarihteki en ünlü matematiksel dizimlerden biridir."

Fache ünlü olma mertebesine erişecek bir matematik dizimi bulunduğunun farkında bile değildi ve Sophie'nin düşüncesiz ses tonu kesinlikle hoşuna gitmemişti.

Fache'nin elindeki kâğıdı başıyla işaret ederek, "Bu Fibonacci Dizimi," dedi. "Her bir sayının, kendisinden önceki iki sayının toplamına eşit olduğu bir sayı dizisidir."

Fache rakamları inceledi. Her sayı, gerçekten de önceki iki sayının toplamına eşitti ama Fache tüm bunların Sauniere'in ölümüyle bağlantısını anlayamıyordu.

"Bu ardışık sayı serisini, on üçüncü yüzyılda, matematikçi Leonardo Fibonacci buldu. Sauniere'in yere yazdığı tüm sayıların ünlü Fibonacci Dizimi'ne ait olması kesinlikle tesadüf olamaz."

Fache dakikalarca genç kadına baktı. "Pekâlâ, eğer tesadüf değilse, Jacques Sauniere'in neden böyle bir şey yaptığını söyler misin? Ne diyor? Bu ne anlama geliyor?"

Sophie omuzlarını silkti. "Hiçbir şey. Bu basit bir kriptografi şakası. Tıpkı, bir şiirin kelimelerini alıp, herhangi biri kelimelerin ortak paydasını fark edecek mi diye onları gelişigüzel karıştırmak gibi."

Fache öne doğru gözdağı veren bir adım attı ve yüzünü Sophic'ninkinc olabildiğince yaklaştırdı. "Umarım bundan daha tatminkâr bir açıklaman vardır."

Geriye doğru eğilirken Sophie'nin yumuşak hatları şaşırtacak kadar sertleşmişti. "Yüzbaşı, bu gece burada olanların ciddiyetini göz önünde bulundurarak, Jacques Sauniere'in sizinle oyun oynadığını bilmek isteyeceğinizi düşündüm. Belli ki istemiyormuşsunuz. Kriptoloji müdürüne artık bizim yardımımıza ihtiyacınız olmadığını bildireceğim."

Bunu söyledikten sonra topuklarının üstünde döndü ve geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı.

Hayretler içindeki Fache, onun karanlıkta kayboluşunu izledi. Bu kadın aklım mı kaçırdı? Sophie Neveu az önce kendi eliyle profesyonel intiharını imzalamıştı.

Fache hâlâ telefonda olan Langdon'a baktı. Telefondaki mesajını dikkatle dinlerken, eskisinden daha kaygılı görünüyordu. ABD Büyükel-

73

Dan Brown



çiliği. Bezu Fache pek çok şeyi küçümserdi... ama çok azı onu ABD Büyükelçiliği kadar öfkelendirebiliyordu.

Fache ile büyükelçi ortak dışişleri mevzularında sıklıkla boynuzlarını birbirine geçiriyordu, en çok çarpıştıkları konu turist Amerikalıların polis güçlerince alıkonulmasıydı. DCPJ, hemen her gün uyuşturucu bulundurmaktan Amerikalı öğrencileri, yaşı küçük fahişelerle birlikte olan Amerikalı işadamlarını, dükkânlardan mal çalma ve mülke zarar verme nedenleriyle Amerikalı turistleri tutukluyordu. ABD Büyükelçiliği yasal olarak müdahale edebilir ve suçlu vatandaşların, avuçlarına ufak bir şaplak yemekle paçayı kurtaracakları Birleşik Devletler'e iade edilmesini isteyebilirdi.

Ve büyükelçi istisnasız her olayda bunu yapıyordu.

Fache buna, l'emasculation de la Police Judiciaire,'"1 diyordu. Paris Match Fache'nin, Amerikalı bir suçluyu ısırmaya çalışan, ama ABD Bü-yükelçiliği'ne bağlı olduğu için bunu beceremeyen bir polis köpeği gibi gösteren karikatürünü yayınlamıştı.

Fache kendi kendine, ama bu gece değil, dedi. Kaybedecek çok şey

var.


Robert Langdon telefonu kapattığında, hasta gibi görünüyordu.

Fache, "Her şey yolunda mı?" diye sordu.

Langdon güçlükle başını iki yana sallayabildi.

Cep telefonunu geri alırken Langdon'ın ter döktüğünü gören Fache, haberlerin kötü olduğunu hissetmişti.

Fache'ye garip bir ifadeyle bakan Langdon, "Bir kaza," diye geveledi. "Bir arkadaş..." Tereddüt etti. "Sabah ilk uçakla eve dönmem gerekiyor."

Langdon'ın yüzündeki şok ifadesinin gerçek olduğuna Fache'nin hiç şüphesi yoktu, bununla birlikte bir başka duyguyu daha hissedebiliyordu, sanki Amerikalının gözlerine ani bir korku dolmuş gibiydi. Langdon'ı dikkatle izleyen Fache, "Bunu duyduğuma üzüldüm," dedi. "Oturmak ister misiniz?" Galerideki seyir banklarından birini işaret etti.

Langdon boş bakışlarla başını sallayıp, banka doğru birkaç adım attı. Duruyor, her geçen,dakika kafası biraz daha karışmış görünüyordu. "Aslında sanırım, tuvaleti kullansam iyi olacak."

Adli polisi iğdiş etmek.

74

Da Vinci Şifresi



Fache oyalandıkları için kaşlarını çatmıştı. "Tuvalet. Elbette. Birkaç dakikalık ara verelim." Geldikleri uzun koridorun gerisini gösterdi. "Tuvaletler müze müdürünün ofisinin arka tarafında."

Langdon Büyük Galeri koridorunun diğer tarafına bakarak duraksa-dı. "Sanırım şu tarafta daha yakın bir tuvalet var."

Fache, Langdon'ın haklı olduğunu fark etti. Yolun üçte ikisini gelmişlerdi ve Büyük Galeri bir çift tuvaletle son buluyordu. "Size eşlik edeyim mi?"

Galeride ilerlemeye başlayan Langdon başını iki yana salladı. "Gerek yok. Sanırım birkaç dakika yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Langdon'ın koridorda tek başına ilerlemesi Fache'nin çok da hoşuna gitmemişti ama Büyük Galeri'den tek çıkışın diğer tarafta olduğunu bildiğinden rahattı, altından geçtikleri kapı. Bu büyüklükteki bir yer için Fransız yangın yönetmeliği pek çok acil çıkış merdiveni yapılmasını gerektirdiği halde, Sauniere güvenlik sistemini çalıştırdığında bu merdivenler otomatik olarak kilitlenmişti. Evet şimdi sistem sıfırlanmış ve merdivenler yeniden açılmıştı ama önemi yoktu, dış kapılar açılırsa yangın alarmı devreye girecekti, üstelik dışarıda DCPJ ajanları bekliyordu. Fache'nin haberi olmaksızın Langdon'ın dışarı çıkması olası değildi.

Fache, "Bir süreliğine Bay Sauniere'in ofisine dönmem gerekiyor," dedi. "Lütfen gelip, doğrudan beni bulun Bay Langdon. Tartışmamız gereken pek çok şey var."

Langdon karanlıkta kaybolurken elini sallar gibi yaptı.

Arkasını dönen Fache, öfkeyle diğer yöne doğru ilerledi. Kapıya geldiğinde altından geçerek Büyük Galeri'den çıktı, koridorda yürüdü ve Sauniere'in ofisindeki komuta merkezine fırtına gibi daldı.

"Sophie Neveu'nun bu binaya girmesine kim izin verdi?" diye bağırdı.

İlk cevap veren Collet oldu. "Dışardaki güvenlik görevlilerine şifreyi çözdüğünü söylemiş."

Fache etrafına bakındı. "Gitti mi?"

"Sizinle birlikte değil mi?"

"Gitmiş." Fache karanlık koridora bir göz attı. Belli ki Sophie, dışarı Çıkmadan evvel durup diğer görevlilerle sohbet edecek halde değildi.

75

Dan Brown



Fache bir an için, giriş katındaki güvenlik polislerine telsizle Sop-hie'yi durdurmalarını ve binadan çıkmadan yanına getirmelerini söylemeyi istedi. Bunu bir kez daha düşündü. Konuşan sadece gururuydu... son sözü söylemeyi istiyordu. Bu gece yeterince oyalanmıştı.

Onu kovmak için sabırsızlanırken, kendi kendine Ajan Neveu ile daha sonra ilgilenirsin, dedi.

Aklından Sophie'yi çıkartan Fache, bir süre için Saunicre'in masasında duran minyatür şövalye heykeline baktı. Sonra Collet'ye döndü. "Onu görüyor musun?"

Collet başını bir kez salladı ve dizüstü bilgisayarını Fache'ye çevirdi. Zemin planındaki kırmızı nokta açıkça seçilebiliyor ve UMUMİ TUVALET yazan odada yanıp sönüyordu.

Bir sigara yakıp, koridora doğru yürüyen Fache, "Güzel," dedi. "Bir telefon açacağım. Langdon tuvaletten başka bir yere gitmesin."

Da Vinci Şifresi

12

76

Robert Langdon Büyük Galeri'nin sonuna doğru yorgun adımlarla yaklaşırken, sersemlediğini hissediyordu. Sophie'nin telefon mesajını zihninde tekrarlayıp duruyordu. Koridorun sonunda, uluslararası işaret dilinde çöp adamlarla ifade edilen tuvaletin ışıklı tabelaları onu, üzerinde İtalyan çizimlerinin bulunduğu labirent şeklindeki bir dizi bölmeye götürmüştü. Bölmeler tuvaletleri görünürden saklıyordu.



Erkekler tuvaletini bulan Langdon içeri girdi ve ışıkları açtı.

İçerisi boştu.

Lavabonun yanına giderek, yüzüne soğuk su çarptı ve ayılmaya çalıştı. Kuvvetli floresan ışığı çıplak fayanslarda parlıyor ve içerisi amonyak kokuyordu. Yüzünü kurularken, tuvaletin kapısı gıcırdayarak açıldı. Arkasını döndü.

Yeşil gözleri korkuyla parlayan Sophie Neveu içeri girmişti. "Tan-n'ya şükür ki geldiniz. Fazla vaktimiz yok."

Lavaboların yanında duran Langdon, DCPJ Kriptografı Sophie Ne-veu'ya şaşkınlıkla bakıyordu. Langdon yalnızca dakikalar önce yeni gelen kriptografın deli olduğunu düşünerek, telefondaki mesajını dinlemişti. Ama dinledikçe, Sophie Neveu'nun son derece ciddi olduğunu anlamıştı. Bu mesaja tepki vermeyin. Sakince dinleyin. Şu anda tehlikedesiniz. Verdiğim talimatlara harfiyen uyun. Tereddüt eden Langdon, Sophie'nin tavsiyelerine uymaya karar vermişti. Fache'ye, telefonun ülkesinde kaza geçi-rcn bir arkadaşıyla ilgili olduğunu söylemişti. Daha sonra Büyük Gale-rı nin sonundaki tuvaleti kullanmak istemişti.

Nefes nefese kalan Sophie, şimdi onun önünde duruyordu. Langdon 'loresan ışığında onun güçlü havasının yumuşak hatlarından kaynaklandı-

77

Dan Brown



ğını görünce şaşırmıştı. Sadece bakışları sertti ve çok katmanlı Renoir portrelerini çağrıştırıyordu... gizemli fakat belirgin, gizem perdesini bir şekilde kaybetmeyen bir yüreklilik.

"Sizi uyarmak istedim Bay Langdon..." diye söze başlayan Sophie hâlâ nefes almaya çalışıyordu. "Siz gözetim altındasınız. Polis sizi gözaltına aldı." Konuşurken, aksanlı İngilizcesi fayans duvarlarda yankılanarak, sesine boğuk bir nitelik kazandırıyordu.

Langdon, "Ama... neden?" diye sordu. Sophie, ona telefonda bir açıklamada bulunmuştu ama bunu, onun ağzından duymak istiyordu.

Ona doğru adım atarken, "Çünkü," dedi. "Fache'nin bu cinayetteki

baş şüphelisi sizsiniz."

Langdon'ın kelimelerle arası iyiydi ama yine de son derece mantıksız geliyordu. Sophie'ye göre, Langdon bu gece Louvre'a simgebilim uzmanı olarak değil, bir şüpheli olarak çağrılmıştı ve DCPJ'nin en sık kullandığı sorgu metotlarından birinin -gözetim altındaki suçlu- hedefi olduğunun farkında değildi. Bu usta aldatmacada polis şüpheliyi cinayet mahalline davet eder ve sinirlerine hâkim olamayıp, kendini ele vereceğini ümit ederek onunla mülakat yapardı.

Sophie, "Ceketinizin sol cebine bakın," dedi. "Sizi gözaltına aldıklarına dair bir delil bulacaksınız."

Langdon gittikçe evhamlanıyordu. Cebime mi bakayım? Bir çeşit

ucuz sihir numarasına benziyordu.

"Sadece bakın."

Şaşkınlık içindeki Langdon, elini tüvit ceketinin sol cebine götürdü, o cebi hiç kullanmazdı. Cebi kurcaladığında hiçbir şey bulamadı. Ne bekliyordun ki? Yeniden Sophie'nin deli olabileceğini düşünmeye başlamıştı. O sırada parmakları beklenmedik bir nesneye dokundu. Küçük ve sertti. Minik nesneyi parmaklarıyla tutarak dışarı çıkarttı ve hayretle baktı. Saat pili büyüklüğünde, düğme şeklinde metal bir yuvarlaktı. Daha önce hiç görmediği bir şeydi. "Bu ne?..."

Sophie, "GPS takip noktacığı," dedi. "Bulunduğu yeri devamlı, DCPJ' nin gözlemleyebildiği Küresel Mevki Sistemi'nc gönderir. Bunu, insanların yerini izleyebilmek için kullanırız. Dünyanın herhangi bir yerinde altmış santim hata payıyla tam yerini gösteriyor. Sizi elektronik takibe aldılar.

78

Da Vinci Şifresi



Otelden sizi almaya gelen ajan, siz odadan çıkmadan önce onu cebinize yerleştirdi."

Langdon otel odasını hatırlamaya çalıştı... aldığı kısa duş, giyinmesi, odadan çıkarlarken DCPJ ajanının Langdon'ın tüvit ceketini tutması. Dışarısı soğuk Bay Langdon, demişti ajan. Paris'te bahar şarkılarda söylediğiniz gibi değildir. Langdon, ona teşekkür etmiş ve ceketi giymişti.

Sophie'nin zeytin rengi gözleri samimiydi. "Daha önce size takip noktacığından bahsetmedim çünkü cebinizi Fache'nin yanında aramanızı istemedim. Onu bulduğunuzu bilemez."

Langdon'ın nasıl tepki vermesi gerektiğine dair hiçbir fikri yoktu.

"Sizi GPS takibine aldılar çünkü kaçabileceğinizi düşünüyorlardı." Durdu. "Aslında, kaçmanızı umut ettiler; bu şekilde davaları kuvvetlenecekti."

Langdon, "Neden kaçayım ki?" diye sordu. "Ben masumum!" "Fache tam tersini düşünüyor."

Öfkelenen Langdon takip noktacığını atmak için çöp kovasına doğru yürüdü.

"Hayır!" Sophie, onun kolunu tutarak durdurdu. "Onu cebinizde bırakın. Eğer onu atarsanız sinyal hareket etmeyi kesecek ve noktacığı bulduğunuzu anlayacaklar. Fache'nin sizi yalnız bırakmasının tek sebebi, bulunduğunuz yeri takip edebilmeleri. Eğer ne yaptığını keşfettiğinizi düşünürse..." Sophie cümleyi tamamlamadı. Bunun yerine metal diski Langdon'ın elinden aldı ve tekrar tüvit ceketinin cebine attı. "Noktacık sizinle kalsın. En azından şimdilik."

Langdon hiçbir şey anlayamiyordu. "Fache, benim Jacques Sauni-ere'i öldürdüğümü nasıl düşünebildi?"

"Sizden şüphelenmek için inandırıcı sebepleri var." Sophie'nin yüzünde katı bir ifade vardı. "Burada henüz görmediğiniz bir delil var. Fache bunu sizden dikkatle sakladı."

Langdon bakmakla yetiniyordu.

"Sauniere'in yere yazdığı metnin üç satırını hatırlıyor musunuz?"

Langdon evet anlamında başını salladı. Langdon sayılarla kelimeleri beynine yazmıştı.

79

Dan Brown



Sophie artık fısıltıyla konuşuyordu. "Ne yazık ki, sizin gördüğünüz mesajın tamamı değildi. Fache'nin fotoğrafını çektikten sonra, siz gelmeden önce silip temizlediği dördüncü bir dize vardı."

Langdon filigran kaleminin çözünür mürekkebinin kolaylıkla çıkartıldığını bildiği halde, Fache'nin delili neden sildiğini tahmin edemiyordu.

Sophie, "Fache, mesajın son dizesinden," dedi. "Sizin haberiniz olmasını istemiyordu." Durdu. "En azından sizinle işi bitene kadar."

Sophie süveterinin cebinden fotoğrafın bilgisayar çıktısını çıkardı ve açmaya başladı. "Fache, Sauniere'in mesajında söylediklerini çözebilmemiz umuduyla, bu gece cinayet mahallinin görüntülerini kriptoloji birimine gönderdi. Buradaki, mesajın tamamının fotoğrafı." Sayfayı Langdon'a

uzattı.

Langdon hayretle resme baktı. Yakından çekilen fotoğraf, parke zemindeki parıltılı mesajı gösteriyordu. Son dize, Langdon'ın midesine bir yumruk gibi inmişti.



13-3-2-21-1-1-8-5 On Draco devini al!

On sahte alim! P.S. Robert Langdon'ı bul

Da Vinci Şifresi

13

80



Langdon saniyeler boyunca, Sauniere'in dipnotunun göründüğü fotoğrafa hayretle baktı. P.S. Robert Langdon'ı bul. Ayaklarının altındaki zemin sallanıyormuş gibi hissediyordu. Sauniere benim ismimi içeren bir dipnot mu bıraktı? Ne kadar düşünürse düşünsün, nedenini kavrayamıyordu.

Sophie ısrarcı bakışlarla, "Fache'nin bu gece sizi neden buraya getirttiğini ve neden baş şüphelisi olduğunuzu," dedi. "Şimdi anlıyor musunuz?"

Langdon'ın o anda tek anlayabildiği, Sauniere'in katilini ismiyle ihbar edeceğini söylediğinde Fache'nin neden o denli memnun göründüğüydü.

Robert Langdon 'ı bul.

Langdon, "Sauniere bunu neden yazdı?" diye sordu, şaşkınlığı öfkeye dönüşüyordu. "Ben Jacques Sauniere'i niye öldürmek isteyeyim?"

"Fache nedenini henüz bulamadı ama belki siz açıklarsınız umuduyla bu geceki tüm konuşmanızı kaydediyordu."

Langdon ağzını açtı ama tek kelime edemedi.

Sophie, "Minyatür bir mikrofon taktı," diye açıkladı. "Sinyali komuta merkezine gönderen cebindeki bir vericiye bağlı."

Langdon, "Bu imkânsız," diye kekeledi. "Şahitlerim var. Seminerden sonra doğruca otelime gittim. Otel resepsiyonuna sorabilirsiniz."

"Fache bunu yaptı bile. Elindeki rapor, resepsiyon görevlisinden oda anahtarınızı saat on buçuk civarında aldığınızı gösteriyor. Ne yazık ki cinayet, saat on birde işlendi. Otel odanızdan rahatlıkla görünmeden ayrılmış olabilirsiniz."

81

F:6


Dan Brown

"Bu delilik! Fache'nin elinde hiç delil yok!"

Sophie'nin gözleri, hiç delil yok mu, dercesine büyümüştü. "Bay Lang-don, isminiz cesedin yanında yerde yazıyordu ve Sauniere'in randevu defteri, cinayetin işlendiği saatte onunla birlikte olduğunuzu söylüyor." Durdu. "Fache'nin elinde sorgulama için sizi merkeze götürmeye yetecek kadar kanıt var."

Langdon birden bir avukata ihtiyacı olduğunu anladı. "Bunu ben yapmadım."

Sophie içini çekti. "Bu Amerikan televizyon dizisi değil Bay Langdon. Fransa'da kanunlar polisi korur, suçluyu değil. Ne yazık ki bu davada işin içine medya da giriyor. Jacques Sauniere Paris'te tanınan ve sevilen bir kişiydi, cinayet haberi sabah gazetelerinde yer alacaktır. Hemen bir açıklama yapması için Fache'ye baskı yapacaklar, nezarette bir şüpheli bulundurması onun açısından çok daha iyi olur. Suçlu olun ya da olmayın, gerçekten olanları çözene kadar sizi DCPJ'de tutacaklardır."

Langdon kendini kafese tıkılmış bir hayvan gibi hissediyordu. "Bana tüm bunları neden anlatıyorsunuz?"

"Çünkü Bay Langdon, sizin masum olduğunuza inanıyorum." Sophie bir süre uzaklara, daha sonra tekrar onun gözlerine baktı. "Hem ayrıca, başınızın belada olması bir bakıma benim suçum."

"Affedersiniz? Sauniere'in suçu benim üstüme atması sizin suçunuz mu?"

"Sauniere suçu sizin üstünüze atmaya çalışmıyordu. Bu bir hataydı. Yerdeki o mesaj aslında bana yazılmıştı."

Langdon'ın bunu kavrayabilmesi bir dakikasını aldı. "Anlayamadım?"

"O mesaj polise yazılmamıştı. Mesajı bana yazmıştı. Sanırım her şeyi öylesine hızlı yapması gerekiyordu ki, polisin bundan ne anlayacağını düşünemedi." Durdu. "Sayısal şifrenin bir anlamı yok. Sauniere soruşturmaya kriptografların katılması için bunu yazdı, böylece başına gelenlerden hemen haberim olacaktı."

Langdon ilgiyi kurmaya başlamıştı. Sophie Neveu'nun aklını kaçırmış olması bu noktada yoruma açıktı ama en azından kendisine neden yardım etmeye çalıştığını artık anlıyordu. P.S. Robert Langdon'ı bul. Müze müdürünün Langdon'ı bulması için kendisine şifreli bir dipnot bırakti-

82

Da Vinci Şifresi



öına inandığı belliydi. "Peki ama mesajı neden size bıraktığını düşünüyorsunuz?"

Yavan bir sesle, "Vitnıvius Adamı," dedi. "Da Vinci'nin çalışmaları arasında en sevdiğim eskiz daima bu olmuştur. Bu gece onu benim dikkatimi çekmek için kullandı."

"Bekle biraz. Yani müze müdürünün, senin en sevdiğin eseri bildiğini mi söylüyorsun?"

Başını salladı. "Üzgünüm. Baştan söylemeliydim. Jacques Sauniere ve ben..."

Sophie'nin sesi boğulmuştu. Langdon, onun sesinde bir melankoli sezinledi, görünürün altında yatan bir acı vardı. Sophie ile Jacques Sauniere'in özel bir ilişkisi bulunduğu belli oluyordu. Fransa'da, yaşlanmaya başlayan erkeklerin genç metresler tuttuğunu bilen Langdon, önünde duran genç ve güzel kadını inceledi. Öyle bile olsa Sophie Neveu kiralık bir kadına hiç benzemiyordu.

Sesi artık fısıltı haline dönüşen Sophie, "On yıl önce kopmuştuk," dedi. "O zamandan beri hemen hemen hiç görüşmedik. Bu gece Kripto telefonla öldürüldüğü haberini alınca ve ben vücudundaki şekillerle yerdeki metni görünce, bana bir mesaj göndermeye çalıştığını fark ettim."

"Vitnıvius Adamı yüzünden mi?"

"Evet. Ve P.S. harfleri yüzünden."

"Dipnot mu?"

Başını hayır anlamında salladı. "P.S. benim ismimin başharfleri."

"Ama senin adın Sophie Neveu."

Sophie başını çevirdi. "Ben onunla yaşarken P.S. benim takma adımdı." Yüzü kızarmıştı. "Prenses Sophie anlamına geliyor."

Langdon hiç tepki vermedi.

"Aptalca, biliyorum," dedi. "Ama bu on yıl önceydi. Ben küçük bir kızken."

"Sen onu küçük bir kızken mi tanıyordun?"

"Oldukça iyi," derken gözleri dolmuştu. "Jacques Sauniere benim bü-yükbabamdı."

83

Dan Brown



14

Komuta merkezine girerken, sigarasından son bir nefes alan Fache, "Langdon nerede?" diye sordu.

"Hâlâ erkekler tuvaletinde efendim." Teğmen Collet bu sorunun geleceğini tahmin ediyordu.

Yüzbaşı, omzunun üstünden GPS noktasına baktığında, Collet çarkların dönmeye başladığını duyar gibi olmuştu. Fache gidip Langdon'ı kontrol etme arzusunu bastırmaya çalışıyordu. Aslında gözaltına alınan kişiye istediği kadar süre ve mümkün olduğunca özgürlük verilerek, kendini serbest zannetmesi sağlanırdı. Langdon'ın kendi iradesiyle dönmesi gerekiyordu. Yine de aradan on dakika geçmişti.

Çok uzun.

Fache, "Langdon'ın bizi atlatma ihtimali var mı?" diye sordu.

Collet başını iki yana salladı. "Erkekler tuvaletinde hâlâ kıpırdanmalar görüyoruz, bu GPS noktacığını hâlâ taşıdığı anlamına geliyor. Belki de rahatsızlanmıştır. Noktacığı bulmuş olsaydı, çıkartıp kaçmaya çalışırdı."

Fache saatine göz attı. "Güzel."

Fache'nin zihni hâlâ meşgul gibi görünüyordu. Collet gece boyunca yüzbaşıda alışılmadık bir gerginlik hissetmişti. Genellikle olaylara tarafsız bakan ve baskı altında sükûnetini kaybetmeyen Fache bu gece sanki kişisel meselesi gibi davranıyor ve işine duygularını karıştırıyor gibiydi.

Şaşırmamak gerekir, diye düşündü Collet. Fache'nin bu tutuklamaya fazlasıyla ihtiyacı var. Son günlerde Bakanlar Kurulu ile medya Fache'nin saldırgan tarzını, önemli büyükelçiliklerle zıtlaşmasını ve yeni teknolojilere yaptığı büyük yatırımları açıkça eleştirir olmuştu. Bu gece bir Amerikalının

84

Da Vinci Şifresi



ileri teknoloji sayesinde, önemli bir suç yüzünden tutuklanması, Fache'ye yönelik eleştirileri uzun bir süre susturacak ve iyi bir ikramiyeyle emekli oluncaya dek görevde kalmasına yardımcı olacaktı. Bu ikramiyeye ihtiyacı olduğunu Tanrı da biliyor, diye düşündü Collet. Fache'nin teknoloji tutkusu ona hem mesleki, hem de şahsi alanda zarar vermişti. Tüm birikimlerini teknoloji çılgınlığı uğruna harcadığı ve gömleğini bile kaybettiği söyleniyordu. Ve Fache sadece en iyi kalite gömlekler giyen bir adamdı.

Bu gece hâlâ bol vakti vardı. Talihsiz olmasına karşın, Sophie Ne-veu'nun sebep olduğu kesinti sadece ufak bir pürüzdü. O artık gitmişti ve Fache'nin elinde hâlâ oynayacağı kartlar vardı. Langdon'a isminin yerde yazdığını henüz söylememişti. P.S. Robert Langdon'ı bul. Amerikalının bu küçük delil karşısında göstereceği tepki onu ele verecekti.


Yüklə 1,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə