Eugene Lımn
MARKSİZM ve MODERNİZM
Lukâcs, Brecht, Benjamin ve Adorno Üzerine
Tarihsel Bir İnceleme
İngilizceden çeviren
Yavuz Alogan
m
*dipnot
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ 7
I. KISIM
GELENEKLER 15
I. Karl Marx'in Düşüncesinde Sanat ve Toplum 17
II. Karşılaştırmalı Perspektiften Modernizm 53
II. KISIM
LUKÁCS VE BRECHT 111
III. Gerçekçilik ve Modernizm Üzerine Bir Tartışma 113
IV. Marksist Bir Estetiğe Giden Yollar 137
V. Stalinizm, Nazizm ve Tarih ..191
III. KISIM
BENJAMÍN VE ADORNO 217
VI. Avangard ve Kültür Endüstrisi 219
VII. Benjamin ve Adorno Düşüncelerinin Gelişimi 255
VIII. Marksizmin Daha Çok Revizyonu 317
LX. Modernist Alternatifler 357
SONUÇ 413
KAYNAKÇA 425
GİRİŞ
Seçkin bir Marksizm ve on dokuzuncu yüzyıl Avrupa'sı tarihçisi
olan George Lichtheim, 1960ların sonunda şöyle yazıyordu:
"Günümüzde Batı Almanya, duvarın ötesindeki Doğulu komşu
sunun aksine, Marksizm ile Modernizm için bir buluşma yeri
sağlıyor. Böyle bir buluşma, Weimar Cumhuriyeti'nin son yılla
rında başlamıştı ve felakete yol açan karşı devrim ve savaş patla-
masaydı, bir bütün olarak ülkedeki entelektüel seçkinlere bir an
latım biçimi sağlayabilirdi."
1
Aşağıdaki kitap bu siyasal-estetik
"buluşma"mn tarihsel kaynaklarını ve çeşitli yüzeylerini ele alan
bir araştırmadır. Araştırmalım odağında, bu buluşmayı sağlayan
belli başlı kişilerin, Georg Lukâcs, Bertolt Brecht, Walter
Benjamin ve Theodor Adorno'nun yazılan yer alacak. Bu araş
tırmayı yaparken başhca dört amacım vardı:
1. 1920'lerden beri, estetik modernizmin, diyalektik bir "Ba
tılı" Marksçı teorinin rönesansı içinde bir eksen olarak oynadığı
rolün daha iyi kavranmasına, algılanmasına ve eleştirel analizine
katkıda bulunmak;
1
George Lichtheim, From Marx to Hegel (Londra, 1971), s. 130.
8 | Marksizm ve Modernizm
2. 1880-1930 Avrupa'sının "avangard" kültürünün türlerini -
konunun analizi şimdiye kadar genellikle çeşitli sanatların eleş
tirmenleri arasmda bölünmüştür- yirminci yüzyıl Avrupa'sının
entelektüel tarihçilerinin önemli bir ilgi alanı olarak araştırmak;
3. Marksizm ile modernizm arasındaki, bu geleneklerin yara
tma olan dört özgül karşılaştırmayı analiz etmek (dört yazardan
biri, Lukacs, eleştirinin sadece bir yönde geliştirilmesine izin
verdi ve bu nedenle en çok onun yaklaşımını eleştirdim);
4. Her biri bu yüzyılın Avrupa kültürel ve entelektüel hayatı
nın önemli bir siması olarak görülen Brecht, Lukacs, Benjamin
ve Adorno'nun çalışmalarına ve içsel ilişkilerine yeni anlayışlar
ve perspektifler (özellikle tarihsel nitelikte) kazandırmak.
Her ikisini de çağdaş entelektüellerin hayati ilgi alanı olarak
görmeme rağmen, hem Marksizme hem de modernizme yönelik
kendi kararsızlığımı reddetmeye ya da bundan kaçmaya çalış
madım. Bunun yerine bu ikili tutumun taşıdığı potansiyel güçleri
olumlu anlamda kullanmaya çalıştım. Bunları daha kapsamlı bi
çimde ele almadan önce, bu iki geleneğin bu çalışma için kar
şılaştırılması uygun olan bazı güçlü ve zayıf yanlarını kısaca ele
alacağım. (Bu kitap, bu akımlar arasındaki ilişkiye dair kapsamlı
bir teorik araştırma değil, bunların tarihsel olarak özgül ortak
yüzeylerinin dört ayrı biçiminin sorgulanmasıdır; ancak başlan
gıçta, Marksizm ve modernizm konusunda benimsediğim genel
tutumları ifade etmek yararlı olabilir.) En genelde Marksizm,
kapitalist ekonomi, toplum ve kültürün nüfuz edici, zorunlu ve
tarihsel olarak tanımlanmış eleştirisini ve güçlü bir diyalektik
analiz yöntemini içerir. Bunlar, aynı zamanda, tarihsel ka
çınılmazlığa, modern başlanın kapitalist kaynaklan üzerinde özel
olarak odaklanmaya, "nesnel" toplumsal süreçler denilen şeyin
bir "yansıması" olarak "örnek" bir bilinç teorisine yönelik bir
Giriş I 9
eğilimle (Mars'ın kendi çalışmasında ve çok somaki "Mark
sizm
'ce) birleşirler. Buradaki eğilim Marx'in daha somaki bazı
yazılarında görülen, Marx'i izleyen ortodoksinin ise daha sonra
çok fazla vurguladığı bir eğilimdir. Modernist kültür bu sorunla
rın, örneğin, biçimin "içerik"i dolaylı olarak belirlemesi, toplam
sal zamana alternatif olarak eşzamanlı montajm kullanılması,
nesnel dünyayı "aşinasızlaştırma", tek bir objektif gerçekliğin
varlığına dair monolitik anlayışlara karşılık paradoks ve belirsiz
liğin geliştirilmesi, modern kent ve sanayi toplumlarında bireyle
rin parçalanmış ve yabancılaşmış deneyinuerinin araştırılması
(bu hem kapitalist hem de bürokratik sosyalist dünyaları aydın
latabilir) gibi sorunların üstesinden gelmeye yardım edebilecek
unsurları ( l . Bölüm'de göreceğimiz gibi Marx'in kendi çalışma
sında üstü kapalı olarak bulunan, ancak onu "izleyenler"in ça
lışmasında çoğu kez var olmayan unsurlar) içerir. Ne var ki,
modernist sanat da kendi gekşiminin bazı aşamalarında, kültürel
olarak duyarlı bir Marksizmin tarihsel olarak açıklayabileceği ve
verimli bir biçimde eleştirebileceği kendi zayıflıklarını taşır -
örneğin, aristokratik bir hermetik sanat kültü; ahistorik ve
zamandışı bir "insan durumu"nun ya da sonsuz biçimde tekrar
eden bir "mitik" tekrarlanımın önerilmesi; moda olarak sanatın
hah vakti yerinde olanlar için reklâmcılık ya da "çarpıcı" eğlence
ya da yeni tüketim ürünleri içinde özümlenmesini kolaylaştıran
dar anlamda bir kültürel başkaldırı biçimi. (Ne kadar esnek ve
ortodoksiden uzak olursa olsun, Marksist anlayışın tek başına
modernist kültüre yeterli bir tarihsel değerlendirme sağlayama
yacağı 2. Bölüm'deki yaklaşımla öne sürülmüş olacak Burada
dört yazarın ele aldığı bu modernist akımların tarihsel değerlen
dirilmesini ve kıyaslamak analizini yapmaya çalışacağım; ancak
bunu genellikle Marksist olmayan perspektiflerle yapacağım. Ek
10 I Marksizm ve Modernizm
olarak, 2. Bölüm, Lukacs, Brecht, Benjamin ve Adorno'nun bir
birine ters düşen estetik kaynaklarını ortaya çıkaracak)
Burada incelenen dört simanın her biri, modern sanat ve kül
tür analizi için birbirinden farklı ve geniş kapsamlı tarihsel çerçe
veler geliştirdiler. Ne var ki bunu kendi aralarında bir dizi tar
tışma içinde yaptılar. Bu karşılaşmalar (bir yanda Brecht ile
Lukacs'ın, öte yanda Benjamin ile Adorno'nun) sayesindedir ki,
yirminci yüzyıl için ciddi ve esnek bir Marksist estetik ilk kez
oluşmaya başladı. (Marx'in sanat üzerine yazılan bu çizgide de
ğerli ancak parçalı ve zayıftır ve yirminci yüzyılın kültürel haya
tıyla ilgili sorunlara hitap edecek kadar donanımlı değildir.) Bu
kitapta her bir tartışma kişisel biyografilere ve tarihsel deneyim
lere karşılık, kendi kökleri bakımından analiz edilecek, ayrıntılı
olarak ele alınacak ve dört yazarın Marksizm ve modernizme
kapsamlı yaklaşımlannm çeşitliliğiyle ilişki içinde değerlendirile
cektir. Kitap boyunca vurgu karşılaştırmalı analiz üzerinde ola
caktır. Bu prosedür, yazarların düşüncelerinin içinde oluştuğu ve
biçimlendiği karşılıklı ilişkilerime tarzma uygun olmakla kalmaz
(dört yazar arasındaki çoklu etkileşimler malzemenin büyüleyici
bir özelliğidir); bu yöntemin aynı zamanda Marksist-modernist
"buluşmalar"ın çokluğunu da açıklığa kavuşturması beklenmek
tedir. Dört yazarın karşılaştırmalı olarak ele alınması, her birini
ister istemez sınırlı bir biçimde tek basma ele almanın ötesinde
alternatif üstünlükler sağlayacak ve modernist kültüre uygun
Marksist yaklaşımların geniş kapsamlı çeşitliliğini aydınlatacak
tır. Bu karşılaştırmalar da bizzat modernist hareketler arasındaki
karşıtlıklarla (özellikle sembolizm, kübizm, dışavurumculuk ve
bunların daha sonraki uzantıları) açıklanacaktır. Dört yazar da
Marksizm'e, modern sanatın sofistike eleştirmenleri veya uygu
layıcıları olduktan, güçlü kültürel, estetik ve toplumsal görüşler
Giriş I 11
geliştirdikten sonra ulaştılar. Bu deneyimler onların farklı bir
Marksist estetik geliştirme anlayışlarını etkileyecekti. Bu sayede
sadece önceden oluşturulmuş bir Marksizmi görsel sanatlara,
edebiyat ya da müziğe uygulamakla kalmadılar. Bu araştırmanın
merkezindeki konu, aslmda modernizmin her birinin borçlu ol
duğu ya da her birinin eleştirel bir bakışla ele aldığı farklı kıyıla
rını dikkatle resmetmek olacaktır.
Teorik "buluşmalar"ın gelişim yıllarım incelemekte olduğum
için, bu kitap 1920-50 ve özellikle 1928-40 yılları üzerinde odak
lanacak. (Benjamin 1940'da, Brecht 1956'da öldü.) Adorno ile
Lukacs'ın 1950'den sonra yayımladıktan önemli yazıların bazıla
rını ele aldım; her iki yazar da sırayla 1969 ve 1971'de ölene ka
dar üretkenliklerini sürdürdüler. Ancak daha somaki çalış
malarda modernizme verilen yanıtların genellikle 1950'den ön
ceki yıllarda geliştirilen tutum ve analizlerin bir uzantısı olduğu
nu gördüm.
Kapsamla ilgili bir başka sorunu başlangıçta açıklığa kavuş
turmak gerekiyor. Beşinci bir önemli Marksist entelektüele, Er
nest Bloch'a da burada yer vermek gerektiği öne sürülebilir.
Bloch, Lukâcs'ın 1930'lardaki hareket üzerine yaptığı eleştirilere
karşı dışavurumculuğun önemli bir savunucusu oldu. Estetik ve
edebiyat üzerine kaleme aldığı kapsamlı yazılan modernist ön
cüllerden etkilendi. Ancak modernizm ya da kakçı bir
modernizm analizi geliştirme konusunda yoğunlaşmadı. Yaptığı
çalışmalarda, daha çok son üç bin yıl içinde dünya sanatının son
derece geniş alanında yer alan ütopyacı özlemleri açıklamaya ça
lıştı. Bu çalışmanın konuyla ilgili yönlerine göndermelerde bu
lunmakla birlikte, Bloch'u belli başlı bir odak noktası olarak kap-
samamayı tercih ettim -aynı zamanda, özellikle Marksizm ve
modernizm konusunda ve kitaba almaya karar verdiğim dört ya-
12 I Marksizm ve Modernizm
zar hakkında muazzam bir malzeme kütlesi karşısında özenle se
çici olmam gerektiği için.
Lukâcs, Brecht, Benjamin ve Adorno hakkında varolan lite
ratürün büyük kısmında, bunların teori ve analizleri, içinden çı
kıp geliştikleri somut tarihsel deneyimlere pek az dikkat edilerek
ele alınmıştır. Ne var ki, bu araştırma, dört yazarın özümlediği,
ayrı ve tarihsel olarak koşullanmış estetik, felsefe ve siyasal teori
akımlarım vurgulayacak, yazarların her birinin oluşumuna yar
dımcı olan çeşitli kent ortamlarını inceleyecektir (örn.,
1920lerde Berlin, Moskova, Paris ya da Viyana). Ayrıca, bu ya
zarların, I. Dünya Savaşı, Weimar Cumhuriyeti, Nazi Almanyası
ve Stalinist Rusya gibi önemli gelişmeler karşısında gösterdikleri
tepkiler de dikkatle analiz edilecektir. Bu tarihsel akımlar, du
rumlar ya da olaylar ve yazarların bunlara gösterdikleri özel tep
kiler, onların kültürel ve toplumsal fikirleri için sadece bir "art
alan" ya da "bağlam" değildir; bunlar, bu fikirlerin içsel yapısın
da ve anlamında içerilmiştir. Dört yazarın tarihsel formasyonla
rını ve kendi seçimlerini ihmal etmek, onların düşüncesini gü-
dükleştirmek ve değiştirmek anlamına gelir ve yapılan analizin
ana gövdesi ile içinde bulunduğumuz durum arasındaki aktüel
ilişkiye dair herhangi bir yargıda bulunmayı daha da güçleştirir.
Bu aynı zamanda toplumsal ve tarihsel düşünürlere tarih aracılı
ğıyla yaklaşımda da bir başarısızlık olacaktır. Oysa bu yaklaşım
söz konusu yazarların kendi sanat eserleri konusunda benimse
memiz için bizi özendirdikleri yaklaşımdır. (Bu, yine de, yakla
şımın onlannkiyle aynı olmasını gerektirmez.) Marksist fikirlerin
çoğu kez tarihsel bağlamlarından ayrı olarak ele alınmaları garip
tir.
Önemli bir tarihsel durumu, modernizm ile Marksizm ara
sında 1920lerde başlayan ciddi bir karşılaşmanın kökenlerinden
Giriş I 13
birini başlangıçta belirtmek yararlı olur. Orta Avrupa'da "ileri"
ve "nesnel" olduğu tahmin edilen koşullar altında proletarya
devriminin yenilgiye uğraması (1918-23 yıllarında) ve ardından
faşizmin kazandığı zaferler, geleneksel Marksist ortodokside bir
krize yol açtı. Bu gelişmeler çeşitli bağımsız Marksist düşünür
lerin, tarihsel bir toplum diyalektiğinin hayati ama ihmal edilen
bir parçası ve modern kapitalizmin kararlılık kazandırıcı özellik
lerini daha iyi kavrama aracı olarak "bilinçlilik" ve kültür sorun
larına doğru beklenmedik bir dönüş yapmalarım sağladı -
örneğin, Lukacs'ın bir emtia toplumunda "şeyleşmiş" zihin yapı
larına ilişkin öncü niteliğindeki araştırmaları, Frankfurt Enstitü-
sü'nün psikoanalitik teoriyi kullanması ya da Antonio
Gramsci'nin Batı'da burjuva sınıfının "hegemonya"sına dikkati
çekmesi. (Karl Korsch, Ernst Bloch, Wilhelm Reich, Max
Horkheimer, Herbert Marcuse ya da Brecht, Benjamin ve
Adono'nun yazılarından başka örnekler de bunlara eklenebilir.)
Bu, hem Sosyal Demokrat hem de Komünist ortodoksi ile arası
açık olan ve 1923-33 yıllarında Almanya'da, daha sonra Nazi-
ler'den kaçıp sürgüne giden entelektüeller arasmda merkezlenen
"Batılı Marksist" akımın önemli bir özelliğiydi. Bu yazılarda, kla
sik Marksçı teorinin -1955 ya da 1960'a kadar pek az bilinen ama
daha soma etkin biçimde incelenen- sorunları ve yetersizlikleriy-
le, en iyi biçimde Hitler ve Stalin döneminde, dogmatik olma
yan yaratıcı bir tarzda uğraşıldı.
Bu düşünce akımının odak noktalarından ve belli başlı başa
rılarından biri, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren modern Batı sa
natı ve edebiyatının analiz edilmesi ve ahmlanmasıydı. Hareke
tin bütünü için yaptığı özet çalışmada Perry Anderson şöyle yaz
mıştır: "Batı Marksizmi'nin kültürel ve ideolojik odağı baştan
sona aynı şekilde başat... olmuştur. Aydınlanma'dan beri felsefe-
14 | Marksizm ve Modernizm
2
Perry Anderson, Considerations on Western Marxism (Londra, 1976), s. 78.
3
Agy., s. 76
4
Henri Arvon, Marxist Aesthetics (Ithaca, N.Y., 1973), s. 2-3.
nin somut dünyaya kurduğu köprü, estetik, bu alanın teorisyen-
leri için özel ve sürekli bir cazibe merkezi olmuştur. Bu alanda
üretilen yazılı külliyatın büyük zenginliği ve çeşitliliği, tarihsel
materyalizmin klasik mirası içinde yer alan herhangi bir başka
şeyden daha zengin ve daha kalıcı olması, nihayetinde bu gele
neğin en sürekli kolektif kazanım olduğunu kanıtlayabilir."
2
Bu
külliyat içinde Anderson, Lukâcs, Brecht, Benjamin ve Adorno
arasındaki alışverişi ve ilişkileri, "Batı Marksizmi'nin kültürel ge
lişmesindeki merkezi tartışmalardan biri" olarak anar.
3
(Bunun
da ötesine geçerek, onların, bir bütün olarak yirminci yüzyıl kül
türel düşüncesinin en zengin ve en sofistike düşünürleri arasında
yer aldıklarım öne süreceğim.) Bu fikirler yoğunluğunun taşıdığı
cazibelerden biri Henri Arvon tarafından şöyle belirtilmiştir:
"Marksist estetik, bütünlüklü ve daima değişen bir diyalektiğin
uygulanmasına daha açık olmuştur; çünkü Marksist estetik,
Marksist doktrinin ilk ve son kez kurulan katı dogmanın ağırlığı
altında ezilip boğulmayan, sihirli formüllerin neredeyse bir ritüel
olarak ezberden okunmasıyla taraftarların kafasına zorla sokul
mayan nadir bölümlerinden biridir."
4
Arvon'un yorumlan, aşa
ğıdaki incelemeye, Marksizm ile modernizmin birbirinden ayrı
larak karşı karşıya gelme durumunun incelenmesine bir giriş ola
rak pekâlâ hizmet edebilir.
Dostları ilə paylaş: |