Ders notlari



Yüklə 391,03 Kb.
səhifə5/24
tarix17.11.2018
ölçüsü391,03 Kb.
#80394
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

3. TEMSİLÎ İSTİARE:

*Sadece Kendisine Benzetilen ve Benzetme Yönüyle yapılan istiaredir.

*Benzeyenin birçok özelliği Kendisine Benzetilenin özelliği olarak sıralanır.

Tevfik Fikret’in “Çınar” şiiri Osmanlıyı temsil eder.

Faruk Nafiz’in “At” şiiri Osmanlıyı temsil eder.

Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiiri tabutu temsil eder.

Ceyhun Atıf Kansu’nun “Dünya’nın Bütün Çiçekleri” şiirinde çiçekler bir köy öğretmeninin öğrencilerini temsil eder.

AT ÇINAR

Bin gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor, Hani bir gün seninle Topkapı’dan

Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor. Geliyorduk; yol üstü bir meydan

Son macerayı dinlememiş varsa, anlatın; Bir çınar gördük; enli, boylu, vakur

Zaptetmek isteyenler, o mağrur, asil atın. Bir ağaç; hiç eğilmemiş, mağrur

Beyhudedir her uzvuna bir halka vursa da, Koca bir gövde, belki altı asır

Boştur, köpüklü ağzına gemler vurulsa da! Belki ondan da fazla dalgın, ağır

Coştukça böyle sel gibi bağrında hisleri Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş;

Bir gün başında kalmayacak seyisleri! Öyle serpilmiş, öyle yükselmiş…

Son şanlı macerasını tarihe anlatın (Tevfik Fikret)

Zincir içinde bağlı duran kahraman atın.


Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor,

Asrın baş eğdi sandığı at şaha kalkıyor. (Faruk Nafiz)



3. MECAZIMÜRSEL(AD AKTARMASI/ DÜZ DEĞİŞMECE):

*Benzetme amacı olmadan bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır.



Ekmeğimizi burada kazanıyoruz.(geçim/parça-bütün),

Duyarlı bir yüreğin şiirleridir bunlar.(şair/ parça-bütün)

Günlerdir bu dosyayı inceliyorum.(içindekileri/iç-dış)

Çayı getireyim mi?(çaydanlığı, çay bardağını/iç-dış)

Sınıf buna itiraz edebilir.(öğrenciler/mekân-insan)

4. KİNAYE (DEĞİNMECE):

*Sözü hem gerçek hem mecaz anlama gelecek şekilde kullanma sanatıdır.

*Bunda mecaz anlam ön plandadır.

Yumdu dünyaya ela gözlerini

(Gerçek: Ela gözlü birinin gözlerini yumması, Mecaz: ölmek)

Bulmadım dünyada gönüle mekân

Nerde bir gül bitse etrafı diken

Dadaloğlu’m der ki belim büküldü Şu karşıma göğüs geren

Gözümün cevheri yere döküldü Taş bağırlı dağlar mısın?

Ey benim sarı tamburam Gözü açık biridir o.

Niçin böyle inilersin?

İçim oyuk, derdim büyük

Ben onun için inilerim.

Batı’dan gelen bu fırtına ülkemizi etkileyecek gibi.(G:esinti, M:moda, anlayış)

Ney-i bezm-i gamem ey mâh ne bulsan yele ver



Od’a yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı

Makbûl isen hitabına herkes kulak tutar

Muhtaç isen füyûzuna eslâf pendinin

Diz çök önünde şimdi Emirî Efendi’nin

Eyyâm-ı devletinde el üstünde gezdi cam

Bir kere dizden inmedi sîrâb olan sebû

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz

5.TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME):İnsan dışı varlıklara insana özgü nitelikler yükleme sanatıdır.

Akisler bir bir silinir denizden

Gece eşya uyur ve ruh uyanır

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur



Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Gül hasretinle yollara tutsun kulağını

Nergis gibi kıyamete dek çeksin intizar

Sahra-yı Çaldıran’da gaza vardır erteye

Ey berk müjde ver feleğin mihr ü mâhına

6. İNTAK (KONUŞTURMA): İnsan dışı varlıkları konuşturma sanatıdır.

Kulağının dibinde haykırdı bir fırtına:

Isınmak istiyorsan toprağı çek sırtına

Ey benim sarı tamburam

Niçin böyle inilersin?

İçim oyuk, derdim büyük

Ben onun için inilerim (Pir Sultan Abdal)

Şeyhî’nin Harname’sindeki eşek şöyle konuşur:

Yok mudur gökte bizim yıldızımız?

K’olmadı yeryüzünde boynuzumuz.



7. TARİZ (İĞNELEME):Bir kişiyi, olayı, durumu alaylı yoldan, iğneleyici bir dille anlatma yani eleştirme sanatıdır.

Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden (Şair Eşref)

Kırık çanağı yok ayran içmeye

Kahveye gelir de fincan beğenmez (Kazak Abdal )

Bize kâfir demiş Müftü Efendi

Tutalım ben ona diyem Müselman

Varıldıkta yarın rûz-ı cezâya

İkimiz de çıkarız onda yalan (Nefi)

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...(Tevfik Fikret)

Bir yetim görürsen vur dök dişini


Çalış ki bozasın halkın işini
Günde yüz adamın vur kır başını
Bir yarayı sarmak için dolanma (Huzuri-Ters Öğüt Destanı)

B.GERÇEK ANLAMA DAYALI SANATLAR

1. TEZAT (KARŞITLIK): Anlamca karşıt kelime, düşünce veya durumların bir arada kullanılmasıdır.

Ne siyah eylemiş bu nâsiyeyi

Saçımı bembeyaz eden bahtım (A. Hamit Tarhan)

Neşen ben olayım kederin varsa

Ansızın elimden uçtun kuş gibi

Bir vardın, bir yoktun sanki düş gibi

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet

Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten (Namık Kemal)

Kederimin artması için sevinmek isterim (A.Hamit Tarhan)

Zevki kederde mihneti rahatta görmüşüz

Ayinedir biribirine subh u şamımız (Şeyh Galib)

İnsan özgürlüğe mahkûmdur. (J.P.Sartre/ Egzistansiyalizm)

Öldün yaşarım senin için ben

Ölmüş gibiyim fakat içimden (A.Hamit Tarhan)

“Yıkıl git diyorsun, kolay mı gitmek?

Sen getirdin beni gel diye diye.” (Anonim- türkü)


2.TEVRİYE(İKİ ANLAMLILIK):Kelimeyi iki gerçek anlama gelecek şekilde kullanma sanatıdır. Tevriye örtmek, amacını gizlemek anlamına gelir.

*Nükte için, birçok anlamı olan bir sözcüğü uzak anlamını kastederek kullanmaktır.

*Okuyucu ilk anda yakın anlamı düşünür, sonra uzak anlamı algılar.

Altıncı his sadece kadınlarda vardır ve bu his onları doğruca Altınbaş Kuyumculuk’a götürür.

(Yakın anlam: 6. Uzak anlam: altın’cı, altın seven)

Bizim çocuklar camı çerçeveyi indirmişler; cam çerçeve 68 lira. (Atasun Optik)

(Yakın anlam: camı çerçeveyi kırmak, Uzak anlam: cam ve çerçeve fiyatını indirmek)

Herkes bu acıyı tadacak. (Adıyaman Çiğ Köftecisi)

Sizi oyuna getiriyoruz. (OSKA Lunapark)

(Yakın anlam: hile yapmak Uzak anlam: oyun oynamaya getirmek)

Su Hayat’tır, Hayat güzel.

(Yakın anlam: Su hayattır, yaşam kaynağıdır; hayat yani yaşam güzel,

Uzak anlam: Su Hayat markadır, Hayat marka güzel Haya)

Sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi.

(Yakın anlam: sarımsağın bir dişi Uzak anlam: bir dişi, bir kadın)



Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?

(Yakın anlam: ulusun yani yücesin Uzak anlam: uluma eylemini yapsın)

Biri var pencere önünde

Pencere önünde ağlar durur

(Yakın anlam: ağlamanın sürekliliği Uzak anlam: balık ağları durur )



Kanmadık gaşy eden bu maviliğe

(Yakın anlam: doymadık Uzak anlam: aldanmadık )

Bir buse mi, bir gül mü verirsin dedi gönlüm

Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi

(Yakın anlam: çiçeği verdi Uzak anlam: gülümseyiverdi )

Bana Tahir Efendi kelb demiş

İltifatı bu sözde zâhirdir

Maliki mezhebim benim zira

İtikadımca kelb tahirdir (Nefi)

(Yakın anlam: köpek tahir yani temizdir Uzak anlam: köpek Tahir Efendi’dir)

Bezm-i aşk içre Fuzuli nice ah eyleyeyim?(Aşk meclisi içinde lüzumsuz yere ne kadar inleyeyim)

Ne temettu bulunur neyde sedadan gayrı(Ney’de sesten başka ne varlık bulunur ki?)

(Yakın anlam: fuzuli yani lüzumsuz yere Uzak anlam: Şair Fuzuli )

Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal (Sesini bu âleme Davut gibi sal)



Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş(Bu kubbede sonsuza dek kalan hoş bir seda imiş)

(Yakın anlam: bâkî yani sonsuza dek Uzak anlam: Şair Bâkî)

Ne varsa savurur ahir buna rüzgâr derler

(Yakın anlam: esinti Uzak anlam: zaman )

Tecemmu eyleyip meydan-ı lahme

Edip küfran-ı nimet nice baği (Tuz ekmek haini bir nice baği)

Koyup kaldırmadan ikide birde

Kazan devrildi söndürdü ocağı ( Keçecizade İzzet Molla)

(Yakın anlam: ocak Uzak anlam: Yeniçeri Ocağı )

Bu kadar letafet çünkü sende var

Beyaz gerdanında bir de ben gerek

(Yakın anlam: ben yani siyah nokta Uzak anlam: ben, kendim )



3. MÜBALAĞA (ABARTMA):

* Bir durumu olduğundan çok büyük veya çok küçük gösterme sanatıdır.

Üç şanlı harbin arşa asılmış silahları

Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları (Yahya Kemal)

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Her aşkın sonunda gözyaşı vardır

Akar damla damla sel olur gider

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu

Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu (Yahya Kemal)

Burada sıcaktan piştik.

Havada uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil (olduğundan az)

Kızın kibrit çöpü gibi parmakları vardı. (olduğundan az)



4. HÜSNÜTALİL (GÜZEL NEDEN BULMA): Gerçek sebebi bilinen bir olayı başka bir sebebe bağlama yani güzel bir sebep uydurma sanatıdır.

Kadrini bilmeyenler alır eline

Onun için eğri biter menekşe (Karacaoğlan)

Mor menekşe boyun burdu

Gül kızardı hicabından (Ercişli Emrah)

Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına

Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgârına (Yahya Kemal)

Seni seyretmek için rehgüzer-i gülşende(seni seyretmek için gül bahçesinin yolunda)

İki canipte durur serv-i hıraman saf saf (iki tarafta durur salınan selviler saf saf)-Baki

Piş ü pesinde şevk ile rû-mâl olup gider

Sayen de sana bencileyin mübtela mıdır (Nahifi)

(önünde ve arkanda istekle yüzünü yerlere sürüyüp gider)

(gölgen de sana benim gibi tutkun mudur)

Hak-i payine yetem der ömürlerdir muttasıl

Başını taştan taşa vurup gezer avare su(Fuzuli)

(ayağının toprağına ulaşayım diye ömürler boyu aralıksız)

(başını taştan taşa vurup gezer başıboş su)

Renk aldı özge ateşimizden şarab u gül (renk aldı bizim ateşimizden şarap ve gül)

Peymâne söylesin bunu, gülzâr söylesin (kadeh söylesin bunu, gül bahçesi söylesin)

5.TENASÜP (UYGUNLUK):

*Anlamca ilgili kelimeleri bir sıra gözetmeksizin bir arada kullanma sanatıdır.

Pek taze pembe tenlere benzer bu taşları

Yontarken eski Bergama heykeltıraşları (Yahya Kemal)

Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabip

Kılma derman, çün helakim zehr-i dermanındadır(Fuzuli)

Şu Boğaz Harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi(M. Akif)

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan (Yahya Kemal )

6.TECAHÜLÜARİF (BİLMEZLİKTEN GELME):Bildiğini bilmezden gelme sanatıdır.

Gökyüzünün başka rengi de varmış

Geç fark ettim taşın sert olduğunu

Su insanı boğar, ateş yakarmış (Cahit Sıtkı)

Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterem

Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir (Fuzuli)



(gerçi sevgiliden çılgın gönül için bir mutluluk isterim)

(sorsa sevgili bilmem çılgın gönlümün mutluluğu nedir)

Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? (Cahit Sıtkı)

Notu yazdımdı da kalmış öbür entaride

Vadiniz buse mi, vuslat mı unuttum ne idi? (Yahya Kemal )

Ey şuh, Nedima ile bir seyrin işittik

Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde (Nedim)

Nedim-i zarı bir afet esir etmiş, işitmiştim

Sen ol cellad-ı din, ol düşmen-i iman mısın kâfir? (Nedim)

Öyle sermestem ki bilmem düştüğüm sevda nedir

Ben kimim, saki olan kimdir, mey-i sahbâ nedir (Fuzuli)

7. İSTİFHAM (SORU SORMA):

*Anlamı güçlendirmek için cevap beklemeyen soru sorma sanatıdır.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? (M. Akif)

Bana kara diyen dilber

Kaşların kara değil mi? (Karacaoğlan)

Ben seni bilmez miyim?



8. TERDİT (ŞAŞIRTMA): Sözü beklenmedik biçimde bitirerek okuyanı şaşırtmaktır.

En ağır işçi benim Görünce uzanmış yâr kucağına

Gün yirmi dört saat Boynunu dolamış zülfü bağına

Seni düşünüyorum Kurşunu kahpeye atacağına

(Ümit Yaşar Oğuzcan) Kendine çevirdin… Aman be Ali! (Faruk Nafiz)

9. TELMİH (ANIMSATMA): Söz arasında, bilinen bir olayı hatırlatma sanatıdır.

Pir Sultanlar gibi darağacını

Bilmem boylasam mı, boylamasam mı? (Mahzuni Şerif)



Süleyman kuş dilin bilir dediler

Süleyman var Süleyman’dan içerü (Yunus Emre)

Şuh Şirinler yüzünden dağ delen Ferhatlar

Aslıhanlardan yanan Âşık Keremler görmüşüz (Yahya Kemal )

Gökyüzünde İsa ile

Tur Dağı’nda Musa ile

Elindeki asa ile

Çağırayım Mevla’m seni (Yunus Emre)

Âşıka şevkinle can vermekliğin müşkil değil

Çün Mesih-i vaktsin, can vermek âsândır sana (Fuzuli) Mesih: Hz. İsa

Ey dost senin yoluna

Canım vereyim Mevla’m

Aşkını komayayım (od’a girmek: ateşe girmek- Hz. İbrahim’in ateşe atılması)



Od’a gireyim Mevla’m (Yunus Emre)

Vahdetin şarabından (Vahdet-i vücud şarabından)

Bir cür’a nûş edeyim (Bir yudum içeyim)

Ene’l-Hak çağıruban (ene’l Hak: ben Allah’ım diyerek)

Dâr’a gireyim Mevla’m (Darağacına çekileyim Mevla’m) -Yunus Emre-

(ene’l-Hak: ben Allah’ım; Hallac-ı Mansur)

10. LEFFÜNEŞİR(DÜRME-YAYMA/ SIRALI AÇIKLAMA):

*Birinci dizedeki sözlerle ilgili bazı kelimelerin ikinci dizede bir sıra gözetilerek aktarılmasıdır.

Gönlümde ateştin, gözümde yaştın

Ne diye tutuştun, ne diye taştın? (Hicrani)



Eş’arım içre vasf-ı leb-i yâr guyiya (şiirlerim içinde sevgilinin dudağının tasviri)

Ab-ı zülal içinde yatan la’l-paredir (saf su içinde yatan mücevher parçaları gibidir)

Meşk eyledi pervane şem ü gül-i sadberg (kelebek, mum ve yüz yapraklı gül benden)



Yanmayı, yakılmayı, yaka yırtmayı benden (yanmayı, yakılmayı ve yaka yırtmayı öğrendi)

Değil mi Tanrı’nın ihsanı akl ü kalb ü lisan

Bu lütfü etmelidir fikr ü şükr ü zikr insan (Şinasi)

Not: İlgili kelimeler belli bir düzen içinde verilmezse Leff ü Neşr-i Müşevveş olur.

Aks-i ruyın suya salmış saye, zülfün toprağa

Anber etmiş toprağın ismin, suyun adın gülâb (Fuzuli)

Zil, şal ve gül bu bahçede raksın bütün hızı

Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı (Yahya Kemal )


11. TEDRİC (DERECELEME):

*Bir düşünceyi derece derece yükseltme veya indirme sanatıdır.

a. Yükselen Tedric:

Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar

Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın (Enis Behiç)

Makber makber değil bir türbe, türbe değil bir mabet, mabet değil bir küre, küre değil bir sonsuz uzay olmalıydı.(A. Hamit Tarhan)



b. Alçalan Tedric:

İki asker mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladı. (Namık Kemal)


12. TEKRİR (YİNELEME):

*Anlamı güçlendirmek için bir veya birkaç kelimeyi tekrarlamaktır.



Akşam yine akşam yine akşam

Bir sırma kemerdir suya baksam (Ahmet Haşim)



Çal sevdiceğim, çal meleğim, çal güzelim çal (Tevfik Fikret)

Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim (Tevfik Fikret)

Geldi köy kızları el bağladılar

Diz çöküp ağladılar, ağladılar (Yahya Kemal )



Bir candır bu, bir andır bu

Giden gelmez bir handır bu (Osman Yüksel Serdengeçti)


13. RÜCÛ (GERİYE DÖNÜŞ): Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaktır.

Alnın bir sitâre-i nev, yok bir afitâb (Alnın bir yeni doğmuş yıldız, yok bir güneştir) Tevfik Fikret

Bir şarkıdır söylediği

Mavi bir sevda şarkısı

Hayır, mavi değil

Ela bir şarkıdır söylediği (Metin Demirtaş)



14. İRSALİMESEL (ATASÖZÜ SÖYLEME/ SAVLAMA):

Yazılı ve sözlü anlatımlarda atasözü ve vecize kullanma sanatıdır.

Çağır Karac’oğlan çağır

Taş düştüğü yerde ağır

Gözden ırak olunca gönülden ırak olur

Dünyada vazgeçilmeyecek kimseler bile



Balık baştan kokar bunu bilmemek

Seyrani gafilin ahmaklığından

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah

Yerde kalmaz çün bilirsin dûd-ı âhı kimsenin

Yârin kirpikleri hayale sığmaz

Meşhur meseldir mızrak çuvala sığmaz

15. KAT’ (KESME): Sözü, etkiyi artırmak için ve susmanın söylemeden etkili olacağı durumlarda kesmektir.

Garibim,


Ne bir güzel var avutacak kalbimi Bu dağın çilesi dolmaz

Bu şehirde Bu dağın çiçeği solmaz

Ne tanıdık bir çehre Bu dağ bir…

Bir tren sesi duymaya göreyim Sus şair,

İki gözüm Hepsini demek olmaz

İki çeşme… (Orhan Veli) (Halide Nusret Zorlutuna)


C. SÖZE (SESE) DAYALI SANATLAR

1. CİNAS (SESTEŞLİK):Yazılışı (söylenişi) aynı, anlamı farklı kelimelerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanattır.

“Her nefeste işledim ben bir günah Güle naz

Bir günah için demedim bir gün ah” Bülbüle naz, güle naz

(Süleyman Çelebi) Girdim yâr bahçesine

Karşımda yüce dağlar Ağlayan çok gülen az

Bu dert yüreğim dağlar



2. SECİ (İÇ UYAK): Düzyazıda uyaklı sözcük kullanma sanatıdır.

İlahi, kabul senden ret senden; şifa senden dert senden. İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle.

Hangi Yusuf-ı devrandır ki Züleyha-yı zamane çâk etmemiş ola ve hangi Süleyman-ı zamandır ki dîv-i cihan anı tutup helâk etmemiş ola.

Hamd-i nâmadûd ve senâ-yı nâmahdûd ol Hazret’e sezâvârdur ki her zerre-i mevcûd ve her dâhil-i dâire-i vücûd ol Hazret’in vücûb-ı vücûduna delil-i kâtı’dır.



3. İŞTİKAK (TÜRETME): Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır.

Dünyada sevilmiş ve seven nâfile bekler

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler

Karşısında nice erbâb-ı denâet titrer



Hâkim-i mahkeme-i hükm-i cezâdır kalemim (Şair Eşref)

4. AKİS(ÇAPRAZLAMA): Bir cümle ya da dize içindeki sözleri ters çevirerek söylemektir.

Her inişin bir yokuşu ve her yokuşun bir inişi vardır. (atasözü)

Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli. (Moliere)

Dîdem ruhunu gözler, gözler ruhunu dîdem

Kıblem olalı kaşın, kaşın olalı kıblem (Nâzim)

5.ALİTERASYON: Şiirde aynı ünsüzün sıkça tekrar edilmesidir.

Dest-bûsı arzusuyla ger ölürsem dostlar

Kuze eylen toprağım sunun anınla yâre su -s-

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü -b-

Eylülde melûl oldu gönül soldu da lale

Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle -l-


6.ASONANS: Şiirde aynı ünlünün sıkça tekrar edilmesidir.

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,


Eşini gâib eyleyen kuş
Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar
Ey kulübün sürûd-ı şeydâsı
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri karlar (Cenap Şehabettin)

Yukarıdaki şiirde (â), (e), (û) gibi ünlü sesler tekrarlanarak şiirde bir ahengin oluşması sağlanıyor.

Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi
Neyzensen, nefessen neylersin neyi (Ziya Osman Saba) e,e,e,e

Ayağın sakınarak basma aman sultanım

Dökülen mey kırılan şişe-i rindân olsun (Nedim) a,a,a,a



7. LEBDEĞMEZ (DUDAKDEĞMEZ): Şiirde b, p, m, v, f dudak ünsüzlerini kullanmama sanatıdır.

Âşıklar söylenen sözden alırsa

İnsanlar içinde hastan sayılır

Hakikat dersini özden alırsa

Yaratan Tanrı’ya dosttan sayılır (Selmani)

8. AKROSTİŞ: Şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya anlamlı bir sözcük oluşturmasıdır.

*Bu sanat Eski Yunan ve Latin edebiyatlarıyla divan edebiyatında da çok kullanılmıştır.



Var olan bir sen bir ben bir de bu bahar

Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var

Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes

İnan ki bir daha geri gelmez bu günler

Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr (Cahit Sıtkı)

9. NİDA: Seslenme sanatıdır.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer (Mehmet Akif Ersoy)




TÜRK EDEBİYAT TARİHİ

Türklerin kültürel değişimlerine göre üç ana grupta incelenir:

1.İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı

2.İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı

3.Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı
TÜRK EDEBİYATI

1.İslamiyet Öncesi 2.İslamiyet Etkisindeki 3. Batı Etkisindeki

Türk Edebiyatı Türk Edebiyatı Türk Edebiyatı

a.Sözlü Edebiyat a. Türk Halk Edebiyatı a. Tanzimat Ed.

b.Yazılı Edebiyat *Anonim Halk Ed. b. Servetifünun Ed.

*Âşık Edebiyatı c. Fecriati Edebiyatı

*Tekke Edebiyatı d. Millî Edebiyat

b. Divan Edebiyatı e. Cumhuriyet Dönemi

Türk Edebiyatı



İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI: Tarihin karanlık dönemlerinden İslamiyet’in kabul edildiği 8-10. yy.a kadar devam eder. İki grupta incelenir:

I. SÖZLÜ EDEBİYAT: Genel olarak sığır, şölen, yuğ denen törenlerde söylenen şiirlerden ortaya çıkmış tören odaklı bir edebiyattır.

GENEL ÖZELLİKLERİ:

*Asıl ürünler doğal destanlardır.

*Şiirler hazırlıksız (doğaçlama) söylenmiştir.

*Ölçü hecedir.(En fazla 7’li, 8’li, 12’li hece kullanılmış.)

*En fazla yarım uyak kullanılmıştır, redife de yer verilmiştir.

*Dize başında da uyağa rastlanır.

*Nazım birimi dörtlüktür.

*Kam, baksı, şaman, ozan, oyun denen şairlerce kopuz eşliğinde söylenir.

*Bu şairlerin dinî kimlikleri, hekimlik ve büyücülük gibi özellikleri vardır. Bunlar, törenleri yöneten saygın kişilerdir.

*Nazım biçimleri sav, sagu, koşuk ve destandır.

*Dil yabancı etkilerden uzak, saf Türkçedir.

*İlk Türk şairleri Aprınçur Tigin, Kül Tarkan ve Asıg Tutung’dur.

*Dağ, ağaç, yada taşı, demir, kurt, ışık, su, altın yay, at kültlerine (basit inanış) rastlanır. Bu kavramlar kutsallaştırılmıştır. (mitolojik ögeler olarak)


Yüklə 391,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə