17
Ayrıca Tanrıların torunları olarak görülen kralların öldükten sonra da cennete
gideceklerine inanılır
47
.
Vedik toplum tanrılarını doğa olaylarından seçer. Tanrılar kişileştirilmiş doğa
olaylarıdır. Kurban ateşin kişileştirilmiş şeklidir. Ateş evde ısı ve ışık kaynağı olduğu
için çok önemlidir. Hatta ona evin efendisi anlamında Grhapati denilir
48
.
Öte yandan
Veda metinlerindeki kişileştirmelerin, doğal olguların kişileştirmelerinden
kaynaklandığı iddia edilmektedir
49
.
Hindular’da tanrısallık düşüncesinin, yeni karşılaşılmış olağanüstü durumlara
uyum sağlayamama sonucu aşkım olanın kişileştirilmesi şeklinde gerçekleştiği ifade
edilebilir. Çünkü Hint düşüncesinde her şeyin bir tanrısı vardır. Yer, gök, ateş, hava, su
ve hatta kutsal kabul edilen her şeye tanrısallık atfedilmiştir
50
.
Dünya altı felek, yedi yer altı ve bunlardan daha da aşağıda cehennemler
arasında yumurta şeklinde tasavvur edilmektedir. İnsanlar dünyada sayısız tanrılar
arasında yaşamaktadır. Hastalık ilahlar olduğu gibi devler, dağlar, hayvanlar da tanrısal
kabul edilmektedir. Bilhassa inek Hindistan’ın en kutsal hayvanıdır. Her yerde mutlaka
mukaddes yerler, şehirler, nehirler vardır
51
.
Hinduizm’de tanrısallık ve yaratılışın kurban âyini ile pekiştirildiği
söylenebilir. Çünkü kudretlerini ancak kurban sayesinde gösterebildiği ifade edilen
52
tanrıların bu âyinler sırasında yaratıldığı bilinmektedir.
Hint düşüncesinde yaratılış, Brahma’nın düşüncesinde gerçekleşmektedir.
Vedalarda Brahma’nın dünya ve insana dair yaratma işine Brahma’nın yalnızlıktan
sıkılarak kendine bir eş dilemesiyle başladığı anlatılır. Birbirine sarılmış bir kadın ve bir
erkek kılığına büründü ve onunla birleşti. Bu birleşmeden insanlar doğdular. Sonra bir
inek oldu ve diğeri de bir boğa oldu ve onlardan bir hayvan doğdu, böylelikle
47
Dalkıran, Sayın, Aklın Büyük Yanılgısı, Tanrılaştırma, Yedirenk Kitapları, İstanbul 2004, s. 55;
Schimmel, a.g.e., s. 363; Schuré, Edouard, İnsanlığı Aydınlatan Büyük İnisiyeler, çev. Yavuz Keskin,
Ruh ve Madde Yayınları, 2.bs., İstanbul 1996, s. 90
48
Kaya, Korhan, Hintlilerde Tanrı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1998, s. 14
49
Morris, Brain, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler, çev. Tayfun Atay, İmge Kitabevi, Ankara 2004,
s.154
50
Harré, a.g.e., s. 48
51
Schimmel, a.g.e., s. 118
52
Güç, Ahmet, Çeşitli Dinlerde ve İslam’da Kurban, Düşünce Kitabevi, İstanbul 2003, s. 94
18
karıncalara kadar çift olarak var olan her canlıyı ortaya çıkardı. Ve yaratmayı
gerçekleştirdi
53
.
Mircea Eliade, yaratılış simgelerinden biri olan sulardan çıkan lotus simgesinin
anlamının kozmik süreç olduğu yorumunu yapmaktadır. Suların burada tezahür
etmemiş olanı, tohumları, gizli güçleri işaret ettiğini belirten Eliade, çiçek simgesinin
tezahürünün, evrenin yaratılışını simgeledini ifade etmektedir
54
.
Hint mitolojisinde yaratılış öyküleri daha çok Rig Veda’da yer almaktadır. Bu
yaratılış hikayeleri daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkacak olan Upanişadlar ve
Brahmanalarda yer alan felsefi kurgulamanın tohumlarını içermektedir
55
.
Pek çok yaratılış öyküsü mevcuttur. Bunlardan bir tanesi fücur eylemiyken
diğeri kurban yoluyla gerçekleşen yaratılış öyküsüdür. Ancak bu kurban, kan kurbanı
olmayıp, bin kafalı, bin yüzlü, bin ayaklı yeryüzünü her yerini kaplayan Puruşa’nın
kurbanı olduğu ifade edilmektedir. İlk doğan olarak tanımlanan Puruşa’nın kurbanıyla,
ondan dağılan parçalardan yeryüzündeki her şey, bütün canlılar ortaya çıkmıştır. Hatta
tanrılar bile ondan yaratılmıştır
56
.
Bir başka yaratılış hikayesine göre başlangıçta insan (Puruşa) biçiminde ruh
(atman) olarak tanımlanan evren çevresine bakınca kimseyi görememiş ve yalnızlıktan
sıkılmış, birbirine sıkıca sarılmış bir kadın, bir erkek büyüklüğündeki bedenini iki
parçaya ayırmıştır. Ortaya bir kadın ve bir erkek çıkmış ve onlardan da insan soyu
doğmuştur. Sonra sırasıyla bu kadın ve erkek, diğer canlı türlerinin dişi ve erkek
biçimlerine girerek onlardan bütün canlı türlerini ortaya çıkarmıştır. Bhadaranyaka
Upanişad’da yaratılış öyküsünün böyle geliştiği dile getirilmektedir
57
.
Vişnu Purana’da ise yaratılış Brahma’da odaklanmaktadır. Brahma yaratmak
istediğinde içindeki güçleri harekete geçirmiş, yaratmak için yoğunlaştığında karanlık
niteliği Pracapati kendini göstermiş ve baldırından ifritler doğmuştur. Sonra karanlık
niteliğini taşıyan kendi gövdesinden ayrılan Brahma, başka bir gövdeye girmiş ve terk
ettiği gövde gece, girdiği gövde ise mutluluk olmuştur. Brahma’nın her bir organından
53
Nikhilananda, a.g.e., s. 30.
54
Eliade, Mircea, Dinler Tarihine Giriş, çev. Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2003, s. 283
55
O’Flaherty, Wendy Doniger, Hindu Mitolojisi, çev. Kudret Emiroğlu, İmge Kitabevi, Ankara 1996, s.
23
56
O’Flaherty, a.g.e., s. 25
57
O’Flaherty, a.g.e., s. 30
19
ve düşüncesinden ortaya çıkan yaratılış döngüsü, duygu ve düşüncelerden en küçük
canlıya kadar her şeyin yaratılmasıyla son bulmuştur
58
.
3. Hint Trimurtisi
Cemil Meriç trimurtiyi şöyle anlatmaktadır:
“Altın dağda bir lotüs var, bağrında Tnrısal bir üçgen. Varlıkların
başlangıcı ve kaynağı O. Bu üçgenden lingam yükselir: ezelî Tanrı ve ezelî
Tanrı’nın ortağı lingam, lingam: hayat ağacı. Bu ağacın üç kabuğu vardır:
ilki Brahma, ortadaki kabuk Vişnu, içteki Şiva. Tanrılar ağaçtan ayrıldılar,
ortada sadece Şiva’nın bekçilik yaptığı sap kaldı”
59
.
Sanskritçe “üç biçim” anlamındaki trimurti kelimesiyle kavramlaştırılan Hint
üçlü birliği, üç gunalar kuramının mitolojik yansıması kabul edilmektedir. Brahma-
Vişnu-Şiva üçlüsünün oluşturduğu trimurtide, Brahma en az ilgi gören tanrıyken, Vişnu
ve Şiva en çok tapınılan tanrılar olarak öne çıkmaktadır. Daha çok Şiva ve Vişnu’ya
tapınılmakla birlikte, her birinin ayrı ayrı tarikatlarda önem kazandığı belirtilmektedir
60
.
Trimurti fikri Hint düşüncesinde oldukça eskidir. Brahma-Vişnu-Şiva
yüzlerinin tek bir formda birleştirilmesiyle sembolize edilen kavramın, Brahma’nın
yaratıcı, Vişnu’nun koruyucu ve Şiva’nın da yıkıcı tanrı olarak düşünülmesi nedeniyle,
Hinduların politeist inançlarını işaret etmek için de kullanıldığı belirtilmektedir.
Trimurti her üç tanrıya eşit değer verse de, pratikte tarikatçı Hindu dindarların
genellikle sadece birine taptıkları bilinmektedir. Tapılan sadece Şiva ya da Vişnu
olabileceği gibi, bir tanrıçaya tapanların varlığından söz edilmektedir
61
.
Öte yandan mitoloji Brahmayı yaratıcı bir tanrı olarak tanımlarken, kendisi de
başka bir tanrı tarafından yaratılmıştır. Bu yaratıcı ise Varuna’dır. Varuna, bütün
tanrıların ötesinde her şeyi gören ve bilen tek yüce varlık olarak kabul edilmektedir
62
.
Dolayısıyla Brahma da Vişnu, Şiva ve tanrıçalardan her biri gibi bir vasıtadır.
58
O’Flaherty, a.g.e., s. 38
59
Meriç, a.g.e., s. 125
60
Renou, a.g.e., s. 38
61
Narayanan, Vasudha, “The Hindu Tradition”, World Religions, Oxford University Press, New York,
s. 47
62
Pettazzoni, Rafaella, Tanrıya Dair, çev. Fuat Aydın, İz Yayıncılık, İstanbul 2002, s. 30
Dostları ilə paylaş: |